FAŞİZMİN KUŞATMASI ALTINDA RECEP HASAR FUTBOL TURNUVASI… 

Düzen futboluna karşı halkın futbolunun yaratılması için yapılan çalışmalardan biri de İstanbul Gazi Mahallesi’nde düzenlenen Recep Hasar Futbol Turnuvası oldu. „DÜZEN FUTBOLUNA KARŞI HALKIN FUTBOLU“ Yazı dizimizi bütünleyen bir yazı olarak bu turnuvayı da anlatmak istiyoruz. 

Düzene karşı halk için birşey yaptığınızda, her zaman olduğu gibi faşizm karşımıza çıkıyor. 

Recep Hasar turnuvasında da böyle oldu. 

Dün sayfalarımızda aktardığımız FC START; Bir Futbol Takımının Nazilere Karşı Direniş Hikayesi…“nde olduğu gibi, bu kez de faşizmin işgali altında bir futbol turnuvasının direniş hikayesini anlatacağız. 

Recep Hasar bir devrimciydi. 2016 yılının 14 Mayıs’ında İstanbul Gazi Mahallesi’nde çeteler tarafından vurularak katledildi. 

Gazi’nin gençleri için, uyuşturucuya, yozlaşmaya karşı mücadele edenlerden biriydi. 

Gazi’nin gençleri geçen yıl Eylül ayında bir futbol turnuvası düzenlemeye karar verdiler. Turnuvaya da Recep Hasar Futbol Turnuvası dediler. 150’ye yakın genç yer almak istedi turnuvada. 

Ama faşizmin KAYMAMAKLIĞI turnuvayı yasakladı.  

Sonra ne oldu, birlikte izleyelim:  

***

AKP’nin kaymakamlığı turnuvamızı yasaklıyor, polisi ise yasak kararını gerekçe göstererek turnuvamıza saldırıyor. Ekim ayı boyunca çıkarılan yasak kararının, Kasım ayına girdiğimizde
“Kasım ayı boyunca” şeklinde karşımıza çıkacağına şüphemiz yok. Turnuvaya katılan takımlardaki gençler aranmış, turnuvaya katılmaları durumunda haklarında işlem yapılacağı söylenerek tehdit
edilmiştir. 

Maçların yapılacağı spor kulübü aranarak, bizzat gidilerek tehdit edilmiştir. Kura çekimi yapılmış, fikstür hazır ama takımlar açısından düşmanın saldırısından kaynaklanan bir belirsizlik var. Bizim açımızdan ise belirsiz olan bir şey yok. Turnuvayı ya yapacağız ya yapacağız.

***

Düşmanın ilk saldırısı doğrudan sahaya ve gençlere yönelik olmuştu. Böylece “turnuvayı terör örgütü düzenliyor” diyerek terörize etmeyi, gençlerin turnuvadan çekilmesini, spor kulübünün
ise kapılarını kapatmasını sağlayarak bizi yalnızlaştırmayı hesaplıyorlardı. Hesapladıkları gibi olmayacaktı. Önce Gazi polisinin bizzat giderek tehdit ettiği spor kulübüne giderek neler söylendiğini, ne gerekçeyle bunun yapıldığını öğrendik.
“Turnuvayı burada yaptırırsanız gelir kapıda bekleriz, müdahale
ederiz, turnuvayı yaptırmayacağız”
 diyerek daha başlamadan turnuvayı bitirmek istediklerini gördük. Ayrıca kulüp yönetimini kayyum atamakla tehdit eden bir adımdı bu. Biz de ortada yasadışı olan hiçbir şeyin olmadığını, çeteleşmeye karşı turnuva düzenlemenin son derece meşru olduğunu, futbol oynamanın yasaklanamayacağını anlattık.
Daha sonra telefonla aranarak tehdit edilen gençlere ulaştık.

Bir kısmı aramalardan kaynaklı rahatsız olmuş, endişelenmişti.
Normal karşıladık bu durumu, nihayetinde çocukluğundan beri top oynayan bu gençler ilk defa bir futbol turnuvasının yasaklandığına tanık oluyorlardı. Biz bu gençlere ulaşarak turnuvamızın amacını, kaymakamlığın neden yasakladığını ve polisin neden saldırdığını anlattık. Turnuvamıza devam edecektik. Turnuvadaki takımların kimini yüzyüze görerek, kimiyle sosyal medya üzerinden 

konuşarak hangi takımların çekildiğini, hangi takımların oynamaya devam edeceğini netleştirdik. 

Turnuvaya belirlediğimiz gün başlanacaktı.

FAŞİZMİN KUŞATMASI ALTINDA RECEP HASAR FUTBOL TURNUVASI… 

Düzen futboluna karşı halkın futbolunun yaratılması için yapılan çalışmalardan biri de İstanbul Gazi Mahallesi’nde düzenlenen Recep Hasar Futbol Turnuvası oldu. „DÜZEN FUTBOLUNA KARŞI HALKIN FUTBOLU“ Yazı dizimizi bütünleyen bir yazı olarak bu turnuvayı da anlatmak istiyoruz. 

Düzene karşı halk için birşey yaptığınızda, her zaman olduğu gibi faşizm karşımıza çıkıyor. 

Recep Hasar turnuvasında da böyle oldu. 

Dün sayfalarımızda aktardığımız FC START; Bir Futbol Takımının Nazilere Karşı Direniş Hikayesi…“nde olduğu gibi, bu kez de faşizmin işgali altında bir futbol turnuvasının direniş hikayesini anlatacağız. 

Recep Hasar bir devrimciydi. 2016 yılının 14 Mayıs’ında İstanbul Gazi Mahallesi’nde çeteler tarafından vurularak katledildi. 

Gazi’nin gençleri için, uyuşturucuya, yozlaşmaya karşı mücadele edenlerden biriydi. 

Gazi’nin gençleri geçen yıl Eylül ayında bir futbol turnuvası düzenlemeye karar verdiler. Turnuvaya da Recep Hasar Futbol Turnuvası dediler. 150’ye yakın genç yer almak istedi turnuvada. 

Ama faşizmin KAYMAMAKLIĞI turnuvayı yasakladı.  

Sonra ne oldu, birlikte izleyelim:  

***

AKP’nin kaymakamlığı turnuvamızı yasaklıyor, polisi ise yasak kararını gerekçe göstererek turnuvamıza saldırıyor. Ekim ayı boyunca çıkarılan yasak kararının, Kasım ayına girdiğimizde
“Kasım ayı boyunca” şeklinde karşımıza çıkacağına şüphemiz yok. Turnuvaya katılan takımlardaki gençler aranmış, turnuvaya katılmaları durumunda haklarında işlem yapılacağı söylenerek tehdit
edilmiştir. 

Maçların yapılacağı spor kulübü aranarak, bizzat gidilerek tehdit edilmiştir. Kura çekimi yapılmış, fikstür hazır ama takımlar açısından düşmanın saldırısından kaynaklanan bir belirsizlik var. Bizim açımızdan ise belirsiz olan bir şey yok. Turnuvayı ya yapacağız ya yapacağız.

***

Düşmanın ilk saldırısı doğrudan sahaya ve gençlere yönelik olmuştu. Böylece “turnuvayı terör örgütü düzenliyor” diyerek terörize etmeyi, gençlerin turnuvadan çekilmesini, spor kulübünün
ise kapılarını kapatmasını sağlayarak bizi yalnızlaştırmayı hesaplıyorlardı. Hesapladıkları gibi olmayacaktı. Önce Gazi polisinin bizzat giderek tehdit ettiği spor kulübüne giderek neler söylendiğini, ne gerekçeyle bunun yapıldığını öğrendik.
“Turnuvayı burada yaptırırsanız gelir kapıda bekleriz, müdahale
ederiz, turnuvayı yaptırmayacağız”
 diyerek daha başlamadan turnuvayı bitirmek istediklerini gördük. Ayrıca kulüp yönetimini kayyum atamakla tehdit eden bir adımdı bu. Biz de ortada yasadışı olan hiçbir şeyin olmadığını, çeteleşmeye karşı turnuva düzenlemenin son derece meşru olduğunu, futbol oynamanın yasaklanamayacağını anlattık.
Daha sonra telefonla aranarak tehdit edilen gençlere ulaştık.

Bir kısmı aramalardan kaynaklı rahatsız olmuş, endişelenmişti.
Normal karşıladık bu durumu, nihayetinde çocukluğundan beri top oynayan bu gençler ilk defa bir futbol turnuvasının yasaklandığına tanık oluyorlardı. Biz bu gençlere ulaşarak turnuvamızın amacını, kaymakamlığın neden yasakladığını ve polisin neden saldırdığını anlattık. Turnuvamıza devam edecektik. Turnuvadaki takımların kimini yüzyüze görerek, kimiyle sosyal medya üzerinden 

konuşarak hangi takımların çekildiğini, hangi takımların oynamaya devam edeceğini netleştirdik. 

Turnuvaya belirlediğimiz gün başlanacaktı.

TURNUVA BAŞLIYOR   

Turnuva günü, daha sonra sahaya girememe ihtimaline karşı erkenden sahaya girdik. Burada son hazırlıklarımızı tamamlayarak bekleyecek, gençleri toparlayacaktık. Düşman, turnuvanın
başlamasına birkaç saat kala yanımıza gelerek bize turnuvanın yasaklandığını, oradan ayrılmamamız durumunda gözaltı yapacağını söyledi. 

Henüz sadece birkaç genç gelmişti.
Bir yandan olası bir fiziki saldırıda gençlerin nasıl bir tavır alacağını, ne tepki vereceğini düşünüyor, bir yandan da bunca emek verdiğimiz turnuvamızı programladığımız gibi gerçekleştirmek istiyorduk. Önce sahadan çıktık. Bizimle beraber polisler de oradan uzaklaştı. Daha
sonra sahaya yeniden gelerek toparlayabildiğimiz kadar genci toparladık. O gün maçı olmasına rağmen, kadrosu tam olmayan takımlardan 3 oyuncuyu hakem olarak belirledik ve turnuvanın ilk
günü maçları başlattık. Yaklaşık 20 dakika sonra polisler tekrar geldiklerinde üç sahada da top oynandığını gördü ve turnuvanın yasak kararına rağmen yapıldığını gördü.
Telaşla sahalara girerek, turnuvayla alakası olmayan,
İstanbul’un başka bir bölgesinden gelip maç yapan bir grup dahil
herkesi sahalardan çıkardı. Bunu yaparken de; “Gençler, top
oynayabilirsiniz. Top oynamakta sorun yok ama bu turnuva terör örgütünün.” 
diyerek futbol maçına saldırma aciziyetinin üzerini örtmeye çalışıyorlardı. 

Ne yaparlarsa yapsınlar acizlerdi.
Herkesi tehdit etmiş, kura çekimine saldırıp gözaltı yapmış, kulübü tehdit etmiş, gençleri tehdit etmiş, son gün arkadaşlarımızı tehdit etmişlerdi ama turnuva her şeye rağmen başlamıştı.
Mahallenin gençlerini korkutamamış, gençler çeteler tarafından katledilen Recep Hasar adıyla yapılan “yasaklı” bir turnuvaya katılmışlar, sahada top sürüyorlardı işte. 

Hazmedemedikleri buydu.
Sırf gençleri korkutmak, bizi de terörize etmek için o sırada spor kulübünde bulunan, üç gün önce kolunun kırılmasına sebep oldukları bir arkadaşımızı gözaltına aldılar, keyfi bir şekilde saatlerce tuttuktan sonra bıraktılar.

FAŞİZM KOŞULLARINDA „gizlilik“ içinde örgütlenen BİR FUTBOL TURNUVASI 
Faşizm bir futbol turnuvasından bile korkuyor. Öyle bir korku ki, ay boyunca turnuvayı yasaklıyor. Geriye tek yol kalmıştı: Turnuvayı yarı-legal bir biçimde örgütlenmek.
Bu koşullarda başlayan ve yarım kalan turnuva maçlarını
bundan sonra polis denetimi dışında örgütleyecektik.
Taciz aramalarından ve sahaların boşaltılmasından sonra geriye kalan takımlardaki kaptanları ve oyuncuları yüzyüze görmeye başladık. Yüzyüze görüşmeler ve randevulaşma bizim için günlük
yaşamın bir parçası haline gelse de gençler alışkın değildi.
İlk başlarda biraraya gelmek, görüşmek biraz zor oldu ancak alternatiflerimizi koyduk. Önce geriye kalan takımlar arası maçları yeniden düzenleyerek fikstürde değişiklikler yaptık. Maçlar bundan
sonra bu fikstüre göre oynanacaktı. Daha sonra takım kaptanları üzerinden takımlara uygun olan günleri belirleyerek maçları örgütlemeye başladık.

Polis Sahalarda Nöbet Tutuyor!

Turnuvanın başladığı ve saldırınımn olduğu ilk günden sonra, Gazi polisi mahallede futbol oynanabilecek sahalarda nöbet tutuyor ve “futbol oynama suçunu” engellemeye çalışıyordu!
Her yolu denediler ama biz son sözümüzü söylememiştik.
Turnuvaya devam edecek, turnuvamızı tüm saldırılara rağmen tamamlayacaktık. Bir yandan faşizmin turnuvamıza saldırılarını teşhir etmeye devam ettik. Kuşlamalar yaptık ve mahallenin farklı yerlerine afişler astık. 

Öte yandan turnuvamızı sürdürdük: Mahallede ve mahalle dışındaki yakın bölgelerde maç yapılabilecek sahaları belirledik. Sonra bu sahaları maç günleri tutmaya başladık.
Maçları belirli olmayan gün ve saatlerde farklı bölgelerdeki parklarda yapmaya başladık. Amacımız, polis denetiminin dışına çıkmaktı, başardık. 

Her maç için sahayı birkaç gün öncesinden tuttuk. Her maçtan önce o maç için hakem ayarladık. Yapılamayan maçların hafta içine alternatifini koyduk.
Turnuva maçları dışında, turnuvadan gençlerle dostluk maçları yapmaya başladık. Dostluk maçlarına arkadaşlarımızı çağırdık, mahalle gençleri arkadaşlarımızla tanıştı. Turnuvanın bitmesine iki hafta kala, kupa ve madalyaları çıkarmayı programımıza ekledik.
Kupa madalyaların nereden alındığını öğrendik. Buraya, mahallede sürdürdüğümüz çalışmaları örgütlediğimiz genç arkadaşımızla birlikte gittik. 

Kupa madalyalarının siparişini verdik. Birkaç gün içinde kupa madalyalar sahiplerine
ulaştırılmak üzere elimizdeydi. “Bu madalyaları vermek, turnuvamıza adını kanla yazan Recep Hasar’ın yakınlarına düşer” diye düşündük ve final maçını, sonrasındaki kapanış konuşmasını, kupa-madalya törenini… Her şeyi programladık.
Turnuvamızıeksiklerle beraber, saldırılar altında tamamlamanın coşkusunu yaşıyorduk. Turnuvanın bitmesine günler kala eve giderken keyfi bir şekilde bir kez daha gözaltına alınan arkadaşımızın
duyduğu, Gazi Karakolu’nda polisin elinde tuttuğu sarı karttaki maç
istatistiklerine bakarak; “Ben demedim mi size, bunlar kesin
turnuvaya devam ediyor”
 sözü, faşizmin eli kanlı katillerine dahi
kabul ettirdiğimiz irademizi gösteriyor.

TURNUVA BAŞLIYOR   

Turnuva günü, daha sonra sahaya girememe ihtimaline karşı erkenden sahaya girdik. Burada son hazırlıklarımızı tamamlayarak bekleyecek, gençleri toparlayacaktık. Düşman, turnuvanın
başlamasına birkaç saat kala yanımıza gelerek bize turnuvanın yasaklandığını, oradan ayrılmamamız durumunda gözaltı yapacağını söyledi. 

Henüz sadece birkaç genç gelmişti.
Bir yandan olası bir fiziki saldırıda gençlerin nasıl bir tavır alacağını, ne tepki vereceğini düşünüyor, bir yandan da bunca emek verdiğimiz turnuvamızı programladığımız gibi gerçekleştirmek istiyorduk. Önce sahadan çıktık. Bizimle beraber polisler de oradan uzaklaştı. Daha
sonra sahaya yeniden gelerek toparlayabildiğimiz kadar genci toparladık. O gün maçı olmasına rağmen, kadrosu tam olmayan takımlardan 3 oyuncuyu hakem olarak belirledik ve turnuvanın ilk
günü maçları başlattık. Yaklaşık 20 dakika sonra polisler tekrar geldiklerinde üç sahada da top oynandığını gördü ve turnuvanın yasak kararına rağmen yapıldığını gördü.
Telaşla sahalara girerek, turnuvayla alakası olmayan,
İstanbul’un başka bir bölgesinden gelip maç yapan bir grup dahil
herkesi sahalardan çıkardı. Bunu yaparken de; “Gençler, top
oynayabilirsiniz. Top oynamakta sorun yok ama bu turnuva terör örgütünün.” 
diyerek futbol maçına saldırma aciziyetinin üzerini örtmeye çalışıyorlardı. 

Ne yaparlarsa yapsınlar acizlerdi.
Herkesi tehdit etmiş, kura çekimine saldırıp gözaltı yapmış, kulübü tehdit etmiş, gençleri tehdit etmiş, son gün arkadaşlarımızı tehdit etmişlerdi ama turnuva her şeye rağmen başlamıştı.
Mahallenin gençlerini korkutamamış, gençler çeteler tarafından katledilen Recep Hasar adıyla yapılan “yasaklı” bir turnuvaya katılmışlar, sahada top sürüyorlardı işte. 

Hazmedemedikleri buydu.
Sırf gençleri korkutmak, bizi de terörize etmek için o sırada spor kulübünde bulunan, üç gün önce kolunun kırılmasına sebep oldukları bir arkadaşımızı gözaltına aldılar, keyfi bir şekilde saatlerce tuttuktan sonra bıraktılar.

FAŞİZM KOŞULLARINDA „gizlilik“ içinde örgütlenen BİR FUTBOL TURNUVASI 
Faşizm bir futbol turnuvasından bile korkuyor. Öyle bir korku ki, ay boyunca turnuvayı yasaklıyor. Geriye tek yol kalmıştı: Turnuvayı yarı-legal bir biçimde örgütlenmek.
Bu koşullarda başlayan ve yarım kalan turnuva maçlarını
bundan sonra polis denetimi dışında örgütleyecektik.
Taciz aramalarından ve sahaların boşaltılmasından sonra geriye kalan takımlardaki kaptanları ve oyuncuları yüzyüze görmeye başladık. Yüzyüze görüşmeler ve randevulaşma bizim için günlük
yaşamın bir parçası haline gelse de gençler alışkın değildi.
İlk başlarda biraraya gelmek, görüşmek biraz zor oldu ancak alternatiflerimizi koyduk. Önce geriye kalan takımlar arası maçları yeniden düzenleyerek fikstürde değişiklikler yaptık. Maçlar bundan
sonra bu fikstüre göre oynanacaktı. Daha sonra takım kaptanları üzerinden takımlara uygun olan günleri belirleyerek maçları örgütlemeye başladık.

Polis Sahalarda Nöbet Tutuyor!

Turnuvanın başladığı ve saldırınımn olduğu ilk günden sonra, Gazi polisi mahallede futbol oynanabilecek sahalarda nöbet tutuyor ve “futbol oynama suçunu” engellemeye çalışıyordu!
Her yolu denediler ama biz son sözümüzü söylememiştik.
Turnuvaya devam edecek, turnuvamızı tüm saldırılara rağmen tamamlayacaktık. Bir yandan faşizmin turnuvamıza saldırılarını teşhir etmeye devam ettik. Kuşlamalar yaptık ve mahallenin farklı yerlerine afişler astık. 

Öte yandan turnuvamızı sürdürdük: Mahallede ve mahalle dışındaki yakın bölgelerde maç yapılabilecek sahaları belirledik. Sonra bu sahaları maç günleri tutmaya başladık.
Maçları belirli olmayan gün ve saatlerde farklı bölgelerdeki parklarda yapmaya başladık. Amacımız, polis denetiminin dışına çıkmaktı, başardık. 

Her maç için sahayı birkaç gün öncesinden tuttuk. Her maçtan önce o maç için hakem ayarladık. Yapılamayan maçların hafta içine alternatifini koyduk.
Turnuva maçları dışında, turnuvadan gençlerle dostluk maçları yapmaya başladık. Dostluk maçlarına arkadaşlarımızı çağırdık, mahalle gençleri arkadaşlarımızla tanıştı. Turnuvanın bitmesine iki hafta kala, kupa ve madalyaları çıkarmayı programımıza ekledik.
Kupa madalyaların nereden alındığını öğrendik. Buraya, mahallede sürdürdüğümüz çalışmaları örgütlediğimiz genç arkadaşımızla birlikte gittik. 

Kupa madalyalarının siparişini verdik. Birkaç gün içinde kupa madalyalar sahiplerine
ulaştırılmak üzere elimizdeydi. “Bu madalyaları vermek, turnuvamıza adını kanla yazan Recep Hasar’ın yakınlarına düşer” diye düşündük ve final maçını, sonrasındaki kapanış konuşmasını, kupa-madalya törenini… Her şeyi programladık.
Turnuvamızıeksiklerle beraber, saldırılar altında tamamlamanın coşkusunu yaşıyorduk. Turnuvanın bitmesine günler kala eve giderken keyfi bir şekilde bir kez daha gözaltına alınan arkadaşımızın
duyduğu, Gazi Karakolu’nda polisin elinde tuttuğu sarı karttaki maç
istatistiklerine bakarak; “Ben demedim mi size, bunlar kesin
turnuvaya devam ediyor”
 sözü, faşizmin eli kanlı katillerine dahi
kabul ettirdiğimiz irademizi gösteriyor.

Sosyal ağlarda paylaşın