Erdoğan’a enkaz altından mektup: Neden hep bize kader planı?

Duvar’dan Ümit Buget’in yazısı.

Neden size güçlendirilmiş betonlar, sapasağlam saraylar, neden bize kumdan kaleler, neden hep bize kader planı?

Yine deprem oldu. Biz yine öldük. On binleri çoktan geçtik. Sahi buraya gelip konuşan siyasilerden enkaz altındaki sesimizi duyan oldu mu?

Birleşik Arama Kurtarma Başkanı Erkut Doyan DW mikrofonuna şunları söylüyor: “Bu binalar kendi yıkılmıyor. Deprem de yıkmıyor. Biz yapıyoruz. Hepsini yapan biziz. Yanlış bina yıkılır. Deprem öldürmez.”

Peki o zaman bizi mütemadiyen kim öldürüyor? Faili meçhul. Faili ‘kader planı.’
Cumhurbaşkanı Erdoğan 10 şehri yıkan Maraş depremleri sonrası bölgeden ulusa seslenişinde yıkılanlar yerine yeni TOKİ konutlarının bir yıl içinde yapılacağını duyurdu.

Erdoğan bu ‘müjdeyi’ verirken depremden sağ kurtulmuş Mesut Hançer onun kadar şanslı olmayan 15 yaşındaki kızı Irmak’ın elini henüz bırakmamıştı. Twitter bant genişliği henüz daralmamış, insanlar akıbetini bilmedikleri yakınlarının adres-isim bilgilerini paylaşmaktan vazgeçmemişti.

5 yaşındaki Hazal ilk depremden 72 saat sonra enkazdan kurtarılmamış küçük kız, su isteyip istemediği sorusuna, “Yok daha muayene olmadım” cevabını vermemişti.

Yıktığı hayallerin kurdurduklarından çok daha fazla olduğunu anlamayan bir iktidar enkaz bir şehrin önüne geçip, betona boğulmuş, henüz ölmemiş henüz hayata kalmamış insanlara TOKİ vadediyor.

Naci Görür bugün DHA’ya, “İstanbul’da durum hiç iyi değil. Nasıl 3 gün önce ‘Maraş’tan endişe ediyoruz’ diye yazdıysam aynı şekilde İstanbul’dan endişe ediyorum. Bilimsel bütün araştırmalar, İstanbul’da zamanın gelmekte olduğunu gösteriyor. Aşağı yukarı 30 sene içerisinde depremin beklendiği söyleniyordu, 23 senesi geçtiğine göre büyük ölçüde yakınlaşmış demek istiyorum” diye konuştu.

Mimari geometrilerinden emin olmadığımız binalarımız en az bizim kadar yorgun görünen kolonlarımızla İstanbul’da hayattan çok biz de ölüme hazır gibiyiz.

Üstelik Maraş bir bilginin kapısını da araladı: Yeni yapılan ‘depreme dayanıklı’ yapılar. Hangi depreme dayanıklı, ‘henüz olmamış’ depreme, ‘ hiç olmayacak’ depreme dayanıklı binalar. Anladık ki yeni yönetmelikler de apartmanları ayakta tutamayabiliyor.

İşten eve dönerken ben de kendi enkazımı düşünüyorum. Aklımın kenarında Murat Özyaşar’dan bir alıntı: Eve dönerken kendi kendime söylediğim sözlermiş doğru olan.

Tüm depremzedelere dağıtılacak on bin liralar geçiyor gözümün önünden. Benim altında kaldığım binanın yerine yapılacak çok daha sağlam çok daha güzel yeni evi hayal ediyorum.

Ama o soruyu bir türlü aklımdan atamıyorum: Peki benim ölmemi niye bekledik bunları yapmak için? Sahi ben size on bin lira versem siz burada yaşasanız hayatınızın geri kalanında? Hatta 20 bin lira versem benim yerime siz ölür müsünüz?

Mahallede kameralar, sokağın başında devlet ‘büyükleri’. Ekran başında durumuma ağlayanlar.

Rica ederim bana üzülmeyin. Biraz sonra yani beni kaderimle baş başa bırakıp hepiniz gitmeden önce sadece şu soruma cevap verin. Sayın siyasiler dönemin cumhurbaşkanları… Biraz da bana ulaşamayacak olmanızın verdiği rahatlıkla soruyorum:

Neden size güçlendirilmiş betonlar, sapasağlam saraylar, neden bize kumdan kaleler, neden hep bize kader planı?

Sosyal ağlarda paylaşın