Saklanacak Yer Kalmadı

17 Ağustos 1999 büyük Marmara depreminin üzerinden 20 yıl geçti. O gece saat 03.02’de meydana gelen 7.4 büyüklüğündeki büyük Marmara depreminde 17 bin 480 kişi yaşamını yitirdi. Resmi rakamlara göre 23 bin 781 kişi yaralandı, 505 kişi sakat kaldı. 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Yaklaşık 16 milyon kişiyi etkileyen depremde İstanbul’da 454 kişi yaşamını yitirdi. Geçen 20 yıldan ders alınmadı. Beklenen büyük İstanbul depremine hazırlanılmadı. Bir arpa boyu yol alınmadığını söyleyen uzmanlar 20 yıl sonra tekrar uyarıyor: “İstanbul depreme hazır değil.”

[Haber görseli]


Tayfun Kahraman

‘GERİYE GÖTÜRÜR’
TMMOB İstanbul Şehir Plancıları Odası Başkanı 
20 yıl çok ve bu sürede yapılabilecek çok şey varken, biz bir arpa boyu yol kat edemedik. İstanbul, hâlâ depreme hazırlıksız ve hâlâ tüm kenti ilgilendiren özellikle yapısal problemlere ilişkin olumlu adımlar atılmadı.

Konutlarımızın yani yaşam mekânlarımızın hali ise ortada, bugün İstanbul’da deprem olmadan yapılar kendiliğinden çöküyor. Bu yapı stoku varlığını korurken İstanbul için geçen 20 yıllık sürenin olumlu bir şekilde kullanıldığını, bir şeylerin değiştiğini söylemek mümkün değil. Herkesin artık bildiği gibi İstanbul’da deprem sonrası afet toplanma alanlarının neredeyse tamamı, plan değişiklikleri ile yapılaşmaya açıldı. 
Bunun sonucunda İstanbul’da depremden sonra çadır kentlerin kurulabileceği, insanların sığınabilecekleri açık alanların artık neredeyse kalmadığını söylememiz gerekiyor. Böyle bir deprem, bırakın İstanbul’u Türkiye’yi oldukça geriye götürecektir. İstanbul’da depremin açacağı yaraların onarılması neredeyse imkânsız olacaktır.
Bu tabloda, depreme nerede yakalanacağımızı bilmiyoruz. Ama nerede olursak olalım, bu tablo tehlike altında olduğumuzu gösteriyor. O sırada evde, işte, okulda, hastanede ya da markette olabiliriz. 
Evimiz oldukça güvenli olsa bile, kamu yapıları ya da diğer yapılar içinde depreme yakalanabiliriz. Sadece kendi barınaklarımızı değil, tüm yapılarımızı depreme karşı güçlendirmeli, önlemlerimizi arttırmalıyız.

[Haber görseli]


Eyidoğan

’28 KEZ DEĞİŞTİ’
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan
1985 tarihli imar yasası bugüne kadar 28 kez değişikliğe uğramasına rağmen afet risklerini azaltacak içeriğe kavuşamadı. Yapı müteahhitliği yasası yok, ancak 2 Mart 2019’da Yapı Müteahhitliği Yönetmeliği çıkarılabildi. 1999 depreminden ancak 20 yıl sonra, yüzlerce yüksek yapı inşa edildikten sonra, 1 Ocak 2019’dan geçerli olmak üzere yeni deprem yönetmeliği ve deprem tehlike haritası uygulamaya konulabildi. Afet risklerini azaltma yönetimi halen afet müdahale, yardım ve yara sarma anlayışının önüne geçemedi.

Nüfusu 17 milyona doğru artan ve artmaya da devam edeceği anlaşılan İstanbul mega-şehrinin çevresindeki iller dahil önümüzdeki 25 yılda yüzde 65 olasılıkla 7 ve daha büyük bir depreme maruz kalacağı bilim camiası tarafında kabul edildi. Her yıl yüzde 2 oranında artan bu tehlike hem Marmara’yı şiddetle sarsacak ve hem de tırmanma yüksekliği 5 metreye varacak yükseklikte tsunamiye neden olacak.. 
Afet zararlarının azaltılması sağlıklı ve sürekli gelişmenin en can alıcı unsuru. Bu konuda hükümetler ana sorumlu. Çalışmalarda sivil toplum örgütleri, özel sektör, uzmanlar ve akademisyenler mutlaka yer almalıdır. Yerel yönetimler ve mahalle afet gönüllüleri sistemi güçlendirilmeli.
Risk yönetimi ve kayıpların azaltması çalışmalarının planlama, eğitim, arazi kullanım yönetimi ile bütünleşmesi gerekir.
Afet öncesi ve sonrası dönemlerde kullanılacak gelişmiş bir iletişim ve bilgilenme ağı tesis edilmelidir. Bütünleşik Olay Komuta Sistemi kurulmalı, sistem sayısal ve tek numara üzerinden çalışmalıdır.
Arazi kullanım kararlarında risklerin önlenmesi stratejik öneme sahip olmalı, rant amaçlı müdahalelerden uzak durulmalıdır.

‘KARTAL GERÇEĞİ’
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna ise Kartal’da Sema Sokak’ta yaşanan ve 21 yurttaşın ölümüne neden olan bina çökmesini anımsatarak “Kartal, İstanbul gerçeğini yansıtmaktadır. Bina ruhsatlıdır. Ancak yerel yönetim asli görevi olan denetimi gerçekleştirmemiş, sonradan binaya üç kaçak kat çıkılmıştır. Müteahhidin, yerel yönetimin, binada oturan vatandaşların zincirleme ihmali, vurdumduymazlığı faciaya yol açmıştır. Bina için İmar Barışı’na başvurulmuş olduğunun açığa çıkması, İmar Barışı’nın yol açacağı olumsuz sonuçları netleştirmiştir” diye konuştu.

[Haber görseli]



Prof. Bohnhoff
Alman uzman İstanbul depremi için zaman verdi: 30 yıl içinde

HAZIRLIKLI OLUN
Yerbilimleri araştırmalarıyla dünyanın önde gelen kurumlarından Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin uzmanlarından Alman sismolog Prof. Dr. Marco Bohnhoff, depremin İstanbul merkezine çok yakın bir mesafede yaşanacak olması nedeniyle etkisinin de büyük olacağına dikkat çekti. DW Türkçe’ye konuşan Bohnoff, “Mesele İstanbul’da bir deprem olup olmayacağı değil, çünkü olacak. Asıl soru işareti ne zaman olacağı konusunda. Önümüzdeki 30 yıl içerisinde, 7.4 büyüklüğüne ulaşabilecek bir deprem olasılığı yüzde 70” dedi.

‘SARSINTIYA GEREK YOK, ÇÖKÜYORUZ’
Jeoloji Mühendisleri, depremin büyüklüğünün önemli olmadığını, İstanbul’un sarsıntısız da çöktüğüne dikkat çekti. Jeoloji Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nde dün yapılan açıklamada, “Beklediğimiz 7.2 büyüklüğündeki depreme İstanbul’un altyapısı dayanmaz. Çarpık kentleşme halen etkin. Marmara Denizi kirlilik yüzünden can çekişiyor. Ormanlar tahrip edilip inşaat yapılıyor” denildi.

İstanbul’un Kâğıthane, Sancaktepe, Beyoğlu ve Esenyurt, ilçelerinde meydana gelen çökmeleri anımsatan Prof. Dr. Naci Görür, binalar yeterli mühendislik hizmetleri olmaksızın inşa edildiğinden deprem olmaksızın da çökmelerin oluştuğunu belirtti.

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.