Birsen Kars: “Kilitlendikleri bir şey vardı. O da direnişimizi bitirmek.”

Birsen Kars’la yapılan aşağıdaki röportaj, Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm İçin Yürüyüş dergisinin  20 Aralık 2009 tarihli 199. Sayısında yayınlandı.    

Yanmış, yara bere içinde ambulansa bindirilirkenki görüntüsü hafızalardan silinmiyor. Yalanların, çarpıtmaların içinde onun bir kaç kelimeden oluşan “altı kadını diri diri yaktılar” sözleri yalanları parçalayan gerçeklerin gücüydü. Katliamın 9. Yılında Bayrampaşa Hapishanesinde 6 kadın tutsağın diri diri yakıldığı koğuştan ağır yaralı olarak çıkan Birsen Kars ile 19 Aralık üzerine görüştük.  

Yürüyüş: 19 Aralık denince aklınıza gelen ilk sahne hangisidir?  

Birsen Kars: 19 Aralık denilince aklıma gelen ilk sahne bizi diri diri yakmalarının ardından havalandırmaya çıktığımızda ortaya çıkan bir sahnedir. O da koğuşumuzun pencerelerinden yangın dışarıya doğru alevlenirken tazyikli suyun yangına değil bizim üzerimize sıkılmasıdır. 

O an altı kadının yaşama ihtimali yönündeki umutlarımızın hemen hemen tümüyle bitmeye başladığı andır. Pencerede yükselen alevler ve duvarın dibinde birbirini korumaya çalışan yaralı kadınların üzerine sıkılan tazyikli su… fotoğraflanmamış bir belgedir. 

Faşizmin belgesi… vahşetin… yaşatmanın değil öldürmenin belgesi..

Yürüyüş: Hatırlayabildiğiniz kadarıyla katliamcıların ruh halini, sözlerini, davranışlarını anlatabilir misiniz? 

Birsen Kars: Katliamcıların ruh halleri açısından aklımda kalan, korkularıydı. Sabah henüz daha hava aydınlanmadan duyduğumuz ilk ses “teslim olun” sesiydi ve bu değişik tehditler eşliğinde operasyon bitene kadar da sürdü. ” Teslim olun” esasında bir gücün, bir üstünlüğün ifadesidir. 19 Aralık günü boyunca bizim sık sık katliamcıların ağzından duyduğumuz bu söz kesinlikle katliamcıların korkularının ortaya çıkardığı bir çağrı oldu. 

Korkuyorlardı. Biz yakılmış ve altı kadını arkamızda şehit olarak bırakmışken havalandırma kapısından dışarıya çıktığımızda üstümüze sıkılan kurşunlar, yetmedi. 

Ellerinde silah olduğu halde kafamıza attıkları taşlar, silahlarını üzerimize doğrultmuş havalandırmada üzerimize gelirken attıkları adımlardaki ürkeklikleri, bu korkunun ifadesiydi. Her korkan canlı gibi saldırgandılar. 

Bu saldırganlık en ağza alınmayacak küfürlerde ortaya çıkıyordu. Düşünün koğuşun üst katında bizler pencerelerin önünde atılan onlarca gaz bombasına, sıkılan kurşunlara karşı ölüm oruçcularını korumaya çalışırken, sloganlarımızla direnirken, belki de birbirimizi son kez görüyor olma ihtimali nedeniyle ufak sohbetler ederken, onlar koğuşun tavanlarına açtıkları her delikten bize, iğrenç, ahlaksızca küfürler ediyorlardı. Diğer yandan erkek arkadaşlarımızla hiçbir irtibatımız yoktu. Bundan yararlanıyor, “erkekleri kebap yaptık, sıra sizde” sözleriyle nefretlerini kusuyorlardı. Ruh hali olarak tepeden tırnağa saldırganlık ve korkuyla doluydular. 

Kilitlendikleri bir şey vardı. O da direnişimizi bitirmek. 

Bunun için yüzlerce gaz bombası attılar. Yüzlerce kurşun sıktılar, kapıları makinelerle kestiler, üzerimize tazyikli sular sıktılar… Ancak yine de korkularını bastıramıyorlardı. 

Hepimiz son kez bir arada havalandırmada beklerken on metrelik yolu dakikalar boyunca aşamadılar. İşte ruh hallerinin özeti… 

Dibimize gelirken bile yaklaşamamaları ile karşı çatının üstünde, deldikleri duvarların arkasındayken kurşunlar, bombalar ve tazyikli sular ile saldırganlıklarını ortaya koymaları arasındaki tezatın da tek bir açıklaması vardı bizim için. Direnişimizden, korkuyorlardı. 

Bunca saldırıya, bunca bomba ve kurşun yağmuruna rağmen teslim olmayışımızdan korkuyorlardı. 

Yüzlercesine 27 kadın olarak cüretle karşı koyuşumuzdan korkuyorlardı. 

Kanını silah yapanların yoldaşlarıydık

Yürüyüş: Bayrampaşa’dan aklımızda kalan bir an şudur: Koğuşunuzda diri diri yakılmışsınız… kalanlar, havalandırmada bir araya geliyor, çevreniz biraz önce yoldaşlarınızı katledenler tarafından kuşatılmış, her an sizi de katledebilirler ve siz buna rağmen orada slogan atıyorsunuz. Nereden buldunuz o gücü ve cüreti? 

Birsen Kars: Aslında az önce bahsettiğim korkunun da simgeleştiği bir andır o an. 

Saatlerce bizleri gaz bombalarıyla boğmuşlar, kurşunlarla yaralamışlar ve hepsinde de öte tam bir vahşetle yoldaşlarımızı diri diri yakmışlardı. Yoldaşlarımızın diri diri yakılış anını hepimiz yaşadık. Onlardan birisi herhangi birimiz de olabilirdi. Zaten herhangi bir yerinde yanıklar olmayan yoktu. Fakat yine de bizim yapacaklarımızdan korkuyorlardı. 

Son nefesinde kanını silah yapanların yoldaşlarıydık ve bu onlar için yeterli bir tecrübeydi. 

Bizi şaşırtan hiçbir şey yoktu bu operasyonda. Günlerdir operasyon yapmalarını bekliyorduk. Bize en aşağılık saldırılar yapılacak… En büyük işkenceler, en büyük katliamlar belki de bu dönem yaşanacaktı… 

Bu öngörü bizim açımızdan ruh olarak beyin olarak büyük bir gücü açığa çıkarmıştı. 

“Gücü belirleyen sayıların ve bombaların, silahların ölçüsü değil, haklılığın, inancın ölçüsüdür.” 

Elimizde slogan atmaktan başka bir silah yokken böylesi büyük bir vahşete maruz kalmamız ne derece güçlü olduğumuzun göstergesiydi. Sayıların ve bombaların, silahların ölçüsüyle değil, haklılığın, inancın ölçüsüyle kim güçlü, kim değil ortaya çıkıyordu. Evet bizim için orda kuşatı lmış olmanın hiçbir önemi yoktu. Saatlerdir gazlara, silahlara, katillere karşı direnmiş olmanın fiziken yarattığı tahribattan öte beynimizde bu direnişin zaferle sonuçlanaca ğı konusunda herhangi bir kuşkumuz da yoktu. 

Bahsettiğiniz “her an öldürülebiliriz” konusuna gelince. Operasyon başlamadan önce de her an öldürülebilece ğimizi biliyorduk, havalandırmaya arkamızda altı kadının kömürleşmiş bedenlerini bırakarak çıkmıştık. 

Bizim için o anda ölüm o kadar sıradanlaşmıştı ki, hiç kimse de ölüm korkusu diye bir şey yoktu. 

Bunu düşman da görüyordu. Fiziken çoğumuz ayakta zor duruyorduk havalandırmaya çıktığımızda, fakat refleks olarak üzerimize kurşun yağdırmaları, basınçlı su sıkmaları bizim ölümü alt edişimizden korkularındandı.

Yürüyüş: Hastaneye sevk edilmeniz ve ambulanstaki o bilinen resmin ortaya çıktığı an nasıl gelişti? 

Birsen Kars: Önceden bilinen, hesaplanan bir durum yoktu. Her şey doğallığında ortaya çıktı. 

Ağır yaralılar olarak hastaneye sevk edilmemiz yoldaşlarımızın koğuştan zorla çıkartıldıktan sonra katillerle yaptıkları tartışmalar sonucu gerçekleşebildi. O durumda bile hastane sevkini yoldaşlarımızın gücüyle, kavgalarıyla kazanabildik. 

Diri diri yakılan altı kadın yoldaşımızı orada bırakmak zorunda kalmıştık. 

Ve hala “belki yaşıyorlardır” duygusu taşıyordum. 

O an insanın kafasından o kadar çok şey geçiyor ki her birini anlatmak mümkün değil. Hastaneye varıp ambulanstan indirildi ğimde basını gördüğüm an gerçeklerin çarpıtılacağını, altı kadı nın diri diri yakılması vahşetinin gizleneceğini düşündüm. Bu düşünce ayrıca da büyük bir öfke yaratıyordu bende. Bu vahşeti mutlaka duyurmak gerekiyordu. Saniyeler içinde kafamdan geçen bu düşünceler ambulanstaki resmi de ortaya çıkardı. 

Tek isteğim altı kadının diri diri yakıldığını dışardaki arkadaşlarımıza, halkımıza haber vermek, bu katliamın üzerine örtecekleri yalanlar perdesinde bir gedik açmaktı. Belki de hiç yayınlanmazdı ama ben bir katliamın, bir vahşetin tanığı olarak gerçekleri anlatmalıydım. 

Bu benim altı yoldaşımıza, tüm yoldaşlarıma karşı görevimdi.

“Direnişi, onuru, ahlakı anlatmamıza neden olan 19-22 Aralık şehitlerine teşekkür ediyorum.”

Yürüyüş: 19 Aralık’ın 9. yıldönümünde o güne, o katliam operasyonuna dair ne söylemek istersiniz?

Birsen Kars: Bu katliam bir tesadüf değil, bilinçli ve hedefli bir katliamdı. 

Amaçlanan halkın direnen yanı olan tutsakları teslim alarak halkın da haksızlıklara, adaletsizliklere karşı direngenliğini kırmak, onu tutsaklar nezdinde direnme hakkından mahrum bırakmaktı. 

Direnme hakkı ki insanın insanlığını ortaya çıkaran en temel haktır, tüm hakların beslendiği damardır. İşte bu damar bugün parçalanamamışsa, ilklerini 19 Aralık’ta yaratan feda eylemleri ve kahramanları mız sayesindedir. 122 şehit pahasına yaratılan büyük direniş sayesindedir. 19 Aralık hem vahşetin hem direnişin simgesidir. Bu açıdan 19 Aralık şehitleri direnişin olduğu her yerde anılarıyla, mücadeleleriyle her zaman olacaklar. 

19 Aralık emperyalizmin ve faşizmin gerçek yüzüdür. Bunu da unutmamak ve unutturmamak 19-22 Aralık şehitlerine karşı görevimizdir.

Yürüyüş: Ayrıca eklemek istediğiniz bir şey var mı? 

Birsen Kars: Bugün bu sayfalarda teslimiyeti değil, direnişi, onuru, ahlakı anlatmamıza neden olan 19-22 Aralık şehitlerini bir kez daha saygıyla ve bağlılıkla andığımızı belirtmek istiyor ve teşekkür ediyorum.

Sosyal ağlarda paylaşın