UZUN DİRENİŞLER ÜLKESİ TÜRKİYE 13. BÖLÜM TÜRKAN ALBAYRAK: “Direnmemenin zorluğu direnmekten fazla”

Türkan Albayrak, 2010 yılında PAŞABAHÇE Devlet Hastanesinde çalışırken sendikalı olduğu için işten atılan işten atıldı. Direnişe geçti. Saldırıya uğradı, yerlerde sürüklendi, gözaltına alındı.
116 gün sonra zafer onun oldu. “Tek başına” işçi direnişlerinin ilklerinden biriydi onun direnişi.
Aylar süren direnişinin sonunda kazandı. İşine geri döndü. Yıllarca çalıştı yine. Ve sonra gün geldi bir kez daha işten atıldı.
15 Ağustos 2018’de Sarıyer İlçe Sağlık Müdürlüğü’ndeki işinden güvenlik ve arşiv soruşturması gerekçesi gösterilerek işten atılınca “ne yapalım kader” demedi. “İyi, ben de gider başka işi bulurum deyip” o işten atılmayı sineye çekmedi.
İlkinde yaptığını yaptı yine. Direnişe geçti.


3 Eylül 2018’den itibaren Sarıyer Kaymakamlığı önünde direnişe başladı. Şu anda direnişi 1 yılını geride bıraktı..
Direnişler neden bu kadar uzun sürüyor diye, uzun direnişlerin zorlukları neler diye, ona da sorduk. Cevapları aşağıda:

GHA: Ülkemizde direnişler neden uzun sürüyor?
Türkan ALBAYRAK: Faşizmle yönetilen bir ülkede elbette ki direnişler uzun olacaktır. Savaş sebebi çok büyük. Almak istedikleri işimiz ekmeğimiz onurumuz; bunun için bütün silahlarını kullanıyorlar… yalan, işbirlikçilik, işkence, gözaltı, tutuklama. Halkla bağımızı koparmaya, sesimizi kesmeye, tecrit etmeye çalışıyorlar. Haksız olduklarını kaybedeceklerini biliyorlar. Bu kinle saldırıp emperyalist efendilerinin emirlerini yerine getiriyorlar. Sendikaları, odaları şu ya da bu şekilde teslim almışlar, halkın önüne barikat yapmışlar. Sol basın görmüyor, duymuyor. Birkaç haklı kişi her şeye rağmen direniyor, halkın önüne örülen bu barikatı yıkmaya, halka ulaşmaya çalışıyor. Bu elbette ki sabır ve bedel gerektiriyor.
Direnişler yalnız iş ekmek mücadelesi değil, bu esas olarak adalet mücadelesi.

Faşizm her yere saldırıyor. İnsanların işsizlikten kendini yaktığı, her gün bir işçinin iş cinayetinde katledildiği, çocuklarımıza güvendiğimiz okullarda tecavüz edildiği, gençlerimize peynir ekmek gibi uyuşturucu satıldığı bir ülkede direniyoruz. İşçi sendikalarının direnen işçiyi satıp umutsuzluk yaydığı bir ülkede direniyoruz. Halkın türkülerini yapan sanatçıların, adalet isteyen Avukatların hapsedildiği bir ülkede direniyoruz. Kendi yaptıkları yasalara uymayan yargıç ve savcıların olduğu bir ülkede direniyoruz. Kısacası faşizme karşı direniyoruz. Zor, uzun… bütün bu süre
boyunca yeniden, yeniden öğreniyoruz koşullara teslim olmamayı; halka güvenmeyi…


GHA: Sizce uzun direnişlerin zorlukları neler?
Türkan ALBAYRAK: Bütün direnişler zorludur. Faşizme karşı adalet mücadelesi veriyorsun; umutsuzluğa kapıldığın bir anda, biri sana selam verir, “abla sen kaymakamlığın yanında direnen abla mısın?” der bütün işkence acıların geçer. Biri çiçekle gelip 200. gününü kutlar, dünyalar senin olur.
Direniş alanına heyecanla, korkuyla yürürken bir işçi “Dikkat et abla seni polisler bekliyor!” der bütün korkun dağılır. Bir gece gözaltında tutarlar, doğru yolda olduğunu anlarsın.

Eşin kanser hastası… hastahaneler mezbaha gibi, “iyi ki direniyorum” dersin. Polis otosunda, gözaltında, mahkemede yaşadıkların, sana sunulanı, layık görüneni daha çok hissetmeni sağlar; “iyi ki direniyorum” dersin. Sabah uyanınca insan olmanın onuruyla kalkarsın, görevini az buçuk yerine getiren insan onuruyla… Bu nedenle bu konuda son olarak şunu eklemek isterim; inanın direnmemenin zorlukları, direnmekten daha fazladır.


Not; Dünkü Alev Şahin röportajının sonuna şöyle yazmıştık;
YARIN: Uzun Direnişler Ülkesi Türkiye Yazı Dizisinin Son Bölümü…
Kazanmanın Tek Yolu: Uzun Da Olsa… Direnmek!
Türkan AlbayrakIn röportajının elimize yeni ulaşması nedeniyle bu bölümü yarına bırakarak bugün Albayrak’ın röportajını yayınladık.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.