Hergün insan hakları ihlalleri ile gündeme gelen ülkemizde işkence artık sokak ortasında yapılır hale geldiği bir gerçek. Bunun için bir google taraması yapsanız binlerce vaka ile karşılaşmanız mümkün.
Askeri, polisi… hatta zabıtası bile artık sokak ortasında insan dövebiliyor, işkence bile yapabiliyor.
Bu ülkenin İçişleri Bakanı Soylu’nun “kötü muamele” diye dillendirdiği işkencenin gerilediğini kime sorsanız güler.
Kameralar karşısında, avukat, gazeteci hatta milletvekiline kaba kuvvete, dayağa başvuran polis halka çok daha acımasızca saldırıyor. İnsanları korkudan ağzını açamaz hale getirmek için işkenceyi fütursuzca kullanıyor AKP iktidarı. Aslında İçişleri Bakanının bu açıklamayı yapmak zorunda kalması bile aslında bir itiraf.
Tabii ki böylesine bir açıklama yalanla desteklenmeli. Bakınız hemen alel acele, belki de açıklama yapmadan önce tuvalette yazıp hazırladığı istatistiklerdeki ülke tablosuna.
“Türkiye genelinde polis ve jandarma bölgelerinde kötü muamele iddialarına ilişkin
2017 yılında toplam 70 başvuru olmuş.
2018 yılında bu sayı 31’e gerilemiş.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin ülkemiz aleyhine verdiği ihlal kararlarında insanlık ve onur kırıcı muamele kararı 2016’da 9, 2018’de 11’dir. Ve bu rakam, 2011’de 36’dır. 2012’de 18’e yani aşağı doğru bir azalış trendi içerisinde, küçük iniş çıkışlarla bahsettiğim seviyeye gelmiştir.
İşkence ve kötü muameleye ilişkin, CİMER ve diğer başvuru yollarıyla yapılan müracaat sayısı 2016’da 52, 2017’de 54, 2018 sonu itibarıyla da 34’tür.”
Süleyman Soylu yalan söylemek zorunda. Çünkü işkence mekanizmasının başında O oturuyor. Ülkede yapılan işkencelerden direk kendisi sorumlu. Hatta bazı olaylarda direk işkence emri verdiği de biliniyor.
Bu rakamlara karşı gerçek rakamlara bakıldığında Süleyman Soylu’nun nasıl desteksiz yalan söylediğini görebilmek mümkün.
(İHD) verilerine göre OHAL’in sürdüğü 2017 yılında:
427’si gözaltında kaba dayak ve diğer yöntemlerle,
1855 kişi ise gözaltı yerleri dışında ve polisin saldırdığı toplantı ve gösterilerde olmak üzere toplam 2.682 kişi işkence ve kaba muamele ile karşılaştı.
2017 yılında TİHV’e başvuran 616 kişiden (2016 başvuru sayısı 487 idi) 564’ü doğrudan işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığını belirtti.
564 başvurunun 272’si emniyet müdürlükleri, 55’i ise polis karakolu gibi resmi gözaltı merkezlerinde işkenceye maruz kaldı.
171 kişi ise polis araçlarında işkenceye maruz kaldığını beyan etti.
Yine aynı kurumların raporlarına göre 2018 yılı içerisinde 32’si çocuk olmak üzere 673 kişinin yaşam hakkı ihlal edildi. Yine resmi görevlilerce 4 bin 513 kez işkence, kötü muamele, onur kırıcı davranışta bulunuldu.
2018 yılında:
356’sı gözaltında kaba dayak ve diğer yöntemlerle,
246’sı gözaltı yerleri dışında ve
2 bin 598’si polisin saldırdığı toplantı ve gösterilerde olmak üzere toplam 2 bin 719 kişi işkence ve diğer kötü muamele ile karşılaştı.
Hapishanelerden yapılan şikayet başvurularında, bin 149 kişi işkence ve kötü muameleye uğradığını belirtti.
160 kişi ise ajanlık dayatması nedeni ile işkence ve kötü muameleye uğradı.
28 kişi zorla kaçırıldı ya da kaçırılma girişimine maruz kaldı. Ayten Öztürk’ün kendisine uygulanan işkenceyi anlatması ile teker teker açığa çıkan benzer işkence vakaları açığa çıkmayan işkence vakalarının sadece çok küçük bir kısmı. Ayten Öztürk’e 6 ay boyunca en vahşi işkenceler yapılmış ve bu belgelenmişti. Vücudunda 898 yara olmasına ragmen yargılanan bir işkenceci yokken Ayten Öztürk hala tutuklu.
Bu rakamlar sadece kendisine işkence ve kötü muamele yapıldığına dair başvuru veya şikayette bulunanları yansıtıyor. Ama tekrar işkenceye maruz kalırım korkusu ile şikayet veya başvuruda bulunmayanın bu rakamların çok daha üzerinde olduğuna kimsenin şüphesi olmasın.