DÜNYA HALKLARI SOVYETLER BİRLİĞİNİ ARIYOR

# Bu, asla umutsuz bir arayış değil;

# Bu, belirsiz bir arayış değil;

# Dünya halkları, yeni Ekimlerin nasıl yaratılabileceğini biliyor.

# Kışlık Sarayları yine yerle bir edeceğiz!

# Yine kuracağız sosyalist sistemimizi ve blokumuzu!

(Rusya’da 1917 yılında gerçekleştirilen Ekim Devrimi, dünyayı sarsan ve yeni bir dönemi başlatan bir devrimdir… Ekim devrimi’nin, 103. Yılını kutluyoruz. 103 yıl önce Ekim Devrimi ile devrim teoriden pratiğe, düşten gerçeğe dönüştü. Ekim devriminin yıldönümü vesilesiyle, 2008 yılında Yürüyüş dergisinde yayınlanan ve bugün güncelliğini hiçbir şekilde kaybetmemiş olan bu yazıyı izleyicilerimizle paylaşıyoruz.)

Mevsim kış ve kar yağıyor Moskova’ya. Hava ‘buz gibi’ denilen cinsten soğuk. Saatler gece yarısını geçip yeni bir güne dönüyor artık. Tam o sırada bir adam dışarı çıkıyor. Kar altında dans ediyor adeta. Ne havanın ayazı, ne de vaktin gece oluşu umurunda bile değil. Sevinçten, yüreği müthiş bir coşkuyla çarpıyor bu ‘çılgın’ adamın. Ve yanındakilerin gözlerindeki soruya; “Paris Komünü’nün süresini geçtik” cevabını veriyor.

İşte o ‘çılgın’ adamın adı Lenin’dir.

Önderlik ettiği Sovyet Devrimi’nin Paris Komünü’nün süresini aşması, insanlığın tarihinde yeni bir sayfadır. Coşkusu, o büyük insanlığın sevincinin özü, özeti sayılır.

… Marks ve Engels’in 1848’de “Komünist Parti Manifestosu”nda ortaya koydukları düşünceler, Lenin tarafından zenginleştirilerek ete kemiğe büründürüldü. Sınıf mücadelesi temelinde yazılan tarihin kaçınılmaz olarak, kapitalizmden sosyalizme, burjuva iktidarından devrim yoluyla proletarya iktidarına gideceği öngörüsü, Ekim Devrimi ile somutlandı. Ekim Devrimi, “çağımız emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır” diyen Lenin’in tarihsel olarak doğrulanmasıydı. Bu devrim, Marksizm-Leninizm bayrağı altında, tarihsel olarak çökmeye mahkum sermaye dünyasının tam ortasında, ezilenler için yepyeni bir dünyanın kuruluşunun müjdesi ve ilk somut adımıydı.

Tarih boyunca atılmış en büyük, en güçlü ve en etkileyici adımlardan biri olan bu adım; emperyalist-kapitalist sistemi sarsarken, dünyanın tüm ezilen halkları açısından kurtuluş umudu yarattı.

Kuşku yok ki, tarihin bu dev adımı, çok büyük zorluklar altında gerçekleşti. Tarihsel dönüşümü başlatan ilk adım atıldıktan sonra da zorluklar ve zorlu kavgalar sürdü. Emperyalist kuşatmaya ve emperyalistlerin desteği ile ülke içinde devrimi yıkmak için savaş açan karşı-devrimcilere karşı muazzam bir iç savaş sürdürüldü. Yokluklarla mücadele edildi. Açlıkla, işsizlikle, sabotajlarla savaşılarak Ekim Devrimi yoluna devam etti.

Dünya Halkları Ekim Devrimiyle, Kurtuluş Umutlarını Büyüttü

Rusya’da devrim gerçekleştiğinde takvimler 7 Kasım 1917’yi gösteriyordu. (Eski takvimle 24 Ekim’e denk geldiği için, Ekim Devrimi olarak adlandırılmış ve tarihe de öyle malolmuştur.) Ekim Devrimi yeni bir dönemin başlangıcıydı. Bu yeni dönemin bir çok açıdan farklı anlamları vardı ama en önemlisi şuydu. Kapitalist sistemin egemenliği ilelebet değildi ve olmayacaktı.

Kapitalizmin artık bir alternatifi vardı.

Bu yeni nesnel gerçeklik, kapitalist sistemi sarsmakla kalmadı, tüm ezilen halklar açısından bir kurtuluş umudu da yarattı. Bağımsızlık ve sömürüden kurtuluş için savaşanlar, Ekim Devrimi’nden güç aldılar. Ekim Devrimi Almanya’dan Bulgaristan’dan Çin’e kadar her ülkede devrimcilere esin kaynağı oldu. Ülkemizde emperyalistlere karşı kurtuluş savaşını sürdüren Kemalistler de, Ekim Devrimi’nden maddi ve moral güç aldılar. Ekim Devrimi’nin yarattığı yeni koşullarda emperyalist sisteme karşı tüm dünyada mücadele gelişti. Ki bu gelişen mücadeleler bir süre sonra sonuç vermeye başlayacak, yeni yeni ülkeler emperyalist sistemin ilişkilerinin dışına çıkacaklardı.

Ezilen halklar, 2. emperyalist paylaşım savaşından sonra gelişen ulusal ve sosyal kurtuluş mücadeleleri sonucunda Doğu Avrupa, Vietnam, Çin, Kore, Küba, Yemen, Angola, Mozambik, GineBissau, Laos, Kamboçya, Zimbabwe zaferleriyle dünyanın yarısına yakınında egemen oldular. SSCB’de sosyalizmin inşasının ilerlemesiyle birlikte, dünya halkları sosyalizmin nasıl bir sistem olduğunu somut olarak görüp tanımaya başladı.

Kapitalizmin bir alternatifinin olduğu ve bu alternatifin de ancak sosyalizm olabileceği, artık sadece teorik bir iddia değil, yaşanan somut bir gerçeklikti. Sosyalizm, kapitalizmin o güne kadar çözümsüz gösterdiği, başka türlü olamayacağının teorisini yaptığı bir çok sorunun aslında çözülebilir olduğunu gösterdi. Hiçbir sistem sosyalizm dünyasında olduğu kadar temel sorunları kalıcı, hızlı, köklü ve güvenilir bir biçimde çözüme kavuşturmamıştır. Sosyalizm daha işin başında cehaleti, işsizliği, açlığı, sefaleti, sınıfsal ayrıcalıkları, ulusal baskıyı neredeyse tamamen ortadan kaldırmıştı.

Kapitalizmin, 200 yıllık geçmişine rağmen çözmediği, daha doğrusu yapısı nedeniyle çözemediği sorunlar, sosyalizmle birlikte nihayet çözüme  kavuşuyordu. Çarlığın “halklar hapishanesi”ne çevirdiği Rusya’da, Ekim devrimi ile birlikte halkları kuşatan bu ulusal sınırlar yıkıldı. Ulusal baskının ortadan kalkması ile bir çok halk yarım kalan tarihsel süreçlerini devam ettirerek, engellenen uluslaşmalarını özgürce tamamlamaya koyuldular.

Ekim Devrimi, feodalizmin ve kapitalizmin köleliğe mahkum ettiği, bireycileştirdiği, cahil bıraktığı insan tipi yerine, yeni sosyalist toplumun insanını yaratma yoluna girdi. Yeni insan, yeni toplum demekti. İnsanın insan tarafından sömürülmediği bir toplumun yaratılması kuşku yok ki, insanın yeniden şekillendirilmesini gerektiriyordu.

Dünyanın Yeni Dengeleri

Ekim Devrimi ve ardından gelen devrimlerle sosyalist bir sistemin ortaya çıkması, dünya çapında ilişkileri, politikaları da yeniden şekillendirdi. Emperyalistler artık dünyada istedikleri gibi tek başlarına at koşturamayacaklardı. Artık sosyalist sistemi hesaba katmadan kimse bir adım atamayacaktı. Henüz bir sosyalist sistem olmadan önce bile, sosyalist bir devletin varlığı, dünya halkları için güven ve moral güç demekti. Nitekim, halkların bu güveni hiç boşa çıkmadı; dünya halklarına saldıran Naziler karşısında Sovyet halkları büyük bedeller ödeyerek faşizmin altedilmesinde belirleyici bir rol oynadılar.

Sovyetler Birliği’nin ve 1950’lerden itibaren de sosyalist sistemin varlığı, uluslararası alanda halklar için nesnel olarak bir güvence haline geldi. Birincisi; Sosyalist sistem, en başta emperyalist ülkeler açısından bir caydırıcılığı ifade ediyordu. Karşılarındaki sosyalist sistem, onları sömürü ve zulümde, askeri operasyonlarda sınırlayan bir etkendi.

İkincisi, kapitalist dünya, sosyalizm karşısında kendi halklarının sosyalizme yönelmesini engellemek için kimi adımlar atmak zorunda kalıyordu. “Sosyalizmle rekabet” edebilmek için, vatandaşlarının eğitim, sağlık, konut gibi ihtiyaçlarını belli standartlara yükselttiler. “Sosyal Devlet” adı da verilen bu politikayla, burjuvazi, sosyalizmin yaptıklarını kendisinin de yapabileceğini ispatlamaya, halkların sosyalizme yönelmesinin önünü kesmeye çalışıyordu. Sosyalist sistemin, ekonomik, siyasi ve askeri gücü karşısında, emperyalistler zorunlu kalmadıkça açık işgallere başvuramıyorlardı.

Kuşkusuz sınıf çıkarlarının gereğini yapacaklardı. Ancak, karşılarında caydırıcı bir güç olunca onu hesaba katacaklardı elbette. Sosyalist sistemin uluslararası planda yarattığı bir diğer sonuç ise, sosyalist olmasa da bir çok ülkenin anti-emperyalist, antiAmerikan bir çizgi izleyebilmesini mümkün kılmasıydı.

Suriye’den Irak’a, Yugoslavya’dan, Hindistan’a kadar bir çok ülke, anti-emperyalist, “bağlantısız” ittifak ve politikaları ile dünya güç dengesi içinde halklar lehine önemli bir güç oluşturuyorlardı. Bunlar sosyalist sistemden güç alıyorlardı ve nesnel olarak da sosyalist ülkelerin müttefikleri idi. fiu veya bu ölçüde, emperyalist tahakkümün dışındaydılar. Bu ise, emperyalist sistemin manevra alanını, pazar alanını daraltan bir olguydu. Küçük burjuva hareketlerin, iktidarların bir çoğu sosyalizmden etkilenen bir politik hattaydılar.

Sosyalizmin varlığı ezilen halkların mücadelesi açısından itici bir rol oynamaktaydı.

Yine, sosyalist sistemin varlığı, devrimini yapmış tüm ülkeler açısından emperyalist abluka karşısında daha güçlü durulmasını sağlamaktaydı.

Kısacası, sosyalist sistemin olduğu bir dünya, halklar cephesinin daha güçlü, halklar açısından daha güvenli bir dünyaydı.

SSCB’deki karşı-devrim ve sosyalist sistemi oluşturan ülkelerdeki kapitalist restorasyonla birlikte, bu tablo köklü bir biçimde değişti. Dünya halkları bugün Ekim Devrimi’nin yarattığı bu olumluluklardan, avantajlardan yoksundur. Halklar için bu durum sadece “geçici” bir durumdur.

“Tarihin Sonu”

Burjuvazi, karşı-devrimlerin ardından “tarihin sonu”, “elveda proletarya”, “sosyalizm öldü” tezleriyle halkları artık bir daha sosyalizmin yaratılamayacağına inandırmak iste

diler. Sosyalist sistemin siyasi, askeri ve ekonomik bir güç olarak devreden çıkması sonucu meydan emperyalistlere kalmıştı. Emperyalizmin alabildiğine pervasızlaştığı bu dönemde, ideolojik olarak zayıf olup sosyalist sisteme yaslanarak varolan güçler (gerek ülkeler gerek örgütler), ideolojik, politik olarak büyük savrulmalar yaşadılar. Direnme dinamiklerini kaybedenler, emperyalizm karşısında boyun eğdiler. Artık karşısında sosyalist ülkelerin baskısını duymayan emperyalistler, kendi halklarına sağladıkları fonları da kestiler. Artık “sosyal devlet”e gerek yoktu! Pervasız emperyalist saldırganlık politikalarıyla, halkları birbirine kırdırdılar. Bir karış toprak için ulusal düşmanlıklar yaratıp oraları açık veya gizli işgal ettiler. Geçmişin “anti-komünist” bazı kesimleri bile, sosyalist sistemin halklar ve dünya açısından geçmişte oynadığı rolü teslim etmek zorunda kalıyor, “keşke Sovyetler yıkılmasaydı!” diyecek duruma geliyorlardı.

Sosyalist sistem olmadığı için, bugün sömürü dizginsiz ve vahşidir. O nedenle bu kadar pervasız ve kan dökücüdürler. O nedenle sömürü daha acımasız olmuştur.

Ve fakat, dünya asla umudunu kaybetmeyecektir ve kaybetmemelidir.

Çünkü, yaşadığımız tüm bu olumsuzluklara rağmen, Ekim Devrimi yolumuzu aydınlatmaya, halklara yol göstermeye devam ediyor. Kurtuluşumuzun yolu yine aynıdır, yeni Ekim Devrimleri yaratmaktan başka çaremiz ve yolumuz yoktur. Bozulan dengeler, yeni Ekimlerle, halkların lehine yeniden kurulacaktır.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.