AKP ve İŞBİRLİKCİLİĞİN YÜZSÜZLÜK HALİ

Suriye ile savaş tartışmalarının tozu dumanı arasında ayrıntı gibi görünen ama AKP’yi tanımak açısından üzerinde durulması gereken bir kişi basına konu oldu;
Henry J. Barkey, CIA Ajanı ve ABD’nin Ortadoğu çalışanlarından…
Bu isim, önce Osman Kavala ile ilgili iddianamede geçti. Sonra aynı isim Bülent Arınç tarafından zikredildi.

Osman Kavala ile ilgili iddianame hazırlayan savcı, Henry Barkey’in CIA ajanı olarak 15 temmuz darbe girişimi öncesi, Osman Kavala ile darbenin hazırlık sürecine ilişkin görüştüğünü yazdı.
Osman Kavala bu görüşmeyi inkar etmedi. “Henry J. Barkey’i tanıyorum. Kendisiyle 2000 yılından beri tanışıyoruz. Kendisiyle İstanbul’da düzenlenen birkaç uluslararası toplantıda bir araya geldik. …Henry J. Barkey akademisyen ve Türkiye üzerinde çalışan bir düşünce kuruluşunun yöneticisidir. Bu konferanslar dışında kendisiyle yakın bir ilişkim olmamıştır.” diyerek bu ismin Türkiye üzerine çalıştığını ve onunla görüştüğünü doğruladı.


Türkiye üzerine çalışan bu Amerikalının, AKP nin kuruluş sürecinde de epeyce mesai yaptığını Bülent Arınç açıkladı.
Bülent Arınç AKP’nin kuruluş döneminde Henri Barkey ile yakın ilişki içinde olduklarını ifade ederek, “Ak Parti kuruluşunda da geldi. O zaman da muteberdi. Bizim toplantımıza gelmesi nasıl suç değilse, Osman Kavala ile görüşmesi de suç olarak gösterilmemesi lazım” şeklinde konuştu.
Böylece bir cumhuriyet savcısının CIA ajanı olarak nitelediği bir şahsın, AKP nin kuruluş sürecinde “müteber bir adam olarak” AKP liler ile görüştüğünü öğrenmiş olduk.


AKP’nin kuruluşu, sonraki işbirlikçiliğin ipuçları ile dolu;
Bilindiği gibi Türkiye’de siyasal islamcı geleneğin temsilcisi Refah Partisi, önce 28 şubat 1997 tarihli Askeri bir muhtıra ile DYP-RP koalisyon hükümetinden istifa etmek zorunda bırakılmış, ardından, 16 ocak 1998 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından “laik cumhuriyete aykırı eylemler” yaptıkları gerekçesiyle kapatılmıştı.


Aynı gelenekten gelenler Necmettin Erbakan önderliğinde önce Fazilet Partisini kurdular. Fazilet Partisi de aynı sebeple kapatılınca, bu kez Saadet Partisini kurdular. Saadet Partisi kuruluş sürecinde siyasal islamcı geleneğin bir kısmı yeni bir parti kurmak üzere ayrıldı.
İşte bu ayrılık süreci dikkat çekicidir. Ayrılanlar kendi aralarında ve ABD’lilerle bir dizi toplantılar yaptılar. Bu toplantılara, Abdurrahim Karslı, Addurrahman Dilipak, Ali Bulaç gibi islamcı yazarlar, Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç gibi islamcı politikacılar katıldı.


Amerikalılar belli koşullar öne sürerek, yeni bir parti kurmaları halinde destek sözü verdi.
Toplantıya katılanlardan Abdurrahim Karslı’nın anlattığına göre ABD’lilerin belli koşulları vardı:
-İsrail karşıtlığına son verip işbirliği yapılması,
-Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Amerikan politikalarına göre dış politika,
-Siyasal İslamcı çizginin ılımlı (emperyalist kapitalist sistem ile uyumlu) olarak yeniden yorumlanması.


AKP nin kurucu kadrosu, görüşmeler neticesinde ileri sürülen bu koşulları kabul ederek, ABD desteğini aldı. Sonrası biliniyor. 14 Ağustos 2001 de kurulan AKP tüm medya imkanlarıyla cilalanarak ve her türlü desteklenerek, 2003’te tek başına iktidar oldu.
Siyasal islamcı çizginin önderi Necmettin Erbakan, bu gelişmeyi “AKP siyonizmin projesidir. Gidip BOP eşbaşkanlığını ABD başkanı Bush’tan aldılar” diyerek sert şekilde eleştirdi.


Toplantılara katıldığı anlaşılan Muhsin Yazıcıoğlu, Tayyip Erdoğan’a ABD’lilerin koşullarını kabul etmemek gerektiğini söylemiş ama ikna edememişti.
İslamcı yazar Abdurrahim Karslı ABD lilerin koşullarını eleştirirken “Zillet ile yaşamaktansa izzet ile ölmek yeğdir” demişti. Zillet dediği Amerikalılara hizmet idi.


O süreçte zilleti kabul eden ve AKP kuruluşunda yer alanlardan Bülent Arınç, büyük bir yüzsüzlükle kimlerle görüştüklerini, kimlerden destek aldıklarını, Savcının CIA ajanı dediği Henry J. Barkey’e “muteber adam” diyerek adeta itiraf etti. Türkiye’nin yeni sömürgeleşme tarihinde, düzen partilerinin tümü açısından ABD ve Avrupa başkentlerinde destek aramak bir gelenek haline gelmişti. Bu zillet görüşmelerinin yüzsüzce ifade edilmesi, işbirlikçiliğin geldiği son aşama oldu.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.