FHKC: “Zorla alınan ancak zorla geri alınabilir.”

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi önder kadroları tarafından son iki gün içinde ardarda yapılan açıklamalarda, direnişin güçlendirilmesi çağrısı yapılırken, işgale ancak savaşılarak son verileceği belirtildi.
Açıklamalarda, bugün süren İsrail saldırılarının t am bir soykırım saldırısı olduğu, buna karşı, Filistinde savaşılırken, dünya çapında daha güçlü bir karşılık verilmesi gerektiği belirtiliyor.
Açıklamalardaki en temel vurgu, savaşmaktan başka yol olmadığıdır. Özgür, bağımsız Filistin’in de ancak “zorla” kazanılabileceği vurgulanıyor ve deniyor ki; “zorla alınan, ancak zorla geri alınabilir”.

Aşağıda üç FHKC yöneticisinin ayrı ayrı basın yayın organlarında yaptıkları bu açıklamaları yayınlıyoruz:


FHKC’nin Lübnan’daki yetkilisi Haitham Abdo:
“Zorla alınan ancak zorla geri alınabilir.”

“Zorla alınan ancak zorla geri alınabilir. Bu düşman sadece zorun dilinden anlıyor. Direniş devam ediyor ve gelecek olan daha büyük. Biz de bu düşmana diyoruz ki, yere inip (kara harekatı kastediliyor) Direniş’le karşı karşıya geldiğinde ikinci bir sürpriz ve ezici bir yenilgi yaşanacaktır. Bu düşman hâlâ şokun etkisi altında ve üzerinden atabilmiş değil, şiddetin ve terörün her türlüsünü uyguluyor, Direniş’i suçladığı her şeyi uyguluyor. Düşman bir iç ikilem içinde yaşıyor, bir çatışma halinde yaşıyor ve siyasi ve askeri liderlik arasında bir anlaşmazlık var. Netanyahu, savaş biter bitmez adalete teslim edileceğini ve saltanatının sona ereceğini biliyor. Yani savaşı uzatmaya çalışıyor. Lübnan halkına desteklerinden, direnişe ve Filistin halkının haklarına sahip çıktıklarından dolayı teşekkür ediyoruz.”


FHKC Siyasi Büro Üyesi Mervan Abdel Al: “Aksa Tufanı’nın etkileri ve yansımaları, Filistin ile sınırlı kalmayacak.”
(Mervan Abdel Al’ın Palestine Today kanalına yaptığı konuşma)

“Düşman, hedeflerini belirleme kabiliyetine sahip olmadığı için sivilleri hedef alma ve katliam yapma yoluna başvurdu. Gazze’deki direnişi ortadan kaldırma hedefine ulaşamamaları, Direniş için gerçek bir zaferdir.
Aksa Tufanı’nda işgal ordusu eşi benzeri görülmemiş bir şekilde kırıldı ve morali sarsıldı. Gazze işgalcileri bir sürpriz stratejisiyle karşı karşıya getirdi ve bu strateji büyük ses getirdi.
Gazze sınırındaki mekanize işgal güçleri, sandıkları kadar kolay bir kara operasyonu gerçekleştiremeyecek. Bu operasyonun nasıl olacağını hayal bile edemiyorlar, Gazze’deki Direniş’in vahşeti nedeniyle bunun kendisi ve güçleri için çok maliyetli olacağı belirtiliyor.
İsrail’in güvenli bir ülke olduğu meselesi çok büyük bir yalandır. Arap coğrafyamıza yerleşmesinin arkasında, bu varlığın Arap zenginliğini, yeteneklerini ve topraklarını kontrol altına almak için genişleme amacı vardır.

Gazze’deki kan şelalesi, Arap ve uluslararası sessizlik olduğu ve gereken seviyeye yükselmeyen cansız bir duruş olduğu sürece devam edecek. Gazze’ye yönelik ablukanın kaldırılması ve bu vahşi saldırının, petrol silahı kullanılarak tehdit edilmesine kadar varan bir şekilde kınanması gerekiyor.
İsrail, dünyayı, özellikle de değerlerin, adaletin ve insan haklarının şarkısını söyleyen ülkeleri duvara dayadı. Aksa Tufanı operasyonunun etkileri ve yansımaları, Filistin ile sınırlı kalmayacak. Bu mücadele sonucunda Netanyahu’nun siyasi geleceği tehlikede ve bugün dünya düzeyinde önemli dönüşümler yaşanıyor.

Bölge genelindeki Direniş Ekseni, çeşitli şekillerde Aksa Tufanı mücadelesine katılıyor.
Gazze’ye yönelik saldırıyı durdurmak için hepimiz her düzeyde hareket etmeliyiz; Batı Şeria da sahadaki etkinliği ve etkisi nedeniyle daha güçlü hareket etmelidir.”


FHKC Merkez Komite Üyesi Hani al-Thawabta: “Bugün direnen bu nesil, 2000 ayaklanmasının neslidir.”
(Meyadin TV’de yaptığı konuşmadan)

“İşgalciler bir nesli yok etmek istiyor, bugün direnen bu nesil, 2000 ayaklanmasının neslidir. Katliam Gazze Şeridi’nin kuzeyinden güneyine kadar devam ediyor ama Direniş’in elinde hâlâ yapılacak çok şey var; çünkü bu katliama direnmek ve göğüs germekten başka seçeneğimiz yok.

İşgalcilerin Gazze Şeridi’nde yaptığı şey, sadece insanları değil, 16 yılı aşkın süredir kuşatma altında olan Gazze Şeridi’nde yaşamın her yönünü etkileyen gerçek bir soykırım savaşıdır. İşgalciler, Gazze’de metanet unsurlarına ilişkin her şeyi hedef alıyor, özellikle de bir takım katliamlardan ve hedeflerden söz ettiğimiz için, Gazze Şeridi’ndeki yaşamı sonlandırmayı amaçlıyor.

Hastanelere günün her saatinde çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere onlarca şehit ve yüzlerce yaralı geliyor. İşgalciler, geçmiş yıllarda bu işgalin belasını yaşayan Filistinli bir nesli hedef alıyor.

Direniş kahramanlarının kuzey bölgelerindeki işgal güçlerini şaşırtması, Gazze Şeridi’ne herhangi bir kara girişinin işgalciler ve askeri liderliğinin hayal ettiği şekilde olmayacağına dair açık bir mesaj iletmek amacıyla geldi.

Bugün halkımız, dünyadaki tüm adaletsizlik ve zorba güçlerin katılımı ve onayıyla Gazze’ye karşı yürütülen küresel bir savaşla karşı karşıyadır. Bu durum, bazı dünya başkanlarının işgalci yapıya yönelik mutlak önyargı ve destekle konuşan açıklamalarından ve mekik ziyaretlerinden açıkça görülüyordu.

Gerçek bir katliama maruz kalan halkımızın açıklamalara, kınamalara, sloganlara değil, dünyanın gözü önünde işgalcilerin gerçekleştirdiği bu katliamları durdurmak için küresel düzeyde ciddi çaba ve eyleme ihtiyacı var.”

Sosyal ağlarda paylaşın