Yüksel Direnişçileri Ailesi’nden Almanya’da Bir Aileye Mektup:“Türkiye’den giden, ekmeğini orada kazanan dostlara, ailelere, çocuklara, gençlere çok selamlarımızı gönderiyoruz.”

Yüksel direnişçileri, ülkemiz tarihinin, dünya emekçilerinin en uzun süreli direnişlerinden birini yarattılar. Ve hala sürdürüyorlar.

İktidar, direnişi bitirmek için komplolar kurdu. Yılmadılar susmadılar.

Tüm Yüksel direnişçilerini tutuklayarak direnişi bitirmeyi hedefledi. Hepsi tutuklandı, fakat direniş bitmedi.

Susmadılar, yılmadılar, sinmediler…

Yüksel’den dünya halklarına yaydıkları ışığı, şimdi kapatıldıkları hücrelerden de yaymaya devam ediyorlar.

Aşağıda Yüksel ve Düzce direnişçileri Nazan Bozkurt, Alev Şahin ve Acun Karadağ’ın Almanya’dan bir aileye yazdığı mektuptan bölümler aktarıyoruz.    

Nazan Bozkurt’tan:

“Birgün… halkın tekmesini yiyecekler”

25.10.2020

Merhaba abla…. Merhaba Rüzgar Ailesi.

Ben iyiyim, ya sizler nasılsınız? Ablacığım mektubunu alınca çok sevindim ve zannettim ki Beyza’ya yazdığım mektup ulaşmış… Beyza’ya tam da gözaltına alınmadan bir gün önce 12 Ağustos’ta bir mektup yazdım, kitapları ve kendi fotoğraflarından oluşan bir kolaj göndermiştim (iadeli taahhütlü). … Bu kez el emeği ile yaptığım bilekliği gönderiyorum kuzuma. Başlangıçtaki acemilikten kaynaklı “B” harfi biraz aşağıya gömülür gibi oldu. Sonra toparladım. Umarım beğenir. ilk boncuklu yazılı bilekliğimdir. … Ben özgür tutsaklığa alışmaya devam ediyorum.

Arkadaşların çok selamları var (Nurhan, Dursun, Selda, Mesude abla). Avukat Ayşegül de şu an bu

hapishanede, ancak henüz karantinadan çıkamadı. Bu hafta içinde kovid tesbiti yapılıp getirirler diye düşünüyoruz.

“Hangi saçma gerekçeyle esir tutuluyorsunuz anlamıyoruz” demişsiniz ya…

Bir tane gerekçe söyleyeyim; Arif Sağ Musa Eroğlu kasetleri! Evden delil diye bunları da aldılar. Mustafa’dan bahsetmek mesela suçmuş! Dediğin gibi gerekçe saçma ve inanması zor ancak tutukluluğumuz gerçek maalesef. Ve dediğin gibi Anadolu halkını küçümseyip böbürlenmekten yapıyorlar birçok şeyi. Birgün… halkın tekmesini yiyecekler bak gör.

Yazında bir problem yok, gayet güzel.

Esas benim yazım bir tuhaf abla; gözlüğümü ne vermiyorlar ki daha iyi görüp yazayım. Yönetmeliğe göre tutukluların hükümlülerin gözlükleri pandemi sebebiyle artık verilmeyecekmiş. Bir muayene olmak gerekiyormuş, onun için de tekrar karantinaya girmek gerekecek.

Ablacığım mektubu bitiriyorum… o güzel ailene, tüm canlara çok çok selam…

Nazan Bozkurt’tan:

Cihan güzeli Beyza. Hani çiçeğini dikip suladığın çok sevdiğin Helin ablan var ya, bu çiçeği çok severmiş ve çok emek verirmiş. Helin ablan adına bu çiçeği kabul et olur mu. Onun elleri değmiştir, onun gözleri değmiştir bu çiçeğe.

Diğerlerine Mustafa ve İbrahim çiçeklerine de iyi bakıyorsundur eminim.

Uzun zaman önce bana yazdığın mektuba cevap yazmıştım ama sanırım sana ulaşmadı, olsun buradan mektuplaşırız. Okuma yazma öğrenmeden mektuplaşan bir küçük hanımefendi olarak tarihe geçeceksin zaten.

Boncuk gözlerinden öpüyorum. Kendine ve güzel ailene iyi bak. Hepinizi çok seviyorum. Umarım bilekliği beğenirsin hayatımda ilk kez yaptım…

Görüşürüz. Nazan teyzen.

Alev Şahin’den:

“biz bu karanlık yolun sonunda doğacak güneşi görüyoruz”

Merhaba Gülten, O sevgi dolu satırların ve coşku dolu selamların koğuşumuza ne de iyi geldi. Bir çiçek ve bir şiir ile teşekkür edelim istedik. Mektubun daha önce ulaştı, ancak dostlarımızdan gelen ve bizi umutla sarıp sarmalayan o kadar çok mektup alıyoruz ki geliş sırasına göre yanıt veriyoruz, sana da ancak cevap yazabildik.

Tutuklanma sebebimizi sen çok güzel anlatmışsın. Doğru söze ne denir.

Ben de buralardan bahsedeyim. Sincan’ın ardından Kayseri’ye getirildik. Bize Sincan Kadın Kapalıya sevk edileceğimiz yalanı ile başlayıp tekli ring işkencesi altında, elleri kelepçeli, havasız dar bir teneke kutu içerisinde buraya getirilmemizle devam eden bir zulme maruz bırakıldık.

18 gün süren karantina ardından da yaklaşık bir aydır koğuştayız.

Elif ve Rukiye isimli iki genç üniversite öğrencisi ile birlikte kalıyoruz. Günlerimiz okuyarak yazarak üreterek akıp gidiyor, spor da yapıyoruz. Elbette dışarısı kadar hareket etme imkanımız olmadığı için sporu önemsiyoruz sağlığımız için. Haftada iki gün de TRT’de iyi film varsa izliyoruz, çok iyi olmasalar da fena değil bazıları. Yani koğuşta televizyon da var. Gazete okumak, köşe yazılarını takip etmek de iyi geliyor. Hiç şarkı-türkü şiir olmadan olur mu? Olmuyor elbette.
Şiir okuyoruz Nazım’dan, Hasan Hüseyin’den ve havalandırmada spor yaparken marşlar söylüyoruz. “Hayat denilen kavgaya girdik” diye başlıyor, biz bu karanlık yolun sonunda doğacak güneşi görüyoruz diye devam ediyoruz.

Sevgili Gülten, benden sonra Acun öğretmenim de yazacak sana, ona da yer bırakayım istiyorum. Şimdilik vedalaşıyorum seninle, yine yeniden mektuplarda buluşmak üzere sana ve tüm dostlara, Almanya’ya sevgilerimizle. Alev

Acun Karadağ’dan:

“Ya işimizi geri verecekler, ya da karşımızda yok olup gidecekler.”

Sevgili Gülten, ta Almanyalardan Anadolu’nun ücra bir ilçesinin 4 duvarının arasına bir kuş kanadı gibi gelen mektubun ne güzel! Selamın, kucaklaman, sözlerin ne güzel! Sen, siz, direnişi doğru gören gözleriniz ne güzel. Ve ezilmeyi reddeden Dünya hakları ile birlikte biz ne güzeliz!

Susanlar, sinenler, güç karşısında bir köşeye çekilenler ne zavallı!..

Para ve zenginlik için haklara zulmedenlerse ne çirkin, ne kötü, ne ahlaksız.

Evet söylediğin gibi, susmadığımız, elimizden çalınan ekmeğimizin peşine düştüğümüz için, dünyanın en haklı talebini seslendirdiğimiz için, işimizi geri istediğimiz için bir kumpasla, türlü türlü atraksiyonlarla tutuklamak zorunda kaldılar. Susacak mıyız? Tabii ki hayır!

Ya işimizi geri verecekler, adil olacaklar ya da karşımızda yok olup gidecekler. Başka çareleri yok. Sevgili Gülten, Alev de anlatmıştır… Biz bu iktidarın son çare olarak bizi tutuklayacağını biliyorduk. İşimizi geri vermeleri, çok büyük bir haksızlık yaptıklarının itirafı, büyük bir geri adım olacağı için ve direnerek kazanılabileceğimizin örneği olacağı için son raddeye kadar inat edeceklerdir. Bu nedenle son olarak tutuklama kozunu kullanacaklardır. Bunu biliyoruz.

Ancak bu baskılar onlara büyük bir direniş olarak geri dönecektir.

Bu nedenle tutsaklığımıza çok şaşırmadık. Hapishane bir son değil ve onların işkence aracı olmasına izin vermiyoruz. Okuyoruz yazıyoruz. Elif Rukiye ve Alev ile birlikte günlerimizi dolu dolu geçiriyoruz.

Biz bilinçli insanlarız; zora teslim olmaz, her pisliği temizler, yaşadığımız yeri güzelleştiririz. Yani buralar da bir direniş alanı ve bu direnişi de biz kazanacağız.

Sen de iyisin umarım. Almanya’da Türkiye’den giden, ekmeğini orada kazanan dostlara, ailelere, çocuklara, gençlere çok selamlarımızı gönderiyoruz. Bizi bilen soran merak eden herkesi sevgiyle kucaklıyoruz… Bizlere destek veren, alkışlayan ellerinizi öpüyoruz.

Biz de sizi seviyoruz.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.