Koçak’ın ailesi, avukatlar aracılığıyla zorla müdahale süreci hakkında, ‘kasten öldürmeden’ suç duyurusunda bulundu.
Mustafa Koçak 28 yaşında, sadece bir itirafçının yalan ifadeleriyle müebbet hapis cezasına çarptırılan siyasi bir tutsaktı.
İtirafçının ifadelerini kanıtlayan hiç bir delil ve kanıt olmadan 2017 yılında hukuksuz bir şekilde tutuklandı.
Bunun üzerine, adil yargılanma hakkı için 4 Nisan 2019 tarihinde başlattığı süresiz açlık grevi direnişini 3 Temmuz 2019 tarihinde ölüm orucuna çevirdi.
Taleplerinin karşılanmaması dahilinde ölümü kucaklayacağını açıkladı.
Ve 23 Nisan tarihinde taleplerinin karşılanmaması sonucunda Mustafa Koçak katledildi.
Ölüm orucu direnişinin ilerleyen günlerinde, vücudu 30 kilo kalmışken Koçak’ın direnişi sonlandırılmaya çalışıldı. 12 Mart tarihinde kaldığı hapishaneden hastahaneye kaçırılarak 4 gün boyunca zorla müdahale işkencesi altında kaldı.
Bedenine 73 serum ve 8 kelepçe takıldı. 30 kilo kalmış bir bedenin damarları patlatıldı, copla taciz edildi.
Mustafa Koçak uğruna direndiği onurunu zorla müdahale işkencesi altındada korumaya devam etti.
Koçak’ın ailesi, avukatlar aracılığıyla zorla müdahale süreci hakkında, ‘kasten öldürmeden’ suç duyurusunda bulundu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verilen dilekçede, suç duyurusunun sebepleri şöyle yazıldı:
“Mustafa Koçak ölüm orucunu sürdürürken 12 Mart 2020’de İzmir, Aliağa Şakran Kampüs hastanesine götürüldü ve burada zorla müdahale edildi. Hastaneye götürüldüğünde bilinci yerindeydi ve hiçbir şekilde bir tıbbi müdahaleye rızası olmadığını bildirdi.
“Buna karşılık zorla müdahale uygulaması durdurulmadı, zorla beslenmeye çalışıldı. Elleri ve ayakları (açlık etkisiyle son derece zayıflamış vücuttaki etkileri gözetilmeden) kelepçelerle yatağa bağlandı. Vücuduna 76 kez serum bağlanmaya çalışıldı, vücudu serum iğneleri ile delik deşik edildi. Yatağa bağlıyken darba ve cinsel tacize maruz kaldı.
“Bu müdahale süreci 16 Mart 2020’ye kadar devam etti, bu süre zarfında avukatları ve ailesiyle görüştürülmedi. Dört gün boyunca yalıtılarak izole edildi ve bu sürede rızası hilafına bir muameleye maruz kaldı.”
Yazılan dilekçede, Mustafa Koçak’a zorla müdahale edilmemiş olsaydı tahliye olacağı ve eyleminin sona ereceği belirtildi. Zorla müdahalenin ise ölümünü hızlandırdığını, hatta ölümüne sebep olduğunu ve bu sebeple kasten öldürme suçunu teşkil ettiği ifade edildi.
Pandemi nedeniyle tahliye dilekçelerinin işleme koymayan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi heyetinin ihmalkarlığının da Mustafa Koçak’ın ölümünde pay sahibi olduğu ifade edildi.