“Sence De Yok Mu Unuttuğun Bir Şeyler?”

Yaklaşık 2 ay önce Şakran Kadın hapishanesinden tecritin yarattığı ağır koşullardan dolayı kanser hastalığına yakalanan ve bundan dolayı zorunlu tahliye olan devrimci tutsak Umut Şener’in kaleme aldığı yazıyı yayınlıyoruz:


Bu perişan halime sebeptir
Senin unutmuşluğunu affetmeyeceğim…’
Gülten Akın

Bugün ölüm orucunun 120. gününde olan Didem’in 17 yıllık arkadaşı, Özgür’ün aynı komplo dosyasında birlikte yargılandığı dava ortağıyım… Onların açlığıyla beraber, senin unuttuklarından canı yananım…

Sence de yok mu unuttuğun bir şeyler?

Hatırlatayım da bil o zaman neyi affetmedi içim…

Didem’in okul arkadaşısın, belki de Özgür’ün mahalle arkadaşı…

Özgür, işkencede öldürülen Engin için adliye önlerinde ‘adalet’ derken televizyonda görendin belki ‘o çocuğu’…

Didem’i kapını çalıp dergiyi uzatan umutlu gözleriyle görensin belki… Belki Yüksel Caddesinde ölüm orucundaki direnişçileri gür sesiyle anlatırken duyansın…

Bir yerlerde duyup, ‘kimmiş bunlar?’ diye bakınca gördün Didem’in, Özgür’ün çocuk denecek yaştan bu yana vatanım bağımsız olsun, halklarımız özgür yaşasın diye mücadele eden devrimciler olduğunu… Belki azılı teröristler olduklarına kanaat getirdin okuduklarından…

Özgür’ün savunma yapabilmek için mahkeme salonunda Av. Ömer Kavilli ve dosya arkadaşlarıyla birlikte jandarmaya nasıl dövdürüldüğünü duydun… Belki orada öldüresiye dayak yiyenlerden biriydin, belki de attıran yada vuran…

Belki Grup Yorum’la, HHB avukatlarıyla beraber duydun adlarını da ‘yine mi ölüm orucu?’ dedin…

Buralardan, bizlerden, aramızdan birisin işte sen de, söyleyeceğim hiçbir şeyin dışında değilsin.

Öğün atlamaya dayanamıyorsun, açlığın koynunda yüzlerce günü geride bırakanlar varken, unuttun!

Hepimizin hasretini çektiği adalet uğruna canını veren, yaşadığı haksızlıkları sineye çekmeyen Helin’i, Mustafa’yı, İbrahim’i unuttun!

Yüzündeki kırışıkları gördün de aynaya düşman kesildin yaşlılık alametlerini sana gösterdi diye. Didem’in sesini duyurmak için, ilaçlarını kesip açlık grevi yapan annesi 69, babası 76 yaşında; unuttun!

Verdiğin onca söz vardı. Kimi çocukluk hayaliydi, kimi ilk gençliğinin ateşi, kimi ‘bu saldırı hepimizedir’ derken ağzından çıkanlar… Tecrite karşı kazanılan hakların takipçisi olma sözü verendin belki, belki de daha dün İbrahim’e ‘taleplerin talebimizdir’ diyendin; unuttun!

Azıcık bir yerlerin ağrıdı biraz havalardan, biraz kendine çok kıymetli olmaktan, Özgür’ün babası evladının canını kurtarmaya çalışırken, kanserle boğuşuyor bir yandan da; unuttun!

‘Ölürüm sana, kurban olurum’ diyendin Didem’e, Özgür’e bir vakit… Şimdi elinden ne geliyorsa onu yapma vakti; azıyla bile onları yaşatabileceğini unuttun!

Düşmanıma değil, onları ölüm orucu yapmaya mecbur edenlere değil, sana söylüyorum. Onlar, ‘ölürse ölsün’ dedi zaten çoktan anaların yüzüne, olanca kinlerini kusarak… Benim sözüm sana, direnişçilerin ki de öyle çünkü. Senden istiyorum bir şeyler yapmanı…

Yok mu yapacağın, yoksa çok mu?

Adaletsizlik bu topraklarda yaşayan insandan ağaca hepimizi bunca vurmuşken tıpkı senin gibi adalet isteyen, isteğini canıyla savunan Didem’i Özgür’ü hatırlamak, hatırlatmak çok mu zor?

Değil biliyorum. Değil; ama unuttun!

Benden hatırlatması… Hatırlamadığın ‘insanlık’ olmasın. İnsanlığın affetmediklerinden olmayasın…

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.