“BİR DEV-GENÇ’İMİZ VAR”- Dev-Genç’in Yarım Asırlık Öyküsü –

6.  BÖLÜM…

Akademik Demokratik Mücadelenin Geliştirilmesinde Dev-Genç…

Dev-Genç tüm okullarda, yurtlarda faşist saldırılara karşı mücadeleyi örgütlerken, gençliğin akademik sorunlarını da görmezden geliyor değildi. Tam tersine, bu konuda da güçlü mücadele programları yapmış, akademik sorunlara, öğrenci gençliğin ihtiyaçlarına çözümler aramıştır. Yüksek öğrenim gençliğinin 12 Mart, 12 Eylül arası dönemde sürdürülen akademik-demokratik mücadelesinde gündeme gelen taleplerin bazıları şunlardı: 

“Demokratik-özerk üniversite, örgütlenme özgürlüğü, 1750 sayılı üniversiteler yasasının kaldırılması, ders araç, gereç ve notlarının… sağlanması, okula gidiş-geliş için servis aracı sağlanması, öğrenci kredilerinin arttırılması, yemeklerin ucuz ve kaliteli olması, mediko-sosyal faaliyetlerin genişletilmesi, atılan öğrencilerin geri alınması…” (Gençlik, Cilt 1., Syf. 217-218)

İstanbul Dev-Genç birçok okulda birim dernekleri oluşturarak mücadeleyi, her yerin kendi sorunlarını da kapsayacak tarzda geliştirdi. Akademik, demokratik taleplerle örgütlenen eylemlerin, faaliyetlerin bazıları şöyledir:

Polisin okullarda kurumlaştırılmasına, keza polis ve sivil faşist hareketin işbirliğine karşı İYÖKD, İYÖD ve İstanbul Dev-Genç tarafından çeşitli zamanlarda üniversitelerdeki polis işgaline karşı kampanyalar düzenlendi. Bu kampanyalarda kullanılan ‘Üniversitelerdeki Polis Karakolları Kaldırılsın!’, ‘Faşist-Polis İşbirliğine Son!’, ‘Okul Mu Karakol Mu?’, ‘Polis Üniversitelerden Defol!’ gibi sloganlar, yıllarca gençliğin en temel sloganlarından olmaya devam etti.

1976 Kasım’ında İYÖD tarafından düzenlenen “Demokratik Üniversite” mitingi, gençliğin demokratik üniversite talebini dile getiren kitlesel mitinglerden biri oldu.

Gençliğin üniversitedeki bilimsel, sosyal, kültürel her türlü faaliyetini engelleyen, örgütlenme hakkını elinden alan 1750 Sayılı Üniversiteler Yasası’na karşı mücadele, gençliğin sonuç yaratan mücadelerinden biriydi. Bu mücadele sonucunda yasanın belli maddeleri işlemez hale getirildi. Bu yasaya dayanılarak kapatılan derneklerin yerine hızla yenileri açıldı.

Dev-Gençliler, bu yıllarda bir yandan ders notlarının, araç ve gereçlerin okullar tarafından karşılanması talebi için mücadele ederken, bir yandan da bu sorunun kısmi de olsa çözümünü doğrudan üstlenmişlerdi. Bu çerçevede, toplu şekilde alınan araç ve gereçler öğrencilere ucuz fiyatlarla satıldı, alamayacak durumda olanlar için bir fon oluşturularak ihtiyaçlarını buradan karşılaması sağlandı. Ders notları teksir edilerek dağıtıldı. Hatta bazı okullarda da sorunlar kooperatifler kurularak çözülmeye çalışıldı.

Üniversitelerde öğrencilerin beslenme sorunun çözümü doğrultusunda da çalışmalar yürütüldü. Kantinlerin açılması, yemeklerin kalitesinin artırılması, fiyatların yükseltilmemesi, birden fazla öğün yemek çıkarılması gibi talepler doğrultusunda gösteriler, yemek boykotları örgütlendi.

Dev-Genç Eğitimi Ve Yaşam Tarzı…

Dev-Genç, gençliğin devrimci eğitimini üstlenmesi gereken bir görev olarak kabul etmiştir. Eğitim çalışmalarına gençliği siyasallaştırma, bilinçlendirme ve mücadelenin sorunlarına çözüm bulma anlayışıyla yaklaşılmıştır. Binlerce öğrencinin çeşitli şekillerde yer aldığı kitlesel eğitim seminerleri, kitap okuma kampanyaları, grup eğitimleri yapılmıştır. Eğitim çalışmaları anti-faşist bilinçi geliştirerek, mücadeleye hizmet edecek şekilde ele alınmıştır. Dev-Genç emperyalizm, faşizm, devlet, toplumlar gibi konularda seminer notları hazırlayarak, bunları ülke çapında kitlenin eğitiminde kullandı. Kitap okumayı teşvik etmek amacıyla zaman zaman okuma kampanyaları düzenlendi.

Aynı zamanda gezi, tiyatro, sinema, spor gibi sosyal, kültürel faaliyetlere de önem verilmiş, bu faaliyetleri İstanbul çapında örgütlemek için Dev-Genç bünyesinde eğitim komitesi, kültür komitesi gibi komiteler kurulmuştur.

Kültürel faaliyetler, gençliğin örgütlenmesini geliştirmek, burjuvazinin kültürüne karşı halk kültürünü yaşatmak gibi çok yönlü amaçları olan bir faaliyet alanı olarak Dev-Genç için önemli bir alandı. Türkiye’nin değişik şehirlerinde kültür geceleri düzenlendi, İTÜ fienliği gibi ülke çapında kültürel organizasyonlar başarıldı, işçi grevlerine folklor, tiyatro, slayt gösterimi gibi çalışmalarla gidilerek destek ve dayanışmaya kültürel faaliyetler de eklendi. Keza Dev-Genç’in folklor, tiyatro grupları, nişanlara, düğünlere de gidiyordu.

Yine gençliğin eğitiminin bir parçası olarak zaman zaman akademik-demokratik sorunları, ülke sorunlarını içeren bültenler yayınlandı. Gençliği ve halkı ilgilendiren hemen her konu hakkında bildiri, el ilanı, afiş, pankart, duvar gazetesi gibi araçlarla gençlik bilgilendirildi, bilinçlendirildi.

Dev-Genç için, gençlik içinde dayanışmanın sağlanması, böyle bir bilinç ve kültürün yaratılması da temel amaçlardan biriydi. Faşist işgaller karşısında okullara toplu gidiş gelişlerin örgütlenmesi, yurtlarda komünler oluşturulması, toplu yemek yeme, toplu ders çalışma gibi günlük yaşama dair pek çok etkinliğin kollektif olarak yapılması sağlanmış, Anadolu’dan gelen gençlerin barınma sorunları da, bu dayanışma mekanizması içinde çözülmeye çalışılmıştır.

Dev-Genç gençliğe yeni bir yaşam tarzı ve kültür sunmuş, düzenin ahlakına, kültürüne karşı devrimci kültürün, devrimci ahlakın yaratılmasını hedeflemiştir.

Gençliğin içinde bu kadar iz bırakmasının, gençlikle ve halkla bütünleşmesinin, köklü gelenekler yaratmasının bir yanı da işte bu Dev-Genç’lilere özgü yaşam tarzını, kültürü, ahlakı yaratmış olmasında yatmaktadır.

Dev-Genç’in Büyük Misyonu Ve Tasfiyecilerin Hazımsızlığı…

Yazı dizimizin önceki bölümünde aktardığımız gibi, 8 Temmuz 1978’de toplanan Dev-Genç Kurultayı’nda Dev-Genç’in yeniden kurulması kararının alınması, gerçekte ülke çapında yeni bir hareketin oluşumunun da bir parçasıydı.

İstanbul, Elazığ, Konya, Tekirdağ, Ankara, Eskişehir, Çanakkale, Bursa, Samsun, İzmir, Kırşehir, Malatya ve daha bir çok yerden gelen 1500’e yakın Dev-Genç’li, aslında sadece Dev-Genç’in yeniden kurulmasına, sardece Dev-Genç’i yaşatmaya karar vermiyordu; hayır, o gün orada aldıkları karar bunun daha ötesinde bir misyona sahipti. Onlar, Dev-Genç’in sahipleri olarak, Dev-Genç’in temellerini atan Mahirler’in, Parti-Cephe’nin devrimci çizgisini sürdürmek konusunda bir misyon üstleniyorlardı bu kararla.

Artık Dev-Genç mücadelesini, yeni bir hareket olarak siyasi arenaya çıkan Devrimci Sol önderliğinde sürdürecekti. Devrimci Sol, isim olarak yeni olsa da, aslında yeni bir hareket değildi, Mahirlerin mirasını devralan Kurtuluş grubunun, Kızıldere’den beri mücadeleyi omuzlayan Dev-Gençlilerin, genç Cephelilerin devamıydı o… Dev-Genç 1978’den bugüne de, 31 yıldır devrimci hareketin doğru politikaları doğrultusunda gençlik mücadelesini militanca omuzlayarak, bir çok yeni gelenekler yaratarak, gençliğin öncüsü olmaya devam etti.

DY tasfiyeciliği bu devrimci ayrışma ve örgütlenmeyi hazmedemeyerek, saldırıp engellemeye çalıştı. İstanbul’da öğrenci yurtlarında, Tüm-Der, TÖB-DER gibi kitle örgütlerinde, provokasyonlara girişti. Saldırılarını diğer şehirlere de yağdı. Devrimci Sol yazılamalarını silmek, Dev-Genç ismini kullandırtmamak gibi yöntemlerden medet umdu. Tasfiyecilik, siyaset yasakçılığıyla Dev-Genç’in devrimci çizgideki gelişmesini engelleyeceklerini zannediyorlardı. Ancak yanıldıklarını görmeleri için fazla zaman geçmesi gerekmedi. Dev-Genç yalnızca bir isim değildi. Militan bir mücadele ve devrimcilik anlayışı, yaratılan gelenekler ve şehitlerle yazılmış bir tarihti. Dev-Genç tasfiye edilemezdi. Tarih Dev-Genç’i yaşatmak için mücadele edenlerin değil, tasfiyecilerin tasfiye oluşuna tanık olacaktı.

Dev-Genç’in Mücadelesi Halkın Mücadelesinden Ayrı Düşünülmez…

Dev-Genç anti-faşist mücadelede, sokak çatışmalarında, boykotlarda, yürüyüşlerde, gösterilerde yer almaya, mücadeleyi aynı kararlılık ve coşkuyla sürdürmeye devam etti. Kendi mücadelesini halkın mücadelesinden ayrı görmedi. Bu Dev-Genç’in önemli ayrım noktalarından biriydi. Dev-Genç dergisinin ilk sayısında bu anlayış şöyle dile getiriliyordu:

«… Üniversitelerde, gecekondu mahallerinde, fabrikalarda, köylerde verilen mücadele devrimci gençliğin mücadelesinden kopuk, ondan bağımsız bir mücadele gibi değerlendirilemez. Aksine devrimci gençliğin mücadelesi bu mücadelelerle bütünlük gösteren onun ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Dev-Genç bu mücadeleler bütünü içerisinde bizzat yeralarak gençliğin kendiliğindenci olan mücadelesini bilinçli iradi bir mücadele haline çevirmekle yükümlüdür.» (Dev-Genç, Sayı :1 Ağustos 1978, say. 8)

Dev-Genç, 12 Eylül cuntasına kadarki süre içinde faşist teröre karşı onlarca şehit verdi.

Faşist terör korku ve panik ortamı yaratmak ve halkın mücadelesini sindirmek için kahve tarama, halktan insanları kaçırarak işkence yapma, aydınları katletme gibi saldırılara girişti. Cavit Orhan Tütengil, Doğan Öz, Bedrettin Cömert, Ümit Doğanay, Orhan Yavuz, Ümit Kaftancıoğlu gibi demokrat aydınlar katledildi.

İTÜ Elektrik Fakültesi Dekanı Prof. Bedri Karafakioğlu 20 Ekim 1978’de katledildiğinde, cenaze töreni Dev-Genç önderliğinde büyük bir anti-faşist gösteriye dönüştürüldü. Keza, Yıldız DMMA öğrencisi Numan Kaygusuz’un 4 Kasım 1978’de kaçırılarak katledilmesi üzerine de fakülte Dev-Genç öncülüğünde işgal edildi. Kaygusuz’un cenazesi de faşizme karşı kitlesel bir lanetleme eylemine dönüştü.

22 Aralık 1978 Maraş katliamının ardından Dev-Genç bütün okullarda işgal başlattı. İşgallerin ardından miting ve yürüyüşler yapıldı. Sıkıyönetim ilanının ardından Dev-Genç, Liseli Dev-Genç ve daha pek çok dernek kapatıldı. Binlerce Dev-Genç’li ellerinde meşalelerle, «Sıkıyönetime hayır», «Maraş Katliamının Hesabı Sorulacaktır» sloganlarıyla Taksim’de büyük bir gösteri düzenledi.

1979’dan itibaren faşistler okullardan çekilerek, saldırılarını mahallelerde sürdürmeye devam ettiler. Bunun üzerine okullarda akademik-demokratik mücadele öne çıkmaya başladı. Buna bağlı olarakda sosyo-kültürel etkinlikler düzenlenmeye başlandı. Bu çalışmalar «Dev-Genç Kültür Kolları» şeklinde merkezileştirildi.

Dev-Genç’in, bu dönemde devrimci hareketin NATO’ya, IMF’ye, zamlara, Kürdistan’daki zulme karşı sürdürdüğü çeşitli konulardaki kampanyaların hepsinde kitlesel ve militan bir tarzda yer aldı. Sıkıyönetim koşullarına rağmen Dev-Genç mücadelesini çok yönlü olarak sürdürmeye devam etti.

1974-1980 yılları arasında, esas olarak anti-faşist mücadele öne çıkmış, ve bu mücadele de okullarda Dev-Genç önderliğinde sürdürülmüştür. Dev-Genç, gençliğe devrimci, militan bir ruh ve anti-faşist mücadele bilinci kazandırılmasında önemli bir rol oynamıştır. Dev-Genç’in halk sevgisi ve vatanseverliği, gençlik mücadelesiyle halkın mücadelesinin bütünleşmesini sağlamıştır.

Liseli Dev-Genç’in Kuruluşu…

1973-74’lerde liseli öğrenciler  de halkın her kesimini saran politikleşmenin etkisi altına girdiler. Bu gelişmeye bağlı olarak Dev-Genç, liseli gençliğin politikleşmesini örgütlülüğe dönüştürmek görevini de üstlendi doğal olarak.

Gençliği, oligarşinin gerici-şovenist eğitimin etkisinden kurtarıp devrimci mücadeleye kanalize etmek, asgari bir örgütlenme olmaksızın başarılamazdı.

Bu doğrultuda 1977 sonlarında Liseli Devrimci Gençlik Derneği (Liseli Dev-Genç) kuruldu. Başlangıçta İstanbul liseli gençliğini kapsayan bu örgütlenme aracılığıyla liseli gençliğin akademik-demokratik taleplerine sahip çıkılarak, anti-faşist mücadele doğrultusunda örgütlenmesi sağlandı. Liseli Dev-Genç örgütlenmesi daha sonra Dev-Genç’in bir parçası olarak bir çok Anadolu şehrinde de oluşturuldu.

Amerikancı Faşist Cuntaya Karşı Dev-Genç…

12 Eylül 1980’de Amerikancı faşist cuntanın yönetime elkoymasıyla ülkemizde yeni bir dönem başladı. Bütün demokratik kitle örgütleri, sendikalar, düzen partileri kapatıldı, faaliyetleri yasaklandı. Yüzbinlerce kişi gözaltına alındı, işkencelmerden geçirilmdi, tutuklandı, haklarında davalar açıldı. Dev-Genç’in ülkenin hemen her şehrindeki legal, yasal dernekleri de kapatıldı, yönetici ve üyelerinin bir çoğu tutuklanarak, cuntanın mahkemelerinde yargılanmaya başladı.

Cunta tutuklama ve baskıların yanında halkın örgütlü mücadelesini sindirmek ve açık faşizmin uygulanmasını uzun süreli sürdürebilmek için yeni kurumlar oluşturmaya başladı. Gençliğin mücadelesini engelleyebilmek için kurulan YÖK (Yüksek Öğrenim Kurumu) de bunlardan biriydi.

YÖK’ün kuruluşuna paralel olarak üniversitelerin yönetim kurumları lağvedilip yerine cuntanın seçtiği rektörler atandı. 3000’e yakın öğretim üyesi 1402 Sayılı Yasa’ya dayanılarak üniversitelerden uzaklaştırıldı. Dev-Genç’lilere yönelik bir tutuklama furyası başlatıldı.

Devrimci hareketin cuntaya karşı direniş perspektifiyle Dev-Genç de hem okullarda hem okul dışında cuntaya karşı direnişi örgütlemeye çalıştı. Aranan Dev-Genç’liler okullardan çekilip, hayatın diğer alanlarında yeni mücadele görevleri üstlenirken, okullarda da Dev-Genç örgütlenmesinin sürekliliği sağlanmaya çalışılıyordu. Denilebilir ki, 12 Eylül’den sonra okullarda örgütlü olarak direnen tek gençlik örgütlenmesi olarak geriye sadece Dev-Genç kalmıştı…

Dev-Genç o koşullara rağmen okullarda cuntaya karşı boykotlar, forumlar örgütledi. Bunlardan biri, İTÜ’nün bir günlük boykotuydu. 12 Ekim 1980’de Devrimci Sol’un Dev-Genç kökenli kadrolarından Ahmet KARLANGAÇ’ın, ve aynı günlerde yurtsever bir örgütün kadrolarından İTÜ öğrencisi Ekrem Ekşi’nin İstanbul Gayrettepe’de işkence ile katledilmesine karşı, Dev-Genç’in çağrısıyla İTÜ’de bütün öğrencilerin katılımıyla 1 günlük boykot yapıldı..

— devam edecek —

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.