Nazi artığı doktor: …durumunun acil olması beni ilgilendirmez. GEBERSİN! (İhsan Cibelik’in açıklaması)

27 Şubat’ta Almanaya’nın Düsseldorf şehrinde yaklaşık 21 aydır süren 129ab davası sürdü. Bir önceki celsede tedavi hakkının verilmemesi ile ilgili İhsan Cibelik’e söz hakkı vermemek için mahkeme başkanı duruşmayı alel acele bitirmişti. Köln üniversitesinde görev yapan Pr. Dr. Heidenreich’in İhsan Cibelik’i ameliyat etmeyeceği geçen celsede öğrenilmişti ve bu durumdan (söylediklerine göre) mahkemenin haberi yoktu ve onlar da yeni öğrenmişti.

Geçen celsede verilmeyen söz hakkını bu celsede tanıyan mahkeme heyetine yönelik İhsan Cibelik yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Bugün burada konuşabileceğimi bilmediğim için bir konuşma texti hazırlayamadım. En temel haklarımda olduğu gibi, yaşam hakkımın bir koşulu olan tedavi hakkımın engellenmesi ile ilgiili bir kaç dakikalık konuşmama, mahkeme düzenine engel olacağı gerekçesi ile engel olunmasını anlamıyorum.
İki yıldır kanserli hücresi tedavi edilmesi için mücadele eden İhsan Cibelik’im. Yaşadığım sürecin ayrıntısına girmeyeceğim biliyorsunuz o yüzden kısaca anlatayım.

Gözaltına alındığımda biopsi yapılmam gerekiyordu ve hapishane koşullarında biopsi yapılması için 14 ay geçti.
Biopsiden sonra tedaviyi nasıl yapalım diye 1 ay burada tartıştık.
Seçeneklerden en uygun olanının ameliyat olduğunu gördük.
Bu ameliyatın en sağlıklı koşullarda yapılması için mücadele ediyorduk tam 6 aydır.

Bu arada kanserin ölçüsü ile igili bir kan ölçümü yapılıyor. Teknik bir bilgi ama gene de anlaşılması için söyleyeyim.
Kandaki PSA ölçümüm belli aralıklarla yapılıyor. Normalde 4 olması gerekirken bendeki ölçüm ilk zamanlarda 5,6’ydı. O ara çok yüksek değildi. Daha sonraki ölçülerde 6,2 daha sonra 8’e yükseldi.
Bu değerlerin ne anlama geldiğini lütfen araştırın.

Tedavi hakkım bu değerlere rağmen engellendi. Engellenmeye devam ediyor.
Defalarca söyledim. Yine söylüyorum.
Yargılama bekleyebilir, infaz bekleyebilir… Ama hastalık beklemez, tedavi beklemez.
Defalarca söyledik, “Lütfen” dedik, önlem alın! Serbest bırakın ki tedavimizi olalım.

Tarihsel olarak, gerekçeleri, açıklaması her anlamıyla saçmalıklarla dolu ve çok şaşırdığım bir red belgesi ile cevaplandı.

Bu karar yayınlanıncaya kadar bu mahkemenin asgari anlamda da olsa hukuk kurallarına göre hareket edebileceğine inancım vardı. Aç çok insani ve hukuki değerlere sahip olabileceğinizi düşünüyordum. Hep böyle olduğunu düşünerek davrandım.
Ama red kararından sonra, artık hukuka, hukuk haklar demektir… yani hakların zerresinin gözetilmediği bir mahkemede bulunduğumu gördüm. Mahkemenin adil olacağına dair hiç bir umut ve beklentim yok. Adil olacağına inanmıyorum.
Hastalığımla ilgili mahkemenin yaklaşımları ile ilgili avukatım şu soruyu yöneltmişti size; Siz tanrı mısınız? Avukatımın sorduğu soruyu ben de soruyorum. Ben de onun gibi düşünüyorum.
Bu zamana kadar hep doktorlar adına karar verdiniz.
Tedavi hakkımı istiyorum.
Buyrun yapın o zaman.

Hapishaneye yeni gelen idealist bir doktor ile tedavim için büyük bir çaba gösterdik.
Sizin duymadığınız talebi sadece size değil tüm dünyaya duyurmak için tam 36 gün açlık grevi yaptım.
Hapishanede planlar yapıldığına dair haberi alır almaz açlık grevini bitirdim.
Hemen ameliyat olmam için gerekli sağlığıma kavuşmak, açlık grevinin olumsuz etkilerinden kurtulmas için beslenme, spor…

Sonra bir doktor çıktı. Ünvanın başında prof olan Heidenberg!
Ben bu teröristi tedavi etmem,. Kelepçeye itiraz ediyormuş, sorun yaratıyormuş, kurallara uymuyormuş…
Onun ağzıyla söylüyorum:
Benim için Hipokrat yeminimin hiç bir önemi yok. Doktordan önce politik bir insanım.
Benim önüme bir terörist geiyorsa kanser hastası olması, durumunun acil olması beni ilgilendirmez. GEBERSİN!

O hapishanedeki idealist doktor bana bunu anlatırken ağladı.

Mahkemeyi bilgilendirdik.
Bu adamın bu tutumundan mahkemenin haberi dahi yoktu. Bu koyula ilgili söz istedik.
Söz hakkı verilmedi.

Bilirkişi gelecek şimdi mahkemeye.
En temel hak, yaşama hakkının gereği olan tedavi hakkımı tanımayan mahkeme neden bu adamı dinlesin.
Sizinle Türkiye’de var olan sistem ile ilgili akademik düzeyde, politik düzeyde tartışabiliriz. Ama bu mahkemede değil. Bu mahkeme onu neden dinleyeceğini açıklayabilmesi için, insan hakları gibi bir ölçüye sahip olması gerekir … O da yok!

Soruyorum:
NE YAPMAMI BEKLİYORSUNUZ?
Tutuklu, kanser hastası… yargılanan bir adam.
Politik düşüncesi, hadi sizin dilinize göre söyleyeyim “terörist bir adam”. Bütün dünya biliyor kimin terörist olup olmadığını.
Böyle bir adamın tedavi olması için ne yapması gerekiyor?
Mahkeme olsun, deliller konuşulsun, belgelr… yargılanayım, bekleyeyim…
Gerçekten soruyorum:

KANSERLİ OLDUĞUMUZ BELLİ. YAVAŞ ÖLÜYORUZ.
Şunu mu diyorsunuz:

Burada tutukluysan, sağlık konusu bu mahkemenin konusu değil.
Hasta olmuşsun, ölmüşsün ne gam.
Biz davaya bakarız karar veririz.
Bu arada ölürsen bir başka dosyaya bakarız.
SENİN SUÇUN, TUTUKLANMASAYDIN!
Karşımıza gelmeseydin, dışardakiler gibi tedavi olurdun.
Düşünüyorum, yaşattıklarınızın başka anlam veremiyorum.
Bu mahkeme hukuki olmaktan çıkmıştır.
Mahkemenin asgari hukuk kurallarına uymadığı açıktır.

Ben bir devrimciyim.
Biz devrimciler onuruna sahip çıkan tüm onurlu insanlar, bu haksızlıklara, adaletsizliklere teslim olmaz. Teslim olmayacak, adaletsizliklerinize karşı mücadele edecek, sizi tüm dünyaya teşhir edeceğim.

Burada olacakların sorumluluğu size ait olacaktır.
BUYRUN DEVAM EDİN!

Mahkeme heyeti biz de şaşırdık mealinde yaptığı konuşmada, en kısa zamanda ne yapabileceğimize bakacağız dedi.

Avukatın aldığı sözde de “mahkemenin tedavi bizim komumuz değil” yaklaşımından vaz geçmesi gerektiğine vurgu yaptı.

İliklerine kadar devrimci düşmanlığıyla kendini belli eden Seton söz alarak İhsan Cibelik’in yaptığı konuşmadan sadece hapishanede doktorun kendisinin tedavisi için çabaladığı kısmını alarak; görüldüğü gibi, hapishane doktoru tutuklu ile ilgileniyor. Tedavisi yapılıyor. Mahkemeni daha fazla İhsan Cibelik’in tedavisi ile meşgul olmaması, yargılamaya devam etmesi gerekiyor” dedi.

Sosyal ağlarda paylaşın