26 Temmuz: Moncada Baskını; Küba Devrimi’nin Başlangıcı…

Bugün 26 Temmuz. Küba’da 1953 yılında Batista diktatörlüğüne karşı ihtilalcilerin bir askeri kışlaya düzenlediği baskının yıldönümü.

68 yıl önce bugün, ülkesinin kaderini değiştirmeye ahdetmiş bir adam, karşısındaki kadın erkek 170 kişi önünde şöyle diyordu:

Arkadaşlar… birkaç saate kadar ya yenecek, ya da yenileceksiniz. Ama ne olursa olsun, -aklınızdan çıkarmayın bu dediğimi- mücadelemiz sonunda, başarıya ulaşacaktır. “

Konuşan Fidel Castro’ydu.

Konuştukları yer, bir çiftlikti.

Birkaç saate kadar gidecekleri yer

ise, bir askeri kışlaydı. Kışla, ülkenin en büyük askeri garnizonlarından biriydi. Adı Moncada idi.

***

Küba Devrimi’nin dönüm noktalarından, hatta çoğunlukla “başlangıcı” olarak kabul edilen Moncada Baskını, ülkemizde Kızıldere’yle benzeştirilen bir askeri eylemdir.

İkisinin ortak noktası, askeri olarak yenilgiyle bitmiş, ikisinde de hareketin önderleri katledilmiş veya tutsak düşmüş olmalarına karşın, ikisinin de bir siyasi zafere dönüştürülmüş olmasıydı. Başka bir deyişle, Moncada ve Kızıldere, yenilgilerden zaferler yaratmanın iki örneğiydi.

***

EYLEM NASIL ÖRGÜTLENDİ?

Eyleme birkaç saat vardı. Herkes heyecanlıydı. Sonraki yıllarda

Kübalı devrimcilerle birlikte anılacak olan “Ya Zafer, Ya Ölüm!” sloganı, o an onlar için yaşamın ta kendisiydi. Çiftlikte, silahlarını kuşanmış olarak Fidel’in söylevini dinleyen bu 170 genç, nereden gelmişlerdi, nasıl örgütlenmişlerdi? Kısaca onu da görelim.

Küba’nın faşist diktatörü Batista’ya karşı tepkilerin özellikle üniversitelerde yükselmeye başladığı ilk dönemde, Castro Juventud Ortodoxa (Ortodoks Gençlik) içindeydi;

örgütlenme içindeki militanca mücadeleden yana olanlar, yavaş yavaş

onun etrafında toplanıyordu. Oluşan bu grup, bir süre sonra Movimiento (Hareket) olarak adlandırılmaya başlandı. …

Peki Movimiento, bu eyleme ne zaman karar vermişti? Castro, çok yakın zamanda yaptığı bir röportajda o günlere dönerek bu soruyu şöyle cevaplandırıyordu:

“Moncada’ya saldırmaya ne zaman karar verdik? Kimsenin hiçbir şey yapmayacağından, Batista’ya karşı mücadele edilmeyeceğinden ve var olan grupların silahlı bir mücadele için yeterince hazır ve örgütlenmiş olmadığından emin olduğumuzda.” (Ignacio Ramonet, ‹ki Ses, Bir Biyografi, syf. 98)

***

Evet, mevcut örgütlenmelerin -ki bunların arasında Küba Komünist Partisi de vardı-

diktatörlüğe karşı savaşmaya niyetlerinin olmadığını gördükleri noktada savaşma kararı

alıyordu Castro ve yoldaşları.

Fidel aynı kitapta Moncada öncesini şöyle anlatıyor:

“Elimizde tek kuruş yoktu, hiçbir şeyimiz yoktu. Benim Ortodoks Parti’de bağlantılarım vardı. Partide Batista’ya karşı bilenmiş gençler vardı. Batista’yla taban tabana zıttılar. Yurtseverdiler; buna benzer bir başka örgüt yoktu. Daha önce de anlattığım gibi, politik, devrimci ya da sınıfsal bir bilince sahip oldukları söylenemezdi. … Ama partinin büyük çoğunluğu iyiydi, emekçi sınıftan, hatta orta sınıftan temiz insanlardı.” (syf. 100)

Küba’nın neden sadece “stratejisi” açısından değil, daha başka bir

çok açıdan dünya devrimcileri için bir örnek, bir esin kaynağı oluşturduğu bu sözlerde daha iyi görülüyor. Devrim, yokluklar içinde verilmiş bir savaş kararını izliyor…

***

NEDEN MONCADA?

Eylem için en uygun yer olarak başkente oldukça uzak bir eyalet olan Oriente Eyaleti seçildi. Bu seçimin birkaç nedeni vardı. Oriente Eyaleti, Küba tarihinde birçok direnişin başlangıç yeriydi ve zaten eyaletin bir diğer adı da Tehtide (İsyancı) idi. Örgütlenme ve savaşı başlatmak için stratejik bir bölgeydi.

Eylemin tarihi olarak 26 Temmuz (1953) seçilmişti. Çünkü o gün, kışlanın bulunduğu Oriente Eyaleti’nin başkenti Santiago’da bir karnaval vardı ve bunun yarattığı ortamdan faydalanılacaktı.

***

ÇİFTLİKTE HAZIRLIK

Eylemden bir süre önce Santiago’da bir çiftlik kiralandı. Baskını gerçekleştirecek 170 militan illegalite içinde çiftliğe yerleşti. Eylemde kullanılacak silah ve giysiler de taşındı. Eylemde askeri üniformalar giyilecekti.

Militanlara, kısa süreli de olsa bir askeri eğitim verildi. Plana göre militanlardan 120’si Moncada Kışlası’nı basacak, 20 kişilik bir başka grup da 50 kilometre ötede bulunan bir başka kışla olan Bayama Kışlası’na karşı bir saldırı düzenleyecekti.

Ayrıca, şehirdeki adliye sarayı ve hastaneyi ele geçirmek üzere de iki grup ayrılacaktı. Tasarlanan plana göre, oldukça büyük bir askeri kışla olan Moncada’dan ele geçirilecek silahlar, hemen halka dağıtılacak ve savaşın yaygınlaştırılması hedeflenecekti.

***

Castro’nın önderliğindeki Kübalı devrimciler, 26 Temmuz sabahı Moncada harekatını başlattılar.

Savaşçılar büyük bir ustalıkla kışlaya ulaştı ve eylemi gerçekleştirdiler.

Ne var ki, düşman askeri, çok kısa sürede toparlanıp, sayısal üstünlüğüyle devrimcileri püskürttü. Çatışmalarda Movimentocular ağır kayıplar verdiler. Geri çekilme kararı alındı. Kışla komutanı Albay Chevrano, yakalananların öldürülmesini emretti. O civarda yakalanan hemen herkes, savaşçılar ve tesadüfen bölgede bulunan herkes, işkence ve dipçiklerle ya da kurşunlanarak katledildi.

Baskının yankısı büyük oldu. İlk anda eylemin çapını tam olarak bilmeyen diktatör Batista, hemen güvenlikli Colombia Kışlası’na çekildi.

Eylemin halk üzerinde yarattığı olumlu etkiyi ve sempatiyi kırmak için diktatörlük derhal karşı atağa geçti. En başta kışladaki katliam, Fidel ve yoldaşlarına mal edilmeye çalışıldı.

Batista’nın basını, Movimientocular’ın, nöbetçilerin kafalarını kestiklerini; hastanede yaralıların karınlarını bıçakla deştiklerini, Kübalı değil Meksikalı, Kızılderili, Venezuellalı ve Polonyalı maceracılar olduklarını yazıyorlardı. (Oligarşilerin yalanları birbirine ne kadar benziyor değil mi!)

***

FİDEL’İN TUTSAKLIĞI

Çoğu kez, Fidel Castro’nun da Moncada Baskını sırasında tutsak düştüğü bilinir. Aslında tam olarak öyle değildir. Savaşçıların bir kısmı, o ateş çemberini yararak kışladan çıkabilmişlerdi. İçlerinde Castro da vardı.

Baskından sonra Castro’nun yanında 17 militan kalmıştı. Grup, Grand Piedra Dağı’na çıkma kararı aldı. Ondan sonraki hedefleri de Sierra Maestra olacaktı. Yani Sierra Maestralar’a çıkmak, daha o günden Fidel’in hedefleri içindeydi.

Ancak o gün için, bu hedeflerine ulaşamadılar. Dağlara doğru ilerlerken, Castro ve yanındaki iki yoldaşı, baskından sonraki üçüncü gün, tutsak düştüler.

Fidel’in tutsaklığı, tutsaklık koşullarında yaptığı “La historia mi assolvera” (Tarih beni haklı bulacaktır) adlı savunması, Küba Devrimi’nin kilometre taşları olmaya devam etti.

Moncada Kışlası’na yapılan baskın askeri anlamda başarıya ulaşamamıştı, ama aslında o gün, Küba Devrimi’nin yolu netleşmişti.

Kısa süre sonra Küba’daki çeşitli devrimci gruplar bu yolda ve Castro’nun önderliğinde birleşeceklerdi.

Castro, Moncada Baskını nedeniyle yargılandı ve 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak üç yıl sonra diktatörlük onu serbest bırakmak zorunda kaldı.

Castro, 5 Mayıs 1955’te özgürlüğüne kavuştu. Hareketin Movimiento olan adı, Moncada Baskını’nın gerçekleştiği güne atfen, “26 Temmuz Hareketi” olarak değiştirildi. Ve Castro hiç zaman kaybetmeden, yeniden gerilla savaşının hazırlıklarına girişti.

O SIRADA REFORMİSTLER NE YAPIYORDU?

Bütün bu olaylar olup biterken, Küba Komünist Partisi’nin ne yaptığını da kısaca hatırlamakta yarar var.

Küba Komünist Partisi (PSP), Batista Askeri Darbesi’ne karşı aktif bir direniş çizgisi izlemiyordu zaten. 26 Temmuz 1953’te gerçekleştirilen Moncada Baskını’nı ise

“darbeci, maceracı ve umutsuz bir eylem” olarak değerlendirmişti PSP. Revizyonizmin klasik klişelerinin ötesinde bir şey yoktu yani bu değerlendirmede. Oysa, umutsuz olan kendileriydi.

Küba halkının savaşmaya hazır olmadığını düşünüyorlardı. 

Hazır olmayan kendileriydi ve bunu teorileştiriyorlardı:

PSP’ye göre, amaç, “barışçı yoldan, şiddet ve acılar olmadan sağlanacak değişimlerdi.” Böyle bir çizgi izlenmeliydi. PSP de çok geçmeden görecekti ki, şiddet ve acılar

olmadan Batista Diktatörlüğü’nü altetmek mümkün değildi. Şiddet  ve acılar zaten yaşanıyordu. Mesele, halkın buna nasıl bir karşılık vereceğindeydi.

Cevap Castro’nun

önderliğindeki gerilla savaşıyla verildi.

***

ARCHIV – Fidel Castro und seine Kämpfer demonstrieren im Mai 1957 in der Sierra Maestra “wir leben noch”, nachdem die kubanische Regierung mitgeteilt hatte, dass die Rebellen längst aufgerieben und vernichtet seien. Der US-Kameramann Wendell Hoffman und der Journalist Robert Taber hatten die Rebellen in den Bergen aufgesucht. Die Bewegung 26. Juli führte einen Guerillakampf gegen das Batista Regime, der am 01.01.1959 zum Sturz des kubanischen Diktators und zum Sieg der Revolution führte. zu dpa “Der ewige Revolutionär – Fidel Castro ist tot” vom 26.11.2016 – Nur S/W) Foto: UPI/UPI/dpa +++(c) dpa – Bildfunk+++

CASTRO SİERRA- MAESTRA’DA!

Moncada’dan sadece üç yıl sonra, 1956’da bir grup gerilla, Sierra Maestra’ya çıktı. Bu çıkış da çok sancılı ve kanlı oldu. Gerillalar büyük bir katliam yaşadılar. Fakat buna rağmen savaştan vazgeçmediler. Katliamdan sonra günlerce yürüyen Castro, gördüğü ilk köylüye “Sierra Maestra’da mıyız?” diye soruyor, aldığı evet cevabı üzerine de “öyleyse zafer bizimdir” diyordu.

1956’daki bu çıkışı takiben, gerilla savaşı hızla gelişti. PSP, 1958’de “26 Temmuz Hareketi’nin diktatörlüğe karşı verdiği mücadeleye katılma” kararı aldı. Devrim onları beklemiyordu, onlar devrime ya yetişecekler ya da sürecin tümüyle dışında kalacaklardı…

Sierra Maestra’ya çıktıktan, dağlarda sürdürülen gerilla savaşının ardından yaklaşık üç yıl sonra şehirleri kuşatarak zafere ulaştı gerilla.

1959’un Ocak’ında başkent Havana’ya girdiler. Ve yeni bir Küba yaratmaya koyuldular. Yeni Küba’nın ilk tuğlası, ilk harcı Moncada’dan konulmuştu. Moncada üzerinde, Küba için hayatlarını feda edenlerin mezarları üzerinde, sosyalist bir Küba kurulacaktı artık.

1953-1959; Moncada ile zafer arasındaki mesafe oldukça kısaydı yani. Türkiye devrimi de bugün Kızıldere’yle zafer arasındaki yolu adımlıyor. Türkiye devriminin yolu daha uzun Küba’dan. Her ülkenin devriminin yolu kendine özgüdür zaten.

Sosyal ağlarda paylaşın