129 a/b… 129 MANTIĞI AVRUPA BİRLİĞİ’NDE…

BÖLÜM 3…

Alman Ceza Yasası’nın “Kamu üzenine Karşı Suçlar” başlıklı 7. ölümünde yer alan 129. madde, emperyalizmin “terör demagojisi” temelinde geliştirdiği saldırının ve devrim düşmanlığının en somut göstergelerinden biridir.

Sosyalist sistemin yıkılmasından sonra ekonomik, siyasi, askeri her alanda pervasızlaşan emperyalistler, yeni duruma uygun ekonomik, siyasi ve askeri hedefler belirlediler.

Avrupa emperyalizmi, dışta yağmayı ve talanı dizginsizce artırmayı hedeflerken, içte de yüzyılların mücadelesi sonucunda ve sosyalist ülkelerle rekabet gereği tanıdıkları ekonomik, demokratik hakları parça parça gasbetmeye başladılar.

Böyle bir durumda elbette baskı yasalarının da ağırlaştırılması şarttı.

Bu çerçevede, yeni “anti-terör yasalarıoluşturuldu, Yabancılar Yasaları yeniden düzenlendi. Alman Ceza Yasası’nın 129’ncu maddesinde yapılan düzenlemeler de bunun bir parçasıydı.

EMPERYALİZM, HAKLI MEŞRU DEMOKRATİK MÜCADELEYİ, “TERÖR” SAYIYOR!

Ekonomik-demokratik hak ve özgürlükler gaspedilirken bu uygulamalara karşı oluşacak tepkileri engelleyebilmek için anti-terör yasaları olmayan ülkelerde anti-terör yasalarının oluşturulması, Almanya’da ise mevcut 129’ncu maddenin yeni eklerle genişletilmesi gündeme getirilmiştir. Almanya’daki terör yasaları bütün AB ülkeleri için örnek oluşturmuştur. Ekonomik ve politik anlamda halkın haklarına saldırı demek olan “Ajanda

2010”da ifadesini bulan emperyalist saldırganlık, AB’nin yeni politikası olmuştur.

13 Haziran 2002’de Avrupa Konseyi tarafından Terörizmle Mücadele İçin AB Çerçeve Kararı çıkartılmıştır. Böylece ‘terörizm’ ve ‘terörist örgüt’ kavramları daha

da genişletilmiş, yeni ‘terörist suç’ tanımlaması yapılmıştır.

Terörizm, bilinçli olarak… bir veya birden fazla ülkenin kurumlarını veya toplumunu sindirmek ve ekonomik, politik veya sosyal yapısını ciddi şekilde değiştirmek veya yoketmek amaçlı işlenen bir suç olarak tanımlanmıştır ve bu tanıma her türlü mücadeleyi sokmak mümkündür.

Bu suçların işlenmeden tehdit’ oluşturması dahi, ceza kapsamına alınmıştır. Bu tanıma göre gösteriler, grevler, işgaller ve protesto eylemlerinin de “terör suçu” sayılmasının önü açılmıştır.

AB’NİN HALKLARA SAVAŞI

Bu çerçevede tüm AB ülkelerinde geçerli olacak Avrupa Tutuklama ve İade Emri kararı çıkartılmıştır. Bu yasa ile bir ülkenin, kendi vatandaşını bir başka AB üyesi ülkeye teslim etmesi öngörülmüştür. Tutuklanan kişi vatandaşı olduğu ülkenin kanunlarına göre değil, iade edileceği ülkenin kanunlarına göre yargılanacaktır.

Bugün AB üyesi ülkelerde farklı “anti-terör yasaları” uygulanmaktadır. AB içinde tek bir ‘terör’ tanımı da yoktur; ki bu da bilinçli bir politikadır ve her türlü keyfiliğin önünü açmaktadır. Örneğin Hollanda ceza yasalarında 129b türü bir madde yoktur. Bu durumda 129’a göre Almanya’nın suç saydığı eylemler, Hollanda yasalarında suç değildir.

Fakat “Avrupa Tutuklama Emri Kararı” uyarınca; Almanya’nın 129b’ye göre iadesini istediği bir kişiyi, Hollanda, Almanya’ya vermekle yükümlü hale getirilmiştir. Bütün bu düzenlemeler, 129’ncu maddedeki mantığı, “terörle savaş” adına tüm Avrupa’ya hakim kılmaktadır.

KARA LİSTELER

27 Aralık 2001’de Avrupa Konseyi’nde yeralan 15 ülkenin temsilcileri tarafından Ortak Dış ve Güvenlik Politikası (GASP) çerçevesinde bir “Terör Listesi” oluşturulması kararlaştırılmıştır. Avrupa emperyalizmi bu listelerle çeşitli örgütleri ‘etnik milliyetçi ve ayrılıı terör’, ‘sol kanat terör örgütleri’ gibi kategorilere ayırarak, bu örgütlerin Avrupa’nın ‘güvenliği’ açısından bir tehdit(!) oluşturdukları ididasıyla onlara karşı baskı ve yasaklamaları haklı ve mazur göstermeyi amaçlayan bir düzenleme yapmıştır.

Anti-terör yasaları, terör listelerinin oluşturulmasıyla yeni bir biçim almıştır. “Kara liste” ler emperyalizmin çıkarlarının gerekliliklerine göre sürekli yenilenerek, genişletilmiştir.

Kara listelerde Avrupa’da ve çeşitli ülkelerde mücadele yürüten ve kendi ülkelerinin yanısıra Avrupa’da da örgütlü olan, ilerici, demokrat, yurtsever onlarca örgüte yer verilmiştir. Kendi ülkelerinde yasadışı olmayan örgütler dahi bu listeye alınmış ve alalade bir “suç örgütü”, bir “çete” gibi ele alınmaya çalışılmıştır.

DÜŞÜNCE, İFADE VE ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜKLERİ RAFTA!

Bu kararla, Avrupa’da temsilcilikleri bulunan örgütlere, örneğin bağış topladıklarında, sosyalist yayınları dağıttıklarında, kendi ülkelerindeki örgüte destek verdikleri gerekçesiyle dava açılabilmesi kolaylaştırılmıştır. Mesela, bu yasa uyarınca Almanya’da devrimci bir yayın organının satışı ‘örgüt üyeliğine’ delil(!) olarak gösterilmiş, dergi satışından elde edilen paralarla ‘terör örgütünün finanse edildiği’ iddiasında bulunularak, dergi satışı yapan çok sayıda kişi gözaltına alınmış, bu kişiler hakkında soruşturma açılmış, para cezaları verilmiş ve dergilere el konulmuştur.

AB ve özel olarak da Almanya, bu anti-terör yasaları ve terör listeleriyle düşünce ve ifade özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü ortadan kaldırmışlardır. Bu noktada öyle bir hukuksuzluk hakimdir ki,

“Terör listeleri”ne konularak suçlanan, faaliyetleri yasaklanan örgütlerin itiraz ve savunma hakları ellerinden alınmış, peşin peşin suçlu ilan edilmişlerdir.

129’UN AĞIRLAŞTIRILMASI !

129. maddenin ağırlaştırılması, emperyalizmin dünya çapında pervasızlaşan saldırganlık politikalarının doğrudan bir sonucudur. “Anti-terör yasaları” , emperyalist tekellerin ihtiyaçları ve çıkarlarına uygun olarak yeniden düzenlenmiş ve genişletilmiştir.

Bu konuda başı çeken Amerikan emperyalizminin ilk yaptığı düzenlemelerden biri “Vatanseverlik Yası adını taşıyordu. Amerika, bu yasayla, kendisine “dünyanın herhangi bir yerindeki bir devlete, bir örgüte veya bir kişiye karşı savaş açma, askeri müdahalede bulunma, işgal ve ilhak etme, tutuklama, katletme” hakkını tanıyordu.

11 Eylül’le birlikte ABD geliştirdiği ‘terörle mücadele’ politikasını tüm dünyaya ihraç etmiştir. Avrupalı emperyalistler de bu politikayı kabul edip, kendi hukuk sistemlerinde buna uygun düzenlemelere gitmişlerdir.

11 Eylül, tüm emperyalist ülkeler tarafından içe yönelik baskı yasalarını ve dışa yönelik işgalleri, ambargoları meşrulaştırmak için bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. Alman emperyalizmi de Amerika’yı izleyerek Vatanseverlik Yasası’nın bir benzerini 129. maddeye ekleyerek, “terörizmle mücadele” adına, dünyanın çeşitli ülkelerinde halkların ulusal sosyal kurtuluş mücadelelerini yürüten örgütlere karşı yaptırımlar uygulama imkanı elde etmiştir.

Bu yeni yasal düzenlemenin Almanya’daki adı “129b” maddesi olmuştur.

129’uncu madde, yeni ekleriyle, emperyalist ülkelerin demokratik mücadeleyi terör demagojileri ile bastırmasının ifadesidir. Bu düzenlemelerle ayrımcılık “yasalara” giriyor, yabancı düşmanlığı resmileşiyor, yabancıların tutuklanmasının ve sınırdışı edilmesinin önü açılmış oldu.

AMAÇ HALKLARI SİNDİRMEKTİR!

Buraya kadar anlatılanlardan açıkça görüldüğü gibi, Alman Ceza Yasası’nın 129, 129a ve 129b maddeleri, sola ve sistemi eleştiren herkese karşı kullanılan yasalardır.

1990’lı yıllarda Almanya genelinde 1362 kişi hakkında 129a maddesinden soruşturma açılmış, sadece 38 kişi bu maddeden yargılanmıştır. 2005-2010 arasında ise 129 maddelerine dayanılarak 431 soruşturma açılmıştır, Bunların 428’i ilerici, anti-emperyalist, anti-faşist ve devrimcilere karşı açılmıştır.

129’un amacı, baskı, terör, gözdağıdır. Başka bir şey değil.

129a maddesi devlete kişi veya kurumları denetlemek, telefon dinlemek, internet trafiğini izlemek, takip etmek, ev ve kurum baskını gibi imkanlar sağlamaktadır. Polis bu yasalar sayesinde Almanya’daki bütün yabancı ve muhalif kesimlere karşı her türlü keyfiliği uygulayabilmektedir.

Tekrar edersek; amaç; sindirmek, gözdağı vermek, ‘terör’ zanlısı olarak ilan ettikleri kişileri ve örgütleri halktan tecrit etmek, yabancıysa sınırdışı etmek ve aranan kişileri kendi ülkesine iade etmektir.

Sadece “suç” işlemiş olanların değil, aynı zamanda suç işeyebilecek potansiyelde (!) olanların da denetim altına alınıp, etkisizleştirilmesi hedeflenmiştir.

129’a göre, polisin ve gizli servisin iddiaları, mahkemeler tarafından delil olarak kabul edilmektedir. 129’a yapılan bu ekler, Almanya’nın polis devleti niteliğini daha da pekiştirmiştir.

Emperyalist sistem genelde ‘anti-terör’ yasalarıyla, özelde de 129. maddedeki gibi değişikliklerle, sistemin işleyişini ve “istikrarını” tehlikeye atabilecek bütün direnişleri ezmeyi hedeflemektedir. Düzenlemeyle, demokratik mücadele, “terörist faaliyet” olarak gösterilmektedir.

129b maddesiyle de Almanya dışındaki ilerici, ulusal ve devrimci örgütlerde hedef haline getirilerek, uluslararası düzeyde her türlü sınıfsal, sosyal, ulusal mücadeleler ‘terör’ olarak görülerek, bastırılmak istenmektedir.

Devrimcilere, Halk Cephelilere karşı yıllardır 129. maddenin kullanılmasının nedeni; devrimcilerin devrim ve sosyalizmdeki kararlılığıdır. Bu kararlılık, Avrupalı ilericiler, devrimciler için ‘kötü örnek’tir. İşte bu yüzden de bu örneği, tecrit etmek, giderek de yok etmek istiyorlar.

129, HERKESİN SORUNUDUR!

129 yasaları, emperyalist ülkelerde yaşayan yerli, yabancı herkesin sorunudur:

Avrupa emperyalistleri, anti-demokratik uygulamalar konusunda Amerikan gericiliğiyle ve Türkiye faşist rejimiyle yarış halindedir. Fakat Almanya’nın ikiyüz yıllık ‘antiterör yasası’, son ikiyüz yıldır sınıflar mücadelesini nasıl engelleyemediyse; bundan sonra da bu amacına ulaşamayacaktır.

129 Yasaları, tüm sola, ilerici, demokratik, sosyalist güçlere saldırıdır. Tüm emekçilere ve halka saldırıdır. Bütün sol güçler, bütün ilerici, sosyalist, demokrat güçler, BU

YASAYA karşı mücadeleyi, kendi sorunu olarak görmelidir.

Sorun sadece basit bir dayanışma göstermek değildir. Dayanışma, bu yasanın kendisine, mantığına karşı çıkmaktır.

Bütün terör yasalarının ve hapishanelerde uygulanan tecritin tek nedeni, halkların ulusal ve sınıfsal mücadelelerinin ve devrimcilerin tasfiye ve imhasıdır. Bunu engellemek hak ve özgürlüklere sahip çıkarak, güçlü bir demokrasi mücadelesi vermekten geçmektedir. Demokrasi mücadelesinin tek dayanağı mücadelenin haklılığı ve meşruluğudur.

129’uncu madde bütün göçmenleri hedeflemektedir, bu yasalara karşı birlikte mücadele edilerek karşı çıkılabilir. Emperyalizm 200 yıldır sınıf kiniyle emekçilere, devrimcilere saldırmaktadır. Emperyalizmin sınıf kininin karşısına konulacak olan, proletaryanın sınıf kini, militan mücadelesi ve ezilen halkların dayanışmasıdır.

129’a karşı halkların gücü budur.

Sosyal ağlarda paylaşın