Sultan Gökçek : “Ben Artık Şarkı Dinlemek Değil, Şarkı Söylemek İstiyorum”

Grup Yorum üyse Sultan Gökçek ölüm orucunda şehit düşen eşi İbrahim Gökcek´in cenazesinden sonra hapishanede yazıp gönderdiği mektubu yayımlıyoruz:

„Sevgili Bahar, Merhaba,
İbo’nun direnciyle kucaklıyorum. Nasılsın? İbo’yu son yolculuğuna uğurlarken sizi görmek iyi geldi. Şimdi karantina günlerinden yazıyorum sana. Gerçekten hastaymışım gibi davranıyorlar. Neyse ki bizimkilerle aynı koridordayım, yalnız kaldığımı anlamıyorum. Bir de yazacak o kadar çok şey var ki zaman bile yetmiyor. Ama bazen sadece düşünmekle geçiyor zaman, her şeyi hatırlamaya çalışıyorum. Sonra panik yapıyorum, unutucam, hemen yazayım diye. Buraya geldiğimde mektubun da geldi 9 Nisan’da yazmışsın Helin’in 7 yemeğinden bahsetmişsin, şimdi bugün de İbo’ya bir hafta oldu. Özledik. Bir Fırtına Tuttu Bizi türküsü var ya öyle bir fırtınaydı. Kayseri’de de doğru düzgün sohbet edemedik, ne konuştuğumu bile hatırlamıyorum. Bir tek İbo’yu anlattığınız her cümle aklıma kazınmış onları düşünüp duruyorum, arkadaşlara anlatıyorum.
Benim de hayalim hep o uzun masanın etrafında toplanmaktı yine kahkahalarla ortalığı inletmekti. Uzun masa duruyor mu hala bir ayağı kırıktı, emanet duruyordu. En son baskında beni masanın üzerine attı pisliğin teki sanırım 2 ayağı da kırıldı, benimle birlikte masada düştü.
Şimdi Ebru ablaya seslendim, ona da gitar konseri veriyorum, daha doğrusu gitarla konser veriyorum.. Barış Manço’dan, Erkin Koray’dan ne bulursam söylüyorum, Silivri tarihinde böylesi konser ilktir herhalde. Elimde onların akorları var, Ebru abla da seviyormuş, çalıp söylüyoruz, çok eğleniyor. Kapı kapanmadan yanına geleyim diye hızlı hızlı yazıyorum, bir sürü şey var anlatacak tabi ama dilim tutulmuş gibi, ya da artık şunu diyorum hani Nazım’ın şiiri var ya “Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum” ben de yüz yüze gelip sohbet etmek istiyorum. Helin sana limon bana da zeytin diyordu ya yan yana gelince o aklıma geliyor. Hayatımda en çok güldüğüm anı ney bil bakalım. Ali Rıza’yı zorla cips almaya göndermiştik ya “Ben gitmem İbrahim Abim kızar” diyordu. Sonra ben içerden İbrahim Abi geldi diye bağırınca senin ve Seçkin’in odalara fırlayışı ve en komiği Ali Rıza’nın kapıya cipsleri bırakıp kaçışı, ne gülmüştük. Sonra Dilan ne çok gülüyoruz diye yataktan kalkıp hepimizi haşlamıştı.
Evet Bahar ben kısa tutayım bu sefer. Sana İbo’yla son açık görüşümüzü anlatayım. Onlarla ilgili sürekli yazıyorum zaten. Her an.


23 Aralık… Yılbaşı Özel Açık Görüş
Aylar sonra görecektim, daha önce avukat görüş yerinde gördüm ama tabi arada cam vardı, sohbet imkanı yoktu. Görüş yerinde hızlı hızlı volta atarak onu bekledim epey sürdü g etirmeleri. Sonra slogan sesi geliyordu tabi hemen kapının önünde beklemeye başladım, sonra görünce öyle ne yapacağımı bilemedim. O hemen sıkıca sarılıp öptü. Sonra oturduk, oturmadan önce benim oturacağım sandalyede minder yok diye minder olan bir sandalye getirdi ben gerek yok desem de onunla uğraştı. Sonra oturduk. Çok zayıflamıştı. Elim yüzüne gitti, kemik… Sonra sürekli ben konuştum, daha doğrusu sürekli beni konuşturdu. Ellerine baktım yine etleri yolunmuştu, küçük küçük kanamış, dudakları kurumuş kanamıştı. Kim bilir neleri düşünüp kendini parçalıyordu yine. Yılmaz Güneş karakterlerine benzemişsin dedim, “bak ya” deyip güldü. Bıyık yakışmıştı. Yüzünün inceliğine hem Anadolu’yu hem olgunluğu, hem halkı katmıştı. Ve Silivri girer yine araya “yan yana değil karşı karşıya oturacaksınız” ben ayrılmak istemedim İbo, tamam sorun çıkmasın bir daha göremem diye birazdan karşıya oturacak dedi. Sonra ellerini ellerimin üstüne koydu, öyle konuşmaya devam ettik. Ben gülerek, heyecanla bir şeyler anlattıkça onun da gözleri dalıyordu, bazen kocaman açılıyordu. Sonra fotoğrafçı geldi, hemen yanına aldı sıkıca kavradı. Sonra bir de tek çekindi üzerinde kırmızı kareli gömlek, hırkasını çıkardı, inceliğini göstermek için gömleğini düzeltti, elini üstünde gezdirdi bakın ben eriyorum der gibiydi. Ben hayran hayran bakakaldım, nasıl bu kadar güçlü olabiliyor diye. Ayrılırken yine sıkıca kavradı, öptü. Bu ölürsem mezarımda dedi, içimden hayır öyle olmayacak diye susturmak geldi söyleyecekleri yarım kaldı gardiyanlar başımızdaydı alıp götürdüler, beni çıkardılar oturma eylemi yapıyordum, sürükleyerek hücreye götürürlerken İbo’yu çıkardılar o halde seni çok seviyoruz İbo diye bağırdım. O da bağırdı “ben de sizi çok seviyorum…”
Bir görüş böyle geçti, çok özlediği çok belliydi. Görüşün 1 saat değil de 45 dakika olduğunu son dakikalarda öğrendik, orda da yine her şey yarım kaldı.
Bunu daha sonra daha uzun yazacağım bir hikaye gibi şimdi sana aklıma gelmişken anlatayım dedim…
Sevgili Bahar şimdilik böyle gelmiş olayım kağıda çay döküldü kusura bakma. Çizgili kağıt yok, çizgisiz kağıda yazmakta zulüm o yüzden kareliye yazdım. İdildeki arkadaşlara da yazacağım. Betüle, Sehere, Dilan Ekine selamlar… Dilan Poyraz’a, Eren’e, Fırat’a, Sercan’a liste uzar gider sen soranlara selam söyle boşver…
Sağlığın daha iyi değil mi? Kayseri’de çok güzel görünüyordun, Kısa saçta yakışmış. Nagehan anneyi kucaklıyor öpüyorum.
Sevgilerimle…
Bağlılıkla…“


Sultan Gökçek – Silivri Hapishanesi – 14 mayıs 2020

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.