Nuriye Gülmen, Hastahane Önündeki Bekleyişi Anlatıyor:

“Mustafa’yı çok seviyorum… Adaletsizliği kanıksamadığı için.”

Aşağıda Nuriye Gülmen’in Mustafa Koçak’a zorla müdahale işkencesi yapıldığı günler boyunca İzmir’de hastahane önünde beklerken yaşadığı duyguları anlatan yazısını sunuyoruz.(alt başlıklar tarafımızdan konulmuştur.)

Neler olup bitti, yazmak istiyorum.
Mustafa’yı cellatların elinden alamadık, ona zorla müdahale ettiler. Yalnız başına, hapishanenin hastanesinde bir odada tutuluyor. İradesi dışında besleme yapılıyor. Milletvekillerine verilen bilgiye göre müdahaleyi kabul etmiyor. Serumu çıkarıyor, ancak serum yeniden takılıyor. Orada, Mustafa’ya 500 metre uzakta olmak ve insanın elinden bir şey gelmemesi hissi çok zordu. Ben de zorla müdahale tehdidi altında tutuldum. Doktor kontrolü bile inanılmaz rahatsız ediciydi.


Düşünün devletin elindesiniz, sizi bir yere kapatmış, siz yalnızsınız, birileri gelip sizi sürekli muayene olmaya ikna etmeye çalışıyor. Muayene olmak isteyip istemediğinizi soruyor. İstemediğinizi söylüyorsunuz, iki saatte bir geliyorlar. Her gün geliyorlar. Bilincin kapanırsa müdahale ederiz diyorlar. Benim beyanım aksi yönde diyorsunuz, onlar iradeniz dışında size müdahale edeceklerini söylemeye devam ediyorlar.
Sürekli bir irade savaşı veriyorsunuz. Muayeneye gelen doktorlardan nefret ediyordum. Çok net bir his bu hatırladığım.
Ben sadece, gelip bana sürekli psikolojik baskı yaptıkları için hala hatırladıkça öfkeyle doluyorum. Mustafa’nın incecik ve yaralı bedenine rağmen, ona dokundular. O kadar hassas ki bedeni, o kadar acı çekiyor ki, nasıl anlatsam..
Yatak yaraları vardı en son. Havalı yatak da vermemişlerdi…

“Çaresizlikten bahsetmek Mustafa’ya haksızlık olur.”
500 metre ötemizdeydi
. Gidip de yaralarını saramadık. Anası babası, oğlum nasıl diye bir göz bakamadı. İzin vermediler. Neye dayanarak? Hiç. Biz öyle istiyoruz, diyorlar. Avukatı göremez, ailesi göremez. Çünkü biz şu an oğlunuza dünyanın en kötü işkencelerinden birini yapıyoruz, onu size gösteremeyiz.
Başka bir açıklaması yok.
Bekleyiş saatler sürdü.
Bu hayatta kendimi en çaresiz hissettiğim anlardan biriydi.

Mustafa orada, serumu çıkarmak istiyor, çıkarıyor, yeniden takıyorlar. Biz, duvarın az ötesinde sesimizi ona duyuramadan bekliyoruz.
Bir de anne babayı düşünün…
Bu satırları okuyan ve çaresizlik hissime kızanları duyuyorum. Haklılar. Çaresiz değiliz. Mustafa her şeye rağmen direnirken çaresizlikten bahsetmek Mustafa’ya haksızlık olur. Orada olmanın ve Mustafa’ya uzanamamanın yarattığı duyguyu anlatmaya çalışıyorum.

“Milletvekillerini aradım”
Beklerken milletvekillerini aradım. İlgilenenler oldu, oraya sadece Musa Piroğlu geldi. Avukatlarla birlikte hapishaneye gitti.
Mehmet Bekaroğlu’yla telefonda konuştum. Bana zorla müdahaleyi savundu. “Ne olsun, ölmesini mi istiyorsunuz.” Ne kabalık. Ne sığlık.
Hekim olduğu için ve daha önce de benzer süreçleri takip ettiği için aramıştım.

Mustafa’nın yaşamasını isteyen kim? Ölmesini isteyen kim?
Mustafa’nın ölmesini istiyoruz, öyle mi? Biz istiyoruz. Siz Mustafa için kılınızı bile kıpırdatmaktan korkanlar, Mustafa’yı duymayanlar, siz onun yaşamasını istiyorsunuz, biz, her gün evladı için koşturan anne baba, onun sesini duyurmaya çalışan bizler ölmesini istiyoruz. Öyle mi?
Zorla müdahale etsinler, Mustafa yaşasın. Mustafa’nın direnişini kırsınlar, Mustafa’yı yaşayan bir ölüye dönüştürsünler, adil yargılanma talebinin, Mustafa’nın erimiş bedeninin üstünde tepinsinler, Mustafa yaşamış olsun. Kimin ahlakını savunuyorlar, söyledikleri, yaptıkları nereye tekabül ediyor, onları nereye düşürüyor, görmeliler.

Kanıksama!
Diğer yanda, kurumlar, Dkö’ler hareketsiz. Basın açıklaması yapmak filan konuşuluyor. Bir ara dilimi ısırdım kavga etmemek için. Yapılacak bir şey varsa, ona engel olan ben olmayayım. Basın toplantısı yapacaklarmış, yapsınlar, dedim. Bir yerde bir genç, adil yargılanmak istiyorum diye ölüyor, talebini boğmak için işkence ediliyor ona, hak savunucuları 5 gün sonra basın toplantısı yapmayı planlıyorlar.
Dehşete kapılıyorum bu kanıksama karşısında.

“Oğullarına inanıyorlar. Direnişe inanıyorlar.”
Hasan Baba ile Zeynep Anne
Dirayetliler. Böyle bir durumda bir ana baba ne hisseder, nasıl baş eder bununla, tam bilemiyorum. Oğullarına inanıyorlar. Onun inandığı şeye inanıyorlar herhalde, direnişe. Onları güçlü kılan bu.
Çok seviyorlar Mustafa’yı. Bir ana baba evladını ne kadar sevebilir, o kadar seviyorlar. Dün haliyle, üzgün ve biraz yıkıktılar. Hasan Baba öyle, sessiz, uzaklara baktı, durdu. Annenin gözü yaşlıydı.

“Bu hayatta korona tehdidinden daha önemli şeyler de oluyor”
Dün sosyal medyaya çok bakamadım. Ama ne zaman açsam twitter’ı korona’yla ilgili şeylerle karşılaştım. Kaygıyı anlamamak mümkün değil elbette. Ama bu hayatta korona tehdidinden daha önemli, ya da onun kadar önemli şeyler de oluyor diye bağırmak işten bile değildi. Biz, sevdiklerimizle öpüşmemek, kucaklaşmamak, daha sık el yıkamak gibi basit önlemlerle hayatımıza devam ediyoruz.
Mustafa’yı, aileyi İzmir’de bıraktım, haftalık imzam için Eskişehir’e ailemin yanına geldim. Aklım İzmir’de kaldı. Bir daha gidebilecek miyim, şimdilik bilmiyorum. Aileden haber almaya çalışıyorum. Avukatları da hem ailenin hem de kendilerinin Mustafa’yı görebilmesi için uğraşıyorlar. Kampuse yakın bir noktada Mustafa’nın arkadaşları nöbet tutuyor.

“Ne yapabiliriz?”
Biz ne yapabiliriz?
Hapishaneyi arayabiliriz. Avukatlarının ve ailesinin Mustafa’yı görmesini talep edebilir, zorla müdahalenin sonlandırılması gerektiğini ifade edebiliriz.
Mustafa’ya faks yazabiliriz.
Ona, onu sevdiğimizi, onu düşündüğümüzü ifade eden fakslar yazalım mı?
Belki vermezler. Ama biz yine de yazalım. Ulaşıp ulaşmadığını soralım. Bilsinler ki Mustafa’nın seveni çok. Mustafa yalnız değil.

Belki, verilmesini sağlarsak, Mustafa’ya moral oluruz. Sesimiz ona ulaşır
Tanıdığınız vekil, sanatçı varsa, tanımanıza da gerek yok, telefonuna ulaşabildiğiniz varsa arayabilirsiniz. Mustafa’ya ses olsunlar. Hapishaneyi arasınlar. Zorla müdahalenin durdurulmasını, Mustafa’nın taleplerinin karşılanması gerektiğini söylesinler. Adalet Bakanlığını arasınlar.
DKÖ’leri arayın. Mustafa için ne yapacaksınız diye sorun.

Mustafa için vidyolar çekin, sosyal medya heaaplarınızdan yayınlayın.
Faks için adres: Mustafa Koçak
Şakran Hapishanesi Kampusu
Kampus Hastanesi
Ellerimizi birleştirelim.
Mustafa’yı cellatların elinden alalım.
Mustafa’yı çok seviyorum, dostlar. Adaletsizliği kanıksamadığı için. Ona ve ailesine, güzel kardeşlerine çok saygı duyuyorum.
Mustafa yaşasın ve adil yargılansın istiyorum.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.