15 soruda TECRİT

ABD, AB ve Türkiye oligarşisi bir araya gelip devrimcileri teslim almak için hapishanelerde tecrit politikasına karar verdiler.
Tecritte amaç, en kısa ve özlü olarak ifade edersek, teslim almaktı: Tutsakları ve Türkiye halklarını teslim almak!
Büyük direniş bu politikayı bozdu.
Ne tutsakları, ne halkı teslim alamadılar.
Faşizm her yerde her fırsatta tecriti dayatmaktan vazgeçmiyor.
Faşizmin vahşetini ve tecritin vahimliğini ölüm orucu direnişcisi Didem Akman örneğinde bir kez daha görüyoruz.
Açlığın 100’lü günlerinde ve her gün hızla eriyor.
Ne onu başkalarının yanına veriyor, ne onun yanına başkalarını veriyorlar.
Tecrit nedir, bir kez daha hatırlayalım (*).

1-) Tecrit deyince akla ilk neler geliyor?
Yalnızlaştırma, bireycileştirme, kuşatma…

2-) Kelime anlamı olarak tecrit nedir?
Kendinden olmayanı ayırma, yalnızlaştırma, izole etme, herkesten ve her şeyden ayrı koyma.
Tecrit insanın insansızlaştırılmasıdır. İnsanın, onu insan yapan tüm öğelerden izole edilmesidir.

3-) Tecrit bir işkence yöntemi midir?
Evet, emperyalizm ve işbirlikçi iktidarlar tarafından halkı ve devrimcileri teslim alma amaçlı kullanılan tecrit, kullanılan yöntemler itibarıyla sinsi, yavaş ve ağır ağır ruhsal fiziksel tahribatlar yaratan sessiz bir işkencedir.

4-) Tecritin hangi biçimleri vardır?
Tecrit, esas olarak fiziki ve siyasi boyutlarıyla karşımıza çıkmaktadır. Fiziki tecrit daha çok hapishanelerde, hücre statüsünde somutlaşan tecrittir. Siyas tecrit ise, bir bütün olarak çeşitli muhalif güçlerin, halktan, birbirlerinden, tek tek devrimcilerin örgütlerinden tecrit edilmesi ve benzeri biçimlerde uygulanmaktadır.

5-) Tecrit saldırılarındaki amaç nedir?
Bugün ülkemizdeki ve dünyadaki tecrit saldırılarının ortak özelliği, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele eden, savaşan güçlerin, izole edilip yalnızlaştırılarak teslim alınmasını hedeflemektedir. Genel anlamda zalime, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşan tüm güçlerin bulundukları her yerde düşüncelerin inkara zorlanarak fiziki ve ideolojik olarak tasfiye edilmelerini amaçlayan bir saldırı biçimidir.

6-) Emperyalizm ve oligarşilerin tecritteki ısrarının nedeni nedir?
Egemenlerin tarihi her zaman baskı ve sömürü tarihidir. Baskı bu tarih boyunca çok çeşitli biçimler almıştır. Tecrit de bunlardan biridir. Gerek fiziki, gerekse siyasi tecriti her fırsatta uygularlar. Emperyalizm bunu dünya çapında yaparken, işbirlikçileri de kendi içlerinde muhalefet eden tüm güçlere tecritle cevap verir. Kendi sistemleri için en büyük tehlike olarak gördükleri devrimcilere karşı her anlamda tecritin en ağırını uygularlar. Israrın tek nedeni teslim almaktır. Genel anlamda emperyalizm ve işbirlikçileri tarafından direnenlere uygulanan tecrit politikalarının amacı örgütlülükleri dağıtmak, örgütsüzleştirmek, teslim almanın yollarını yapmaktır.

7-) Hapishanelerdeki tecritin insan üzerindeki ruhsal ve fiziksel zararları nelerdir?
En sık rastlanan sağlık sorunları şunlardır. Unutkanlık, yoğunlaşamama, ışık ve sese karşı duyarlılık, kulak çınlaması, baş ağrısı, kolay ve ani sinirlenme, sürekli yorgunluk hissi, kalp çarpıntısı-ritim bozukluğu, nefes darlığı, alınganlık, takıntılar ve tahammülsüzlük, herşeye karşı isteksizlik, boşluk duygusu, ortalığı dağıtma isteği, kurgular, kas iskelet ağrıları, göz bozukluğu, mide rahatsızlıkları, cilt hastalıkları…

8) Tecritin hedefinde kimler var?
Emperyalizm 1990 başlarından itibaren tecrit politikasını yoğun bir şekilde devreye soktu.
2001’de Amerikan emperyalizmi öncülüğünde halklara karşı ilan edilen “teröre karşı savaş” çerçevesinde ise, tecrit saldırısı daha sistematik hale getirilerek, kendisi gibi düşünmeyen her ülke, her örgüt, her halk, her kişi, tecrit politikasının hedefi yapıldı…
Tecrit, koşullara bağlı olarak bir örgütü, bir ülke içinde bütün olarak devrimcileri hedef alabilir. Veya dünya çapında doğrudan ülkeleri de hedefleyebilmektedir. Güçler dengesinden dolayı veya emperyalizmin siyasal, askeri, sosyal nedenlerle, açık işgali göze alamadığı koşullarda bu ülkelere karşı başvurulan politikaların odağında da yine çoğu zaman tecrit olmuştur. Mesela, Küba bu ülkelerin başında gelmektedir. Emperyalizm tarafından 50 yıldır Küba’ya ambargo uygulanıyor. Irak’a 10 yılı aşkın bir süre uygulanan ve yarım milyonu çocuk 2 milyon Iraklı’nın ölümüne yol açan ambargo da dünya çapında ülkelere karşı başvurulan tecritin en boyutlu örneklerinden biridir. İran, Filistin, Suriye, Kuzey Kore, Venezülla gibi pek çok ülkede çeşitli biçimler de ve düzeylerde emperyalizmin tecrit politikalarıyla yüzyüzeler.

9-) Türkiye, tecrit saldırısını nasıl uyguladı?
Oligarşi böl-parçala-yönet taktiğini emperyalizmden öğrenmiştir. Birlik ve bütünlüğü zedelenmiş, örgütlenmeleri dağıtılmış bir halkı yönetmek çok daha kolaydır. Hücreler ve tecrit Avrupa’da denenmiş ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ilerici, devrimci hareketlerin imhası bu politikayla sağlanabilmiştir. Türkiye oligarşisi de F Tipi hapishaneleri inşa edip, bu hapishaneleri 19-22 Aralık katliamıyla açarak aynı politikayı uygulayarak bu sonucu almayı hedeflemiştir.

10-) Tecritin ideolojisi var mıdır?
Vardır diyebiliriz. Tecritin ideooljisi bireyciliktir.
Bireycilik, toplumu oluşturan insanları birbirinden tecrit etmenin ideolojik anlamda en etkili yoludur… Bireyciliğe, bencilliğe geniş bir zemin açmak içinde, toplumda örgüt fobisi ve örgütlü olmaya yönelik güçlü bir korku yaratılır. Örgüt “İnsanın başını belaya sokan” bir olgu olarak sunulur. İstenen halkın çeşitli kesimlerinin birbirinin sorunlarına, duyarsızlaştırılması, halk örgütlülüklerinin birbirlerinin mücadelesini yok sayan bir yabancılaşma içine girmesidir. Halkın çeşitli kesimlerinin eylemleri, diğer halk güçlerinin desteğini alamıyorsa orada tecritin oluşturduğu duvarlardan söz edebiliriz.

11-) Türkiye hapishanelerinde tecrit nasıl somutlaştı?
Emperyalizm ve işbirlikçilerine göre devrimciler, ideolojik, örgütsel ve fiziki olarak yok edilmelidir. Halkların gelecek umudu tümden silinmelidir. F Tipi hapishaneler ve tecrit politikası, bu amaca yönelik olarak güdeme getirilmiştir. Tecrit uygulanarak istenilen sonucu alınması düzen açısından stratejik önemdedir. Devrimciler hücrelere atılarak örgütler dağıtılacak, tecrit altında umutsuzlaştırılacak, yalnızlaştırılacak iradeleri zayıflatılarak teslim alınacaklardı. Tecrit politikasının esası bu düşüncedir. Oligarşi açısından hücrelerde tecrit politikasını hayata geçirmek ne derece önemliyse, bu politikaları boşa çıkartmakta, ülkemiz ve dünya halklarının geleceği açısından o derece önemlidir. Bu bilinçle yıllardır ve özellikle 20002007 yılları arasında destansı direnişler, kitlesel kahramanlıklar yaratılmıştır hapishanelerde. Hücreler tecrit büyük direniş karşısında etkisiz kalmıştır. Amerika ve Avrupa emperyalizmi bu anlamda F Tipleriyle ve tecritle amaçlarına ulaşamamışlardır.

12-) Tecrit yalnız fiziti bir saldırı mıdır? Yoksa ideolojik bir amacı var mıdır?
Tecrit sadece fiziki ve politik bir baskı değildir, aynı zamanda ideolojik bir muhtevaya da sahiptir. Tecrit politikasıyla insanların ve örgütlerin sosyalist, halktan yana düşüncelerinin yerine, burjuvazinin bireyci idelojisini hakim kılmaya çalışır. Tecrit politikasında tüm araçlar baskı, zor, saldırı, ödül ceza her şey bu ideolojik amaca ulaşmak içindir. Tecritin birinci sorudaki tanımına ek olarak ideolojik tecriti de sayıp tanımlarsak; “tehlike” olarak görülen düşüncelerin uygulanmasının engellenmesi, bu düşüncelerin yalıtılması çalışılmasına da idelojik tecrit saldırısı denir.

13-) Hitler faşizmi de tecrite başvurdu mu?

  1. Emperyalist paylaşım savaşı öncesinde Alman tekelleri krizi aşmanın aracı olarak Hitler faşizmini sahneye sürdü ve destekledi. Savaşta on milyonlarca insan öldü, yaralandı, onlarca ülke yakılıp yıkıldı. Hitler faşizmin tekellerin ihtiyaçlarına cevap vermek için başvurduğu yöntemlerin içinde tecrit de vardı…
    Marksist-Leninistler Hitler’in temel hedefiydi, ancak iktidar yolunda hedef aldığı kesimleri giderek genişletti. “İstenmeyen” unsurları ve sisteme karşı çıkan güçleri toplumdan tecrit edip toplama kamplarına doldurmaya başlar. Toplama kampları, denilebilir ki, o güne kadar ki en kapsamlı tecrit mekanizmaları olarak kurulmuştur. Başlangıçta buralara komünistler, sosyal demokratlar, sendikacılar götürülüyordu…
    “İstenmeyenler” ve bu anlamda “tecrit edilecekler” kategorisine sistemin tanımlanmasıyla “çalışmaktan kaçanlar, Çingeneler, kabadayılar, asosyaller, evsiz barksız gezginler, eşcinseller, Yehova şahitleri ardında da Yahudiler eklenir.
    Kamplarda da tutsaklar birbirinden tecrit edilir. Tutsaklar, kategorilere ayrılır. Tutsakların kimliklerinin bir önemi yoktur, onlar kollarına damgalanan rakamlardan ibarettir. Böylece toplumdan tamamen yalıtılırlar. Kıyafetlerinin göğüzlerine dikilen üçgen amlemler de “suçlu” grubun niteliğini yansıtır. Siyasi tutsaklara kırmızı, Yehova şahitlerine eflatun, adli tutuklulara yeşil, asosyallere siyah, eşcinsellere pembe, Çingenelere kahverengi, Yahudilere ise sarı siyah yıldız takılır. Günü gelince bu tecrit politikası yerini tamamen imhaya bırakır. Emperyalizm ve işbirlikçileri açıkca yaygın ve kitlesel toplama kampları kuramıyor, her kesimi birbirinden yalıtmak için renk renk yıldızlarla damgalayamıyor olsalar da tecrit politikalarının özünde işte Hitlerin bu anlayışı vardır.

14-) Neden tecrit?
Sosyalist blokun çöküşünden sonra, emperyalistler dünyanın dört bir yanında rahatça at koşturabilme olanağı buldular. Dünya onların etrafında dönüyordu adeta. Ve boyun eğmeyen her ülke, her kesim tek kelimeyle düşmandı, teröristti. Dünyadan tecrit edilmeli, soyutlanmalı, yalnızlaştırılmalıydı. Silah, bomba, tank, top, füze… kadar etkili bir silahta tecritti. Ki bazen tecrit uygulamaktaki pervasızlıkları bu yüzdendir. Kendinden olmayan tüm güçlere karşı en masrafsız ve en etkili silah tecrittir emperyalistler ve işbirlikçileri için. Bunu da en acımasız şekilde uygulamaktadırlar.

15-) Tecrite karşı mücadele nasıl olmalıdır?
Tecrite karşı mücadele emperyalizm ve işbirlikçilerine kadar mücadeledir. Ve varlık yokluk sebebidir. Birlikte, topyekün bir mücadele ile püskürtülebilir bu saldırı…Sorunun en özlü cevabı 2000-2007 arasındaki Büyük Direniş ve 122 şehittir. Tüm cevaplar bunun içindedir.

(*) Bu yazı Yürüyüş dergisinden alınmıştır.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.