ULUSLARARASI HUKUK KURUMLARININ ÇHD DAVALARINA DAİR İNCELEME RAPORU- 2.bölüm

Rapor haline getirilen ve Yargıtay’a dilekçe olarak da sunulan; 1. ve 2. ÇHD davası başlığı altında incelenen o rapordaki hukuksuzlukların bir kısmını kısaltarak yayınlıyoruz. Bu rapor Avrupa Barolar Birliği ve İtalyan Barolar Birliği dahil 22 uluslararası hukuk kurumu tarafından hazırlanmıştır

BÖLÜM III – Adil Yargılama İlkeleri Işığında Analiz (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Madde 6)

ÇHD davasında Avrupalı avukatlar, yukarıdaki özet ve eklerde ayrıntılı bir şekilde açıklanan durumları gözlemlemiş ve raporlamıştır. Özet niteliğindeki bu bölümde, AİHS Madde 6 ile korunan ceza muhakemeleri ihlalleri listelenerek ÇHD yargılamasının bir bütün olarak adil olmadığı gösterilecektir.

  1. Bağımsız ve Tarafsız Bir Mahkeme Önünde Yargılanma Hakkı (Madde 6/1)

”25 yıllık avukatım ve dünkü duruşmada yaşananların gerçek olabileceğini asla düşünemezdim. Hükmünü ara karar olarak açıklayan bir hâkimi daha önce hiç görmemiştim. Hâkim, bu davaya hakimlik etme cesaretinden bile yoksundur.” (Selçuk KOZAĞAÇLI, 19 Mart 2019)

AİHS Madde 6 uyarınca tüm sanıklar, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanma hakkına sahiptir. Mahkemenin tarafsızlığı, nesnel ve öznel yaklaşım temelinde değerlendirilir [3].

Nesnel ve öznel yaklaşım açısından, Mahkeme Başkanı Akın Gürlek’in taraflı olduğu sonucuna götüren durumlardan bazıları şunlardır:

Savunma avukatlarına hitap ederken kibar bir üslup yerine gayrı resmi bir üslup kullanması, konuşmaları sırasında sanıkların ve savunma avukatlarının sözünü kesmesi ve mikrofonlarını kapatması, incelemek ve diğer iki hâkime danışmak için zaman ayırmaksızın tüm talepleri reddetmesi, tüm siyasi yargılamaları sert ve aşırı ciddi biçimde yürütmesiyle ünlü olması; Mahkeme Başkanı Akın Gürlek’in, Savcı’nın itirafçı tanıklarından birini hapse mahkum etmesi, ilk duruşma ve ikinci duruşma arasında mahkeme heyetinin değişmesi.

4 Aralık 2018 Salı günü savunma, aşağıdaki gerekçelerle, Türk Ceza Muhakemeleri Kanunu Madde 24 uyarınca, 37. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin değiştirilmesi için talepte bulunmuştur:

Savunma avukatlarına sürekli saygısızlık edilmesi; silahların eşitliği ilkesine bakılmaksızın, avukatları korkutmak için çok sayıda uyarıda bulunan Mahkeme Başkanı tarafından savunma avukatlarının sözlerinin sürekli kesilmesi;

Mahkeme Başkanı Akın Gürlek’in, savunma avukatlarının bazı itirazlarını duruşma tutanaklarına geçirmeyi reddetmesi; İzleyicilerin mahkeme salonundan çıkarılarak kamuya açık yargılanma ilkesinin ihlal edilmesi.

Bu talebin ardından Mahkeme Başkanı Akın Gürlek, avukatları uyarmış ve itiraz talebinin mahkemeye saygısızlık olacağına dikkat çekmiştir. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, itirazın incelenmesi için duruşmanın askıya alınması talebini reddetmiştir.

Genel olarak, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde II. ÇHD yargılaması süresince AİHS Madde 6’da belirtilen diğer çok sayıda ilkenin ihlal edilmesi, sanık avukatların bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önünde yargılanmadığını düşündürmektedir.

Son olarak, 2018 Eylül ayında yapılan ve sanık avukatların tahliyesine hükmedilen duruşma ile 2018 Aralık ayında Akın Gürlek’in başkanlık ettiği duruşma arasında 37. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin değişmesi, mahkemenin bağımsızlığı ile ilgili ciddi endişe yaratmaktadır. Türkiye’de yargı sisteminin bağımsızlığı için, bkz. Bölüm III.

  1. Silahların Eşitliği ve Savunmanın Haklarının Sınırlandırılması (Madde 6/1)

Silahların eşitliği ilkesi, “taraflardan her birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin savunmalarını makul mahkeme önünde dile getirmek için makul fırsatlara sahip olması gerektiğini” varsayar [8]. Bu nedenle savunmanın haklarının sınırlandırılması, silahların eşitliği ilkesi açısından bir sorun olabilir [9].

Bu bağlamda, savunmanın haklarına bazı sınırlamalar uygulandığı gözlemlenmiştir:

2018 Aralık ayında sanık avukatların ve izleyicilerin mahkeme salonundan çıkarılması hakkında Duruşmalarda tanıkların çapraz sorgulanması sırasında, savunma avukatlarından biri, ismini kendi uydurduğu bir avukatın örgüt üyesi olduğunu doğrulatarak, bir tanığın yalan söylediğini göstermiştir. Bunun karşılığında mahkeme başkanı savunma avukatının mikrofonunu kapatmış ve söz konusu avukatın çapraz sorguya devam etmesini engellemiştir. İlgili avukat tarafından savunmalarının yapılması engellenmiş olan sanık avukatların protestosunun ardından mahkeme başkanı, sanık avukatların mahkeme salonundan çıkarılmasına karar vermiştir.

İzleyicilerin bu kararı (alkışlayarak) protesto etmesi üzerine mahkeme başkanı, izleyicilerin mahkeme salonundan çıkarılmasına karar vermiştir. Savunma avukatı, müvekkilinin yokluğunda müvekkilini savunamamış ve mahkeme salonundan ayrılmıştır.

• 2019 Aralık ayında her sanığın savunma avukatı sayısının aniden sınırlanması hakkında

ÇHD avukatları aleyhine yürütülen kitlesel yargılamanın savunma ekibi, yaklaşık 200 savunma avukatından oluşmaktadır. Aralık ayında yapılan duruşma sırasında mahkeme başkanı aniden, her bir sanık avukat için savunma avukatı sayısının üçle sınırlanmasına karar vermiştir. Sanık avukatların tercih ettikleri savunma avukatları tarafından temsil edilmelerine izin verilmemiştir.

• 2019 Mart ayında sanık avukatların, izleyicilerin ve savunma avukatlarının mahkeme salonundan çıkarılması hakkında 19 Mart 2020 tarihinde sanık avukatlar, mahkemenin tarafsız olmadığı gerekçeiyle, mahkemenin hükmüne tek tek sözlü olarak itiraz etmiştir. Konuşmasının ardından, Selçuk Kozağaçlı izleyiciler tarafından alkışlanmış, bunun üzerine Akın Gürlek, sanık avukatların mahkeme salonundan çıkarılmasına karar vermiştir. Sonuç olarak, kararı alkışlarla protesto eden izleyiciler mahkeme salonundan çıkarılmıştır. Duruşmaya hiçbir müvekkil ve izleyicinin katılmasına izin verilmediğinden, savunma avukatları mahkeme salonundan ayrılmaya karar vermiştir.

Aranın ardından mahkeme başkanı, savunma avukatlarının mahkeme salonuna girmesine izin vermemiştir. Mahkeme salonunun kapısı açıldığında, sıralara ulaşmaya çalışan savunma avukatları polis tarafından engellenmiştir. Savunma avukatlarından Bahattin Özdemir sıraya ulaşmış, bunun üzerine polis tarafından mahkeme salonundan çıkarılmış ve müvekkilini temsil etmesi yasaklanmıştır.

Ertesi gün son beyanlarını vermek üzere mahkeme salonuna girebileceklerine dair sanık avukatlara ve savunma avukatlarına hiçbir bilgi verilmemiştir. Bu nedenle sanık avukatlar, son sözlerini söylemek üzere son gün mahkeme huzuruna çıkmamış, savunma avukatları ise bu kadar kısa sürede savunmalarını hazırlayamamıştır. Son duruşmanın ertelenmesi yönündeki talepleri reddedilmiştir.

• Müvekkilini temsil etmesi engellenen Bahattin Özdemir’e uygulanan yaptırım hakkında 19 Mart 2020 tarihinde gerçekleşen olaylar sırasında, savunma avukatı Bahattin Özdemir savunma sırasına ulaşmaya çalıştığı için kovuşturma ile tehdit edilmiştir. Zehra Özdemir de dahil olmak üzere, müvekkillerini savunması yasaklanmıştır.

• Son beyan hakkında Türk Ceza Muhakemeleri Kanunu Madde 216, hazır bulunan sanığa hükümden önce son sözün verilmesini öngörmektedir. Ancak, sanık avukatlara bu hak tanınmamıştır.

20 Mart 2020 tarihinde, açlık grevi ve önceki gün duruşmada yaşanan gerginlik nedeniyle zayıf düşen sanık avukatlar mahkeme salonuna ulaşamamıştır. Ayrıca, 20 Mart 2020 tarihinde mahkeme salonuna girebileceklerine ve duruşmada, son sözlerini söyleyebilecekleri son gün olduğuna dair kendilerine bilgi verilmemiştir.

Bu koşullar altında savunma avukatları, 20 Mart tarihinde yapılacak duruşmaya bu kadar kısa bir süre kala savunma hazırlayamamıştır. Ayrıca, 20 Mart tarihinde mahkeme salonuna girmelerine izin verileceğine veya 20 Mart tarihinin duruşmanın son günü olduğuna dair kendilerine bilgi verilmemiştir.

Söz konusu sıra dışı koşullarda, son söz hakkı açısından silahların eşitliği ilkesi de ihlal edilmiştir.

  1. Aynı Suç Nedeniyle İki Kez Yargılanmama veya Cezalandırılmama Hakkı (7 No’lu Protokol Madde 4)

‘Ne bis in idem’ ilkesi, AİHS 7 No’lu Protokol Madde 4’te ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası Madde 38’de belirtilmiştir. I. ve II. (mükerrer) ÇHD yargılamalarında sekiz avukat sanıktır: Selçuk Kozağaçlı, Barkın Timtik, Ebru Timtik, Naciye Demir, Şükriye Erden, Günay Dağ, Oya Aslan ve Özgür Yılmaz.

Her iki yargılamada da deliller büyük ölçüde aynıdır (aynı tanıklar, Belçika ve Hollanda’dan alınan aynı dijital belgeler). Her iki yargılama da Türk Ceza Kanunu Madde 314/1 ve 314/2’ye dayanmaktadır. Her iki yargılamada da avukatlar, mütemadi olarak DHKP-C üyesi olmakla suçlanmaktadır.

Söz konusu sekiz avukat, aynı suçtan dolayı aynı anda iki kez yargılanmıştır. I. ÇHD davasından sorumlu olan İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi, bu konudaki hükmünü, Yargıtay’ın II. ÇHD davası kararı açıklanana kadar ertelemiştir.

  1. Kişinin Savunmasını Hazırlamak İçin Gerekli Zaman ve Kolaylıklara Sahip Olma Hakkı (Madde 6/3 (b))

AİHS Madde 63 (b), kişinin savunmasını hazırlamak için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkını öngörmektedir. Avrupalı avukatlar, belirtilen hakkın defalarca ihlal edildiği şu olayları gözlemlemiştir:

• Dosyaya erişim hakkında Selçuk Kozağaçlı, savunmasını hazırlamak için ihtiyaç duyduğu dosyaya erişim hakkının reddedildiğini savunmuştur.

• Duruşma tarihinin öne alınması 2018 Eylül ayında yapılan duruşmanın sonunda, duruşmanın devamının 19-20 Şubat 2019 tarihinde yapılacağı açıklanmıştır. Kasım ayı sonunda, asıl duruşma tarihinden on beş gün önce taraflara, duruşma tarihinin 2019 Şubat ayından 2018 Aralık ayına çekildiği bildirilmiştir.

• Savunmanın hazırlanması için gerekli sürenin verilmemesi Mart ayında yapılan duruşmada, savunma avukatları ek soruşturma, mahkemenin tarafsızlığına itiraz, ek delil gibi taleplerinin tümünün bu kadar hızlı ve iyi niyetle dikkate alınmaksızın reddedileceğini beklememiştir. Talep ettikleri gibi ek duruşmalar yapılacağını beklemişler, ancak talepleri yine reddedilmiştir.

  1. Tanık Sorgulamalarına Katılma ve Tanık Beyanlarını İnceleme Hakkı (Madde 6/3 (d))

AİHS Madde 6/3 (d), bir suç ile itham edilen herkesin “iddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme” hakkına sahip olduğunu belirtmektedir.

Yargılama süresince, tanıkları sorgulama ve davet edilmelerini sağlama hakkına ilişkin birtakım ilkeler ihlal edilmiştir.

• İddia ve savunma tanıklarına eşit muamele İddia tanıkları ve savunma tanıklarına eşit muamele edilmelidir [10]. Ancak mahkeme başkanı, üç İddia tanığını (bkz. Polis baskısı altında ifade verdiğini kabul eden tanıkların dinlenmemesi) ve savunma tanıklarının tamamını dinlemeyi reddetmiş, tanığa (kibar hitap şekli) avukatlardan (gayrı resmi hitap şekli) daha fazla saygı göstermiştir. 4 Aralık 2018 tarihinde izleyiciler ve avukatlar mahkeme salonuna girdiğinde, tanıklardan birinin hali hazırda ekranda olduğunu görmüşlerdir. İfade vermeden önce kendisine ne söylendiğini bilmek imkansızdır.

• Polis baskısı altında ifade verdiğini kabul eden tanıkların dinlenmemesi Savunma lehine hiçbir tanık dinlenmez veya hiçbir delil incelenmezken iddia tanıklarının ve iddialarının sorgulanması, silahların eşitliği ilkesi açısından bir sorun yaratabilir [11][12]. Sadece makul sebepler, Mahkemenin duruşmada hazır bulunmalarını sağlamak için tüm gayreti göstermesi koşuluyla bir tanığın hazır bulunmamasını haklı gösterebilir

[13].

5 Aralık 2018 tarihinde, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, avukatlara sormaksızın son üç iddia tanığını dinlemeyi reddetmiştir. Savunmanın, belirtilen üç tanığın katılması ve ifade vermesi yönünde sözlü taleplerini reddetmiştir. Duruşmaya kısa bir ara verildikten sonra avukatlar, son üç tanığın katılması ve sorgulanması ile ilgili olarak henüz kendilerine sunulmayan mahkeme tutanaklarına dayanarak yazılı talepte bulunmak için ek süre istemiştir. Talep reddedilmiş ve yargılama süresince son üç tanığın katılımına ve sorgulanmalarına ihtiyaç duyulmamıştır. Savunma avukatları, başka bir yargılamada söz konusu tanıkların baskı altında ifade verdiklerini ve ifadelerinin polis tarafından çarpıtıldığını kabul ettiğini ileri sürmüştür.

Tanıklarla ilgili genel güven eksikliğini göstermek için tanıkların ifadesi son derece önemli olmasına rağmen, mahkeme huzurunda hazır bulunmamalarına ilişkin makul bir sebep sunulmamış ve hazır bulunmaları için hiçbir gayret gösterilmemiştir. 18 Mart 2019 tarihli hükmün gerekçesinden, hâkimlerin tanıkların güvenilirliğini, tanıklardan ikisi savunma avukatları tarafından çapraz sorguya çekilmediği halde, yalnızca yedi tanığın beyanını dikkate alarak değerlendirdiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle AİHS Madde 6/3 ihlal edilmiştir.

Ayrıca hâkim, tanıkların çapraz sorgusu sırasında avukatların sözünü sürekli olarak kesmiş, bu sayede, savunma avukatlarının ilgili sorularına uygun şekilde cevap vermemeleri konusunda tanıkları cesaretlendirmiştir. Böylece hâkim, tanıkların tam olarak dinlenilmesini de engellemiştir.

• Savunma tanıklarından hiçbirinin dinlenilmemesi Ağır Ceza Mahkemesi, ikisi mahkeme salonunda ifade vermek üzere hazır bulunduğu halde, savunma tanıklarının dinlenmesine ilişkin yazılı talebi reddetmiştir.

Böylece savunma, silahların eşitliği ilkesinin de önemli bir unsuru olan delil ve tanık sunma hakkından yoksun bırakılmıştır. Savunmanın iddiaları çürütme ve gizli ve itirafçı tanıkların ifadelerine ve İddia makamının diğer iddialarına itiraz etme hakkı elinden alınmıştır.

• Gizli ve itirafçı tanıklar Tanıklardan beşi gizli tanıklık yapmış ve adalet ilkesi ihlal edilmiştir. İlk olarak hâkim, çapraz sorgu sırasında savunma avukatlarının sözlerini sürekli olarak kesmiş, tanıkların tam olarak dinlenilmesini engellemiş, bu da tanıkların savunma avukatlarının sorularına cevap vermeyi reddetmesine neden olmuştur (bkz. Polis baskısı altında ifade verdiğini kabul eden tanıkların dinlenmemesi) [14].

İkinci olarak, iki olayla kanıtlandığı gibi, tanıkların gizlenme nedeni tartışmalıdır [15]: Gizli tanıklarından birinin gerçek adı, mahkeme başkanı tarafından açıklanmış, talebi üzerine kimliği bilinen tanıklardan biri (Berk Ercan), mahkeme başkanının kararıyla yüzü sansürlenerek ekrana yansıtılmıştır.

Üçüncü olarak, gizli ve itirafçı olmaları, tanıkların güvenilirliği ile ilgili endişeleri artırmaktadır. AİHM’e göre, “Mahkeme, dokunulmazlık veya başka bir avantaj elde etmek için tanıklar tarafından verilen ifadelerin kullanılması, sanıklar aleyhine yürütülen yargılama sürecinin adaleti konusunda şüphe yaratabileceğini ve söz konusu ifadelerin doğası gereği çarpıtılmaya açık olduğunu, kişisel intikam veya sunulan avantajları elde etmek amacıyla verilebileceğini vurgulamaktadır. Bu nedenle bir kişinin ilgisi olmayan doğrulanmamış iddialar nedeniyle suçlanabileceği ve yargılanabileceği riski göz ardı edilmemelidir”[16]. İfade verdiği sırada tutuklu olan tanıklar, savunma avukatlarının tanıklıklarından elde ettikleri avantajlarla ilgili sorularına cevap vermeyi reddetmiştir.

Tanıkların birçoğunun, çok sayıda davada ifade verdiğini kabul etmesi ve hangi davada ifade verdiklerini veya davadaki sanık avukatların isimlerini hatırlayamaması da söz konusu ifadelere güvenilirliğini sarsmıştır.

• Tanıkların beyanı ile ifadelerinin adil olmayan bir şekilde alınması arasındaki çelişki

AİHS Madde 6/3 (d)’nin yargılama öncesi süreçte ve yargılama sürecinde verilen ifadeler arasında tutarsızlık olduğunda veya tanığın olayları hatırlamadığını belirtmesi durumunda hangi beyanın geçerli olacağını öngörmediği hallerde, AİHM içtihatları, delillerin toplandığı koşulların değerlendirilmesini gerektirir [17].

Türk Ceza Kanunu’nda, tanık ifadelerinin değerlendirilmesi hususunda çeşitli güvenceler öngörülmüştür. Örneğin, Türk Ceza Kanunu Madde 209 ve 210, özellikle ifade verdikleri konuda gerçekleri hatırlamadığını iddia eden tanıkların tam beyanlarının okunmasını gerektirmektedir.

Ancak, yargılama öncesi aşamada tanıkların verdiği beyanlar, mahkeme tarafından tam olarak okunmamıştır. Tanıkların cevapları, sürekli olarak mahkeme başkanı tarafından yönlendirilmiştir. Bazı tanıklar, sanık hakkındaki tüm beyanlarını hatırlamadıklarını itiraf etmiştir.

Avrupalı avukatlar, inceleme misyonu sırasında ve 2019 Aralık ayında yapılan duruşmada, tüm tanıkların itirafçı olduğunu ve genellikle tanıklık karşılığında elde ettikleri avantajları belirtmeyi reddettiklerini gözlemlemiştir.

Tanıklardan biri olan Berk Ercan’a, yargılama öncesinde verdiği yazılı ifadesinden önce, soruşturma aşamasında ele geçirildiği iddia edilen dijital belgelere erişim izni verilmiştir. Psikolojik problemlerinin olması da ilgili tanığın güvenilirliğini sorgulatmakta olup, ikinci yazılı ifadesinden önce yetkililere, tutukluluğun psikolojik problemleri ile ilgili sorunlar yarattığını yazmıştır. Son olarak, kendi davasında söz konusu tanık hakkında İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Akın Gürlek tarafından hapis cezası verildiği dikkate alınmalıdır.

(DHKP-C ve FETÖ üyesi olduğu iddia edilen) tanık İsmet Özdemir de 2013 yılında yürütülen bir yargılamada yalancı şahitlik yaptığı için hakkında hapis cezasına hükmedilmiştir. Savunma avukatları, söz konusu tutuklama ile ilgili delil niteliğindeki belgelerin kopyasını talep etmişler, ancak talep reddedilmiştir.

Başka bir tanık ise, uyuşturucu sorunları olduğunu doğrulamıştır.

Avrupalı Avukatların Özel Gözlemleri

Avrupalı avukatlar, I. ve II. ÇHD yargılamalarını gözlemlemiş ve 2019 Ekim ayında inceleme misyonuna katılmıştır.

İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, inceleme misyonu sırasında Avrupalı avukatların yargının bağımsızlığının güvence altına alınması için birtakım değişikliklerin gerekli olduğuna ilişkin izlenimini doğrulamıştır: “Sorun şu ki, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun altısı Cumhurbaşkanı tarafından atanan, yedisi ise çoğunluğu yine AKP’nin oluşturduğu Meclis tarafından atanan 13 üyesi var. Ve AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanıdır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun başkanı, Adalet Bakanıdır. Kurul başkanı, Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Dolayısıyla, bu durum değiştirilmeden yargının bağımsız olması imkansızdır. Adalet, ulusal meclis komisyonu tarafından değerlendirilmelidir. Ancak sorun bununla sınırlı değildir. Cumhurbaşkanı, güçler ayrılığının kendisini engellediğini belirtmiştir. Yargı üzerinde baskı kurmanın, kendisinin hakkı olduğunu düşünmektedir.”

Avrupalı avukatlar, Türkiye’de yargı bağımsızlığının olmamasının, yukarıda belirtilen avukatlar aleyhine yürütülen yargılamaları önemli ölçüde etkilediğine inanmaktadır.

İlk olarak, 2018 Eylül ayında yapılan ilk duruşma ile 2018 Aralık ayında yapılan ikinci duruşma arasında 37. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti’nin değişmesi, tesadüf olarak yorumlanabilir. Ancak bu değişiklik, (Savcı’nın yasallığı tartışmalı itirazından sonra tekrar tutuklanan) ilk mahkeme başkanının, sanık avukatların tutukluluğunun sonlandırılmasına hükmetmesinin ardından gerçekleşmiştir. İkinci mahkeme başkanı Akın Gürlek ise, Selahattin Demirtaş (HDP Eski Eş Başkanı), Canan Kaftancıoğlu (CHP İstanbul İl Başkanı), Ahmet Altan (gazeteci ve yazar), Şebnem Korur Fincancı (Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı ve Barış Akademisyenlerinden), İhsan Eliaçık (ilahiyatçı ve yazar) gibi politik yargılamaları yürütmesiyle bilinmektedir.

İkinci olarak, bu siyasi yargılamalar sırasında savunma avukatlarıyla yaptığımız görüşmelerde, davanın belirli bir modele göre yürütüldüğü tespit edilmiştir (savunma avukatlarının taciz edilmesi, gerçek dışı delil ve tanıklar, savunmanın tüm taleplerinin reddedilmesi, savunmanın hazırlanması için sunulan ek süre talebinin reddedilmesi vb.).

Benzer şekilde, Bölge İstinaf Mahkemesi’ne yapılan itiraz, sözlü duruşma olmaksızın bir maddenin esasına dayanarak reddedilmiş olup, bu durum mahkemenin bağımsızlığı hakkında şüphe yaratmaktadır.

SONUÇ VE TALEPLER

Söz konusu soruşturma süresince temsil edilen derneklerin Türk makamlarından talepleri şu şekildedir:

I. CHD ve II. ÇHD davalarında suçlanan avukatların derhal serbest bırakılması,

ÇHD davasında ne bis in idem ilkesinin uygulanması,

AİHS Madde 6 ve AİHS 7 No’lu Protokol Madde 4’e aykırı olması nedeniyle, Bölge İstinaf Mahkemesi tarafından onanan İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18 Mart 2019 tarihli hükmünün iptal edilmesi,

İnsan hakları avukatlarına yapılan tacizin derhal durdurulması, avukatları müvekkilleriyle özdeşleştirmeye derhal son verilmesi ve avukatların müvekkillerini özgürce savunmasını engelleme girişimlerinin derhal durdurulması başta olmak üzere, Avukatların Rolüne Dair Temel Prensiplere tam olarak uyulması,

Mahkemelerin yapısına müdahale ederek politik yargılamaların yürütülmesinden kaçınmak başta olmak üzere, Yargı Bağımsızlığı Temel İlkeleri’ne tam olarak uyulması,

Savcıların Rolüne Dair İlkeler’e tam olarak uyulması,

İNCELEME MİSYONU SIRASINDA TEMSİL EDİLEN DERNEKLERİN LİSTESİ;

İzleme ekibi avukatları, aşağıdaki dernekleri temsil etmiştir:

ELDH – Dünya’da İnsan Hakları ve Demokrasi için Avrupa Avukatlar Birliği AED-EDL – Avrupalı Demokratik Avukatlar Tehlike Altındaki Avukatlar Günü Vakfı IADL -Uluslararası Demokratik Avukatlar Birliği Progress Lawyers Network Giuristi Democratici CCBE Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikleri Konseyi CNB – Fransa Ulusal Barolar Konseyi (Conseil national des barreaux) OIAD – Observatoire International des Avocats en Danger (Uluslararası Tehlike Altındaki Avukatlar Gözlemevi) UCPI – Unione delle Camere Penali Italiane Consiglio Nazionale Forense (İtalyan Ulusal Barolar Birliği) DSF AS – Défense Sans frontière – Avocats Solidaires UIA Uluslararası Avukatlar Birliği OBFG/Avocats.be (Belçika Fransızca Konuşulan Barolar Birliği) Paris Barosu Atina Barosu Barselona Barosu Berlin Barosu Brüksel (Fransızca Konuşan Avukatlar) Barosu Brüksel (Flamanca Konuşan Avukatlar) Barosu Liege Barosu Viyana Barosu

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.