Kuyu tiplerini yok saymak, görmezden gelmek artık mümkün değil. Hele ki kendini devrimci, demokrat, vatansever olarak tanımlayan hiçbir örgütün veya demokratik kitle örgütünün bunu yapması artık mümkün değil.
Çünkü, birincisi, kuyu tiplerine karşı bir direniş var.
ikincisi, kuyu tipleri, artık direnişin gücüyle teşhir oldu.
Üçüncüsü, kuyu tipleri artık en düzen içi muhalif kesimleri bile içine çeken bir “kuyu” haline dönüştü.
Önceki gün, şu ana kadar Kuyu tiplerine karşı etkili bir tavrına tanık olmadığımız çeşitli kitle örgütleri de, ÇHD ile birlikte kuyu tiplerine karşı seslerini yükselttiler.
İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ile Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), yüksek güvenlikli hapishanelerin kapatılması için 320 gündür açlık grevinde olan Serkan Onur Yılmaz’ın taleplerini desteklemek için basın toplantısı yaptılar.
İHD İstanbul Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında, ortak açıklamayı İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’nden Yağmur Kavak okudu.
Açıklamada, kuyu tiplerinin özellikleri anlatıldıktan sonra, “bu tip cezaevlerine karşı direnişe başlayan Serkan Onur Yılmaz’ın bugün 320 gündür açlık grevinde olduğu” hatırlatıldı.
HASTAHANEDE KEYFİLİK
Yağmur Kavak, açıklamanın devamında Onur Yılmaz’ın “iradesi dışında” hastahaneye kaldırıldığını vurgulayara şunları belirtti:
“Serkan Onur Yılmaz, 23 Eylül 2025 tarihinde istek ve iradesi dışında Bolu İzzet Baysal Hastanesi Köroğlu Ünitesine sevk edilmiştir. Burada mahkum koğuşunda tutulduğunun bilgisi avukatlarına verilmiştir. Ne var ki ailesi ve avukatları, söz konusu tarihten bu yana Serkan Onur Yılmaz ile görüşememiştir. Hastane idaresi hukuka aykırı bir şekilde savcılık izni olmadan avukat görüşü yaptıramayacaklarını öne sürmüştür. Savcılık ise avukat görüş talebini reddetmiştir. Avukat-müvekkil görüşünün bu şekilde engellenmesi açık bir şekilde kanuna aykırı ve hak ihlalidir. Ayrıca Yılmaz’ın ailesinin refakatçi talebi, hastane başhekimi tarafından ‘savcılığın olur yazısı olmadığı’ gerekçesiyle reddedilmiştir.”
YILMAZ’IN AVUKATI ŞARALDI: “Tedaviyi kabul etmeyen birinin hastanede tutulmasının hiçbir gerekçesi yok!”
Serkan Onur Yılmaz’ın avukatı Seda Şaraldı, müvekkilleriyle görüşemedikleri için hakkında herhangi bir bilgiye sahip olamadıklarını söyledi.
Yılmaz’ın şu an hastanede tek başına tutulduğunu vurgulayan Şaraldı, durumu şöyle özetledi:
“Refakatçi olarak annesinin yanında bulunmasını istedik. Savcılık da hastanenin izin vermesi gerektiğini söyledi. Hem hastane yönetimi, hem Bolu savcılığı herhangi bir şekilde sorumluluk kabul etmiyor. Ama bu şekilde hayati tehlikesinin sorumluluğunu üzerlerine almış oluyorlar. Serkan’ın yaşamıyla oynuyorlar. Serkan hastanede tedavi etmeyi kabul etmediğini, tansiyonunu ölçtürmeyi kabul etmediğini bildirmiş doktorlara. Tedaviyi kabul etmeyen birinin hastanede tutulmasının hiçbir gerekçesi yok. 320 günlük açlığın sonunda zorla müdahale doğrudan Serkan’ı ölüme getirebilir”.
