KOÇAK’IN ANISINA…

Koçak Mustafa 28 yaşında yoksul bir ailenin dört çocuğundan
biriydi.
Küçük yaştan beri İstanbul’un çeşitli mahallerinde ve semtlerinde babası ile manav dükkanında çalışmış bir emekçidir Mustafa.

KOÇAK İÇİN DÖNÜM NOKTASI: HAZİRAN AYAKLANMASI

Dünyada ve ülkemizde olan hiçbir şeye duyarsız kalmayan bir genç olarak, Haziran ayaklanması sırasında çeşitli demokratik eylemlere katıldı.
Bir işbirlikçi hainin iftiraları sonucu 23 Eylül 2017’de (26 yaşındayken) İstanbul Mecidiyeköy’de yolda yürürken gözaltına alındı.
İstanbul Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü, önüne
önceden hazırlanmış bir dosya konuldu. Mustafa’ya işbirlikçilik teklif ettiler, tanımadığı devrimciler, bilmediği olaylarla ilgili
yalan ifade vermesini, önceden yazılmış ifadeleri “imzala, çıkgit” dediler.

YOLDAŞLARINI SATMADI

Sen bize yardımcı olursan biz de sana yardımcı oluruz, rahat
yaşarsın “Her şey hazır” diyen halk düşmanları istedikleri cevabı alamayınca “Mecidiyeköy’de yürüdüğün o yol, yürüdüğün son yol olur, gökyüzünü bir daha göstermeyiz sana” dediler.
Reddetti Mustafa.
Üç gün nezarethaneden sonra tekrar bir teklif yaptılar ve yine kabul etmeyince işkenceye başladılar.
Halk düşmanları işkenceye tekme, tokat, küfürlerle başladı.
Sonra hamile ablasına, diğer kız kardeşlerine tecavüz edecekleri tehdidiyle işbirlikçileştirmeye çalıştılar. Mustafa onursuzlu-
ğu reddederek tarihin ak sayfalarına ilk adımını atmaya başladı.
Dördüncü gün ise hain işbirlikçi Berk Ercan’ın ek bir ifadesi ile
tehditler devam etti. Toplam 12 gün boyunca, kafasına teneke
geçirerek vurmalarına, ıslatmalarına, üstüne bilinmeyen bir sıvı madde dökerek soğuk hava altında tutarak ve kaba dayakla fiziki ve psikolojik işkenceye devam ettiler.
İfade vermeyeceğini söyleyen Mustafa’yı 12 gün sonra tutukladılar.

2 KEZ AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBETTEN ÖLÜMSÜZLÜĞE

Koçak Mustafa, annesinin; “Oğlum bizim evimize-ocağımıza ateş düşürdüler, sen kimsenin ciğerini yakma, kimseye iftira atma” öğüdüne hapishanede de sadık kaldı Mustafa.
Berkin davasının savcısı Mehmet Selim Kiraz’ı rehin alan Şafak Yayla ve Bahtiyar Doğruyol’un eylem yaptığı silahı temin
etmekle suçladıkları davada; ortada hain Berk Ercan’ın yalanları dışında HAKKINDA TEK BİR DELİL YOKKEN, 27. ACM heyeti
tarafından, AKP faşizminin talimatıyla, 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 42 yıl hapis cezası verildi. Dava süresi boyunca savunma hakkı elinden alındı ve 110 avukat dosyadan kısıtlandı. Bu
kısıtlama kararı, Türkiye tarihinde, daha önce benzeri görülmemiş bir hukuksuzluktu. Ancak yine de Koçak Mustafa’yı teslim alamadılar. O, halkına, yoldaşlarına aldığı kültüre ve geleneğe ihanet etmedi.

HALKIN KOÇAĞI, ADALETİN ADI

Koçak Mustafa artık ÜLKEMİZDE VE DÜNYADA ADALET MÜCADELESİNİN ADI OLDU. Bunca adaletsizliğin ortasında adalet mücadelesini sürdürmeye kararlıydı ve karar duruşmasından önce, adil yargılanma hakkı için Süresiz Açlık Grevi’ne başladı
ve sonrasında direnişi Ölüm Orucu olarak devam ettirdi.
Mustafa düşüncelerini ve duygularını tüm dünyaya şu sözler ile anlatı:
“Bugün bir şeyleri kaybetmek korkusuyla feda ettiklerimiz
gelecekte en kahredici pişmanlıklarımız olabilir. İnsanım diyen hiç kimse başı önde, onurunu ve doğrularını savunamamış olarak ölmek istemez.”
Açlığının 254. gününde, 30 kilo kalmış bedenine zorla müdahale ederek, 73 kez damarlarını patlatarak serum taktılar.
“Seni sakat bırakacağız” tehditlerine de, kollarına bacaklarına takılan 16 kelepçeye de, halatlara bağlanmasına da aldırmadan direnişini sürdür

297. Gününde (24 Nisan 2020) ölümsüzleşen Mustafa, tüm
dünya halklarının Koçak Mustafa’sı oldu.

KOÇAK’TAN TARİHE NOTLAR:
“ZAFERLERİMİZLE
ADALETE SUSAYAN TÜM KALPLERİ SERİNLETECEĞİZ.”

Adaletin bayrağını ömrüyle dalgalandıran Mustafa, direnmenin meşruluğunu, doğallığını ve zorunluluğunu şöyle anlatıyor:
“Her şey o kadar umutsuz ki içinde bulunup yetişiyoruz.
Haklılığı kuşananlar yaşamanın canlılığına cevap verenler
ve bu yolda gereğini yapanlar her koşulda neşelerini korurlar.
Mutluluk bilinç işidir, yaptıklarının nedenleri ve sonuçlarını bilenler, neden yaptığının farkında olanlar her koşulda mutlulardır.
Hatta öyle ki bedel ödemekten mücadele etmekten mutlu
olurlar. Çünkü yaptıklarının sonuçlarının ne olacağını bilirler.
ABD emperyalizminin, 45 ATOM BOMBASI ETKİSİNDE saldırı düzenlediği Vietnamlılar’ın; o koşullarda mutlu olmasının, tarihte devrimciler gibi kahramanların gülerek ölüme gitmesinin esprisi budur.
Şu sıralar yarattığımız direnişlerin önemi ne kadar büyüyor; bunu hissediyor ve açıkça görüyoruz. Tüm dünyada halklar sokaklarda direniyor bizim halkımız ise fokur fokur
kaynamakta.
Yönetemeyenler ise binbir baskıyla, zorla, açlıkla yoksullukla halkımızı umutsuzluk içinde sürüklemek isteyerek içinde bulundukları krizi atlatmak istiyorlar.
İstiyorlar ki halkımız itiraz edecek gücü bulamasın, umutsuzluk içinde çaresizce kendi kaderleriyle bir başlarına kalsın.
Ama işte bizler tüm adaletsizliklere, tüm hukuksuzluklara rağmen direnişimiz ile halkımıza bu umudu taşıyoruz.
‘Herkes direnebilir, insan ömrünü ortaya koyarak hakkını isteyebilir’
düşüncesini halka taşıyoruz.
ADALETE O KADAR ÇOK SUSAMIŞIZ Kİ; ZAFERLERİMİZLE
ADALETE SUSAYAN TÜM KALPLERİ SERİNLETECEĞİZ.
DİRENİŞİMİZLE ŞİMDİDEN HALKIN BAĞRINDA YEŞERTTİĞİMİZ UMUDU GÖRÜYORUZ ve MUTLAKA BİZ KAZANACAĞIZ!
NE MUTLU UMUDU KUŞANIP YOLA ÇIKANLARA…

(Yukarıdaki yazı, “Akıllı,
Umutlu, Sabırlı Deli Gönlüm
Ya Adalet, Ya Ölüm!” kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.)

Sosyal ağlarda paylaşın