ERK ACARER- Birgün gazetesi
İktidarın, tutuklu avukatlara yönelik kini sadece, “Bedelini ödetiyorlar” dedikleri Soma, Berkin Elvan, Suruç gibi toplumsal davalardan kaynaklanmıyormuş. Eğit-Donat, Suriye’ye giden “insani” malzemeler ve paramiliter çetelere dikkat çekip, müsebbipleri hakkında suç duyurusunda bulunmuşlar.
17 aydır tutuklu avukatların 18-21 Mart arasında görülecek yeni davaları öncesinde, iktidarın güttüğü kinin, 2013 yılına dayandığına ilişkin belgeler ortaya çıktı. Avukatların devlet yöneticileri hakkında, “Türkiye, Suriye savaşına müdahil oldu, eğit-donat programları kapsamında yetiştirilen binlerce cihatçı çatışmalara yollandı. Bunların bir kısmını paramiliter çeteler olarak yurtiçinde kullanması hedeflendi” başlıkları ile belgelere dayandırdıkları, 17 sayfalık suç duyurusu yaptıkları anlaşıldı.
Soma kıyımı, Suruç katliamı, Berkin Elvan ve Dilek Doğan gibi toplumsal davalarda savunma görevini üstlenen avukatlar, sık sık iktidarın kendilerine bedel ödettiğini dile getirdi. Bu “bedeller” arasında, iktidarın “Suriye savaşına müdahil olmasına yönelik suç duyurusu”nun da olduğu anlaşıldı.
NASIL BAŞLAMIŞ, NE OLMUŞTU?
Bu açıdan davayı, 18 Ocak 2013 tarihinde, 12 dernek üyesinin gözaltına alınıp 9’unun tutuklandığı Çağdaş Hukukçular Derneği’nin İstanbul’daki şubesine yönelik operasyonun bir uzantısı olarak görmek mümkün. Operasyon öncesi OHAL ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı 2013 yılında Suriye’ye gitmiş, (SANA) Suriye devlet televizyonunda Suriye halkının da avukatlığını yapacağını duyurmuştu.
DOKUNDULAR!
Avukatlar işin peşini bırakmadılar, 21.11.2014’te belgelerle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve yine dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz hakkında suç duyurusunda bulundular. Suç, TCK’nın; 301, Vatana ihanet, 304, Devlete Karşı Savaşa tahrik ve 306, Yabancı Devlet Aleyhine Asker Toplama olarak tanımlandı. Dosya Ankara’ya gönderildi.
Cumhurbaşkanı “Sorumlu değil” deyip topu Meclis’e attı 16.02.2015 tarihinde, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu” kovuşturmaya yer olmadığına yönelik karar verildi, Cumhurbaşkanının sorumsuzluğuna hükmedildi. Savcılık, Bakanlara ilişkin soruşturma yetkisinin ise Meclis’te olduğuna dikkat çekti.
Savcılık, takipsizlik kararında 21.11.2014 tarihli ihbar dilekçesinde yer alanlara da maddeler halinde özetle şöyle dikkat çekiyordu:
“-Hükümet tarafından Suriye Devleti’ne nota verilip, diplomatik ilişkilerin askıya alındığı, Suriye Devleti’nin resmi güçlerine karşı savaşan muhalif güçlerin Adana’da eğitilip silahlandırılarak Suriye’ye gönderildiği,
-Suriye Devlet güçlerine karşı savaşan muhalif güçlere, Haziran 2014’ten itibaren 47 ton silahın T.C. hükümeti tarafından yollandığı ve devamı aylarda tonlarca silah gönderildiği, giden silahların gümrük kontrolüne tabi tutulmadığı,
-Ilımlı İslamcılar olarak tanımlanan 2 bin kişilik gruba, Suriye’ye göndermek üzere Eğit-Donat projesi kapsamında askeri eğitim verildiği ve bunun uluslararası sözleşmeler aykırı bir suç teşkil ettiği….”
Kamuoyunda MİT TIR’ları olarak bilinen olay, İnsani yardım Vakfı’na (İHH) ait TIR’daki aramada bulunan askeri silah ve malzemeler ile dönemin içişleri Bakanı Efkan Ala’nın sürece ilişkin tutumu da, savcılık tarafından takipsizlik kararı verilen dosyadaki ihbarlar kısmında yer alıyordu.
2014 YILINDA SADAT VURGUSU
Avukatlar tarafından yapılan suç duyurusunda Eğit-Donat programının tanımına yönelik iki boyut dikkat çekiliyordu: “Yurtiçi” ve Yurtdışı.” Bu kapsamla, adeta Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan eski Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin kurduğu, “hizmetlerini” “içeride” ve “dışarıda” olarak 2’ye ayıran SADAT A.Ş. adlı güvenlik şirketine atıfta bulunulmuştu.
Sadat etkinlik alanını şu şekilde beliriyor:
-Dışarıda: Hizmet verilen ülkelerin Silahlı Kuvvetlerinin harbe hazırlık seviyelerini denetleyerek tespit eder ve tespit edilen eksiklikleri giderme yönünde çözümler üretir.
-İçeride: Yeni Emniyet teşkilatı organize edilip, kurumsal yapısını tamamlayıncaya kadar, ehil personel ile uygun görülen kademelerde danışmanlık hizmetleri verir.
Suç duyurusunda Eğit-Donat projesinin ABD eseri olduğu ve “Güvenlik Doktrini” çerçevesinde iç güvenlik tanımı ile biçim alabileceği de belirtiliyordu:
“Ulusal Güvenlik Doktrini, toplumsal muhalafetin her türlü yöntem ve aracının devreye sokulması yoluyla bastırılmasını kapsıyordu. Her türlü işkencenin, baskının, insan hakları ihlallerinin ve antidemokratik faşist uygulamaların sıradanlaştığı bu doktrin, rejim muhaliflerinin sindirilmesine yönelik eylemler yürütecek para-militer (sivil faşist) çetelerin örgütlenmesi ve kullanılmasını da içeriyordu…”