HELİN BÖLEK DÜNYA HALKLARININ ÖLÜMSÜZ ŞARKISIDIR! – Grup Yorum

Grup Yorum üyesi yoldaşımız Helin Bölek, 3 Nisan 2020’de ölüm orucu eyleminin 288. gününde, direnişini sürdürdüğü Küçükarmutlu’daki direniş evinde şehit düştü.

Ölüm Orucu eylemi yapan bir diğer Grup Yorum üyesi yoldaşımız İbrahim Gökçek, direnişinin 307. gününde. Helin’in şehit düştüğü Küçükarmutlu’daki direniş evinde devam ediyor.

“Şarkısız Devrim Olmaz…” HELİN BÖLEK ÖLÜMSÜZ ŞARKIDIR ARTIK

Diyarbakır’da, 1991’in 5 Haziran’ı… Helin Bölek açtı gözlerini, adaletsiz bu dünyaya.

Emeğin sömürüldüğü; işkencenin, hapishanenin, katliamların çok olduğu, adaletin yok edildiği bir ülkeyi gördü Helin’in tertemiz gözleri. Böyle bir ülkede yaşamak zordu ve Helin de yaşadı bütün adaletsizleri…

Ülke gençliğini pençesine alan yozlaştırma, kuşatmıştı Helin’in de dört bir yanını. Ama Helin teslim olmadı, direndi düzenin bütün yozluklarına… Hayallerini çalan, gençlerimizi umutsuz ve geleceksiz bırakan bu düzene karşı savaştı; hayal kurmayı da öğrendi, o hayallerini gerçek kılmak için savaşmayı da…

Helin’in hayatının özetini Kızıl Maskeliler’den dinleyelim:

“Ben Helin ben ölmedim
hadi geçmişime geri dönelim
geçmişim hayalsiz Rock barlardan
gölgeli kenar sokaklardan
alkol uyuşturucu içinde bataklığın tam dibinde çöpteki çiçekler işte tutunacak bir el iste tuttum sımsıkı sarıldım umutsuz rüyalardan ayıldım silkelendim
açıldı gözüm her yerde adaletsizliği
gördüm 

kendimi halkımı vatanımı
öfkemle biledim sanatımı
susmadım şarkı söyledim
şarkı oldum ben ölmedim.”

Helin, henüz çocuk denilecek yaşlarda, düzenin uyuşturucu ile zehirlemek istediği milyonlarca gencimizden sadece birisidir. Bataklığın tam ortasına açmıştır gözlerini. Kapkaranlık bir gençlik dönemi, umutsuz, karanlık bir gelecek vardır önünde… Ama devrimcilerle tanıştığı andan itibaren her şey tersine dönmüştür. Tertemiz bir yaşama açmıştır artık gözlerini. Ve vücudunu da adım adım temizlemiştir.

Düzen uyuşturucu ve alkol bataklığında boğmak isterken, Grup Yorum onu halkının sanatçısı yaptı. Helin, önüne konulan bu yaşamdan kurtuldu ve halk sanatçısı oldu. Halkın aydını oldu.

‘Ben Grup Yorum’da en küçük bir zerrenin, en küçük bir güzelliğin farkına vararak, hissederek yaşadım’ sözleri Helin’e aittir.

“Her şey mücadelenin içerisinde Yorum’la güzel. Yemek, içmek, düşünmek, yorulmak, ağlamak, gülmek, sevmek…” demiştir. Ve bu güzellikleri yaşamış ve yaşatmıştır yoldaşlarına. Bütün güzellikleri, bütün mutlulukları, hesapsız çıkarsız ilişkileri, değer görmeyi, değer vermeyi, cesaretlendirilmeyi, teşvik edilmeyi burada öğrenmiştir. Emek vermeyi, vefayı, birlikte cefa çekmeyi öğrenmiştir.

“Mücadele etmek için o kadar çok neden var ki, her gün biri için mücadele etsem sanırım ömrümün sonuna kadar yeter artar bile.” demiştir Helin. Ve onu bu halkın sanatçısı yapan nedenler için besteler yapmaya başlamıştır. Her şeyden önemlisi kendine güvenli olmayı, ben yapabilirim demeyi öğrenmiştir. Tüm halk çocuklarında olduğu gibi kendisinde de var olan gücün farkına varmıştır.

“Korktuğum şeyler de var tabi…Bilmeyebilirim, başta hiçbir şey bilmiyordum. Öğrenirim. Yanlış yapabilirim. Mükemmel değilim, yoldaşlarım yardım eder düzeltirim. Zorlanabilirim… Eksikliklerim, aksaklıklarım, gerilediğim oldu olacaktırda benim yapacağım şey bunları gidermek bir adım daha öne atmak olacak.” dedi Helin ve atıldı öne…

Grup Yorum’a geldiğinde Helin’in müzik eğitimi yoktur. Yorum’un kendi içinde oluşturduğu ‘Yoldaş Konservatuarı’ içinde almıştır tüm müzik eğitimini. Bir yandan vokal ve şan teknikleri, bir yandan klasik gitar, bir yandan bas gitar eğitimi; solfej ve armoni, sanat tarihi, devrimci sanat eğitimleri…

Bu çalışmaların ardından çok kısa bir süre içinde sahnelere çıkmaya hazır hale gelmiştir. Ancak Helin’e o çok sevdiği şarkılarını söyletmediler. Hayallerini gerçekleştirmesine izin vermediler.

Düzen içinde hayal kurmayı yasaklayarak hayalleri elinden alanlar, Yorum içindeyken de konserlerini yasaklayarak hayallerini çaldılar.

O, sahnelerle tanışmak yerine gözaltılarla tanıştı. DİSK önündeki festivalde şarkı söyleme hakkını savunurken gözaltına alındı. Bağımsız Türkiye konserini milyonlara vermeye hazırlanırken, bir evin çatısından seslenebildi halkımıza.

Kamyon kasalarında, seyyar sahnelerde konserler vermeyi öğrendi. Büyük Yenikapı konserine hazırlanırken, yasaklanan konser kararını kaldırtmak için İdare Mahkemesi önünde oturma eylemindeydi Helin…

Yani onun halkın sanatını yapamaması için her yolu ama her yolu denediler. O ise ne yıldı, ne umutsuzluğa, kapıldı ne de iddiasından vazgeçti.

Gün oldu Filistin halkı ile dayanışmak için düştü yollara, gün oldu yoksul gecekonduların olduğu mahallelere gitti. Yasaklarla, baskılarla onu yolundan döndüremeyenler, bu defa onu tutuklamayı seçtiler. Hem de avukatını beklemeden, ifadesini dahi almadan…

İdil’in öğrencisi Helin, İdil’in şehit düştüğü Çanakkale Hapishanesi’ndeydi artık. Tarih yeniden yazılıyordu…

Tahliye olsa da 2016’da yeniden tutuklandı. 3 aylık tutsaklığın ardından tekrar tahliye oldu. Ancak onu yolundan döndürmeye çalışan AKP iktidarı, bu defa iftiracı beyanlarıyla, dijital komplolarla bir kez daha tutukladı. Kısacık Yorumculuk tarihinde defalarca hapsedildi.

Ve tutsaklığında da direnmeye üretmeye devam etti, besteler yaptı, şarkı sözü yazdı. Ölüm Orucu eylemi yapma kararını da tutsakken aldı. Ve bu eylemini 288 gün sürdürdü.

Bugün Helin Dünya Müziğinin Alın çatında Bir SARI YILDIZDIR!

Kim demiş faşizme karşı mücadelede sanat için ölünmez diye?

Helin şarkılar için ölünebileceğini öğretti herkese. 1500’lü yıllarda Pir Sultan söylediği türküler için öldürüldü, inancı için öldürüldü. Aradan 500 yıl geçti, Helin Bölek Pir Sultanlar’ın soyundan aldığı değer ve geleneklerin sürdürücüsü olarak Anadolu halklarının ezgisi oldu. 500 yıldır Pir Sultan’ın şarkıları söyleniyor.

Helin bugün direnmeseydi şarkılarını söyleyemeyecekti. Bunu bildiği için bedel ödedi ve sadece Anadolu halklarının değil dünya halklarının 9. notası oldu. Bundan böyle 9. notanın adı Helin’dir…

1984’de Tek Tip Elbise saldırısına karşı 4 şehit, 1996’da Eskişehir Tabutluğuna karşı 12 şehit ve 2000’de Tecrite karşı Büyük Direniş’te 122 şehit vererek ölüm oruçları ile hücre hücre direnerek, yanarak faşizmin azgın saldırılarının karşısında barikatlar kuruldu ülkemizde. Ve biz bu direnişlerin, ölüm orucunda şehit düşenlerin, yanan bedenlerin, kahramanlıkların, fedakarlıkların, halk ve vatan sevgisinin, faşizme karşı amansız öfkenin ve direnişin şarkılarını besteledik.

Şimdi “Adalet İstiyoruz” diyerek Grup Yorum olarak Halkın Avukatları, Mustafa Koçak, Özgür Tutsaklar ile bedenlerimizi açlığa yatırdık. Helin de bedenini açlığa yatırarak şehit düştü ve bizim ÖLÜMSÜZ ŞARKIMIZ oldu.

Bugün Helin, şarkılara ömrünü veren bir sanatçıdır. Bugün Helin, şarkıları ömre bedel savunan bir sanatçıdır. Çünkü tarih Helin’in pusulası olmuştu. Helin’e yol göstermiş, kılavuzluk etmişti. Bu pusula Ayçe İdil Erkmen’di. YAŞAMIŞ SAYILMAZ ZATEN YURDU İÇİN ÖLMESİNİ BİLMEYEN diyerek şehit düşmüştü İdil. Helin de halkın şarkılarını söyleyebilmek için ölümün üstüne üstüne yürüdü ve yendi ölümü.

Yaşamış sayılmazdı zaten şarkılarını söyleyemeseydi, bunu biliyordu. Ve zafer Helin’in oldu! O, tarih sahnesinde faşizme karşı şarkılarını ölümüne savunan, şarkılarına bedenini siper eden ve şarkılarını söylemek için ölen bir halk sanatçısı oldu.

26 Temmuz 1996… Çanakkale Hapishanesi’nde, ölüm orucu eyleminin 68. gününde, yatağında yarı baygın halde olan İdil, son dakikalarında ‘Ben bir mitralyözüm’ dedi ve dünyanın ilk kadın ölüm orucu şehidi olarak ölümsüz- leşti… İdil bir halk sanatçısıydı ve “yaşamış sayılmaz zaten, yurdu için ölmesini bilmeyen” sözleriyle halkımıza seslenmişti defalarca kez tiyatro sahnelerinden. Sahnede bu sözleri söylerken, yüreğinde büyük bir halk ve vatan sevgisini büyütüyordu. Ki yaşamanın ne demek olduğunu bize direnişi ile öğretti:

Yaşamak, uğruna ölünecek değerler varsa güzeldir. İdil, direnişi ve şehitliği ile halkın sanatçılığını, devrimci sanatçılığı da yeniden tanımlıyordu. Devrimci sanatçılık sadece direnişleri ve direnişçileri anlatmak demek değil, direnişin ta kendisi olmak demekti. Ve onun öğretmenliğini rehber edinen yeni yeni İdiller, onun bayrağını devralarak, elden ele günümüze kadar taşıdılar.

Grup Yorum, sadece ‘Halkımızın Gelini’ diyerek onun adını milyonlarca insanımızın kalbine nakşetmekle kalmadı; onun başeğmezliği ile, uzlaşmazlığı ile, halka duyduğu sevgi ve güven ile direndi, büyüdü, sanatını halklaştırdı. Grup Yorum, adeta İdil gibi mitralyöz olup; düzenin haksızlıklarına karşı, adaletsizliklerine karşı, pespaye, ucuz, bayağı, yozlaşmış sanatına karşı halkın şarkılarını söyledi. Teslim olmadı, uzlaşmadı; direndi, üretti…

3 Nisan 2020… İdil’in öğrencilerinden biri; Grup Yorum’un en genç emekçilerinden Helin Bölek, ölüm orucu eyleminin 288. gününde ölümsüzleşti. Aradan geçen 24 yılda gelenek bitmemiş tersine çok daha büyümüştü. İdil’e verilen sözler havada kalmamış, faşizme biat edilmemişti. Ve bunların bir bedeli olarak şimdi artık şarkılarımızı söyleyebilmek için direnmek, direnirken de ölümü göze almak gerekiyordu.

Helin sadece Grup Yorum’un şarkı söyleme hakkını değil aynı zamanda milyonlarca Yorum dinleyicisinin konserlerde bir araya gelme, Yorum şarkıları eşliğinde halaylar çekme, umut- la dolma, hayatının en güzel anlarını yaşama hakkını savunmak için de ölümsüzleşti. Bundan böyle her yıl 3 Nisan’da, şehit düştüğü tarihte, TÜM NOTALAR HELİN ÇALACAK!

Neden Yorum’a düşmandırlar söyleyelim. Sporu ve sanatı uyuşturucu olarak kullanıyorlar. Spor ve sanat ile sahte dünyalar yaratarak uyuşturuyorlar halkımızı. Emperyalizmin, faşizmin yozlaşmış ve çıkara dayalı ilişkilerini ve sınıflar arası çelişkilerini yumuşatıp kabul edilir hale getiriyorlar. Bunlarla halkın gerçeği görmesine engel teşkil edip başka sanal bir dünya yaratıyorlar.

Halkın yaşamını yalan bilgilerle dolduruyor, beyinlerini dumura uğratıyor ve alıklaştırıyorlar. Ve bunu yaparken sanatı, sanatçıyı, sporu ve sporcu- yu kullanıyorlar. En önemli nokta da halkın çözüm gücünü elinden alıyor, değiştirme gücünü çalıyorlar. Çaresizliği dayatıyorlar halka. Ve bu çaresizliği kader olarak, katlanılması gereken bir durum olarak ezberletiyorlar.

Bilim, din, sanat, spor… Her şeyi karşı devrime hizmet eder hale getirmek istiyorlar. Ve işte bunun önündeki en önemli engel Grup Yorum’dur. Düzenin ahlaksızlaştıran politikalarına karşı alternatif bir değerler sistemi yaratmıştır Grup Yorum. Demagojik bir araç durumuna sokulan sanat, düzenin halkı yiyip yutmasını kolaylaştıran bir silaha dönüştürülmüştür.

Ama Grup Yorum bu oyunu bozmuştur. Yüreğimizdeki akıldır sanatımız. Yüreğimizdeki aklımızdır Grup Yorum, demiştir halkımız…

Yüreklerin teline dokunur şarkılarımız, yürekleri şahlandırırız, ayaklandırırız. Sanatımızın etkileme gücü vardır. Söz, sanatımızın gücünün en etkin unsurlarından biridir. Bu güç, sözün bir sınıf silahı olmasından gelir. Ve düzen en aşağılık emellerine hizmet etmesi için kullanıyor; televizyon programları ile, dizileri ile, yarışma programları ile… Onlar kendi sınıf karakterlerine uygun olarak nasıl ki halkı zehirlemek için kullanıyorsa, biz panzehir olarak kullanıyoruz sözü. Hem tamir ediyor, yanlışı düzeltiyor hem de onların tüm değersizliklerine karşı hücum ediyoruz.

Yoksul halkımızın duygu dünyasını örgütlüyoruz sanatımızla. Bunu da evet, imgelerle yapıyoruz… İmgeler, savaşımızdaki cephanemizdir.

Kullandığımız imgeler bilimdeki kavramlaştırmanın yerini tutuyor. Gerçekleri anlamayı ve öğrenmeyi kolaylaştırıyor. Ve bu aşamada sadece duygusal dünyaları örgütlemekten çıkıp bir isyana bir başkaldırıya dönüşüyor. Çünkü biz imgeyi bir ‘retorik’ yaratmak için yani sadece ‘güzel söz söylemiş olmak için’ değil; sanatımızın halkımız tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlayacak bir araç olarak ele alıyoruz.

Bizim açımızdan en temel ölçüt budur; halkımız tarafından anlaşılabilir olması… Bizim güzel dediğimiz şey, yararlı olandır… İmgelerin güzelliğine de böyle bakıyoruz. İşte bu nedenledir ki, bugün geldiğimiz noktada Grup Yorum halkımızın yüreği için güzeldir, çünkü yararlıdır aklı için… Bu nedenle de Grup Yorum, milyonlardır.

Yüreğimizdeki Akıldır Grup Yorum! Aklın En Güçlü Silahı CÜRETTİR!

HELİN’İN CÜRETİ, GRUP YORUM’UN AKLI OLACAK ARTIK!

Evet, sanatımızı dünyayı bilmenin ve değiştirmenin yollarından biri olarak tanımlıyoruz ve bir sınıf mücadelesi olarak ele alıyoruz. Yönetenler, sanatı gerçeklerin sesi olarak oldukça etkin kullandığımızı çok iyi biliyor. Ve bu nedenle de sınıf kini ile yaklaşıyorlar olaya.

İstiyorlar ki sanat onların tekelinde olsun. Onların istediği gibi ahlaksızlığı, bireyciliği, onursuzluğu yaysın… Onların hizmetkârı olsun istiyorlar. Ve onların bu oyununu bozan sanatımıza karşı düşmanlar.

Kompleksliler sanatımızın gücü karşısında. Ve bu nedenle saldırıp yok etmek istiyorlar.

Elbette sadece sanatla değişmez dünya; ama şu bir gerçek ki, bu değişimde sanatın yerini ve önemini küçümseyenler Helin’i anla- yamazlar. Bugün Helin’in ödediği bedeli anlamayanlar, gerçek halk sanatını anlayamazlar… Çünkü sanatın dünyayı bilme ve değiştirme gücü bize, sanata da sınıfsal bir açıdan bakışı kazandırmıştır.

İşte bugün düzenin sanat anlayışına karşı Yorum’un açtığı savaş burada somutlanıyor, ölüm orucu direnişinde… Yaşadığımız sel felaketlerinin ardından Süleyman Demirel’le TV’lere çıkıp “Bu da gelir bu da geçer ağlama” diyenlerden olmadık. Depremde kurtarma çalışmaları için konser yollarından döndük ve ardından şunu dedik: “Sesimi Duyan Var mı?”, Sivas’ta 2 Temmuz’da diri diri yaktıklarında canlarımızı, ‘derin devlet’ ya da yobaz peşine koşmadık. Katil devlettir dedik.

Ve işte tarih bizi doğruluyor; katiller çıkarılıyor, affediliyor. Soma’da katledildi işçilerimiz… Kader değil dedik, katledenlerden de tekme atanlardan da hesap sorulacak dedik. “Yüzde 300 kar için işlemeyeceği suç yoktur kapitalistlerin” dedik. “Hesap istiyor ölüler” dedik. Ve işçilerin avukatları tutuklandı, katiller serbest!

İşte bu gerçekleri söylemenin bedelidir Grup Yorum’un ödediği. Her şarkısında bir bilgi ve değiştirme gücü vardır. Gerçekleri söylemenin bedelidir ödenen.

Nedir suçumuz, söyleyelim: 23 albüm, 2 DVD, sayıları milyonları bulan konserler yaptık, filmler çektik, kitaplar yazdık, halk festivalleri örgütledik, sanatçıların örgütlenmesi için çalış- tık, ülkemizin birçok şehrinde halk koroları kurduk, çocuk orkestraları kurduk; direnişçilerin yanında, direnişlerin ortasında olduk.

Halkımızın isyanı, acısı, öfkesi, sevdası ile yaz- dık satırlarımızı, çaldık enstrümanımızı. Hem de sıradan halk çocukları olarak yaptık bunu. Et tır- naktan nasıl ayrılmazsa öyledir bu bağ… 35 yıl… Dile kolay 35 yıl…

AKP bu 35 yılı bir çırpıda, yasaklarla, baskılarla yok etmek istiyor. Öyle kolay değil 35 yılı ve 35 yılın halkımızda bıraktığı izi silmek. Hele hele Helin’imizin bedeni bu ülke topraklarına, hele hele Helin’in türküsü halkımızın diline düşmüşse… Artık imkansızdır!

Ülke toprakları ve halkımızın yüreği… Halkımızı seviyoruz, hem de uğruna ölecek kadar… Şarkılarımız halk için, halkla birlikte en önde savaşıyor emperyalizme ve faşizme karşı. Şarkılarımız tüm direnişlerde barikatı güçlendi- riyor. Yüreklendiriyor… Kaynağını halk ve vatan sevgisinden alıyor şarkılarımız.

Halk ve vatan sevgisi… Halkımızı seviyoruz, çünkü kim olduğumuzu, hangi sınıftan olduğumuzu biliyoruz. Biz; ezilen, hor görülen, yok sayılan, sömürülen bu halkın evlatlarıyız. Vatanımızı seviyoruz, çünkü nice kahramanlarlıklara, nice destansı direnişlere beşiklik etmiş ve hala da etmekte olan bir vatanımız var. Tarihimizi yok etmek ve bizi köksüz bırakmak istiyorlar. Biz buna karşı Anadolu halk kahramanlarımızın türkülerini söylemeye devam ediyoruz. Halk ozanlarımızın mirasına sahip çıkıyoruz.

Onlardan öğrendik sanatı sanatçılığı; Dadaloğlu’ndan, Pirsultan’dan, Kızıldere’den öğrendik savaşmayı… Vatan sevgisi olmayanın tarihi de olmaz, köksüzdür.

Sanatçının iki silahıdır; sevmek ve savaşmak… Seviyoruz ve savaşıyoruz. Bu sevginin ve savaşın dile gelmiş halidir şarkılarımız. Helin, bu sevgiyi yüreğinde büyütmüş ve bu sevgi ile savaşmış yiğit bir halk sanatçısıdır. Helin, halk ve vatan sevgimizin ve savaşma gücümüzün simgesidir. Helin gibi sevecek, Helin gibi savaşacağız artık!

AKP iktidarı bizi bitirmek istiyor. Bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm iktidarlar hep hedef aldılar bizi. Ortaköy Kültür Merkezi defalarca kez basıldı, kapatıldı… 12 Eylül’den sonra ülkemizde ilk Kürtçe şarkıyı yapıp söyledik ve Halepçe’de öldürülen beş bin Kürt halkımızın katledilmesini protesto etmek için söylediğimiz Kürtçe ezgilerden dolayı tutuklandık.

Tutuklandık defalarca… Hapishanelerde enstrü- man vermediler; ama biz plastik borudan kaval, permatik sapından flüt yaptık ve devam ettik üret- meye. Albümümüze kurşun sıkıldı. Her albüm çalışmasında en az bir üyemiz tutukluydu.

Albümlerimiz yasaklandı. Baskınlarda içinde albüm kayıtlarımızın olduğu harddiskimize el konuldu ve verilmedi, binbir emekle kurduğumuz kayıt stüdyomuz paramparça edildi.

Enstrümanlarımız kırıldı defalarca kez. Şarkı söyleyemeyelim diye kulak zarımız patlatıldı, enstrüman çalmayalım diye parmaklarımız kırıldı. Yurtdışına çıkış yasakları verildi, konser salonu sahipleri tehdit edildi, dinleyicilerimize davalar açıldı… Yani ellerinden ne gelirse ardlarına koymadılar. Hakkı, hukuku ayaklar altına alarak her şeyi yaptılar. Ve yeni yeni yöntemler aramaya devam ettiler. Hukuksuz bir şekilde konser yasakları arttı, kültür merkezimizi iki yılda on kere bastılar, başlarımıza ödül koydular, üyelerimizi tutukladılar…

Hakkımızda ifade veren iftiracı yalancı tanıklar yarattılar. Ama biz yine durmadık, asla vazgeçmedik. Her türlü yol ve yöntemle direnmeye, düşün- meye ve üretmeye devam ettik. Çünkü biz halkın sanatçılarıyız, biz halk çocuklarıyız, halk savaşı veriyoruz, halkın iktidarını kuracağız diyoruz.

Elbette ki biz de bu sınıflar savaşında tarafız. Tarafımız dünya halklarının yanıdır. Tarafımız emekçilerin yanıdır. Kaynağımız halktır. Bu neden- le bizi yok edemezler. Bu halk çocuklarından biri de Helin’dir. Bu düzen Helin’in hakkını, emeğini, hayallerini çaldı; ama bizler vermeyeceğiz sizlere Helin’in hayallerini de, şarkılarımızı da.

Helin ömrünü verdi o şarkılara. O artık muzaffer bir sanatçıdır. Ve onun yoldaşları olarak bizim görevimiz, şarkılarımızı bütünüyle özgürleştirmektir. Bunun için bugüne kadar nasıl direndiysek, aynı inançla, aynı kararlılıkla bu direnişi büyüterek sürdürmektir görevimiz.

Öncelikle şunu bir kere daha hatırlatalım, ölüm orucu eylemi, aklımıza gelen ilk eylem biçimi değildir. Hatta tam tersine, ölüm orucu eylemi- ne dönüşmemesi için yapılmadık eylem bırakmadık. Bize tam 5 yıldır, aldığı merkezi bir kararla, ülkemizin hiçbir yerinde konser yaptırmıyor AKP faşizmi. Tam 5 yıldır direniyoruz bu yasaklamalara karşı. Yasakları delmek, protesto etmek, teşhir etmek, konser hakkımıza sahip çıkmak için gün oldu kamyon kasalarına çıktık, gün oldu evlerin damlarına çıktık, gün oldu internetten konser verdik, gün oldu ev ev dolaşıp konser verdik; mahkeme önlerinde, meydanlarda, salonlarda, caddelerde…

Aklınıza gelebilecek her yerde eylemler yaptık. Bu yasaklamaları kabul etmedik ve bildiğimiz her yöntemle bu yasakları kaldırtmaya çalıştık. Ancak

AKP, yaptığımız eylemler ve konserler karşılığında, bu yasakları kaldırmak yerine iyice arsızlaşmayı seçti. Biz yasaklar kalksın dedikçe en küçük etkin- likleri bile yasaklamaya başladı. Biz kültür merkezimiz basılmasın dedikçe baskın periyodunu neredeyse iki ayda bire indirdi. Biz tutuklanan üyeleri- miz serbest bırakılsın dedikçe, dışarıda emekçimiz kalmadı.

O da yetmiyormuş gibi öğrencilerimizi, koro üyelerini, kültür merkezimize gelen ziyaretçilerimizi bile tutuklamaya başladı… Prova yapacağımız salon sahiplerini tehdide kadar vardırdı yasaklamalarını… Yani sanat çalışmalarımızı yapamayalım diye, hiçbir yasa kural tanımadan sistematik olarak arttırdı tüm uygulamalarını. İşte bütün bunlara karşı direndik ve yapılmadık eylem bırakmadık. En sonunda Ölüm Orucu eylemi yapmak zorunda bırakıldık.

Ve Helin bu eyleminde yaşamını yitirdi. Helin’in katilleri bu yasak kararlarını, bu baskın kararlarını, bu tutuklama kararlarını alanlar ve bunun talimatını verenlerdir. Ve bunların en başında hiç kuşkusuz Süleyman Soylu geliyor. Süleyman Soylu bir katildir! Çok basit karşılanabilecek talepleri görmezden gelerek, grubumuz üzerinde faşist bir terör estirerek arkadaşımızı katletmiştir.

Ancak kendi yamyamlığını, kendi katilliğini saklamaya çalışan, halkın gazabından öcü gibi korkan Süleyman Soylu, değerlerimize saldırıyor, hedef şaşırtmaya çalışıyor, suçunu perdelemeye çabalıyor. Helin’in diğer katilleri bu faşist ablukayı görmezden gelen, yaptığımız hiçbir eylemi haberleştirmeyen, konser yasaklarını, tutuklamaları yok sayan, bize tarihin en koyu, en karanlık sansürünü uygulayan burjuva basın yöneticileridir.

Onlar işlenen bu cinayetin en büyük suç ortaklarıdırlar. Bütün bir direniş boyunca susmuş, yasaklar karşısında susmuş, eylemlerimiz karşısında susmuş, ölüm orucuna başladığımızda susmuş, susmuş, susmuş… En sonunda Helin’in şehitliği ile konuşmuşlardır. Ancak konuşmaları AKP’den farksızdır. Onlar da kendi suçlarını örtme çabasına girmiş ve panikle suç uydurmaya çalışmıştır.

Soruyoruz: Bize Ölüm Orucu eylemi yapmaktan başka bir yol mu bıraktınız? Bize şarkılarımızı söylemek için ölmekten başka bir yol mu bıraktınız? Ne yapmalıydık? Şarkı söyleyemiyoruz, kültür merkezimizde bir araya gelemi- yoruz, beste yapamıyoruz, tiyatro oyunlarımızı oynayamıyoruz, konser veremiyoruz deyip kaderimize razı mı olmalıydık?

Konser verememek, beste yapamamak, halkla buluşamamak zaten sanatın, sanatçılığın ölümüdür. Böyle bir ölümü kabul mü etmeliydik? Yoksa AKP’nin bize ‘merhamet’ göstereceği günleri mi beklemeliydik? Yoksa biz de sarayın soytarıları arasına mı katılmalıydık?

Tekrar ediyoruz; biz bu halkın çocuklarıyız. Ve bu halkın sanatçılarıyız. Halkın iktidar savaşının sesiyiz. Ve bu ses olmaktan çok büyük bir onur duyuyoruz. Halkımızı, gençlerimizi ahlaksızlığınızla zehirlemenize izin vermeyeceğiz.

Gençlerimiz bizim merkezi sinir sistemimizdir. Ve uyuşturucu ile merkezi sinir sistemimizi çökertiyorlar. Bizi felç etmek, hareketsiz kılmak istiyorlar. Gençliğimizi uyuşturucu ile zehirliyor, sanatı da bunun en etkin unsuru olarak kullanıyorlar. Gençlerimiz hayal kuramasın, hayal gücü gelişe- mesin istiyorlar. Gençlerimiz süklüm püklüm, sessiz, vur kafasına elinden al ekmeğini olsun istiyorlar. Halkımızı, gençlerimizi aşağılıyor, alay ediyor- lar sanatlarıyla. Beceriksiz, akılsız olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. İşte egemenler için sanat budur. Biz ise bu tekeli parçalıyoruz.

Bir çağrıdır bizim sanatımız. Tüm gençliğimize ‘sen de yapabilirsin’ çağrısıdır. Biz halk çocuklarıyız, en güzelini sadece biz yapabiliriz çağrısıdır Grup Yorum. Yoldaş konservatuarı, Yorum’un bir geleneğidir. Bilenler bilmeyenlere öğretir. Çünkü eğitim bilenin bilmeyene borcudur, biz böyle bakarız. Bu yoldaş konservatuarı Helin ile birlikte başka birçok genç Yorumcu da yetiştirmiştir.

Ancak gelen tüm Yorumcular ya yasaklarla ya hapishanelerle karşılanmıştır. Bunlar bizim bu geleneğimizi işletmemize engel olamamıştır. Avrupa’da da Yoldaş konservatuarı üretmeye ve eğitime devam etmiş; bu konservatuarda yılların deneyimi birkaç aya indirilerek paylaşılmıştır.

Ve bu hızlı deneyimlerle donanmış Yorumcular; Yorum’un sesini Latin Amerika’dan Rusya’ya dünyanın dört bir yanına taşımıştır. Son bir yıl içinde 48 beste üretilmiş, 3 kıtada 50 konser verilmiştir. Sesini boğmak isteyenlere Yorum’un cevabı, tarihinin en üret- ken dönemini yaşamak ve dünya çapında tari- hinin en yaygın konserlerini vermek olmuştur.

Düzen gençlerimize uyuşturucu ve bataklıktan başka bir şey veremezken, Yorum sahnesi, gençlerimize hayallerini gerçekleştirmenin tüm kapılarını açmıştır. Düzende sadece milyonda bir, tesadüflerle ve büyük ilişkilerle gelebileceğiniz noktalara

Yorum içinde gelebilmeniz için sadece karar vermeniz yeterlidir. İşte Yorum böylesine büyük bir güçtür. Ve Helin Yorum ile birlikte bu halkın onurlu bir aydını olmuştur.

Helin de Şimdi Şehitliği İle, Hayatı İle Yorum’un Önünü Açıyor. Diğer Halk Çocuklarının Önünü Açıyor. Sadece Türkiye’ye Değil Tüm Dünya Halklarına Sesleniyor ve Umut Oluyor

Yılgınlığın ve teslimiyetin kol gezdiği bir dünya- da direnişin sesi olarak bambaşka bir çağrı yapıyor Helin. Helin’in taleplerine sırt çevirip onu katledenler; Helin’in cenazesine de son derece tahammülsüzdüler. Vasiyetinin yerine getirilmesini engellediler. Okmeydanı’na getirilmesini, İdil’in önünden son bir kez geçirilmesini engellediler.

Bunu yapmak için tüm Okmeydanı’nı polis ordusu ile kuşattılar. Cenaze aracını otoyolun ortasında durdurdular. Araç şoförünü gözaltına aldılar. Cenazeyi kaçırmakla tehdit ettiler. Zorla Feriköy mezarlığına yönlendirdiler. Feriköy Mezarlığına da sadece cenazeyi ve aileyi aldılar.

Apar topar defnedilmesini istediler. ‘İslami’ olduklarını iddia edenler, ailenin dini geleneklere göre defnetme isteğine engel oldular. Ne din- leri ne imanları vardır bunların. Bunların tek kıblesi ABD’dir. Bunların tek tanrısı dolarlardır. Halka düşman, cenazelere düşman, geleneklere düşmandırlar.

Konserleri yasaklayan AKP, cenaze törenine de engel olmak istemiştir. Halkın birleşen öfkesinden korkmuş, bu korku ile terör estirmiştir. Ama bunca terör estiren AKP, yüzlerce kişinin Okmeydanı’nda toplanmasına engel olamadı.

Halkımız Okmeydanı sokaklarındaydı, Okmeydanı Cemevinde’ydi. Feriköy mezarlığının kapılarını kapattılar, önünde TOMA’larla barikatlar ördüler; ama mezarlık çevresinde yüzlerce kişinin toplanmasına engel olamadılar. Helin’in yoldaşları olarak onun uğruna şehit düştüğü şarkıları- mızı söyledik, uğruna öldüğü halaylarımızı çektik. Helin Bölek şehitliğiyle sessizlik duvarını kırıp par- çaladı. Sansür duvarını delip geçti. Korku dağları yıkıldı. Yıllardır sokaklara çıkılmıyorken, adeta yaprak kıpırdamıyorken, yüzlerce kişi Okmeydanı ve Feriköy’de polisle çatıştı.

Halk balkonlarda Yorum şarkıları söyledi. Yüzbinlerce kişi, adını internette arattı. Hakkında milyonlarca paylaşım yapıldı. Halkımız onun adıyla, onun sesiyle, onun fotoğraflarıyla yüzbinlerce paylaşım yaptı. Dünyanın dört bir yanından destek ve dayanışma mesajları yağdı grubumuza.

Devrimci örgütler ve hatta teslim olanlar, yılgınlaşanlar… Herkeste bir silkelenme yarattı Helin’imiz… AKP faşizmi tüm saldırganlığına rağmen Helin’in milyonlara ulaşmasını engelleyemedi. Ve engelleyemediği bu ses, onun sonunu da hazırlayacak…

Bugün Artık Enstrümanlarımız Bedenlerimizdir. Söylediğimiz Açlığın Ezgisidir!


Artık şarkı söyleme hakkımızı, konser verme hakkımızı savunmak için çok güçlü bir nedenimiz daha var. Sana söz Helin! Sen şarkı söyleme ve dinleme hakkımız için hayatını adadın, o şarkıları meydanlarda, konser salonlarında söylemek ve bu hakkımızı hiçbir zaman gasp ettirmemek boynumuzun borcudur.

Ölümlerle, şehitlerle, bedellerle açtığımız bu yolun kapatılmasına asla izin vermeyeceğiz. Ömrünü adadığın bu yolu açmak ve daima açık tutmak bizim sana borcumuzdur… Sen şarkılarımızı söyleme özgürlüğümüzsün artık…

AKP, Türkiye oligarşisi ve emperyalizm el birliği etmiş, işbirliği halinde Yorum’u bitirmek için can hıraş çabalıyor. Çünkü biz bu halkın çocuklarıyız. Ve bu halkın sanatçılarıyız. Halkın iktidar savaşının sesiyiz. Ve bu ses olmaktan çok büyük onur duyuyoruz. Grup Yorum şehitlerimizin gölgesinde yaşı- yor. Artık şarkılarımızı daha güçlü söyleyeceğimiz büyük onur duyduğumuz bir Helin’imiz var.

Senin gölgende soluklanacağız, senin gölgende üreteceğiz, yaratacağız, savaşacağız. Açlığımızın ezgisi ZAFER ŞARKIMIZ olacak, biliyoruz!

“…Tek kelimeyle bugün zafer; devrim ve devrimciliğe dair tüm umutları yok etmek isteyen emperyalizm ve işbirlikçilerine karşı baş eğmemek, teslim olmamak demektir. Bugün zaferin adı, ölümüne direnmektir…” Böyle diyor tecrite karşı direnişte şehit düşen kahraman 122’lerden Hüseyin Çukurluöz ve Bekir Baturu.

Helin’in katilleri çok iyi bilsinler ki; yenildiler.

Zaferi biz kazandık! Korku duvarını kırarak, direnişimizi dünya çapında halklaştırarak siyasi zaferi kazandık. Yorum milyonlardır. Yorum halktır. Milyonların bir araya gelmesini, sosyalizm ve devrim şarkılarının milyonların korosu ile söylenmesini de engelleyemeyeceksiniz.

Halkımızın sesinin en gür çıktığı yerlerdir sahnelerimiz. Yine devam edeceğiz. Konser yasaklarına başeğmedik, albümlerimizi yasakladınız başeğmedik, ismimizi terör listelerine koydunuz başeğmedik, hapishanelere koydunuz ürettik direndik, düzenin sanatçısı olalım diye verdiğiniz rüşvetleri yemedik; direndik, her yol ve yöntemle…

Ve ölüm orucu direnişi ile yeniden tarih yazıyoruz. Halk sanatçılığını bitiremediniz. Tarih Helin’i yazacak, şarkılarını söylemek için kalan ömrünü feda eden, şarkılarını ömre bedel savunan bir halk sanatçısı olarak…

Tarih Helin’i yazacak, şarkıları söyletilmeyen ve kendisi ölümsüz bir şarkı olan devrimci bir sanatçı olarak… Bu şarkı hiç susmayacak olan bir şarkı olacak, Helin’in şarkısı…

Dost düşman duysun ki, direnişimiz devam ediyor. İbrahim Ölüm Orucunun 307. gününde. Bu direniş devam edecek! Şarkılarımızı, şarkı söyleme hakkımızı savunmaya ve bunun için direnmeye devam edeceğiz.

Taleplerimiz karşılanamaz talepler değildir:

– Konser Yasakları Kaldırılsın
– İdil Kültür Merkezi Basılmasın
– Hakkımızda Açılan Davalar Düşürülsün

– Tutsak Grup Yorum Üyeleri Serbest Bırakılsın

– Terör Listeleri Kaldırılsın

Tüm taleplerimiz kabul edilene kadar direnişimiz sürecektir. Ya taleplerimiz kabul edilecek, ya da biz şehitliğimizle, direnişimizle sarsmaya devam edeceğiz.

Ölüm Orucu direnişçimiz İbrahim’in dilinden son sözümüzü söyleyelim:

Antartika’dan Latin Amerika’ya Grup Yorum’u Susturamazsınız…
Ya Zafer Za Ölüm!

YAŞAMIŞ SAYILMAZ ZATEN YURDU İÇİN ÖLMESİNİ BİLMEYEN!

SEN RAHAT UYU DÜNYA HALKLARININ 9. NOTASI!

SEN RAHAT UYU ÖLÜMSÜZ ŞARKIMIZ!

HELİN BÖLEK ÖLÜMSÜZDÜR!

YAŞASIN ÖLÜM ORUCU DİRENİŞİMİZ!

Grup YORUM

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.