Av. Oya Aslan: “Yaşam Hakkı”

Av. Oya Aslan tutuklu olduğu Silivri 9 No’lu Hapishanesinden “Yaşam Hakkı Üzerine” yazdığı mektubu yayımlıyoruz.



“İnsan için yapılan tanımlardan bir tanesi de “hak sahibi varlık”tır. Çünkü insan hakları ile vardır. Yaşam hakkı, tüm bu hakların toplamıdır. Kişi güvenliği, düşünce ve ifade özgürlüğü; inanç, barınma, sağlık, eğitim, çalışma, örgütlenme vb. haklar olmadan, yaşama hakkından söz edilemez. Bu haklar olmadan, yaşam hakkı anlamsızdır. Bu nedenle bu haklara, ‘temel haklar’ denmiştir. Temelsiz bina ayakta duramaz, temel haklar olmadan yaşam sürdürülemez. O halde bu hakların yaşamımızda önemli bir yeri vardır. Temel hakların hiçbirisini insanlık kolayca kazanmadı. Her bir hakkın tarihinde uzun, zorlu ve bedeli ödenmiş bir mücadele yatıyor.

Örneğin kimilerinin zihninde hala kadın hakları yok, bu nedenle kadınlar çok rahatlıkla öldürülüyorlar ve katilleri bu zihniyet nedeniyle aklanıyor. Demek ki hakları olmadığını düşündüğünüz birinin yaşam hakkını da ihlal etmiş olursunuz. Bir başka şekilde anlatacak olursak; haklarını korumak için ölümüne direnenler, yani bugün güncel örnekte ölüm orucu eylemi yaparak direnenler, aslında yaşam hakkını savunuyorlar.
“Yaşamak ve yaşatmak, insanlığın mücadele tarihini anımsadığımızda daha iyi anlaşılacaktır. Sadece inançla ve mücadeleyle, ilkelerle ve onları savunabilme onuruyla dolu bir yaşam gerçek bir yaşamdır.

Grup Yorum üyesi Helin Bölek ve İbrahim Gökçek, “Sanatımızı özgürce, halk için yapmak istiyoruz.” diyerek sanatçı ve aydınları, sanatın ve sanatçının haklarını sahiplendirmeye çalıştılar. Çağrılarına verilen yanıt, ölümlerin önüne geçmeye yetmedi; onları kaybettik. Mustafa Koçak; sanık haklarının hiçbirisine uyulmadan, ölünceye kadar hapis cezasına mahkum edildi. Tüm ömrünü, tek kişilik bir hücrede ve gökyüzünün bile tellerle örüldüğü havalandırmaya günde yalnızca 1 saatliğine çıkabilme hakkıyla geçirmesi istendi. Mustafa, ‘Adil yargılama hakkı istiyorum.’ diye diye hayatını kaybetti. Adil yargılama isteyen Halkın Avukatları Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal direnmeye devam ediyor. Şakran hapishanelerinde tutulan Özgür Karakaya ve Didem Akman; ağırlaştırılmış müebbet infaz rejiminin iptal edilmesi, adil yargılanma hakkı ve hasta tutsakların hakları için direniyorlar.


Siyasi bir kavram olan terör, haklara el koymanın aracı haline getirildi. ‘Terör’ deyince akan sular duruyor. ‘Terör’ kavramının yarattığı sonuçlara bir bakın…
Ebru’nun, Aytaç’ın, Özgür’ün ve Didem’in direnişi; her birimizin hakkı, her birimizin yaşamı, her birimizin mesleği daha özgür ve bağımsız yapabilmesi ile ilgilidir. Direnenler, bize “Ses verin.” derken, bunu sadece kendileri için istemiyorlar; onlar, halkın haklarına sahip çıkmamızı istiyorlar.
Aydın sorumluluğun yükü hafif değildir. Ancak bu yükü sırtlanmadan da aydın olunmaz, bunu siz de biliyorsunuz. Sizden, ölüm orucu eylemlerini görmezden gelmemenizi; eylemi değil, dikkat çekmek istedikleri talepleri tartışmanızı istiyoruz. Ölüm orucu eylemini gündeminize almamayı kendinizce meşrulaştırabilirsiniz. Fakat halkların mücadele tarihini incelediğinizde, ölümü göze almadan kazanılmış bir hakkın olmadığını göreceksiniz.
Yaşamı güzelleştirmeye çalışan bu insanlar, direnme yollarının kapatılmasına karşı çıkıyor. Kapatılan yolları ölümleri pahasına açmak istiyorlar. Onların taleplerini dile getirmenin, talepleri sahiplenmenin birçok yolu ve imkanı vardır.
Bu yolların kullanılması umuduyla…”

Av. Oya Aslan – Silivri 9 No’lu Hapishanesi

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.