“direne direne nişanlandık”

Duyar gibi olduğumuz “Ne ilgisi var?” sorusu hiç mantıksızlık içermiyor.

Aksine çok haklı ve çok yerinde bir soru.

“Yaşadığımız dünyada insanların nişanlanabilmesi, evlenebilmesi için direnmek zorunda kaldığı nerde görülmüş” diye de sorulabilir belki. Görülür elbet, görülmez değil. Lakin bu hadiseler aşk hikayelerine konu olur ancak. Aileler karşı çıkar, evlenmelerine engel olmaya çalışırlar… sonrasında hayatını birleştirmek isteyen iki kişinin bu yöndeki çabalarını direnmek diye de tanımlamak mümkündür.
Ama iki insanın nişanına bir devletin müdahale etmesi, ancak haberlere konu olur.
Hikaye şöyle :
İki müzisyen, iki sanatçı, iki emekçi… ne derseniz deyin. Ayrıca sanatlarını aynı grup içinde yapıyorlar… İki Grup Yorum elemanı, hayatlarını birleştirme kararı alıyorlar.
“Nişan iki sanatçının ise eğer sanat olmalı her köşesinde salonun. Hele hele Grup Yorum sanatçıları ise bu iki kişi, konser gibi geçmeli” diye düşünülmüş. Türkü söyleyebilmek için iki emekçisi sonsuzluğa uğurlanalı daha çok zaman geçmemişken çok haklı ve çok anlaşılır bir yaklaşım olduğunun altı çizilmeli.
18 aralık 2021 tarihinde nişanlanmak üzere salon tutulur. Ancak o da ne ?
Alman polisi, nişanlanacak iki Grup Yorum emekçisine “nişanlanabilirsiniz” (lütfederek !) demiş ama “Grup Yorum türküleri söyleyemezsiniz”. “Grup Yorum elemanı olarak değil Sena ve Umut olarak nişanlanabilirsiniz” demişler…


Saka gibi değil mi ?

Evet şaka gibi gerçekten.

Ama yaşananlar burada yazılanlardan çok daha fazla. Biz sadece özetliyoruz.

Devamı da var…

Nişanı yasaklama girişimleri de oluyor. Ancak bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. Gerçi bu konuda o “eşi benzeri bulunmaz” demokrasilerinde bunu yapmalarına kapı aralayacak kadar da olsa bir yasal dayanak bulabilseler derhal yapacaklar ancak, yok ! Yasaklamaları yasa dışı !
Ama gene de “denemekten zarar gelmez” deyip yasaklıyorlar. İtirazlar ediliyor. Avukatlar araya giriyor ve sonrasında yasak hükümsüzleşiyor…
Bu noktada devreye “burjuva demokrasilerinin cebinde taşıdığı faşizm” giriyor ve keyfilik tek yöntem haline geliyor…

Nasıl mı?

Hiç bir sorun görünmüyor gibi olsa da nişanı organize edenler Alman devletinin her şeyi yapabileceğini -kimileri bunu anlayamasa da- öngörüyorlar. Ne olursa olsun “türkülerimizi söyleyeceğiz” diyorlar. Nişan töreni da artık türkülerini söylemek için irade savaşına dönüşüyor.
Öngörülerinin yersiz olmadığının görülmesi için çok fazla zaman geçmiyor. Daha nişan başlamadan onlarca minibüs dolusu polis, sağlık zabıtası salona girmek için adeta nişan törenine baskın veriyor. Düğün salonunun bulunduğu bölge polis ablukasına alınıyor (abartısız).
Keyfilik “aşı ve test kontrolü yapacağız” kılıfı ile yapılıyor ama yaşananlar bunun bir aşı kontrolünden çok Nişan törenine engel olma girişimi olduğunu çok net gözler önüne seriyordu.
Koca Alman devleti işini gücünü bırakmış, iki insanın nişan töreni ile uğraşır mı ?


Uğraştı.


Neden ?


Grup Yorum bu yaşananları türkülerinin gücü ile açıklıyor. Irkçılığa karşı gerçekleştirdikleri ve gerçekten onbinlerin katıldığı konserlerden dolayı Alman emperyalizminin kendilerine özel bir nefreti olduğunu söylüyorlar. Bir de “Türkiye’de milyonları aç, yoksul, adaletsiz bırakan Faşizm ile ilişkilerinin de Grup Yorum’a karşı tahammülsüz ediyor Alman devletini” diyor Grup Yorumcular. Açıkçası başkaca da cevap bulmak da mümkün görünmüyor. İsteyen başkaca sebepler üzerine yoğunlaşsın. Neden olabilir diye düşünsün ! Bir cevap bulmak mümkün değil hakikaten.
Bir nişan törenine saldırmak, engellemeye çalışmak…
Nişan töreninin hangi biçimde yapılacağına karışmak…
Törende söylenecek türkülere belirleme cürretinde bulunmak…
Evet tüm bunlar Grup Yorum’a duyulan düşmanlık ve tabi hazımsızlıkla açıklanabilir ancak.
Kolay değil ! Ne Türkiye’de ne Avrupa’da, onca baskı, onca yasaklama, onca engellemeye rağmen susturamamışlar. Düşmanlık da hazımsızlık da gelse gelse ordan geliyor. Nasıl hınçla saldırdıklarını duyan inanmıyor. Ama durum bu. Öyle bir hınç ki Almanya’da Grup Yorum konseri organize etmek, hatta konsere gitmek bile suç sayılıyor. Yasal, izinli konser organize etme “suçundan” hapis yatan bir çok insan var…

Kapıya gelen polise nişanlanan Grup Yorum emekçisi Umut Gültekin şu tarihi sözlerle seslendi : Biz bu türküleri söylemek için iki şehit verdik. Biz Grup Yorum emekçileriyiz. Kendi nişanımızda tabii ki Grup Yorum türküleri söyleyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun !
Alman polisinin keyfilikte sınırları zorlamasına bir çok kamera, bir çok insan şahitlik etti. Polisin kapı önünde bir çok yol deneyerek nişanı engellemeye çalışırken sağlık zabıtaları ile de işbirliği içinde olduğu belli oluyordu.


Diyaloglarda şu tartışmalar yapılıyordu :


Aşı kontrolü : Buyrun yapın. Ama bunu polis değil sağlık zabıtaları yapar. (yasa böyle)
Korona testi : Yapılıyor, buyurun kontol edin. Ama bunu da polis değil sağlık zabıtası yapar. (yasa böyle)
50 kişi sınırlaması : Henüz böyle bir kısıtlamadan haberimiz yok. Dün aynı salonda 600 kişilik düğün yapıldı. Yeni çıkmışsa buyurun getirin genelgeyi. ( O da yok !)
Hasılı kelam her yol denendikten sonra çekip gidiyor Alman polisi. Çekip giderken yapılan aşı kontrolü de geliş amacının aşı kontrolü olmadığını gösteriyordu. Zira bir iki kişi ile ve o da salonda bulunanların yardımı ile aşı kontrolü yapılıyor sadece.

Sonuç itibari ile Alman polisi keyfiliği ile belki 3 saat engel olabildi ancak tarihi bir nişan töreni yarattılar kendi elleri ile. Belki de örneği olmayan bir keyfilik, bir “ayıp” daha Alman devletinin utanç hanesine eklenmiş oldu.
Kelimenin tam anlamı ile iki genç, iki sanatçı, iki müzisyen, iki Grup Yorum emekçisi nişanlanmak için direndi. Direndi ve kazandı.


Direne direne nişanlandılar.

Grup Yorum’un halk ile bağını koparma, halkın nişanlarına bile gitmemesi için korkutma girişimi de kelimenin tam anlamıyla geri tepti. İkinci ihtimali hiç hesaba katmamışlardı belli ki. Yani halkın mutlaka korkacağından başka ihtimal düşünmemiş polis. Nişana koşa koşa gelenlerin sahiplenmesi ile polisin oyunu da bozulmuş oldu. Halk yine Grup Yorum’u sahiplendi…
Nişana katılanların hepsi efsane bir nişan töreni olduğu konusunda hem fikirdiler ve bu daha çok Alman Polisinin eseri oldu desek yanlış olmayacak.
Alman polisinin rezilliğinin eseri…

Yaşanan polis baskını görüntülerine Gerçek Haber Ajansı facebook sayfasından ulaşabilirsiniz…

Sosyal ağlarda paylaşın