İşçi Sırtında Düşmanını Taşıyor

İşçinin Sırtındaki İşçi Düşmanı Sendikacılık

İBB’nin Ağaç ve Peyzaj A.Ş. biriminde 5 yıldır çalışan Nuri Başkapan’ın görevine,  Ekrem İmamoğlu’na destek olduğu gerekçesiyle son verildi.

AKP’nin kendinden olmayan herkesime düşmanlığı bilinen bir gerçek. Bir emekçinin AKP’li olmadığı için işten atılmasına hadi “normal” diyelim.

Peki sendikasına başvuran işten atılmış işçiye sendikanın veriği cevaba ne demeli:

‘Senin durum biraz dikenli, emir büyük yerden. Sen de rahat durmamışsın, ne işin var siyasetle, niye işine ekmeğine bakmıyorsun? Siyasi paylaşımların nedeniyle işlem yapmışlar. Bizim yapabileceğimiz bir şey yok’ !

Sendika işçilerin ekonomik, politik emek örgütleridir. Bir sendikanın işçinin hakkını korumaktan, işçi hakkını yedirmemekten başka işleri de vardır elbette. İşçileri örgütlemek, işçilerin ekonomik  hakları için mücadele ederken işçileri politikleştirmek,  nihai kurtuluş için mücadele örgütlemek gibi. Ama işçiyi işten atan patronu haklı görmek sendikacının işi değildir. O yüzden yukarıda bahsi geçen Öz Orman İş Sendikası Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Zeki Sungur‘un işten atılan işçiye sarfettiği cümleler sendikacılık faaliyeti değil patron faaliyetidir.

Peki bu sendikalara çöreklenmiş güruh nereden beslenir? Tabii ki patronların işçileri satmaları karşılığında önlerine atılan kemikler önemli gelir kaynaklarıdır. Ancak aslolarak  işçilerin aidatları ile yaşarlar. Bir çok kesim tarafından asalak oldukları iddia edilir. Asalak kelimesi pek bunlara uymuyor. Çünkü asalaklar beslendiği canlı ile hemen hemen aynı koşullarda yaşarlar. Yani somurduğu canlı açsa asalağı da açtır.

Ama bu sendikaların başına oturtulmuş sınıfının düşmanlarına bakıldığında hiç de kanlarını emdikleri işçi sınıfı gibi yaşamadıklarını görürüz. Lüks içinde yaşarlar. Toplantılarını bile 5 yıldızlı otellerde yaparlar. Yaşantılarının işçi yaşantısı ile alakası yoktur. Korumalı gezerler. Silah taşırlar. Zannetmeyin ki taşıdıkları silah emek mücadelesi verirken edindikleri düşmanlara karşıdır. Sattıkları işçilerin öfkelerinden korunmak içindir aslında. Geçen sene öldürülen Lastik-İş Genel Başkanı Abdullah Karacan  olayı akıllardadır hala. Belindeki silahı işçiye yöneltmiş bir sendika (!)başkanı… sonrasında elinden almayı başaran işçi ve bilinen son.

Sendikaların başına oturtulmuş bu işçi düşmanları, işçilerin iş emek hakları konusunda maalesef tek güvenmek zorunda oldukları kişilerdir. Varlıklarını işçiye emekçiye ihanetlerine borçludurlar. İşçinin emekçinin çıkarı değil, koltukları ve yağlı ballı yaşantılarıdır tek dertleri. Es kaza aralarında onurlu, emekçi, gerçekten emek mücadelesi veren sendikacı gibi sendikacı çıkarsa, ya kendileri bertaraf ederler, ya da iktidar ile işbirliği içinde yerinden ettirir başına gelmedik bırakmazlar.

Bu gün ülkemizde bir çok yerde süren direnişlerin hemen tamamı sendikaların desteğinden yoksundur. Tamanına yakını sendikalara rağmen devam etmektedir. Nerede bir direniş varsa hemen sendikalar devreye girer. Tabii direnişin kazanması için değil bitirilmesi için. Artık bir çok direnişe direk kendileri saldırır. Buna Mahir Kılıç direnişi çok güzel örnektir. Evet Mahir Kılıç direniyor ve sendikası Mahir Kılıç’ın patronu CHP olduğu için yok sayılıyor, hakkında dört koldan karalama faaliyeti sürdürülüyor. Oya Baydak direnişinde ise direnen işçinin karşısına dikilmiş patron sendika vardı. (İbretlik Oya Baydak meselesi çok yönlü ele alınması gerekir).

DİSK Oya Baydak’a linç dahi organize etmişti
Linç saldırısında Oya Baydak ve yanındakiler yaralanmıştı

Hak-iş’e bağlı Öz Orman İş sendikası gerici bir sendikadır.  Yönetimlerinde mafya görüntülü tipler vardır. Özü itibari ile bir emek örgütü değildir.  Böyle bir iddiaları da yoktur. Ancak emek örgütü olma iddiasında olan sendikaların da Hak-iş’ten çok farklı bir pratik içerisinde olmadığı da bir gerçek.

İşten çıkartılan işçi Nuri Başkapan, üyeliği boyunca sendikaya ödediği aidatları da geri isteyeceğini dile getirmiş. Tabii ki böyle bir talep meşrudur. Ancak çözüm değildir. İşçilerin olması gereken emek örgütlerinin başına çöreklenmiş bu hain tayfasından kurtulmak gereklidir. Bunun için işçilerin işyerlerinde kendi örgütlülüklerini yaratması gerekir.  Emekçiler patron ve sendika arasındaki pazarlıklardan çıkacak sonuca mahkum değildir. Komiteleşmeli ve komiteler ile ekonomik demokratik hakları için mücadele etmelidir.

Öbür türlü, maaşları ile besledikleri bir kaç işçi düşmanının ihanetlerinin sonu gelmez.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.