RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) – Alman Hapishanelerinde DİRENİŞ ve YENİLGİ – Bir DAVA Bir SAVAŞ 2.Bölüm

TECRİT EMPERYALİZMİN MUHALİFLERE VE HALKA UYGULAYARAK
DENEYİM KAZANDIĞI BİR POLİTİKADIR!

ÇIKAN SONUÇ:

BİR HAREKET TECRİTE DİRENİRSE, HALKI İÇİN YAŞAYABİLİR VE SAVAŞABİLİR.

TUTSAĞIN DİRENİŞ DAMARI KURUDUĞUNDA, HALKIN EN SOYLU DAMARI OLAN DEVRİMCİLİK DE
HALKIN KURTULUŞ UMUDU DA YOK OLABİLİR.

ONUN İÇİN EMPERYALİST KARARGAHLARDA ALINAN KARAR ŞÖYLE FORMÜLE EDİLMİŞTİR:
“YA DÜŞÜNCE DEĞİŞİKLİĞİ YA ÖLÜM”.

BU KARARIN KARŞISINDA DİRENENLER İSE, POLİTİKALARINI ŞÖYLE FORMÜLE ETTİLER:
“YA ZAFER YA ÖLÜM”

ALMAN EMPERYALİZMİ bir dönem Almanya’da etkili eylemler yapan KIZIL TUGAYLAR FRAKSİYONU/RAF’I TECRİT İLE TESLİM ALMAYA ÇALIŞTI.

Bu tarih çok öğreticidir. Bu nedenle bu bölümde RAF’a uygulanan tecrit ve sonuçları üzerinde duracağız.

Alman emperyalizmi, RAF’ın eylemlerinin yoğunlaşıp, halkta sempati yaratması üzerine emperyalist yüzünü gösterdi. HİTLER faşizminden miras kalan kadroları ile onların yöntemleri ve CIA’nın taktikleri ile RAF’a karşı kendi burjuva yasalarını dahi hiçe sayan bir savaş yürüttü.

RAF militanlarını çatışmalarda katlederken, hapishanede tecrit politikasına başvurdular.
Dışarda ise RAF’ın adını ağza almak yasaklandı. RAF TUTSAKLARININ DAVASINA GİREN
AVUKATLARA BİLE SUÇLU GÖZÜYLE BAKIYORDU ALMAN EMPERYALİZMİ.

RAF’la ilişkisi olduğu gerekçesiyle yüzlerce insan gözaltına alınıyor, işkence görüyordu.
RAF’a ve eylemlerine sansür uygulanıyordu.

Alman devleti, RAF’ı baskı ve korku dalgası ile halktan tecrit edip, hapishanede de tecrit politikası ile teslim almaya çalışıyordu. RAF’lılara her türlü saldırı meşru hale getirildi. Açlık grevlerine zorla müdahale edilerek sakat bırakılıyordu RAF tutsakları.
Hatta açlık grevinde katlettikleri RAF tutuklusu bile oldu.

RAF kadroları tecrit altında, özel hapishane koşullarında tutuldular.
Ayrı hapishanelere dağıtıldılar. Ses geçirmeyen, 24 saat beyaz ışık altında, beyaza boyalı hücrelerde tek başına tutuldular. Yatakları duvara monte edilmiş, hapishanenin belirlediği saatlerde kaldırılarak,
dinlenmeleri bile engellenmişti.

Alman emperyalizmi RAF üyelerini, siyasi olarak inançsızlaştırmak, bir enkaz haline getirmek, çıldırtmak için özel ve önceden planlanmış yöntemler kullandı. Tutsakları aylarca tek başına,
insan yüzü göstermeden, kimse ile konuşturmayarak, sessizlik için de boğmaya çalıştılar.

Kopkoyu bir sessizlik, sürekli ışık yanan bir hücre, sadece beyaz renkle sürdürülen yaşam…
Duyular, duygular böyle köreltiliyordu.
Zeka ve konsantrasyon bozuklukları yaratmak için yeni yeni yöntemler denenecekti.
O koşullarda tutsakların kendilerini geliştirecek, hiçbir araçları yoktu. Hemen her şey yasaktı tutsaklara. Dışarı ile hiçbir bağları yoktu.

RAF’ın kadrolarından hapishanelerde, tecrit koşullarında 22,5 yıl tutsaklık yaşamış, Irmgard Möller şöyle anlatıyor:
“Ulrike Meinhof, Almanya’da çok tanınan bir insandı. Bir savcı şöyle bir itirafta bulunmuştu. “Ulrike’yi çıldırtmalıyız ki herkes bu örgütte deliler olduğuna inansın”.
Onun beyni üzerinde araştırmalar yapmayı bile denediler. Deli olduğunu ispatlamak için.”

Alman emperyalizmi tecrit ile tutsakları çıldırtıp, herkese “bakın bunlar delirmiş” dedirtecek ve halkın devrimcilere, emperyalizme karşı mücadeleye olan inancını sarsacaklardı.

Katlettikleri RAF önderlerinin beyinlerini inceleyerek onların “deli” olduğunu ilan etmek istediler.

Tüm bunlarla RAF tutsaklarını tecrit ile teslim alarak, vahşi ve iğrenç düzenlerine karşı bir daha kimse isyan etmesin, kimse bu düzene karşı silahlı mücadele vermesin, silaha başvuran RAF’lı tutsakların sonu ibret belgesi olsun istediler.

RAF’LI TUTSAKLAR TECRİTE KARŞI AÇLIK GREVLERİ YAPTILAR AMA TECRİT POLİTİKASINI BOŞA ÇIKARAMADILAR.

Alman devleti direnişçilere zorla müdahale ederek, açlık grevini kırmaya çalıştı.
RAF’ın önderlerinden Andreas Baader’i yemek yemeğe zorlamak için ona su bile vermediler.
Baader, üç gün sonra komaya girdi. Direniş bir kazanım elde edilmeden bitirildi.

Hapishanelerde direniş sürerken, Almanya’nın birçok yerinde “Kızıl İmdat” ve “Kara İmdat” gibi
tutsaklarla dayanışma komiteleri kuruldu. Bu komiteler halkı bilgilendirmeyi ve harekete
geçirmeyi amaçlıyordu. Daha sonra RAF’ın siyasal çizgisini destekleyen “Tecrit Yoluyla
İşkenceye Karşı Komiteler” kuruldu.
Direniş, tarihin her döneminde olduğu gibi halkı örgütlüyordu. Açlık grevleri tecriti parçalayamasa da halka gerçekleri anlatmış, tecrit politikasını teşhir etmişti.

Direniş sonucu Alman hükümeti tecritin kaldırılmasını kabul etti. Tutukluların gruplar
halinde bir arada kalmasına, havalandırmaya birlikte çıkma ve birbirleriyle görüşmesi gibi
hakları uygulanmaya başlandı. Ve açlık grevi bitirildi.

Dışardaki eylemleri gerekçe yapan Alman devleti bir süre sonra tekrar tutsaklar üzerinde
baskı uygulamaya başladı.
Tecriti tekrar uygulayacak ve tutsaklar tek kişilik hücrelere tekrar kapatıldı.
Ve kısa süre sonra, 18 Ekim 1977 sabahı Stammheim hapishanesinde; Alman devleti tutsakların toplu olarak intihar ettiğini açıkladı.
Alman devleti açık bir katliam yapmış, RAF TUTSAKLARINI AYNI ZAMANDA KATLETMİŞTİ.

ALMAN devleti bu katliam ile tüm halka, devrimcilere bir gözdağı veriyordu.

1980’lerin sonuna doğru 40 RAF tutsağı tecritin kaldırılması, hapishanelerdeki baskıların son
bulması için açlık grevine başladı. Tutsakların bazıları eylemlerini ölüm orucuna dönüştürdü.

Açlık grevi Alman halkı tarafından desteklendi. RAF çeşitli protesto eylemleri ile tutsakların
direnişini destekledi. Oluşturulan komiteler, tutsakların taleplerini anlattı. Alman devletinin
politikaları teşhir edildi.

1992 yılında İçişleri Bakanı Helmut Kohl, Federal Savcılık, Anayasayı Koruma Bakanlığı ve
Federal Kriminal Dairesi’nin hapishanedeki RAF tutsaklarının durumunun iyileştirileceği
yönündeki açıklamasından sonra RAF, 19 Nisan 1992’de yaptığı bir açıklamayla devlet
görevlilerine yönelik eylemleri durdurduğunu açıkladı.
Bu açıklamalardan sonra Ocak-Eylül 1993 arasında 9 RAF üyesi erken tahliye edildi.
Bir süre sonra da RAF kendini feshetti

Tarih şunu bir kez daha gösterdi:
SADECE VE SADECE İDEOLOJİK OLARAK NET OLANLAR, KARARLI OLANLAR ZAFER KAZANABİLİR.

RAF TUTSAKLARI TECRİTİN KALDIRILMASI İÇİN AÇLIK GREVLERİ VE ÖLÜM ORUCU YAPTILAR
AMA TECRİT POLİTİKASINI BOŞA ÇIKARAMADILAR, TESLİM OLDULAR.

ÇÜNKÜ

  • RAF TUTSAKLARI TECRİTE KARŞI SONUÇ ALICI BİR POLİTİKA ÜRETEMEDİ.
  • ALMAN EMPERYALİZMİNİN SÜREKLİ SALDIRI POLİTİKASINA KARŞI, SÜREKLİ DİRENİŞLE CEVAP VEREMEDİLER
  • TECRİTE KARŞI MÜCADELE İDEOLOJİK BİR MÜCADELEDİR… RAF TECRİTE KARŞI MÜCADELEYİ GEÇİCİ BİR EYLEM POLİTİKASI OLARAK UYGULAMIŞTIR
  • RAF’IN SİLAHLI MÜCADELEYE YÜKLEDİĞİ SOL FOKOCU TARZ YENİLMİŞTİR.
  • RAF, ALMANYA’NIN KOŞULLARINI DOĞRU DEĞERLENDİREMEMİŞ, İŞÇİ SINIFINI MÜCADELEYE KATAMAMIŞTIR, HAPİSHENELERDE TECRİTE KARŞI DİRENİŞİ HALKLA BÜTÜNLEŞTİREMEMİŞTİR
  • HALKI SAVAŞTIRACAK BİR POLİTİKAYA SAHİP OLMADIĞI İÇİN, HAPİSHANELERDEKİ TECRİT POLİTiKASINA YENİLMİŞ VE giderek ALMAN EMPERYALİZMİNE KARŞI SAVAŞACAK DİNAMİKLERİNİ YİTİRMİŞTİR…

Tekrar başa dönersek; tecrite karşı direniş ideolojiktir. direnenler, yenilmiyor.
yenilmeyenler, halklar için, dünya halkları için umut olmaya devam ediyor.

Sosyal ağlarda paylaşın