Küba’daki olaylardan ABD emperyalizmi sorumludur

Ali Arayıcı*

Bugün, Küba’da ABD emperyalizminin desteği ve kışkırtmasıyla ortaya çıkan olaylar, yeni olaylar değildir. Bu ve benzer olaylar, -ABD’nin karşı devrimcileri ve rejim karşıtı güçleri destekleyerek Küba sosyalist sistemini yıkmak çabası; 1960’lı yıllardan beridir sürmektedir. Üstelik, Küba halkı, sadece 60 yıldır ABD’nin uyguladığı, ekonomik ambargo ve tümden abluka politikasıyla sınırlı kalmadı. Son yıllarda, dünyada yaşanan küresel ekonomik krizden ve Covid-19 salgınından da büyük ölçüde etkilendi.

Küba’da yaşamın her alanında, ekonomik ambargo ve ablukanın izi ve etkileri görülüyor. Halk, çok zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Kentsel ve kırsal yerleşimlerde işsizlik, yoksulluk ve gıda kıtlığı sorunları vardır. Küba’da yiyecek-içecek, giyecek, ulaşım, iletişim, elektrik teknik araç-gereç ve güncel yaşamda gereksinim duyulan tüm yaşam malzemelerine sınırlı erişim ve yokluğu göz önüne alındığında, gerçekten insanca yaşamak çok zordur.

RAUL CASTRO’NUN ‘AÇILIM’ POLİTİKASI

Devrim lideri Fidel Castro’nun, 2016’da yaşamını yitirmesiyle birlikte, yerine geçen kardeşi Raul Castro; yeniden yapılanma ve ekonomik “açılım” politikası çerçevesinde, siyasi ve ekonomik alanlarda bazı önemli reformlar yaptı. Ekonomik alanda, Çin ve Vietnam’da uygulanan ekonomik “modeli” örnek aldı. Özel girişimciliği teşvik eden, yabancı sermayenin ülkeye gelmesine izin veren; sosyalist/kapitalist karışımı, bir ekonomik “model”i benimseyerek onayladı.

Ekonomik alanda yapılan bu reformların yanında, siyasi alanlarda da büyük değişiklikler yapıldı. Bunlardan biri ve en önemlisi, Temmuz 2018’de, “Komünist Bir Toplum İnşa Hedefi”; parlamento tarafından kabul edilen, yeni Anayasa’dan çıkarıldı. “Komünizm” yerine, “Sosyalizm” hedefi koyan, Devlet Başkanı’nın yetkilerini sınırlayan, 224 Madde’den oluşan Küba’nın yeni Anayasa’sı; Halk Meclisi Milletvekilleri tarafından oy birliğiyle kabul edildi.

Yeni Anayasa’yla birlikte, Küba Yönetimi, Çin ve Vietnam tipi; bir siyasi rejimi ve ekonomik “modeli” benimsemiş oldu. Bu “modeli” savunanların başında gelen, Cumhurbaşkanı ve KKP 1. Sekreteri Miguel Diaz-Canel, oylamadan hemen sonra yaptığı açıklamada; “Anayasa Reformu’nun Küba’nın birliğine ve devrime güç katacağını” ileri sürdü. Sosyalist Devrim’den beridir yürürlükte olan Anayasa ise, ilk kez 1976’da hazırlanmıştı.

İŞSİZLİK, YOKSULLUK VE YOKLUK

Bugün, Küba’da ister kentsel olsun, isterse kırsal kesimde olsun; ekonomik açıdan halkın, çok zor koşullarda yaşadığı ve ayakta kalmaya çalıştığı bir gerçektir. Asgari ücretin 16 dolar olduğu Küba’da, yaşam çekilemeyecek bir boyuttadır. Çalışan kesimin, alım gücünün düşük olduğundan dolayı, piyasada bulsalar bile pahalı olduğu için; gereksinim duydukları yaşam malzemelerini satın alma olanaklarından yoksundur.

Ülkede yapılan ekonomik reformlar işsizlik, eşitsizlik, yokluk, yoksulluk ve fuhuş gibi birçok sorunları beraberinde getirdi. Küba’da resmi verilere göre, yaklaşık 500 bin işsiz ve 2 binin üzerinde konutsuz insan vardır. Son yıllarda, işsizlik, yokluk ve yoksulluk had safhaya yükseldi.

Yabancı sermayenin yanında, özel sektörün de aktif olarak devreye girmesi sonucunda; bu durum çalışanlar arasında ücret eşitsizliğini, işsizliği ve yoksulluğu daha da arttırdı. Özel sektörde çalışanların, devlet sektöründe çalışanlara göre daha fazla ücret alması; çalışanlar arasında ücret eşitsizliğini, bazı sürtüşmeleri ve gerilimleri beraberinde getirdi. Bu durum, sosyalist sistemin temel unsuru olan “eşit işe, eşit ücret” ilkesine de aykırıdır.

CHE VE FİDEL HALKIN KALBİNDE

Bugün, Küba’da ekonomik alanda, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü konusunda; bazı önemli sorunlar vardır. Halk, ABD’nin ekonomik ambargo ve ablukası, dünyadaki ekonomik krizi ve Covid-19 salgınının etkisiyle; ekonomik açıdan zor koşullarda yaşıyor. Bunlara rağmen, Küba halkının Sosyalist Devrim’e olan inançlarını hâlâ daha korudukları; devrim lideri Fidel Castro ve özellikle de gerilla komutanı Che Guevara’yı kalplerinde yaşattıkları söylenebilir.

Bu sevgiyi, gerek devlet kurumlarında, gerekse 7’den 70’e herkesin evinde Fidel Castro ve Che Guevara’nın; resimlerinin ve posterlerinin asılı olmasında bulmak olanaklıdır. Bu durum, başkent Havana’da ulusal kahraman Jose Marti’nin Anıt-Kabiri önündeki, Devrim Meydanı’nda yapılan; 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı töreninde, milyonlarca insanın hep birlikte “Yaşasın Fidel! Yaşasın Che Guevara! Yaşasın Küba Devrimi!” diye haykırışından da belli oluyor.

ULUSLARARASI DAYANIŞMA

Bağımsızlığına, özgürlüğüne ve onuruna düşkün olan Küba halkı; yine de Latin Amerika ülkeleri arasında, tek örneği olan devrimci toplumsal yapılarıyla büyük bir gurur duyuyor. Kübalı romancı Miguel Barnet, 1991’de yazdığı Rachel’in Şarkısı adlı romanının kahramanını şöyle anlatıyor: “Bu Ada özel bir yer. Burada en garip ve en trajik olaylar oldu. Ve her zaman böyle olacak. Dünya, insanlık gibi bir kadere sahiptir. Ve Küba’da gizemli bir kadere.”

Bugün, ABD’nin ekonomik abluka ve baskısı altında bulunan Küba yönetimi, emperyalist baskılara teslim olmaktansa; ekonomik zorlukları, açlığı ve yoksulluğu göz önüne alarak onuruyla özgürce yaşamak istiyor. Aralarında hep yardımlaşma, dayanışma ve işbirliği yaparak yaşamaya çalışan Küba halkının; kendi ayakları üzerinde durabilmesi için uluslararası yardımlaşmaya, dayanışmaya ve işbirliğine her zamankinden daha fazla gereksinmesi vardır.

*Prof. Dr. / Paris

Sosyal ağlarda paylaşın