BASINDAN:

Herkesin davası kumpas ama ÇHD’li avukatların dosyası değil

(Gökçer Tahincioğlu, T24, 26 Ekim 2023)

Cezaevi katliamları, işkence dosyaları, çocuklara yapılan zulümler, maden katliamları söz konusu olduğunda alanda göreceğiniz ilk insanlar, ÇHD’li avukatlar…
Düşünün, Hollanda’da, 2005’te bir dava dosyasına giren dijital kanıtlar için koskoca bir ülke “iz” sürüyor. Normal yollardan adli yazışma ile kısa sürede alınabilecek bir dosya, gizlilik içerisinde Türkiye’ye iki yıl sonra getiriliyor. Zira ne olup bittiyse arada, dosyayı oluşturan Belçika ile Hollanda’nın adli yardımlaşmaya sıcak bakmadığı ortaya çıkıyor.

2007’de bir DVD ile emniyete teslim edilen dosya bölüp parçalara ayrılıyor. Kim tarafından; Emniyet İstihbarat Dairesi…

Başında kim var, Ramazan Akyürek…

Belgede sahtecilik, sahte kanıt üretmek gibi suçlamalarla yargılanıp suçlu bulunan Akyürek…

Hrant Dink’in öldürüleceği istihbaratını gerekli yerlere, gereken zamanda vermediği için suçlu bulunan Akyürek…

Yıllar sonra mahkemeye ulaşabilen dijital kanıtlar, nedense bir DVD ile değil altı hard disk, üç DVD, iki CD olarak yollanıyor.

İçeriği incelendiğinde, DVD’nin oluşturulduğu tarihten sonra vizyona giren çizgi filmlerin, filmlerin de yüklendiği anlaşılıyor. DVD sadece incelenmemiş belli ki, açık…

*

Kanıtlarla oynandığı Spider Man, Kill Bill gibi filmlerin vizyon tarihlerinden anlaşılıyor ancak Türkiye söz konusu olunca “usul hukuku” dahil birçok başlıktan söz etmek mümkün değil.

İşte bu kanıtlar esas alınarak, 2013’te, Türkiye’nin en etkili hukuk derneklerinden biri olan Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlara operasyon yapılıyor.

Elbette ki dernekten ve avukatlarından bazı polislerin hazzetmediğini söylemeye gerek yok.

Başkan Selçuk Kozağaçlı başta olmak üzere, derneğin avukatları en dertli davalara giren isimler.

Cezaevi katliamları, işkence dosyaları, çocuklara yapılan zulümler, maden katliamları söz konusu olduğunda alanda göreceğiniz ilk insanlar, ÇHD’li avukatlar…


Bir süre sonra avukatlar tahliye ediliyor. Ancak 2017’de yine aynı belgeler gerekçe gösterilerek operasyon yapılıyor. Aynı isimler yeniden tutuklanıyor. Yeni bir dava daha…

Öyle komik bir durum var ki, avukatlar hakkındaki 2013’teki dosyayı hazırlayan emniyet mensuplarının büyük bölümü, savcılar ve kararları veren hakimler meslekten ihraç edilmiş. Bir bölümü tutuklu, büyük bölümü ise firari. Ancak dosyaları tıpkı Gezi davasında olduğu gibi yürürlükte.

Oysa onlarca dava, sadece hazırlayan isimlere bakılarak “kumpas davası” olarak nitelendirildi. Bu davalar sırayla “beraat” kararıyla sonuçlandırıldı.

Ancak Gezi davasında olduğu gibi ÇHD davasında da avukatların cezaevinde bulunmalarından memnun birileri. Bu yüzden bu davalar “kumpas” sayılamıyor.


Sayılmasın ve kanıtlar değerlendirilsin. Avukatların talebi bu…

Mesela, itirafçı olan ve avukatlar hakkında sürekli ifade veren isimlerin kim olduğuna bakılsın istiyorlar…

“TEM polisleri çağırırdı, ben de istedikleri ifadeyi verip giderdim” diyen bu ismin güvenilirliği araştırılsın diye defalarca talepte bulundular.

Ancak incelenmiyor.

“Dijital kanıtlara müdahale edilip edilmediği incelensin” diyorlar. İçinden çıkan filmleri örnek gösteriyorlar.

Ancak mahkeme, ismi bile, baktığı dosyaların “kumpas” olarak nitelendirilmesine neden olan Akyürek’in gönderdiği üst yazıyı esas alıyor. Akyürek’in belgeleri “orijinal” olarak nitelendirdiğini belirterek, bunu geri çeviriyor.


Bütün bunlar olurken, 2017’de başlayan ikinci davanın duruşmaları da devam ediyor. Eylül 2018’deki ilk duruşmadan sonra tutuklu bütün avukatlar tahliye ediliyor. Aynı gece savcı itiraz ediyor, 24 saat geçmeden tutuklama kararı veriliyor. Ne kadar tanıdık değil mi?

Osman Kavala’yı, Selahattin Demirtaş’ı anımsayalım… Bire bir aynı yöntemler…

Tahliye kararını veren hâkim, hızla başka mahkemeye atanıyor. Yerine tanıdık bir isim geliyor, Akın Gürlek…

Avukatlar hakkında iddialarda bulunan itirafçıyı başka bir mahkemede görevliyken tahliye eden Gürlek’in tavrı sır değil. Sonradan Adalet Bakan Yardımcısı olması da sürpriz değil.

Ve 2019’da bütün avukatlara ceza yağdırılıyor. Avukatlar toplamda 159 yıldan fazla hapis cezasına mahkûm ediliyor.

Ancak en baştan beri söylenen bu kez akla geliyor. Yargıtay 16’ncı Ceza Dairesi, 14 avukat yönünden kararı bozuyor. Zira aynı suçtan ve neredeyse bire bir aynı kanıtlardan açılmış bir dava daha var. Yargıtay, “dosyaları birleştirin” diyor.


Bu sırada adil yargılanma talebiyle ölüm orucuna başlıyor avukat Ebru Timtik. Talepleri anlaşılır, kolayca karşılanabilir talepler. Hayır, muhatap alınmıyor.

238 günlük ölüm orucu eylemi sonunda 27 Ağustos 2020’de yaşamını yitiriyor.


Tüm bunlardan sonra, dijital kanıtların değiştirildiği incelenmeden, itirafçılar incelenmeden, savunmalar dikkate alınmadan karar verildi.

İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi, Kasım 2022’de 20 avukata toplamda 156 yıl 3 ay hapis cezası verdi. Selçuk Kozağaçlı, ‘örgüt üyeliği’ suçlamasından 12 yıl, ‘terör örgütü propagandası’ suçundan 1 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Diğer tutuklu sanıklardan Barkın Timtik’e toplam 20 yıl 6 ay, Oya Aslan’a ise toplam 16 yıl 6 ay hapis cezası verildi.

Davada tutuksuz yargılanan avukatlardan Taylan Tanay, Betül Vangölü Kozağaçlı, Güçlü Sevimli, Gülvin Aydın, Güray Dağ, Efkan Bolaç, Serkan Arıkanoğlu, Mümin Özgür Gider, Metin Narin, Sevgi Sönmez, Alper Tunga Saral, Rahim Yılmaz ve Selda Yılmaz ise ‘terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezası aldı.


Yüzlerce klasörlük bir dava dosyası. İstinaf mahkemesi incelemesinden de geçmeden Yargıtay’a gönderildi dava.

Yargıtay Başsavcılığı, sadece yedi günde, evet sadece yedi günde, yüzlerce klasörü incelemiş olacak ki tebliğname hazırladı.

Davanın tutuklu sanıkları ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı ile dernek üyesi avukatlar Barkın Timtik’e verilen cezaların onanmasını, örgüt üyeliği, örgüte yardım gibi suçlardan mahkûm edilen ve tutuksuz yargılanan 17 avukatın temyiz talebinin ise istinaf mahkemesine gönderilmesini talep etti.

Kozağaçlı, Timtik ve Aslan için istinaf mahkemesi incelemesinin neden yapılmadığı belirsiz… Yedi günde bütün dosyanın nasıl incelendiği belirsiz…

Tebliğname bağlayıcı değil ama niyeti göstermesi açısından mühim.

Geçen 10 yılda tam 37 savcı, 42 hâkim değişti dosyada. Bunların yarısına yakını cemaat soruşturmaları nedeniyle ya tutuklandı ya kaçtı.

Ama hepsinden önemlisi bir gölge daha var bu dosyanın üzerinde…

“Ne zaman PKK’nın avukatları içeri tıkılır o zaman Türkiye’de PKK diye göreceksiniz bir şey kalmaz. Hedef onlardır. Bu kadar açık ve net. Çünkü cezaevlerinden dışarıya, dışarıdan cezaevlerine ve dışarıdan dışarıya aynen DHKP-C’de olduğu gibi bütün bilgileri taşıyan, bütün nefreti taşıyan, bütün fitneyi taşıyan, bütün örgütsel operasyonu ayakta tutmaya çalışan nitelik bunlardadır. Bunlar avukat değildir. Bunlar avukatlık mesleğini icra etmiyorlar. Bunlar maalesef terör örgütü üyesi mesleğini icra etmektedirler. Kılıfları avukattır. Avukatlığın kendine vermiş olduğu birtakım imtiyazlarla Türkiye’yi terörle sınamaktadırlar.”

Bu ifadeler eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya ait. Memleketin hukuku uzunca bir dönemdir bu bakış açısına tutsak…

Dosyaların üzerinden gölgeler kalktığında çıplak hakikati görmek mümkün…

İnsanlar da imtiyaz değil adil bir yargılanma bekliyor…

Ve yıllardır “düşman” olarak kodlanan ÇHD’li avukatlar için bu bile çok görülüyor.

Sosyal ağlarda paylaşın