Rapor haline getirilen ve Yargıtay’a dilekçe olarak da sunulan; 1. ve 2. ÇHD davası başlığı altında incelenen o rapordaki hukuksuzlukların bir kısmını kısaltarak yayınlıyoruz. Bu rapor Avrupa Barolar Birliği ve İtalyan Barolar Birliği dahil 22 uluslararası hukuk kurumu tarafından hazırlanmıştır
ÇHD DAVALARINA DAİR İNCELEME RAPORU – 23 Haziran 2020
ÇHD Davalarına İlişkin İnceleme Misyonu Adil Yargılanma Hakkının İhlali, Yargının Bağımsızlığı ve Avukatların Rolüne Dair Temel Prensipler Ekim 2019, İstanbul
BÖLÜM I – İnceleme Misyonu Hakkında
7 Avrupa ülkesinden 15 avukat, 2019 Mart ayında İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından aşağıda belirtilen 18 Türkiyeli avukatın mahkumiyetine yol açan yasal koşulları inceleme misyonu için 13-15 Ekim 2019 tarihleri arasında İstanbul’da bir araya geldi.
İzleme ekibini oluşturan Avrupalı avukatlar Avusturya, Belçika, Katalonya/İspanya, Yunanistan, Almanya, Fransa ve İtalya’dan gelmiştir. İlgili avukatlar, birçok başka örgütün yanı sıra, iki uluslararası avukat örgütünü, iki Avrupalı avukat örgütünü, Avrupa barolarının çatı örgütünü, çok sayıda ulusal ve bölgesel baro örgütlerini ve çeşitli avukat örgütlerini temsil etmiştir.
İnceleme misyonuna katılan Avrupalı avukatların birçoğu, Türkiye’de süregelen kitlesel avukat yargılamalarına ve diğer politik saikli yargılamalara gözlemci olarak katılmışlardır. İzleme heyetinin odak noktasını, ilgili yargılama süreçlerinde Türkiye ve Avrupa hukukunun ihlal edilip edilmemesi sorusu oluşturmaktadır. Bu gözlemlerin sonuçları çeşitli raporlarla kayıt altına alınmıştır.
- İnceleme Misyonunun Amacı
İnceleme misyonunun katılımcıları, kararın gerekçelerini dikkate alarak aşağıdaki soruları incelemiştir:
Yargılama sürecinde mahkemenin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine ne ölçüde saygı gösterildiği
Aşağıdaki hususlar da dahil olmak üzere, Türkiye ve Avrupa hukuku kapsamında adil yargılanma hakkının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği:
Hiç kimsenin aynı suç nedeniyle iki kez yargılanmaması prensibine uyulup uyulmadığı (ne bis in idem)
Delillerin yasal gereklilikleri karşılayıp karşılamadığı
- Genel Gözlemler
İki ÇHD davası ve Türkiye’deki politik saikli çok sayıda başka davaya ilişkin gözlemler, sanıkların ve savunma avukatlarının haklarına saygı gösterilmesi konusunda ciddi endişe yaratmıştır. Bu durum özellikle hâkim Akın Gürlek’in başkanlığını yaptığı İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi için geçerlidir.
İlgili mahkeme başkanı, başka birçok yargılamanın yanı sıra Selahattin Demirtaş (HDP Eski Eş Başkanı), Canan Kaftancıoğlu (CHP İstanbul İl Başkanı), Ahmet Altan (gazeteci ve yazar), Şebnem Korur Fincancı (Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı ve Barış Akademisyenlerinden), İhsan Eliaçık (ilahiyatçı ve yazar) aleyhine süregelen yargılamaları da yürütmüştür.
- Uzmanlarla Yapılan Görüşmeler
Avrupalı avukatlar, İstanbul’da kaldıkları süre boyunca aşağıda belirtilen kişilerle görüşmüştür:
Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan dört avukat: Selçuk Kozağaçlı (ÇHD Başkanı), Ebru Timtik, Behiç Aşçı ve Barkın Timtik
İstanbul Barosu Konferans Salonu’nda düzenlenen toplantıya katılmış olan ve ilgili yargılamanın savunma komitesinde yer alan savunma avukatları: Hasan Fehmi Demir, Fikret İlkiz, Derviş Aydın, Çiğdem Akbulut
Yine ÇHD yargılamalarında meslektaşlarımızı temsil eden savunma avukatları içerisinde de yer alan, ancak aynı zamanda 37. Ağır Ceza Mahkemesi huzurunda yürütülen diğer siyasi saikli yargılamaların da savunma avukatlığını yürütmüş olan aşağıdaki avukatlar (bkz. İnceleme Misyonu Hakkında):
Tora Pekin (Cumhuriyet Gazetesi yargılaması avukatlarından)
Melike Polat Bursalı (Barış için Akademisyenler’in bir kısmının avukatı, ayrıca Ahmet Altan ve Mehmet Altan yargılamaları avukatı)
Fırat Epözdemir ve Pınar Bayram (Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder’in avukatları)
Bir TBMM Parlamenteri: Sera Kadıgil (CHP)
İstanbul Barosu Başkanı: Mehmet Durakoğlu.
BÖLÜM II – Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Aleyhinde Süregelen İki Kitlesel Yargılamaya İlişkin Gözlemler 1. Çağdaş Hukukçular Derneği Aleyhinde Süregelen Kitlesel Yargılamalar
Halihazırda Türkiye’de Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyeleri aleyhine iki ayrı kitlesel yargılama süregelmektedir.
İlk dava (I. ÇHD davası), 2013 yılında 22 avukat (Selçuk Kozağaçlı, Taylan Tanay, Barkın Timtik, Ebru Timtik, Naciye Demir, Şükriye Erden, Günay Dağ, Nazan Betül Vangölü Kozağaçlı, Avni Güçlü Sevimli, Güray Dağ, Gülvin Aydın, Efkan Bolaç, Serhan Arıkanoğlu, Zeki Rüzgar, Mümin Özgür
Gider, Metin Narin, Sevgi Sönmez Özer, Alper Tunga Saral, Rahim Yılmaz, Selda Yılmaz Kaya, Oya Aslan ve Özgür Yılmaz) aleyhine açılmıştır. Yargılama süreci, 2013 yılından bu yana devam etmektedir.
İkinci dava (II. ÇHD davası), 2018 sonbaharında sekizi I. ÇHD davasında yargılanan 20 avukat (Ahmet Mandacı, Aycan Çiçek, Ayşegül Çağatay, Aytaç Ünsal, Barkın Timtik, Behiç Aşçı, Didem Baydar Ünsal, Ebru Timtik, Engin Gökoğlu, Ezgi Çakır, Naciye Demir, Özgür Yılmaz, Selçuk Kozağaçlı, Süleyman Gökten, Şükriye Erden, Yağmur Ereren Evin, Yaprak Türkmen, Zehra Özdemir) aleyhine açılmıştır. Bu dava kapsamında iki avukat daha (Günay Dağ ve Oya Aslan) da yargılanmaktadır; ancak duruşmalarda hazır edilememeleri nedeniyle, ilgili sanık avukatların davaları tefrik edilmiş olup, bu yargılama ilk derece mahkemesinde devam etmektedir (II. ÇHD mükerrer soruşturması).
20 Mart 2019 tarihinde İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bu 18 avukat hakkında hapis cezasına hükmedilmiştir. 8 Ekim 2019 tarihinde, İstanbul Bölge İstinaf Mahkemesi, sözlü duruşma yapmaksızın ilgili hükmü onamıştır. Dava, Yargıtay incelemesi aşamasındadır.
Suçlamalar her iki davada da aynıdır: Örneğin; bir örgütün (DHKP-C) (yönetici) üyesi olmak yahut terör örgütüne destek olmak.
ÇHD, 22 Kasım 2016 tarihinde bir kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılmıştır.
- Her İki Yargılamada İsnat Edilen Suçlamalar
I. ÇHD davasında yargılanan avukatlar, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) çalışanıdır. Her iki davada da avukatlar, DHKP-C propagandası yapmak, örgüte üye olmak veya kendi hukuk büroları aracılığıyla örgütü yönetmekle suçlanmaktadırlar.
II. ÇHD davasında suçlamalar, Türk Ceza Kanunu’nun siyasi amaçlarla hareket eden silahlı örgütlere özel hükümlerine dayanmaktadır:
Türk Ceza Kanunu’nun[1] silahlı örgüt kuran veya yöneten kişinin on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını öngören 314/1 maddesi, silahlı örgüte üye olanlara beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilmesini öngören 314/2 maddesi, 3713 sayılı Türkiye Terörle Mücadele Kanunu’nun 3. ve 5. Maddeleri uyarınca, belirtilen suçlar terör suçlarıdır ve sırasıyla 20 ila 22,5 yıl ve 7,5 ila 20 yıl ağırlaştırılmış hapis cezası ile cezalandırılır[2].
Bu hükümlerde yer alan maddi unsurların kapsamı Madde 7’de belirtilmiş olup, Türkiye Terörle Mücadele Kanunu ile paralellik göstermektedir: Terör örgütü kurmak, yönetmek veya terör örgütüne üye olmak, örgüt faaliyetleri düzenlemek, propaganda yapmak vb.
Her iki davada da, ilgili avukatlar HHB hukuk bürosu ve ÇHD derneği aracılığıyla n itelikli terör örgütüyle birlikte hareket etmek ve iletişim kurmakla suçlanmaktadır. I. ÇHD davası kapsamında, sanık avukatların ÇHD’de aktif roller üstlendiği iddia edilmiştir. II. ÇHD davasında ise, sanık avukatların terör örgütü üyesi olarak gerçekleştirdiği faaliyetler ile ÇHD’nin faaliyetleri arasında bir ilişki olduğu iddia edilmektedir.
Ayrıca avukatlar, tutuklu ve tutuksuz DHKP-C üyeleri arasında iletişimi sağlamakla suçlanmaktadır. Savcı, bu suçlamayı desteklemek için avukatları müvekkilleriyle özdeşleştirmiş ve avukatların mesleki işlevleri ile ilişkili faaliyetlerini teşkil eden aşağıdaki maddi unsurları göz önünde bulundurmuştur: İşkence karşıtı gösterilere veya insan hakları protestolarına katılmak, müvekkillerin cenaze törenlerine katılmak, müvekkillerini susma haklarını kullanmaya davet etmek veya DHKP-C üyesi olmakla suçlanan çok sayıda müvekkili temsil etmek vb.
Sanıklar, her iki davada DHKP-C örgütüne üye oldukları iddiasını reddetmektedir.
- II. ÇHD Yargılaması Kapsamında Deliller ve Maddi Unsurlar
I. ÇHD davası kapsamındaki hapis cezası hükmü ve I. ÇHD davası kapsamındaki iddianame, neredeyse aynı delillere dayanmaktadır.
II. ÇHD davasında, savcı tarafından, aşağıda belirtilen çok sayıda dolaylı kanıt örneğini beraberinde getiren üç tür kanıt sunulmuştur: Bunlar sırasıyla tanıklar, müzik stüdyosunda yapılan bir arama sırasında ele geçirildiği iddia edilen dijital belgeler ve Türk polisi tarafından bu ülkelerde bulunan Belçika ve Hollanda makamlarından alınan dijital belgelerin kopyası olduğu iddia edilen basılı belgelerdir.
İnceleme misyonu sırasında savunma avukatları, hapis cezası hükmünün dayandırıldığı delilleri güvenilmez olarak değerlendirme nedenlerini ayrıntılı olarak açıklamışlardır.
Yedisi gizli olan sekiz tanığın tamamı itirafçıdır. Gizli tanıklardan üçü, yargılama sürecinde dinlenilmemiştir, ancak İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin nihai hükmü, ilgili gizli tanıkların soruşturma sürecinde verdiği ifadelere dayandırılmıştır.
Tanıkların ifadeleri, söz konusu ifadeleri çevreleyen koşullar açısından özellikle sorunludur (bazı tanıkların bariz psikolojik sorunları, çok sayıda yargılamada kullanılan yüzlerce ismin yer aldığı yüzlerce sayfalık ifadeler, tutarsız dönemler vb.).
Savunma avukatları, Belçika ve Hollanda makamlarından alınan dijital belgelere ait olduğu iddia edilen basılı belgelerin karartıldığını savunmuştur: Yasadışı örgütün iletişim kayıtları ve faaliyet raporları dosyaya yerleştirilmiş ve sanıklar hakkında hapis cezasına hükmedilmesi için kullanılmıştır. Nitekim, bu dijital belgelerin aslı iletilmediğinden, belgelerin gerçek olup olmadığı uzmanlar tarafından doğrulanamamıştır. Dolayısıyla uzmanlar, dijital dosyaların çıkarılması sırasında herhangi bir bilginin değiştirilip değiştirilmediğini kontrol edememiştir.
Bir müzik merkezinde ele geçirildiği iddia edilen dijital belgelerin asıl kopyalarına savunma avukatları da ulaşamamıştır. Dava dosyasında hiçbir dijital veya basılı belge bulunmamaktadır. İlgili belgeler, ifade verirken belgelerin içeriğini doğrulaması için tanık Berk Ercan’a polis memurları tarafından verilmiştir. Dolayısıyla dava dosyasında söz konusu belgelere ilişkin tek iz, Berk Ercan’ın ifade tutanaklarıdır.
- II. ÇHD Yargılamasında Tutuklama
Sırasıyla 2017 yılının sonunda, 12 ve 21 Eylül, 13 Kasım ve 30 Aralık tarihlerinde 20 ÇHD avukatı aleyhine tutuklama emri çıkarılmıştır.
İlgili avukatlardan ikisinin (Günay DAĞ ve Oya ASLAN) davası tefrik edilmiş, ikisi (Ezgi ÇAKIR ve Ahmet MANDACI) ise şartlı tahliye edilmiştir.
İlk tutuklamalar, ÇHD avukatları tarafından temsil edilen öğretmen Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAKÇA’nın yargılamasından bir gün önce gerçekleşmiştir.
17 avukat tutuklanarak yargılamanın başladığı 10 Eylül 2018 tarihine kadar tutuklu (bazıları tecritte) kalmak üzere farklı cezaevlerine gönderilmiştir.
Duruşmaların ilk haftasının ardından 14 Eylül 2019 tarihinde Mahkeme, on yedi avukatın tümünün tahliyesine karar vermiştir.
Ancak Duruşma Savcısı, 24 saat içinde hüküm aleyhine itirazda bulunmuştur. Olağandışı bir oturma düzenine sahip İstinaf Mahkemesi’nde, yasallığı belirsiz “yeniden tutuklama emirleri” çıkarılmıştır.
Altı avukat yeniden tutuklanmış, altısı hakkında ise yakalama kararı çıkarılmıştır. Avukat Selçuk KOZAĞAÇLI, kendi inisiyatifiyle mahkemeye gitmiştir.
- II. ÇHD Davası Duruşmaları
5.1. Birinci Duruşma (10 – 14 Eylül 2018)
Belirtilen duruşmanın amacı, ifadelerin alınması ve sanık avukatlar aleyhine tazyik hapsi cezasının belirlenmesidir. Avukatlar, duruşmaya SEGBİS video konferans sistemi aracılığıyla değil, şahsen katılmak için çaba sarf etmek durumunda kalmıştır.
İlk güne dair gözlemler şu şekildedir: Duruşma sırasında savunma avukatlarının ve sanık avukatlarının iletişime geçmesini engellemek üzere sanıkların çevresinde çok fazla sayıda jandarma personeli bulunmaktadır,
Sanık avukatlardan bazılarına işkence etmeleri nedeniyle mahkeme salonundan ayrılmalarını istediği için, terörle mücadele memurlarından biri, bir avukatı işkenceyle tehdit etmiştir,
Verilen aralardan birinde jandarma personeli, iletişim kurmaya çalıştıkları için avukatları darp etmiştir,
Davanın karar duruşması, Silivri Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.
Duruşmanın ilk haftasının sonunda, 14 Eylül 2018 tarihinde, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklu avukatların tahliyesini emretti ve davayı 19-20 Şubat 2019 tarihlerine erteledi. Avukatların yeniden tutuklanmasının ardından, 2019 Şubat ayında makul tutukluluk süresi aşılacağından, bir sonraki duruşma 3-5 Aralık 2018 tarihlerine alınmıştır.
5.2. İkinci Duruşma (3 -5 Aralık 2018)
3-5 Aralık 2018 tarihlerinde yapılan duruşmanın amacı, tanıkları dinlemektir.
Eylül ayında yapılan duruşmalardan sonra Duruşma Savcısı ve Mahkeme Heyeti değişmiştir. Duruşma, Mahkeme Başkanı Akın GÜRLEK tarafından yürütülmüştür.
Tanıkların birçoğu gizli ve itirafçıdır. Tanıklar, çoğu tutuklu olduklarında cezaevlerinde, hatta kimi zaman savcının dosyasından bazı unsurlara danıştıktan sonra verilmiş son derece uzun yazılı ifadeleri takiben, SEGBİS video konferans sistemi aracılığıyla ifade verdiler.
Tanıkların ifadesinde bir avukatın müvekkiline mahkemede nasıl davranması gerektiğine dair tavsiyede bulunması, bir avukatın müvekkilini susma hakkını kullanmaya davet etmesi, bir avukatın örgüt içinde kod adının olması, bir avukatın yasal bir konferansa katılması, bir avukatın müvekkiline dosyada hiçbir şey olmadığını ve tahliye edileceğini söylemesi veya bir avukatın birini savunması gibi olaylar yer almıştır. Tanıkların verdiği ifadelerin birçoğu kulaktan dolmadır.
Örgüte katılma veya örgüt içi iletişim sağlama iddiaları, tanık ifadeleri dışında bir delille desteklenmemiştir.
Genel olarak, söz konusu tanıklar aşağıda belirtilen sebeplerle güvenilir bulunmamıştır:
(Çok sayıda yargılama sürecinde ifadeleri alındığından) çoğunlukla katıldıkları davayı bilmedikleri görülmüştür,
İfadeleri görünürde hâkim tarafından yönlendirilmiştir,
Çapraz sorgu sırasında tanıklardan biri, savunma avukatının uydurduğu bir avukatı tanıdığını doğrulamıştır.
Genelde içeriğini özetleyemeseler de sık sık ifadelerini onaylayıp onaylamadıkları sorulmuştur,
Talebi üzerine ismi bilinen bir tanığın ifade verirken yüzünün sansürlenmesi başta olmak üzere, video konferans sistemi aracılığıyla verdikleri ifadelerin gönüllü olup olmadığını doğrulamak zor olmuştur…
Duruşmaya çok sayıda olay damgasını vurmuştur. Gözlemlenen olaylar arasında şunlar yer almaktadır:
İlk gün mahkeme salonuna giren İzmir Baro Başkanı’nın yüzüne, alenen yumruk atılmıştır,
Üç reddi hâkim talebi üzerine avukatlar, kısa bir aranın ardından dışarı çıkarılmış ve itiraz etmek istediklerini belirtmelerine rağmen Mahkeme Başkanı duruşmaya devam etmiştir,
Silivri’de yargı yetkisi olmayan polis memurları gazeteci kılığında (basın rozetleri ile) mahkeme salonuna girmiş, savunma avukatları tarafından fark edilince salonu terk etmiştir;
Mahkeme Başkanı savunma avukatlarına karşı özellikle saldırgan bir tavır sergilemiş, kendilerine bağırmış, sözlerini kesmiş, diğer iki hâkimin görüşlerini almamış, gayrı resmi bir dil kullanarak uyarıda bulunmuştur,
Duruşmanın ilk gününde Mahkeme Başkanı, her sanığın savunma avukatı sayısına aniden sınırlama getirmeye karar vermiştir,
Tanığın çapraz sorgusunun ardından, Mahkeme Başkanı’nın savunma avukatlarından Bahattin Özdemir ve Kemal Aytaç’ı salondan çıkarma kararını reddeden sanık avukatlar ve sanık avukatları alkışlayarak destekleyen izleyiciler, Mahkeme Başkanı tarafından salondan çıkarılmıştır. Savunma avukatları, müvekkilleri ve izleyiciler olmadan duruşmaya ve savunmaya devam etmek istememişlerdir. Bu nedenle Mahkeme Başkanı, boş salonda (iki uluslararası gözlemci hariç) tanıklardan birini dinlemeye devam etmiş,
Savcı’nın herhangi bir talebi olmaksızın, tanıklardan üçünü dinlememeye karar vermiştir. Daha sonra savunma avukatları, belirtilen üç tanığın ifadesinin polis tarafından çarpıtıldığını ve baskı altında ifade verdiklerini öğrenmiştir,
Mahkeme Başkanı, ifade vermek üzere salonda bulunmalarına rağmen, savunma tarafının tanıklarını dinlemeyi reddetmiştir.
5.3. Üçüncü Duruşma (18 – 21 Mart 2019)
Bu duruşmanın amacı, esasa ilişkin talepleri sunmak, kapanış argümanlarını ve esasa ilişkin beyanları dinlemektir. Duruşma tarihlerinde, savunma avukatları haftalardır açlık grevine devam etmektedir.
Savunma avukatları çeşitli taleplerde bulunmuşlar, tüm talepleri 15 dakikalık aranın ardından reddedilmiştir (taraf tutmaları nedeniyle reddi hâkim, savunma tanıklarının dinlenmesi, ek soruşturmalar, savunma hazırlamak için ek süre, ek kanıt toplama vb.).
Savunma avukatlarının sözleri düzenli olarak kesilmiştir. Savcı, duruşma öncesinde mütalaasını sunmuş, mütalaa savunmaya iletilmiş ve duruşma sırasında okunmamıştır.
Savunma avukatlarının savunma hazırlama imkanı olmamıştır (bkz. ÇHD Davasının Kararı). Duruşmaya katılan tutuksuz avukatlar, savunma avukatlarının yokluğunda esasa ilişkin beyanlarını vermiştir.
Özellikle aşağıdaki olaylar tarafımızca gözlemlenmiştir:
Mahkeme Başkanı’nın savunma avukatlarına karşı düşmanca tutumu (bkz. İkinci Duruşma (3 – 5 Aralık 2018)),
Çok fazla jandarma personelinin bulunması (beş tutuklu için 50’den fazla jandarma); 19 Mart 2019 tarihinde, Mahkeme Başkanı sanık avukatları, izleyicileri ve savunma avukatlarını yine salondan çıkarmıştır; savunma avukatları savunma sıralarına ulaşmaya çalışmış, ancak mahkeme salonunun kapısında bekleyen jandarmalar tarafından engellenmiştir; izdiham yaşanmıştır; Mahkeme Başkanı, ertesi gün son beyanlarını vermek ve son sözlerini söylemek üzere duruşmaya katılabileceklerine dair tutuklu sanık avukatlara ve savunma avukatlarına bilgi vermemiştir,
Bir saatlik görüşme sonunda 18 avukat için 3 ila 18 yıl hapis cezasına hükmedilmiştir,
Kararın okunmasının ardından izleyiciler, gözlemciler ve savunma avukatları, jandarma tarafından adliyeden kovulmuştur,
- II. ÇHD Davasının Kararı İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi Tarafından Hükmedilen Cezalar Şöyledir:
Didem BAYDAR ÜNSAL, Ayşegül ÇAĞATAY, Yağmur EREREN EVİN, Yaprak TÜRKMEN): 3 yıl 9 ay hapis cezası. Tutukluluk halleri eylül ayında kaldırılmıştır.
Ezgi ÇAKIR: 7 yıl 12 ay hapis cezasına hükmedilmiş, ancak eşi de tutuklu olduğundan küçük kızına tek başına annelik yaptığı için elektronik gözetim altında ev hapsine çevrilmiştir.
Aycan ÇİÇEK ve Naciye DEMİR: 9 yıl hapis cezası.
Engin GÖKOĞLU, Aytaç ÜNSAL, Süleyman
GÖKTEN: 10 yıl 6 ay hapis cezası.
Selçuk KOZAĞAÇLI: 11 yıl 3 ay hapis cezası. Behiç AŞÇI ve Şükriye ERDEN: 12 yıl hapis cezası.
Özgür YILMAZ ve Ebru TİMTİK: 13 yıl 6 ay hapis cezası.
Barkın TİMTİK: Örgüt yöneticisi olduğu gerekçesiyle 18 yıl 9 ay hapis cezası.
Karar, şüpheli dolaylı kanıtlara dayanmaktadır: Örgüt üyeliği veya Halkın Hukuk Bürosu’nun DHKP-C ile bağlantı kurduğunun delili olarak, aşağıda belirtilen önemsiz olaylar karar gerekçesi olarak gösterilmiştir:
Solcu yazarların çeşitli kitaplarına sahip olma
“DHKP-C üyeleri için önerilen davranış tarzına” dikkat çeken bir kitaba sahip olma
DHKP-C üyeleri olduğu iddia edilen kişilerin mahkeme huzurunda savunulması
DHKP-C üyesi olduğu iddia edilen tutukluların ziyaret edilmesi
Müvekkillere susma haklarını kullanmaları ve ifade vermemeleri doğrultusunda verilen talimatlar
Paris’te, Fransa Komünist Partisi tarafından büyük bir kültürel etkinlik olarak her yıl organize edilen “Fête de l’Humanité”ye katılmış olma
Örneğin, Selçuk KOZAĞAÇLI’nın mahkumiyetine ilişkin dolaylı kanıtlar şunlardır:
Halkın Hukuk Bürosu avukatları arasındaki iş bölümü
DHKP-C üyesi olduğu iddia edilen kişilerin savunmasını üstlenmesi
DHKP-C üyesi olduğu iddia edilen tutuklulara sanık ve mahkum hakları konusunda bilgi vermiş olması
Bir sempozyumda DHKP-C örgütünün faaliyetlerini açıklaması
Maden kazasından sonra Soma’da aktif rol üstlenerek mağdur ailelerine tavsiyelerde bulunması ve avukat olarak onları temsil etmesi
DHKP-C üyesi olduğu iddia edilen kişilerin cenaze törenlerine katılması
DHKP-C ile bağlantılı bir internet sitesinde tutuklandığının duyurulması
Tutuklu ailelerine yönelik solcu bir dergide adının geçmesi
DHKP-C üyesi olduğu iddia edilen kişiler için düzenlenen anma töreninde konuşma yapması
Çok sayıda ulusal ve uluslararası etkinlikte konuşma yapması
ÇHD Başkanı olması ve ÇHD adına konuşması
- ÇHD’nin Hüküm Aleyhine İstanbul Bölge İstinaf Mahkemesi’ne Başvurusu
Yapılan başvuru, 14 Ekim 2019 tarihinde İstanbul Bölge İstinaf Mahkemesi tarafından aşağıda belirtilen gerekçeyle reddedilmiştir:
“Sanık savunmaları ve yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, mahkemenin kararında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, cezanın kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığından….”
- II. ÇHD Davasının Gözlenmesi Sırasında Endişe Uyandıran Konular
Aynı sekiz sanık aleyhine aynı suçlamalarla ikinci bir ceza davasının açılması, süregelen yargılamada nüfuz kullanıldığı ve yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesinin artık güvence altına alınmadığı izlenimi uyandırmaktadır.
Özellikle aşağıdaki konularla ilgili endişelerimizi dile getirmekteyiz:
14 Eylül 2018 tarihinde tutukluluk hallerine son verilen avukatların 17 Eylül 2018 tarihinde yeniden tutuklanması, yasal dayanaktan yoksundur.
Yargılama sırasında 37. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ve heyet üyeleri değişmiştir. Yeni mahkeme başkanı Akın Gürlek olmuştur.
20 Mart 2019 tarihinde hükmedilen hapis cezası, Türk Ceza Kanunu kapsamında beyan ve talepler için yasal bir son tarih belirtilmemesine rağmen, geç kaldıkları gerekçesiyle, savunmanın ek delil ve beyan talepleri dikkate alınmaksızın, sanık ve savunma avukatlarının yokluğunda açıklanmıştır.
Savunmanın tüm tanık ifadelerinin dava dosyasına eklenmesine ilişkin talebi reddedilmiştir.
Avukatların DHKP-C üyesi olduğuna dair ikna edici bir delil bulunmamaktadır. Örneğin, Selçuk Kozağaçlı’nın ODTÜLÜ kod adıyla DHKP-C temsilcisi olduğuna ilişkin suçlama tartışmalıdır. Ayrıca, örgüt içi iletişim yetkisine sahip olduğu iddiası da ihtilaflıdır.
Tanık Barış Önal’ın duruşması gerekçesiz olarak mahkeme tarafından reddedilmiştir.
Basın açıklamaları, örgütsel açıklama niteliğinde olmayan barışçıl ifadelerdir.
Katıldığı toplantılar halka açıktır.
Katıldığı uluslararası sempozyum ve konferanslar, iddianame ile ilgili değildir. ÇHD Başkanı olarak çok sayıda uluslararası konferansa davet edilmiştir.
DHKP-C başkanı olduğuna dair suçlamaların hiçbir gerekçesi yoktur.