UZUN DİRENİŞLER ÜLKESİ TÜRKİYE: 6. BÖLÜM

Mahir KILIÇ: “Bazı insanlarımız sosyal medyadan verdikleri desteği yeterli görüyor”

GHA:
Türkiyede direnişler neden bu kadar uzun sürmek
zorunda kalıyor?
Mahir KILIÇ:
Aslında bu soru, kendilerinin devrimci ya da sosyalist olduğunu iddia
eden oportünist yapı ve kurumlara sorulması gereken bir soru. Kendi
direnişimden yola çıkarak cevaplarsak, bir çok yapı ve kurumun chp’den
nemalandıkları için bu kurumlar, ve birçok chp’li belediye, patronlarının
chp’li olduğu fabrika ve iş yerlerinde süren işçi direnişçilerine destek
vermekten korkuyorlar, yani bir şekilde faşizmi meşrulaştırıyorlar.
Ama ben olaylara asla bu şekilde bakmıyorum, biliyorum ki faşizmin nerden geldiği ya da kim tarafından yapıldığının önemi yok, eğer ortada yapılan bir haksızlık varsa buna karşı mücadele etmek insanlığın onurudur…
Benim direnişimi hemen hemen her kesimin ve her partinin çok yakından
takip ettiğini çok iyi biliyorum, ama doğruları yazmaya ve söylemeye
cesaret edemeyen korkakları da iyi biliyorum…
Direnişlerin uzaması, toplumun duyarsızlaştırılması,
vurdumduymazlaştırılması, ve en önemlisi ise o sizden, bu bizden mantığı
ile yaklaşmasından kaynaklı diye düşünüyorum…

Bakın ortada bir destan
yazılıyor adı YÜKSEL direnişi. Alev Şahin, Türkan Albayrak, Mahmut Konuk,


Sibaş, Aydın Büyükşehir direnişi, Kale Kayış, Cargill, Tüvtürk. Media
market… Bunlar süregelen direnişler ve uzun zamandan beri devam ediyor;
fakat ne yazık ki sosyal medyada destek mesajları kadar, dışarıda destek
yok. Yani muhataplara bir baskı ve rahatsız edici bir durum oluşmuyor.
Çünkü bazı insanlarımız sosyal medyadan verdikleri desteği yeterli
görüyor ve bu da kendilerini “ben destek veriyorum zaten başka ne
yapayım” demeye sevk ediyor..
Ama inanın sosyal medyada destek veren 1000 kişi olacağına, bu
direnişlere yüreğiyle destek olan 20 kişi olsa gerçekten bir baskı ve
rahatsız eden bir ortam oluşur durum böyle olunca da baskıyı gören ve
hisseden kim olursa olsun bu direnişi görmek, duymak ve çözüm üretmek
zorunda kalır.
“CHP’den Nemalananlar, Direnişler Sözkonusu Olduğunda
Faşizmin Değirmenine Su Taşıyor”


Direnişe başlayan herkes bazı gerçekleri görerek ve bilerek yola çıkar ve
çıkmalıdır. Çünkü bizim ülkemizde insanlar bu tür direnişlere ve
direnenlere sınıfsal olarak bakmıyor, eğer direniş kendi partisinin
başkanına ya da kendi partisinden bir patrona karşı yapılıyorsa, buna destek vermek yerine ya sessiz kalmayı tercih ediyor ya da bir tık öteye
giderek direnişi karalayarak patronun ya da belediye başkanının
başvurduğu faşist yöntemleri meşrulaştırma yoluna gidiyor. Bir nevi
faşizmin değirmenine su taşıyor.


“Direnişe devrim için canlarını ortaya koyan
insanların yaptıklarını öğrenerek bsaşladım”


Aslında bu direnişlerden ders çıkarmalıyız, aynıları aynı yere, ayrıları
ayrı yere koyarak başlayabiliriz. Ben devrim mücadelesi veren ve bu
uğurda düşünmeden canlarını ortaya koyan insanların yaptıklarını
öğrenerek, ve bir halk için ölümü gülerek karşılayan bu kahramanları
tanıyarak direnişe başladım. Benim bu kahramanlar ve mücadele veren
insanların yanında konuşmam dahi o insanlara saygısızlık hatta
hadsizliktir, Çünkü onların ödediği bedellerin yanında benimki bir hiçtir
ama şunu da söylemeliyim ki beni ayakta tutan ve bana güç veren bu
insanların tarihi ve iradeleridir. Nasıl direndiklerini ve bedel
ödemekten asla korkmadıklarını bilmek bile bana zaferi kazandıracaktır…
Sizin aracılığınızla geçmişten bugüne, bugünden yarına bedel ödeyen her
isme binlerce defa saygılarımı sunuyorum.


GHA : Uzun direnişlerin zorlukları nelerdir?
Mahir KILIÇ: Aslında birçok zorluğu var ama ben kendimden yola çıkarak
söylemek istiyorum; en önemli sorun maddiyat oluyor. Çünkü bakmakla
yükümlü olduğum bir ailem var, bu işin maddi boyutu. Ama en önemlisi
manevi boyutu; bakın İzmir’de büyükşehir belediyesi tarafından işten
çıkartıldığımda açlık grevi direnişim 184 gün sürdü ve bu zaman zarfında
32 kg, kaybettim. Benim açımdan en ufak bir sorun yok, daha kötüsüne
hazırlıklıydım çünkü. Ama ailem öyle değil, kızım mesela, 10 yaşında
olmasına rağmen herşeyi en ince detayına kadar anlattım ona. Hazırladım
direnişe. Direnişin neden olduğunu, ne için olduğunu, kimlere karşı
yaptığımı anlattım. Çünkü eğer direnişi ilk önce ailene anlatmayı
başaramazsan, topluma nasıl anlatabilirsin? Bu yüzden en ince detayına
kadar neler olabileceğini, bizleri nelerin beklediğini anlattım. Ve
inanın kızım Yaren benim onurum ve gururumdur, neden mi; çünkü kavgamızın önemini ve “Büyüdüğümde ben de direnicem” demesi bile düşmanı tanıdığının ve ona karşı kendisini savunabilecek kadar büyüdüğünün göstergesidir…


Uzun direnişte en önemli sorunlarımdan birisi de Özlem ve hasret; düşünün iki evladım var, biri henüz 1 yaşında ve bana çok düşkün ama yanında değilim. Yaren’imle birlikte vakit geçiremiyoruz ve bu bizim için
telafisi olmayan bir kayıp, ama ben yine olaya devrimci bir yaklaşımla
bakıyorum. Kızım benimle vakit geçirememesine sebep olanları tanımış
oluyor ve bunları bildiği için de mücadeleyi erken öğrenmiş oluyor.


“Bu zorluklar olacak, bunu bilerek düşünerek yola çıktık.”


Ama bu süreçte en çok yıpranan eşim, hakkı ödenmez hayat arkadaşım.
Düşünün evin kira, bir kızın var ve hamilesin, bir sürü dert sıkıntı…
ama eşin yanında değil hangi biriyle mücadele edebilirsin ki; ama burdada
eşimin bilinci, politik oluşu devreye giriyor. O da benimle evlendikten
sonra öğrenmiş olsa da diyalektiği devreye sokuyor ve benden çok daha
fazla sorumluluk alıyor ya da alması gerektiğini biliyor.. bu anlamda
kendisine sizin vasıtanızla milyonlarca defa teşekkür ediyorum ve iyi ki
benim hayat arkadaşımsın demek istiyorum.

Şu an için maddiyat sorunu biraz arttı çünkü 2 yıla yaklaştı chp önünde
direnişim, izmir, Ankara ve şimdi İstanbul gerçekten herşey üst üste
biniyor. Evet faşizme karşı direniyoruz ama hayatımızı da idame ettirmek
zorundayız, heleki 2 çocukla bi hayli daraldık ama yapıcak birşey yok bu
süreçte bana ve aileme destek olan dostlarım ve bazı büyüklerim oldu,
hepsine dayanışmaları için teşekkür etmek boynumun borcudur…
Ama bu zorluklar olacak, bilerek düşünerek yola çıktık. Ama sonumuzu hiç
düşünmedik, çünkü başta söylediğim gibi sonunu düşünen zaten direnmesin, sonunu düşünen de zaten zafere ulaşamaz…
İlk günden bugüne sesimi duyurmama yardımcı olan her bir kişiye tek tek
saygılarımı sunuyorum ve şunu biliyorum ki halk asla yenilmez ve teslim
alınamaz.

Bu bilinç ve anlayışla yoluma kararlılıkla devam ediyorum ve
zafere kadar da devam edeceğim.


Saygılarımla. Zaman ayırıp bana kendimi anlatma fırsatı verdiğiniz içinde
hepinize şükranlarımı sunuyorum
Yarın: Av. Didem Baydar Ünsal

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.