Yüksel Direnişi’nin yaratıcılarından, öncülerinden Nuriye Gülmen, 5 aydır tutuklu. Nihayet duruşma günü belli oldu ; 5 ay sonra 5 şubatta ilk duruşmasına çıkarılacak.
Nuriye Gülmen, 5 Şubat, saat 09.00’da İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde 28. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek duruşma öncesinde bir mektup yayınladı.
Mektubunda iddianamenin nasıl hazırlandığını ve iddiaların mantığını ayrıntılarıyla anlatan Nuriye Gülmen, duruşmada « yalnız bırakılmayacağından emin olduğunu » belirtiyor.
Mektubunda ne adaletsizliğin, ne de tutsaklığın kendiledrini ezmesine, kişiliksizleştirmesine için vermediklerini de belirterek, «buradan daha güçlü çıkacağız» diyor.
Nuriye Gülmen’in mektubu şöyle (Altbaşlıklar GHA tarafından konulmuştur.) :
Sevgili Dostlarım, Basın Emekçisi Arkadaşlarım ve Kıymetli Halkımız, İyi olmanızı dilerim.
Ben iyiyim. Beş aydır Silivri Hapishanesinde tutukluyum. İlk duruşmam 5 Şubat’ta görülecek. Ona hazırlık yapmaya çalışıyorum. Sağlığım ve moralim yerinde. Size bu mektubu hem duruşmaya çağrımı yaygınlaştırmanız temennisiyle hem de burada tutulmama gerekçe yapılan yargılama ile ilgili bilgi vermek için yazıyorum.
“Tutsak edilmemiz, öç almadır“
4 yıldır sürdüğümüz iş, ekmek mücadelemiz adaletsizliklerle dolu. Bir adaletsizliğin karşısına dikildik, adaletsizliğin bin bir çeşidi ile yıldırılmaya çalışıldık. Tutsak edilmemizin de bu yıldırma, öç alma politikasının bir parçası olduğunu biliyoruz.
Elime ulaşan iddianame de bunu kanıtlar nitelikte. Eşyayı adıyla çağırmak anlamında bu metne iddianame diyorum. Yoksa gerçekten iddianame vasfı taşıyan bir metin olduğunu söylemek mümkün değil. Yargılamamın yapılacağı mahkemenin heyeti de iddianamenin hukuka uygun bir şekilde düzenlenmediği yönünde bir görüşle iddianameyi reddetti.
Gerekçesi ise şöyleydi: İddianame içeriğinde arama sonrası materyallerin şüphelilerle ilişkilendirilmediği, şüphelilerin eylemlerinin anlatılmadığı, iddianamede söz konusu örgüt hakkında uzun uzun bilgilere yer verilmiş olmasına karşılık şüphelilerin üzerine atılı suçun şüphelilerle ilişkilendirilmediği, hangi eylemlerle üzerine atılan suçları gerçekleştirdiklerinin anlatılmadığı, salt şüpheliler hakkında istihbari bilgilere yer verilmiş olması, eylemlerinin somutlaştırılıp söz konusu arama yapılan yerde çıkan suç unsuru sayılabilecek maddelerle ilişkilendirilmemiş olması göz önünde bulundurularak, (….) CMK 174/1-a maddesi gereğince CMK 170. Maddeye aykırı olarak düzenlenen iddianamenin iadesine karar verilmiş olup…
Hukuksuzluk o kadar sıradanlaştırıldı ki, adaletsizliklerin içinde bir hukuka uygunluk kırıntısı görünce şaşırmadan edemiyoruz. Ama sağ olsun T.C. yargısı şaşkınlığımın fazla uzun sürmesine izin vermedi. Savcının iddianamenin iadesine ilişkin yaptığı itiraz bir başka mahkeme heyeti tarafından kabul edildi.
Böylece örgütün tarihçesinin sonuna benimle ilgili beş cümlenin iliştirildiği bu metin iddianame olarak kabul edilmiş oldu. İddia edilen şeylerde de bir yenilik yok: Örgüt talimatıyla açlık grevi yapmak, örgüt talimatıyla KHK ile işlerinden atılanları bir araya toplamak amacıyla Direnişler Meclisini temsilen eylem ve etkinliklere katılmak.
“Örgüt talimatıyla” denildi mi tamam !
Yaptığım işlerin başına “örgüt talimatıyla” yazınca iddianameye dönüşen sihirli bir metin bu. Yargı insanlarının elinde sihirli bir değnek var, ol deyince olduruyorlar, burjuva hukukuna asgari düzeyde uyma kaygısı güdene rastlamak bile çok zor artık. Zaten o da adaletin a’sına yetmiyor.
Vallahi, bizim elimizde sihirli değnek yok. En başından beri adaletsizliğe teslim olmamak gerektiğini düşünerek hareket ettik. Kâr-zarar hesabı yapmadık. Direnmek gerekiyordu, gereğini, bildiğimiz doğrularla, hakkıyla yapmaya çalıştık. Biz direndikçe daha çok adaletsizliğe maruz kaldık. Şükür ki, adaletsizlik dağının altında ezilmedik. Tutsaklığın da bizi ezmesine, kişiliksizleştirmesine izin vermiyoruz. İnancım o ki, buradan daha güçlü çıkacağız.
Bugüne kadar hep yanımızda oldunuz. 5 Şubat’ta görülen duruşmamda da beni yalnız bırakmayacağınızı biliyorum.
İçten sevgim ve saygılarımla… “