Haftanın filmi – BİRİNCİ SINIF

Film Odası ve Okuma Odası köşelerimiz bir süredir güncellenemiyordu. Bunun için izleyecilerimizden özür diliyoruz.

Her cuma bir film, bir kitap önerisiyle, Okuma Odası’nı ve Film Odası’nı boş bırakmamaya çalışacağız.

Bu konuda izleyicilerimizin de önerilerini ve doğrudan tanıtımlar yazarak katkılarını bekliyoruz.      

Bu hafta “Film Odası”nda, okuma ve eğitim üzerine yapılmış güzel bir Kenya filmi var.

Filmin Adı: Birinci Sınıf (Orjinal adı: The First Grader)

Yılı: 2010

Yapım: İngiltere, ABD, Kenya

Süre: 103 Dakika

Yönetmen: Justin Chadwick

Oyuncular: Oliver Litondo, Emily Njoki, Hannah Wacera

Filmde, Kenya’da 84 yaşındaki bir eski bağımsızlık savaşçısının, bağımsızlıktan sonra, okumak için verdiği azimli mücadeleyi izliyoruz.

İhtiyar Kimani Maruge, çocukken ve gençken, işgal altınaki yoksul ülkesine okuma imkanı bulamamıştır.

Kendisinin de içinde yer aldığı bağımsızlık savaşının kazanılmasından sonra, 2002 yılında  ülkesinin herkese tanıdığı “eğitim hakkı”nı kullanarak ilkokula başlamayı kafasına koyar.

84 yaşındaki bir ihtiyarı ilk okula almak istemezler. Önüne bir çok engel çıkarırlar. 

Ancak yıllarca ülkesinin bağımsızlığı için savaşan Maruge, bu engellerle de savaşır.

*

Kitapları ve arkası silgili kalemi olmayanları okula almayacaklarını söylerler. Maruge bulur.

Okul üniformasıyla ayakkabısı olmayanı okula alamayacaklarını söylerler. O yaratıcılığıyla, emeğiyle yoksulluğun ortasında bunları adeta yaratır ve yine okulun kapısına dikilir.

Onu küçük görenlere, eğitim hakkı tanımak istemeyenlere, ülkenin nasıl bir işgal yaşadığını anlatır ve halkı aşağılayanlara biz bunun için mi savaştık sorusunu sorar.  

*

Film, gerçek bir yaşam öyküsünden filme aktarmıştır.

Filmde Maruge’nin bu savaşının yanısıra, eğitim üzierine çok çarpıcı bölümler yer almaktadır.

Örneğin Maruge’nin şu sözü çok güzeldir:

“Kulaklarım toprakla doluncaya kadar öğreneceğim.”

Öğrenmenin yaşı ve sonu yok. Bu söz bize bunu anlatıyor.

*

Maruge, inatçı bir savaştan sonra ilk okula başlama hakkını kazanmıştır.

Hayat tecrübesiyle okulda aynı zamanda öğretmenin de en büyük yardımcısı olur.

Yoksul Kenyalı çocuklara, rakamları, harfleri, en basit ve çarpıcı yolla anlatabilmenin yöntemlerini geliştirir. 

Filmde bir kez daha görürüz ki;

herkes öğrenebilir, herkes eğitilebilir.

*

Filmin tanıtımını Maruge’nin savaşı üzerine ek birkaç bilgiyle tamamlayalım: Kenya, 1888-1963 yılları arasında, İngilizlerin işgali altına kalan bir ülkedir.

İşgalci İngiliz emperyalizmi, bu işgal süreci boyunca, insanlık dışı ne varsa yapmıştır Kenya’da.

Maruge, bir bağımsızlık savaşçısı olarak işgalci İngilizler tarafından tutsak alındığında, karısını ve bebeğini gözlerinin önünde kafalarına kurşun sıkarak katlederler. Maruge’nin hemen tüm gençliği esir kamplarında işkence tezgâhlarında geçer. Filmde geriye dönüşlerle bunlar da hatırlatılmaktadır.  

O yüzden Maruge İngilizlere karşı çok öfkelidir. Onlar gibi davranmaya devam edenlere öfkelidir.

Sömürge yönetiminde eğitim sadece zenginler içindir. Bağımsızlık ve özgürlük savaşı aynı zamanda bunu değiştirmek içindir.

Maruge bağımsızlık kazanıldıktan sonra da işte bu nedenle savaşını sürdürür.       

*

MARUGE’NİN İKİ DERSİ:

BİR: BAĞIMSIZLIĞIN BEDELİ:

Maruge, kendisini okula almak isteyen öğretmenin görevden alınması üzerine, tek keçisini satıp, başkent Nairobi’ye gidip devlet başkanının huzuruna çıkar. Orada, devlet başkanı ve bakanlara hitaben şu konuşmayı yapar:

“Kurucularımızla birlikte hapishanedeydim. (Duvardaki fotoğraflara bakarak) Bu adamlar neslimiz için her şeylerini feda etti. Onlar olmadan burada olamazdınız. Önceden sadece Kraliçe’nin yüzü vardı. (ceketini ve gömleğini çıkararak işkence izlerini gösterir) Bunu bana İngilizler yaptı. Kafatasımı çatlattılar. Ayak parmaklarımı kestiler. Geçmişimizden ders almak zorundayız. Unutmamalıyız. Ama daha iyisi olmalıyız. İyi öğretmenlere ihtiyacımız var. Çocuklarımıza ne ekersek onu biçeriz.”

İKİ: SEÇİM ZORUNLUDUR

Maruge’nin filmdeki son dersi de şudur:

Bir konuşmada, Maruge, işgal dönemineki işbirlikçileri mahkum eder.

Öğretmeni Maruge’nin bu tavrını “katı” bulur ve şöyle der: 

“Benim ailem de İngiliz yanlısıydı. Hayatta kalmak isteyen herkes gibi. İngilizler insanlara hiç seçenek sunmadı. Ya onlarla ya da karşı oluyordun. Ve onlara karşı olursan öldürülüyordun.’’

Bu açıklamaya, yaşlı Maruge’nin cevabı çok öğretici ve çarpıcıdır:

“Çocuklarım vardı… İki çocuk… Bir ailem vardı. İngilizler onları öldürdü. Biz seçim yaptık. Kikuyular seçim yaptı ve bedelini ödedi. Biz bedel ödedik.”

Seçim zorunludur!

Sosyal ağlarda paylaşın