51. YILINDA KIZILDERE – 3

Yenilgilerden Zaferlere

Kızgın ve kızıl kor atlarımızla

Hep dalgalı anaforlara daldık

Can aldık, canı esirgemedik,

Çok yendik, çok yenildik.

Bir çok ülkede devrim yürüyüşlerinin şu veya bu aşamasında yenilgiler vardır. Büyük katliamlar vardır. Önderliklere yönelik imha operasyonları vardır.

Halklar ve devrimci hareketler, bu yenilgileri zaferlere çevirerek devrim yürüyüşünü daha da büyüterek sürdürmüşlerdir.

Her devrimde yenilgiler, katliamlar, imhalar vardır. Devrimlerin kaderini de bir yerde bu yenilgilerin zafere çevrilip çevrilmemesi belirler.

Nihai zafere ulaşan hemen her devrimin tarihinde böylesi dönemler vardır.   

1917 Ekim Devrimi, 1905 devrim yenilgisinin üstünde yükselmiştir. Çin devriminde Şanghay ayaklanması yenilgisi, devrimin rotasının yeniden belirlenmesini sağlayan bir yenilgidir. 

Türkiye’nin Kızılderesi gibi, Küba’nın Moncado’su, Nikaragua’nın Pancasan’ı vardır.

Küba’nın Moncado’su:

Küba’da ihtilal için savaş, 26 Temmuz 1953’te gerçekleştirilen Moncado kışlası baskını ile başlar.

Fidel Castro önderliğinde hazırlanan bir birlik, Moncado kışlasına baskın düzenler. Ancak, Moncado baskını Kübalı ihtilalciler için askeri bir bozguna dönüşür. Fidel Castro önderliğinde kışlayı ele geçirmeye çalışan ihtilalciler, hedeflerine ulaşamazlar. Baskında onlarcası katledildi, Fidel Castro’nun da için de bulunduğu onlarcası ise yakalanıp tutsak edildi.

Fakat… Moncado baskını ve Moncado’da tutsak alınanların yargılandığı mahkeme, Küba devriminin manifestosu  olur. Askeri yenilgi, politik bir zafere dönüştürülür. Artık Küba’da Castro önderliğindeki hareketi tanımayan kalmaz. Devrim hedefi tüm ülkeye yayılır. Küba devrimli için denilebilir ki; “Küba devriminin yolu Moncado’da açılmış ve zafer, esas olarak Moncado kışlası baskınında kazanılmıştır.”

6 Temmuz 1953’te Moncada’da askeri olarak yenilgiye uğrayan devrimci hareket, kısa sürede yeniden örgütlenmiş, gerillayı örgütlemiş, çok daha güçlü bir biçimde geri dönmüş ve 1 Ocak 1959’da faşist Batista diktatörlüğünü yerle bir etmiştir.

Bunu sağlayan, Küba devrim önderliğinin bu katliam ve yenilgiden sonra da, devrim iddiasını, kararlılığını ve silahlı mücadelede ısrarı sürdürmesi olmuştur.

Nikaragua’nın Pancasan’ı:

Nikaragua devriminde Pancasan süreci, Moncado’ya benzer.,

FSLN (Nikaragua Ulusal Kurtuluş Cephesi) 1964-1966 yılları arasında eğitim çalışmaları ve kitlesel örgütlenmeye ağırlık verdi. Bu alanda sağlanan gelişmeye paralel olarak da gerilla savaşına hazırlık yapıldı.

1966’da Pancasan bölgesine bir gerilla grubu çıkarıldı. Grupta 40 gerilla vardı. FSLN gerilla harekatı bu gerillayla yeniden başladı.

Ancak Pansacan’daki gerilla hareketi, büyük bir katliamla yokedildi. Ancak Pancasan gerilla hereketi, “FSLN’nin hâlâ var olduğunu bütün ülkeye gösterdiği” için politik bir zafer olarak kabul edildi.

Gerçekten de FSLN, bu katliamdan kısa süre sonra, artık bütün ülkede bir güç haline geldi. Gerilla hareketi ve kitle hareketi hızla gelişti. Pancasan, yenigiden zaferin yaratıldığı bir dönüm noktası oldu. Devrim, Pancasan’dan 13 yıl sonra, 1979’da zafere ulaştı. Pancasan’da gerillaları katleden faşist diktatörlük yıkıldı.

Anadolu’nun Kızıldere’si

Kızıldere’de kuşatılan devrimcilere “teslim olun” çağrısı yapılmıştı. Kuşatılanlar, “yaşam”la “ölüm” arasında bir tercih, bir seçim yapacaklardı.

Türkiye devriminin bir geleceği olacak mıydı? Tarihin o an cevabını aradığı soru buydu. “Teslim ol” çağırılarına verilecek cevap aynı zamanda bu sorunun da cevabı olacaktı. Mahirler’in cevabı tereddütsüz oldu: Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik!

Bu cevap, Türkiye devriminin geleceğiydi.

30 Mart 1972’de Mahir Çayan ve beraberindeki 9 devrimci Kızıldere’de katledilmiş, Devrimci Hareket oligarşi tarafından fiziken yok edilmiştir.

Katledilenler, hareketin önderi, kadrolarıdır. 

Fakat, Mahir ve yoldaşlarının  Kızıldere’de yarattıkları direniş ve ortaya koydukları devrimci kararlılık, ve söz ve tavırlarındaki devrim iddiası ve inancı, Kızıldere’yi daha o anda bir siyasi zafere çevirmiştir.

O anda, orada, Kızıldere’yi Türkiye devriminin manifestosuna çevirdiler.

Kızıldere’nin yenilgiden zafere dönüştürülmesinde birinci halka, orada ortaya konulan inanç ve direniştir.

Kızıldere’nin yenilgiden zafere dönüştürülmesinde ikinci halka ise, sadece birkaç yıl sonra yüzbinlerin “Yolumuz çayanların yoludur”  diyerek meydanları doldurmasıdır.

Kızıldere’nin yenilgiden zafere dönüştürülmesinde üçüncü halka, 1978’de Devrimci Sol’un oluşumuyla, Kızıldere’de yokedilen örgütsel varlığın yeniden inşası sürecinin başlaması ve 1994 Martında da bu sürecin tamamlanmasıdır.

Kızıldere’nin yenilgiden zafere dönüştürülmesinde dördüncü halka, tıpkı Küba’da olduğu gibi, tıpkı Nikaragua’da olduğu gibi, faşist diktatörlüğün yıkılması olacaktır.

Kızıldere Gelenektir Gelecektir

Kızıldere, Türkiye devrimci hareketinin önderlerinin katledildiği, ama aynı zamanda Türkiye Devriminin yolunun açıldığı yerdir. Bu nedenle “doğum yerimiz Kızıldere” denilmektedir.

Kızıldere, devrimci dayanışmadır. Kerpiç evde iki devrimci örgütün önder ve savaşçıları omuz omuza çarpıştılar. THKP-C’nin önder ve savaşçıları bir başka örgütün önderlerinin idamlarını engellemek için, tereddütsüzce kendi yaşamlarını ortaya koydular.

Kızıldere, direniş pınarının çıktığı yerdir. Mahir, ağır takip koşullarında savaşı sürdürürken şöyle demişti: “Bir direniş geleneği yaratmalıyız. Bu direnişte çoğumuz, belki hepimiz ölebiliriz, ama gelecek kuşaklara bir direniş geleneği bırakırız.” Evet, Mahir’in dediği gibi; öldüler ve direniş geleneğinin başlangıcı oldular.

Kızıldere, ölümü göze almaktır. Başeğmezliktir.

Kızıldere, uzlaşmazlıktır.  Emperyalizmle, faşizmle uzlaşmazlık, Mahirlerin çizgisinde hep belirleyici olmuştur. Mahir şöyle diyordu: “Proleter devrimci, devrimin esenliği için sadece taktiklerde veya ikinci dereceden teorik meselelerde geçici olarak uzlaşmaya gidilebilir, devrim lehine eğilip bükülebilir. Ama proletaryanın devrimci ilkelerinde asla pazarlığa yanaşmaz. Ve bu ilkeleri pazara çıkaranlara karşı da, devrimci tavır, proletaryanın en uzlaşmaz, en sekter tavrıdır.” (Bütün Yazılar) Kızıldere’de de işte bu anlayış hakimdir.

Kızıldere, devrime ve geleceğe inançtır. Kendileri ölse, bütün devrimci hareket “yok edilse” bile, mayaladıkları direniş geleneğinin daha güçlü biçimde boy vereceğine ve en önemlisi, savaşın devam edeceğine ve bayrağın en nihayetinde oligarşinin burçlarına dikileceğine inançları tamdır.

Sosyal ağlarda paylaşın