İNANAN TÜM HALKIMIZA SESLENİYORUZ

Faşist AKP iktidarının başkanı ve ülkemizi yabancı tekellere peşkeş çeken, tüm varlıklarımızı satan RECEP TAYYİP ERDOĞAN, Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda yaptığı konuşmada: ‘Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir.’ dedi.

Halkımızın inançlarını sömüren, her fırsatta halkı aşağılayan, ikiyüzlü faşist bir iktidarın temsilcisinin bu sözleri hiç de şaşırtıcı değildir.

Halklarımızın özellikle de müslüman halkımızın inançlarını her seferinde kullanarak politikalarını meşrulaştırmaya çalışan Tayyip, bu sefer yoksulun yoksul kalması gerektiğini bugün acı çekenin yarın cennette olacağını söylemek istiyor. Halka acıların en büyüğünü yaşatırken hala ‘cennet’ vadederek ‘sabır’ bekliyor.

Ne müminliği ne de şatafatı elden bırakan Tayyip’e soruyoruz? Kendisi neden kendi dediği gibi ‘GERÇEK’ bir mümin gibi azla yetinip öz yaşamıyor? Neden 1150 odalı saraylarda, köşklerde oturuyor? Veya bir sefer kalkışı 10 milyon euro olan çift katlı uçağını kullanıyor? Cumhurbaşkanı olduğu için mi?

Erdoğan, günlük gideri 10 milyon TL olan sarayında otururken 18 milyon yoksul halkımız akşam eve ne götüreceğini çocuğuna nasıl bir lokma vereceğini düşünüyor.

Türkiye’nin şu an dış borcu 430 milyar dolar civarında. 430 milyar dolar borcun 176 milyar dolarının önümüz- deki 12 ay içinde ödenmesi gerekiyor.

Merkez Bankası’nın yabancı para net pozisyonu -yani açığı- 54 milyar dolar.

Bu şu demek; ‘bütçede para kalmadı’ ama Tayyip Erdoğan ve asalak yiyici tayfası her gün servetlerine servet, karlarına kar katıyor.

Sadece bu yıl, genel bütçeli 9 idare, toplam 42.7 milyar lira ödenek üstü harcama gerçekleştirdi.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ödenek üstü gider tutarı 121 bin 467 lira oldu. Devlet bütçesinden en büyük payı alan kurumlardan biri Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Eğitimden sağlıktan, istihdamdan kat be kat fazla bütçeden pay ayrılıyor Diyanet’e.

– En fazla ödenek üstü gideri 33.7 milyar lira ile Milli Eğitim Bakanlığı yaptı. Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla, koronavirüsü bahane eden AKP,
EBA (Eğitim Bilişim Ağı) uygulaması ile binlerce öğrenciyi mağdur etmiş, yoksulların eğitim hakkını elinden almıştır.

– Bütçeden en çok payı alan ikinci kurum, 8.9 milyar lira ile Emniyet Genel Müdürlüğü oldu. Emniyete yapılan her ödeme halka TOMA, işken- ce, gaz, cop, tekme, kelepçe olarak geri dönüyor.

– Cumhurbaşkanlığına ise 1.4 milyar lira ödeme yapıldı.

– Adalet Bakanlığı raporuna bir dizi usulsüzlük yansıdı. Rapora göre Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İşyurtları Kurumu muhasebe kayıtlarında görünen 272 milyon 766 bin TL’lik borç Adalet Bakanlığı kayıtlarında yok.

– Mili Eğitim Bakanlığı, 2019 yılı denetim raporuna göre, bakanlığın bir banka ile yaptığı protokolden elde edilen 16 milyon TL’den, 1 milyon 779 bin TL’si başta hediyelik eşyalar olmak üzere bütçe dışı harcamalara gitti.

AKP’li bürokratların ve onların büyüttüğü işbirlikçi tekelci burjuvazinin, zenginleşmelerinin nedeni de budur. Çünkü onlar; bizim vergilerimizden, ödeneklerimizden çalıyorlar. Emeğimizi sömürü- yor, bizi aç-yoksul bırakıyor, iğneden ipliğe her şeye zam yaparken, ücretleri donduruyorlar.

Onların ne dini-imanı vardır, ne de ahlakı-vicdanı. Onlar yoksulluğu bilmezler. Onlar her daim halkın alın terini-emeğini çalan olmuşlardır.

Onlar riyakardır, yalancıdır. Yıllar önce ‘Şu parmağımdaki yüzükten başka bir mal varlığım olursa…’ diye başlayan sözlere karşın, bugün 1150 odalı, günlük gideri 10 milyon TL olan saray- da yaşayarak nasıl bir halk düşmanı olduğunu tescilliyor.

Tüm bu zulüm ve adaletsizlikleri gizlemenin, halkın isyanının önüne geçmenin aracı ise hazırdır: DİN!

HALK DÜŞMANI AKP, HALKA ADALET SAĞLAMAZ; ANCAK ÇALAR, ÇIRPAR, SÖMÜRÜR, KATLEDER!

AKP, 301 madenciyi bir gecede katletti. 301 madencinin 432 çocuğunu yetim bıraktı, onları aç ve adaletsiz bıraktı.

Çorlu tren katliamında çocuğu ölen annenin adalet arayışına karşın, anneyi adalet talep ettiği için yargıladı. Gerçek suçlular yerine acılı aileleri sanık sandalyesine oturtan bir devletin, emekçi halkı, yoksulları anlaması beklenemez. Aksine yoksulluğu körükleyip dinle birlikte sömürmek AKP’nin doğasında vardır.

Bugün sadece sarayın günlük 10 milyon TL harcaması ile ülkemizdeki tüm yoksullara her gün 555 lira kaynak yaratılabilir. Yani yoksulluk sorunu ortadan kalkar. 1 yıllık masrafı ile onlarca fabrika yapılır, binlerce işçiye iş imkanı sağlanır.

Halkımızın kültüründe paylaşmak-dayanışmak vardır. Dinde de zekat-fitre vb ile yoksullara yardım etmek öğütlenir. Ancak fedakarlık, sabır, zekatı-fitreyi vermek de yine yoksul halktan beklenir.

Dayanışmayı kişilerin birbirleriyle tek tek yardımlaşması, sorunu ancak bir yere kadar çözebilir. Yoksulluk her geçen gün daha da artıyor. İşşizlik büyüyor. Artık yoksullaştıkça paylaşacak bir şeyimiz kalmıyor ve bencilleşmeye kendisinden başkasını düşünemeyen insanlar haline geliyoruz.

Elbette yoksulluğun çözümü ‘yardım’da değil devrimdedir. Sorunlarımızın kaynağı, bir avuç asalağın tüm varlıklarımıza el koyması sorunudur. İktidarı elinde tutan işbirlikçi asa- lakların iktidarı yıkılmadan, yerine halkın iktidarı kurulmadan, sömürü ve adaletsiz bu düzende halkın yararına hiçbir şey gerçekleşemez.

Bütün bunların çözümü demokratik halk iktidarında, sömürücülerin, alın terimizi çalanların olmadığı bir düzende yani devrimdedir. Çünkü açlığa yalnızca açlar, yoksulluğa ancak yoksullar son verebilir.

Çünkü yaşamadığın acıyı iyileştiremezsin. Halk düşmanı asalaklar, yoksulluğu yoksulu anlamak için uğraşmaz. Sorunların kaynağına inmez; çünkü kaynağı kendisidir. Varlıkta şımarmak onlara, acıyı bal eylemek bize düşer.

Bunun için bize ‘ağaç kökü yiyin’, ’ananı da al git’, ‘müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir’ diyen riyakarlara karşı örgütlenmek zorunluluktur.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.