Direnç Çiçeği Mahkemesi Görüldü

Lübnan devletinin işbirlikçiliği ile Beyrut havaalanından kaçırılıp Türkiye’ye iade edilen AYten Öztürk’ün mahkemesi 10 haziran günü gerçekleşti.

Türkiye’ye iade edilir edilmez işkenceciler tarafından bilinmeyen bir yere götürülerek 6 ay boyunca insanlık dışı işkenceye tabi tutulan Ayten Öztürk tüm dünyada Lübnan konsolosluklarına sorulan « AYTEN  ÖZTÜRK NEREDE » soruları sonrasında nerde olduğu açığa çıktı. İşkenceci ahlaksızlar onu katledememişlerdi. Ne de ağzından tek bir kelime alabilmişlerdi. Konuşmayı unutmuştu Ayten ama işkenceci alçaklara tek bir kelime etmemişti. Siyasi şube polisleri alıp hapishaneye götürdüklerine hapishane yetkilileri bile gördükleri karşısında telaşlanıp doktor raporu almadan hapishaneye kabul etmediler.

Evet tam 898 yara vardı vücudunda. 6 ayda yokolan yaralar hariç. Bir de içindeki yaralar…

10 haziran günü yapılan duruşmada Ayten’e savunma yapmaması için her türlü yöneteme başvuran hakim Ayten’i dinlemek zorunda kaldı.

Savunmasında şunları anlattı “direnç çiçeği Ayten Öztürk” :

” Ben 3 yıldır tutukluyum. Tutukluluğum süresince adil yargılanmadığımı düşünüyorum ama öncelikle, benim avukatım olan, adil yargılanma talebiyle yaptığı ölüm orucunda hayatını kaybeden Ebru Timtik’i anmak istiyorum.

Ben Antakyalı,demokrat bir ailenin kızıyım. Devrimci, demokrat kimliğim nedeniyle geçmişte gözaltılar ve beraatle sonuçlanan tutuklamalar yaşadım. Ülkemizde ve dünyada yaşanan haksızlıklara, adaletsizliklere, halkların ezilmesine karşı duyarlı bir yaşam sürdüm, hala da sürüyorum.

Ben, terörist değilim. Halkını, vatanını seven, adil, özgür, bağımsız bir gelecek için demokratik, meşru temelde mücadele eden bir insanım.

Arap kökenli olmamdan dolayı Suriye’de yaşayan akrabalarım vardır. Geçmişten beri bayramlarda da gidip geliriz. 2010’da da akrabalarımın yanına Suriye’nin Lazkiye şehrine gittim. 2011’de orada savaş çıkınca geri gelemedim. Bir süredir Suriye’de akrabalarımla yaşıyordum. 2018’de savaş kızışınca oradan Avrupa’ya gitmek istedim. Lübnan’da kaçakçılardan temin ettiğim bir pasaportla Avrupa’ya vizesiz gidecekken Lübnan Havaalanından gözaltına alındım. Havaalanından 08.03 2018’de gözaltına alındığımda hatırladığım kadarıyla üzerimde 200 dolar, 5 Türk lirası ve bozuk Suriye parası vardı. Lübnan’da dolar kullanılıyordu. Bozuk Suriye parası da orada yaşadığım için vardı. 5 Türk lirası ise yıllardır ülkemden hatıra olarak cüzdanımdaydı.

“Bizim yargılamayla ilgisi yok bunun” diyor mahkeme başkanı, benim yaşadıklarımın hiçbir önemi yok mu?

Bunu anlatma amacım, bu işkencelerin sürmemesidir. Ben bunları yaşadım, başka insanlar yaşamasın.

Yaklaşık bir saatlik yolculuktan sonra yine saldırgan ve koştururcasına uçaktan indirildim. İnerken bana işkence yapıldığını, kaçırıldığımı haykırmak istedim. Ama ağzımı açar açmaz bantladılar.

İki-üç kişi bana saldırıp tüm elbiselerimi birkaç saniyede çıkardı. Çırılçıplak bir şekilde sert süngerli bir hücreye konuldum. Gözlerim bağlı ellerim arkadan kelepçeliydi. Bazen onların verdikleri giysilerle bazen de çıplak halde orada tutuyorlardı. Bu hücrede 6 ay boyunca akıl  almaz işkenceler yaşadım. İlk 3-4 ay gözlerim hiç açılmadı. Kelepçelerim çözülmedi. Benimle diyalog kurmak istiyorlardı. Benim, beni kaçırıp insanlık dışı işkenceler yapan insanlarla konuşacak bir şeyim yoktu.

Bana “senin kimseyi öldürmediğini biliyoruz” diyorlardı, ama işbirlikçilik yapmak zorunda olduğumu söylüyorlardı. Ben size bunu neden anlatıyorum? Çünkü böyle bir işkence var ve bu Ankara’da resmi bir kurumun alt katıydı.

Haftanın belli günlerinde yukarıdan gelen topuklu ayakkabı sesleri duyuyordum. Belli saatlerde sesler kesiliyordu. Bir gün işkencedeyken bir kadının sesini duydum. “Bugün komisyon gelecek” diyordu. Yani resmi bir kurumdu burası.

Bana “bu devlet senin için uçak kaldırdı. Kimse seni aramıyor, sormuyor.” diyorlardı. “Bu devlet bizi öyle yetiştirdi ki, eğer bir organın iflas ederse bile sana organ nakli yapar yaşatırız” diyorlardı. Ben işkencedeyken babam vefat etmiş. Beni ararken ölmuş babam. Ben işkencehanede olmama rağmen, ailemin yanına gidip beni soruyormuş devlet yetkilileri. Hala vücudumda elektroşok izleri var.

Oraya girmeden 65 kiloyken, çıktığımda 40 kiloydum.

Avukatlarıma tutunarak ilk mahkememe çıkabildim. Tecavüz girişimleri, elektrik, askı işkenceleri, hücreye sıcak-soğuk hava vermek gibi birçok işkence gördüm. Size göre bunlar davayla ilgili olmayabilir ama bana göre ilgilidir.

Geçen gün İçişleri Bakanı açıklama yaptı, “Bu ülkede işkence yok.” dedi ama var. Ben yaşadım, birçok insan bunu yaşadı. Bir kişi demiş ki “Kaldırımda bir kadını gördüm.” ben orada değildim ama orada olsam bile bu olayı yönlendirdiğim nasıl anlaşılıyor? Benim gördüğüm işkenceler araştırılmıyor ama bu kişinin tek kelamı doğru kabul ediliyor.

Ben bunlara sessiz kalmayacağım. İstenen ceza da gördüğüm işkenceler de demokrat düşüncelerim ve ailem sebebiyledir.

Abim infaz edildi. Yengem 19 Aralık katliamında diri diri yakılan kadınlardan biriydi. Ablam ise ölüm orucunda yaşamını yitirdi. Biz kalabalık bir aileydik ama yıllar sonra 2 kişi kaldık bu aileden.

Bir aileye çektirilen bu zulüm fazladır. Ben de bu insanlardan biriyim. İşkencede yok edemediler, şimdi bu dosyayla bunu yapmaya çalışıyorlar.

İnsanlar adalet için ölüyor. Ebru Timtik adil yargılanma hakkı için yaşamını yitirdi. Adaletin olmadığını biliyoruz. Bir kişinin beyanıyla ölüme mahkum edilmek isteniyoruz.

Bu tarihe geçecek bir duruşmadır ve siz de tarihe geçeceksiniz. Çocuklarınıza, torunlarınıza rahat rahat hesap verebilmenizi istiyorum. Aksi halde çocuklarınızın bakışlarında, torunlarınızın bakışlarında ben olacağım. Bana yapılan adaletsizlikler olacak.

Adil yargılanmak istiyorum, beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum.

Avukatları yaşanan keyfilikleri şöyle dile getirdiler :

Mahkeme heyetince dosya çok hızlı bir biçimde bitirilmek isteniyor.

Öyle ki mahkeme başkanı, sağlık gerekçesiyle mazeret veren, sonrasında da dosyadan çekilen meslektaşımız hakkında “Duruşmaya gelmezse DHKP-C ile ilişkili olduğuna dair suç duyurusunda bulunacağını” söylüyor.

Hakimin bu beyanı üzerine bulunduğumuz reddi hakim talebi reddedildi.

Bu beyanlar açıkça ihsas-ı rey’dir. Bu beyanlarda bulunabilen bir hakimin bağımsızlığından, tarafsızlığından söz edilemez.

Sosyal ağlarda paylaşın