İzmir Karşıyaka Hâkimi Ayşe Sarısu Pehlivan hakkında, “terör örgütü propagandası” yapmak suçundan adli soruşturma başlatıldı.
Bu ülkede, bugünlerde en büyük suç, Grup Yorum’u övmek, Grup Yorum’a, türkülere özgürlük istemek.. En büyük suç, Grup Yorum üyelerine yönelik olumlu bir söz etmek..
Yargıç Ayşe Sarısu Pehlivan da bu son günlerde bu büyük suçu işledi.
Pehlivan’ın Suçu!
Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek, açlık grevini 4 Ocak’ta ölüm orucuna çevirmişti; eyleminin 300’lü günlerinde artık ölümün koynundaki yürüyüşün en kritik evrelerindeydi. Halkın büyük bir kesimi, aydınlar, sanatçılar, demokratik örgütler, İbrahim’i yaşatmak için ayaktaydılar.
Yargıç Ayşe Sarısu Pehlivan da o günlerde, 3 Mayıs gününde, “#İbrahimGökçekYaşamalıdır” hastagını etiketledi. Ve dedi ki “türküler hiç kimseye zarar vermez“.
Sarısu Pehlivan, Gökçek şehit düştüğünde de şu dört kelimeyi not düştü sosyal medyada: “Ölüm adın kalleş olsun!”.
Bir yargıç, hem de Yargıçlar Sendikası Başkanı olan bir Yargıç,
nasıl böyle bir suçu işlerdi?
Ne istiyordu İbrahim Gökçek?
– Ayakkabı kutularına halkından çaldığı paraları saklamayı değil, sanatını icra ederek halkın sanatçısı olarak hayatını sürdürmek istiyordu.
– Güç kimdeyse bende onun kulu olurum demiyor, onurlu ve halkın gücüne inanarak yaşamak istiyordu.
– Türkülerini özgürce söylemek istiyor, düşüncelerini özgürce savunmak istiyor, Kültür Merkezi’nde baskı olmaksızın çalışmalarını sürdürmek istiyordu.
– 1 ay yoksul halkı anlamaya çalışmak için oruç tutma değil, yasal hakları için 323 gün aç kaldı.
Ve Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan, bu haklı, meşru talepler için direnen bir sanatçı için “yaşasın” dedi.
O sanatçı öldüğünde, “ölüm adın kalleş olsun” dedi.
Ve Pehlivan’a karşı AKP medyasında linç saldırısı başlatıldı.
Linç saldırısının ilk sonucu, Pehlivan hakkında “İNCELEME” başlatılması oldu.
Bu sonuç gösteriyor ki; bir sanatçı, bir insan ölmesin diye vicdanına kulak veren herkes kim olursa olsun, pozisyonu, mesleği ne olursa olsun suçlu gösterilmekten kurtulamıyor bizim ülkemizde.
En somut örneği:
İlkin Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK), İzmir Karşıyaka Hakimi Ayşe Sarısu Pehlivan hakkında “inceleme” başlattı. 1993 yılından beri ülkenin pek çok bölgesinde hukuk mahkemesi yargıcı olarak görev yapan, Hakim Ayşe Sarısu Pehlivan’ın suçu neydi?
Ne demiş ki soruşturma açılmış?
“İbrahim Gökçek yaşatılmalı“: bu kadar.
Ardından A Haber, Sabah, Takvim gibi provokatif yayın organları tarafından hedef gösterildi. En iyi yaptıkları şeyi yaptılar; birini sorgusuz yargısız karalamak!
İkinci adımda ise, faşizm en iyi bildiğini yaptı.
Yargıç Pehlivan’a “terör örgütü propagandasından” soruşturma açtı.
Yargıç Pehlivan da artık “teröre bulaşmıştı”.
Pehlivan: “Bu ülkeyi seven insanlar bu hamasi söylemleri yapan insanlar değil”
Hakkındaki bu saldırılara, soruşturmalara karşı, Pehlivan düşüncelerini şöyle dile getirdi:
“Yaşam hakkının kutsallığı üzerinden insani bir paylaşım ve neticesinde bir grubun linç kampanyası ve yandaş medyanın desteğiyle DHKP-C seviciliğine kadar götürülen bir durum, anlaşılır gibi değil. HSK’nın davranışına üzülüyorum. Tam bu noktada herkesin bir araya gelme noktasındayız. Bu ülkeyi seven insanlar bu hamasi söylemleri yapan insanlar değil bunun için bedel ödeyen, insanlar barış içerisinde yaşasın diyen insanlar aslında. Yaşam hakkı kutsal deyip kendi anayasanıza sahip çıkıyorsanız ve oradaki bütün sorumlulukları hissederek bunu yapıyorsanız linç edilen HSK tarafından hakkında soruşturma başlatılan bir yargıç pozisyonuna sokuluyorsunuz. Bir grup yargıçla bağımsızlık mücadelesi verirken insani olarak atılmış tweetleri nedeniyle bu gibi durumlarla mücadele ediyoruz.”