Anti- Emperyalist Cephe: Donbass Günlüğü Ve Gerçekler- 1

Anti-emperyalist cephe Sosyalizmin anavatanı, Sovyetler Birliği’nin yaşadığı topraklara bir gezi düzenledi. Bu gezinin asıl amacı Donbass halkları ile dayanışma. Donbass direnişini sahiplenme, büyütme ve tüm dünya haklarına gerçekleri ulaştırma. Gerçek, Donbass halkının emperyalizme ve faşizme karşı savaşı.
İki bölüm ile anlatılan Donbass izlenimlerinin ilk bölümünü yayınlıyoruz:

Anti- Emperyalist Cephe olarak Donbass gerçeğine yerinde şahit olmak ve emperyalizmin dezenformasyonuna karşı gerçekleri anlatmak için sosyalizmin anavatanı Sovyetler Birliğine, şimdiki adı ile Rusya’ya vardık. Neden Sovyetler Birliği dediğimizi ilerleyen yazılarımızda açıklayacağız. İlk işimiz sosyalizmin eserlerini görmek için ve Kızıl Meydanın ruhunu yaşamak için plan yapmak oldu. Bir dostumuzun bize eşlik etmesi ile kısa bir şehir turu yaptık yerleşmeden önce.

Yol boyunca bazı eserleri gördüğümüzde bile heyecanlandık. Karl Marx ve Lenin heykelleri, tiyatrolar, Sovyet binaları ve eserleri tüm heybeti ile Rusya’da dimdik ayakta. Çarpık kapitalimin eserleri arasında bak ben buradayım der gibilerdi. Tarih gömülmemiş hala yaşatılıyor.

Anti-Faşist Karavan ile Donbas’a yola çıkmadan önce bir gün daha göreceğiz Moskova’yı.

Kızıl Meydan’a doğru giderken istasyondan çıktığımızda karşımızda Kremlin Sarayının kulelerinin üzerinde olan kızıl yıldız karşılıyor bizi. Kızıl yıldızın faşizmin burçlarına çekilmesini yaşıyoruz adeta.

Soğuk ve bir o kadarda kuru soğuğu yaşarken Napolyon’un seferleri aklımıza geliyor ve o soğukta neden yenilgiye uğradığını daha iyi anlıyoruz.

Rus askerlerinin zafer alevinin başındaki nöbeti ile karşılaşıyoruz. Yıllardır sönmeyen alev uzaktan görebilsek de içimizi ısıtıyor. Sovyet başkentlerinin mermerlere kazılmış isimleri ve işte Kızıl Meydan tüm heybeti ile karşımızda. Devasa bir alanda kutlanan zafer geçidi, Sovyet liderlerinin konuştuğu meydan. Sosyalizmin kalbi adeta. Adımlayarak giriyoruz meydana, yavaş yavaş, oraya basan partizanların ve Sovyet devrimcilerinin, sosyalistlerin ayak bastığı yerlere basıyoruz heyecan ile.

Ve Lenin’in mozolesi karşımızda. Giremiyoruz içeriyi, sebebini bilmediğimiz bir nedenden dolayı kapalı. Burkulduk. Büyük komutanın huzuruna çıkamıyoruz. Dünyayı bir kez daha sarsacağımızı söyleyemiyoruz sevgili Lenin’e. Bir daha geleceğiz komutan deyip ayrılıyoruz meydandan.

Tüm şatafatı ve ışıklar ile donatılan Moskova sokaklarını dolanırken kapitalist tekellerin marka şirketlerinin hezimeti ile karşılaşıyoruz. McDonald’s ve Starbucks artık yok. Eski amblemlerine benzer amblemler ile farklı isim ile duruyorlar. Emperyalizmin yaptırımlarından dolayı o şirketler Rusya’dan çekilmiş ve Rus oligarkları satın almış tüm şubelerini. Çok ta sevinememek ile birlikte çocuklarımızı marka ile zehirleyen ve küçük burjuva kültürünün pekiştirildiği şirketlerin kar oranına bir darbe olacak olduğunu düşünüp biraz da olsa seviniyoruz. Yani kendi ayaklarına sıkmışlar. Ve bunun gibi birçok şirketin çekildiğini, kalanların da çekilme hazırlıkları yaptığını söylüyor arkadaşımız.

Devasa bir parka giderken metro istasyonlarının görselliği ile ağzımız açık kalıyor. Sanat eserleri sergisinin bulunduğu galeri gibi. Batıda çok pahalı ücretler ödeyip gidilen galeriler konsomollar ve halk tarafından yapılmış ve halka açık. Heykeller, resimler, kabartmalar, hem de Sovyetleri anlatıyor. Sovyetler döneminden kalan eserlere dokunmayan bir kültür ve bir ülke. Değerlerini koruyan ve sahip çıkan bir halk. Sosyalizm özlemini pekiştiren eserler. İstasyonda insanlar heykeller üzerindeki materyallere ellerini sürtüyorlar. Merak ediyoruz ne oluyor diye. Yaşlı teyze elini zor kaldırsa bile uzanıyor dokunmak için. Dilek tutuyormuş. Dileğin kabul olsun. Özgür ve sömürünün son bulduğu bir dünya dilemiştir herhalde.

Devasa bir parka giriyoruz sanat eserleri galerisinden çıktıktan sonra. Sovyetleri anlatan ve Sovyet Cumhuriyetlerini temsilen yapılan binalar. Yine Lenin. Ufuklara bakıyor. Yol gösteriyor. Her yerde orak çekiç. Orak çekiçli bayrağımızı dalgalandırdığımız meydanlar ve halklar bir arada gibi. İnancımızı büyütüyoruz.

Sovyet kazanımları. Uzay müzesi. Ulaşım müzesi. Tarih yatıyor parkta.

Zamanımız daraldığı için ve Donbas yolculuğu için yapmamız gereken hazırlıklardan dolayı ayrılıyoruz Lenin’e selam vererek. Hani bir söz vardırya ‘bir hayalet dolaşıyor’ diye, o hayalet ortaya çıkacak gibi.

Ve Moskova’daki günümüz bitiyor. Hazırız. Çantalarımız sırtımızda. Hem ihtiyaçlarımız hemde Donbas halkına götürdüğümüz malzemelerimiz hiç de sırtımızı ağrıtmıyor.

Anti- Faşist kararda yer alacak dostlarımız ile buluştuk havaalanında. Onları elma ile karşıladık. Heyecanımız artıyor. Eski ve yeni dostlar ile dokuz gün boyunca nelere tanıklık edeceğiz diye acele edip yola çıkmak istiyoruz. İtalya, Almanya, İspanya, Meksika, Portekiz ve Türkiye halkları Donbas için bir arada. Bu andan önce de etrafımızda baktığımızda Kazak, Azeri, Özbek, Tatar, Dağıstanlı, Çeçen her milliyetten insan bir arada. Beraber taşıyorlar. Adeta bizlere nedir alıp veremediğiniz birleşin derler gibi.

Sonunda aracımız geliyor ve götürülen yardım malzemeleri itina ile yerleştiriliyor. Artık gidebiliriz Donbas’lı çocuklara umut olmaya. Donbas halkının yaşadıklarına ortaklık etmeye. Gerçekleri görmeye ve duymaya.

On beş saat sonra sınır kapısındayız. Luganks Halk Cumhuriyeti bizi karşılıyor. Prosedürlerden sonra giriyoruz. Sonrasında bir arama noktası, ama kısa sürüyor. İkinci arama noktası. Herşey kontrol edildikten sonra gidiyoruz.

Lugansk’da karşılanıyoruz. Daha önceki yıllarda gelen Anti-Faşist Karavan ’da ki dostlarımız ile bizi karşılayan delegasyon hasret gideriyor. Her birimizi yıllardır tanıyorlarmış gibi karşılıyorlar. Kalacak yerimize yerleştik.

Özel hazırlanan yemeğimizide yedik. Vodkasız karşılama olmuyor Rusya’da. Dostlarımız şerefimize kadehlerini kaldırıyor. Herkes iyi dileklerini anlatıyor. İyice kaynaşıyoruz. Ve ertesi günün planını yaptıktan sonra dinleniyoruz.

Ve başladı işimiz artık. Gerçekleri anlatmak için tüm araç gereçlerimiz hazır. Ama internet yok denecek kadar çok yavaş kaldığımız yerde. Onun da çözümünü buluyoruz.  Sabır.  Göndereceğimiz materyalleri göndermek için saatlerce beklemeyi göze aldık. Devrimci inadı. Emperyalizmin saldırıları ve kara propagandası karşısında çaresiz değiliz.

Araçlarımız ve koruma ekibi ile şehir içinden ayrılarak hızlıca ilk durağımıza gidiyoruz. Lugansk halkının mezarları ve anıt. İlk çatışmalar Ukrayna ordusunun Luganks havaalanını bombalaması ile başlamış bölgede. Orada ölen yüzlerce sivil tanınmayacak şekilde katledilmiş. İnsanların kimliklerini tespit edebilmek için DNA testleri yapılmış. Bugüne kadar kimliği tespit edilemeyen insanlar yatıyor mezarda. Daha sonrasında askerler ve başka bölgede katledilen halk da defnediliyor buraya. Ve onların anısına ilk anıt dikiliyor mezarın girişine. Yetkili askerden öğreniyoruz bu bilgileri ve bölgedeki İtalyan gazeteci dostumuzdan. Saygı duruşundan sonra çiçeklerimizi bırakıyoruz anıta.

İkinci durağımız için tekrar yoldayız. Alchevsk. Bölgedeki saldırılar uzun süre önce durdu. Son bir ay önce füze ile vurulan bir oteldeyiz. Ve etraftaki binalardaki yeni camlardan ve çerçevelerden patlamanın şiddetini anlamak çok kolay. Bina hala ayakta ama ciddi hasar almış.

Başka bir yere geçiyoruz. Öğrenci yurdu. Burası da üç yüz kilometre menzile ulaşabilen Amerikan Himar füzesi ile vuruldu. Her iki binada da ölenler olmuş tabiiki.

Ctaxabab. Sosyalist emeğin sembolü kahraman Ctaxabab’ın ismini verilen kent. Ctaxabab’ın heykelini ziyaret ettikten sonra tekrar yola düştük.

Ve yakın bir kasabadaki yetimhanedeyiz. Anti-Faşist Karavan’ın (AFK) önceden ziyaret ettiği yetimhane sessiz ve boynu bükük. Çocuk cıvıltıları yok artık. Saldırıların yoğunlaştığı dönemde çocuklar elli kilometre uzaklığa sevk edilmiş Himarlar minik bedenlerini parçalayamasın diye. Okul yetkilisi gözyaşları ile anlatıyor. Elli yıllık yetimhane yetim kalmış. AFK’nın getirdiği yardım malzemeleri ve nakit teslim ediliyor okul yetkilisine.

İlk günümüzün programı daha bitmedi. Lugansk Kütüphanesinde bizi bekleyen basın toplantısı için tekrar yoldayız. Binlerce kilometre uzaklıktan gelenler yoğunluğu hissetmiyor. Bilgiye aç çocuklar gibi davranıyoruz.

Lugansk Yayın Konseyi başkanı Alexy Kazyakin ve Rusya İşçi Sendikaları Birliği başkan yardımcısı Oleg Akimov’un sunumunu yaptığı basın toplantısında tüm delegeler geliş amaçlarını anlatıyor basına.

Bizde kukla ve faşist Ukrayna rejiminin saldırıları karşısında direnen halkların yanında olduğumuzu belirtmek ve NATO’nun eli ile sunulan ama ABD emperyalizmini tarafından dayatılan Rusya fobisi ile birlikte dezenformasyon yöntemleri ile başlatılan saldırganlığı dünya halklarına anlatmak için geldiğimizi anlatıyoruz. Gerçekleri yerinden ve halkın ağzından dinlemek için tüm riskleri göz önüne alarak burada olduğumuzu belirtiyoruz. Memnuniyetlerini alkışları ile dile getiriyor katılanlar.

Herkes için gün bitti ama bizim için daha bitmedi. Dostumuz ve arkadaşımız Alexy Albu ile buluşup hediyelerimizi taktim ettikten sonra röportajımızı gerçekleştiriyoruz.

İlk günümüzü bu şekilde bitirdik. O kadar çok şey öğrendik ki. Bunları anlatmak için ve materyallerimizi dünya halklarına ulaştırmak için sabırsızlanıyoruz. Materyallerin yerine ulaşması için elimizden geleni yaptık. Umarız bizim öğrendiklerimizi ve tanık olduklarımızı arkadaşlarımız emek vererek sizlere ulaştıracaklardır. Dört saat sonra gerçekler ve bilgi avına ulaşmak için kafamızı yastığa birazda olsa huzur içerisinde koyuyoruz.

Sosyal ağlarda paylaşın