Grup Yorum tarihine katkı: Haziranda Ölmek Zor

Geçtiğimiz hafta, Kalan Müzik tarafından plak olarak basılan iki Grup Yorum albümü vesilesiyle topluluğun kuruluşuna uzanmış, iki kitaptan alıntılarla ilk albümleri “Sıyrılıp Gelen”in yayımlanma hikâyesini anlatmıştım. Bu hafta, kaldığım yerden devam edecek, aynı kitaplarda ikinci albüm “Haziran’da Ölmek Zor / Berivan”ın izini süreceğim. Buna tanıklığımı da eklemek durumundayım çünkü bu albüm, beni Grup Yorum’la tanıştıran albüm. Ankara’da üniversitede okurken gittiğim bir konser sonrası koşarak almış, çok beğenmiş, anlattıklarını anlamaya çalışmıştım. Bir anlamda, merak etmemi, soru sormamı sağlayan albüm -ki sonrasında yaptıkları albümler de öyle oldu: Grup Yorum, bildiğim, tanık olduğum olaylar üzerine yapılmış şarkıları bir yana, bilmediklerimi bana öğretti. Kuruldukları andan itibaren tarihe not düşen, geçmişte yaşananları unutmadan daha güzel bir gelecek için çabalayan ve bu çabayı şarkılarına yansıtan, ezilenlerin, haksızlığa uğrayanların, direnenlerin sesi olan bir topluluktan söz ediyorum. 35 yıldır var olan, bu dönemi şarkılarıyla kayıt altına alan bir topluluk. Bu, birilerinin hoşuna gitmedi. 12 Eylül sonrasında kurulan cunta eskinin güzelliklerini unutturmaya çalışırken bunları Grup Yorum hatırlattı; insanlara yapılan baskıları anlatırken bizzat baskının hedefi oldu: Kültür merkezleri basıldı, konserleri yasaklandı, albümleri toplatıldı, üyeleri gözaltına alındı. Dahası, bunun için canlar verildi: Ayçe İdil Erkmen, Helin Bölek, İbrahim Gökçek ve topluluğun yanında yer alan nice isim bu uğurda hayatını kaybetti. Bugün, Grup Yorum üyelerinin bir kısmı hapiste- bir kısmı sürgünde. Dışarıda olanlar çalışmalarına devam ediyor ama hâlâ topluluğun konserleri engelleniyor, çalışmalarını sürdürdükleri yerler basılıyor, gözdağı bitmiyor. Konser yasaklarının içinde bulunduğumuz salgın koşullarıyla alakası yok üstelik. Hayat normale dönse bile bu yasakların süreceğini biliyoruz. Buna karşılık, dillerde tek bir slogan var: Grup Yorum halktır, susturulamaz!

Bunca ciltten söz etmişken, bir hayalimden de söz edebilirim: Neden bir “Grup Yorum Ansiklopedisi” yazılmasın? Yaptıklarıyla bunu çoktan hak eden bir topluluk bu. Kim bilir, belki bu albümler buna vesile olur, ilk maddeler böylelikle yazılır.

Topluluk, ilk albümüyle dikkatleri üzerine çekti, ikinci albümleriyle bir anda büyük bir kitleye ulaştı. Sonrasında yaptıkları ara albüm “Türkülerle”, dinleyici sayısını artırmalarına vesile. Bir sonraki adım (Haziran’da plak olarak basılacak olan) “Cemo / Gün Gelir”. Sonrası büyük konserler, direnişlerde ve grevlerde yükselen sesler, ülkenin tarihine katkı yapan şarkılar… Geçtiğimiz hafta da söylemiştim: Hepsini kısaca anlatmaya kalksam bile yazı boyunu aşar, kitaba evrilir. Onun için, bu yazıda, var olan iki kitaptan faydalanmak suretiyle ikinci albümün hikâyesini anlatacağım. Kitapların ilki (ilk baskısı 1993 yılında Bir Kar Makinası adıyla yapılan) iki ciltlik resmî biyografi “Bir Kar Makinası” (Tavır Yayınları, 2003); diğeri (2010 yılında ikinci baskısı “25 Yıl Hiç Durmadan” adıyla yapılan) Orhan Kahyaoğlu imzalı “And Dağları’ndan Anadolu’ya ‘Devrimci Müzik’ Geleneği ve ‘Sıyrılıp Gelen’ Grup Yorum” (NeKitaplar, 2003). Her iki kitap da topluluğun tarihini merak edenler için önemli kaynaklar. “Sonrası”nı ilk elden araştırmak isteyenler, düzensiz olarak yayımlanan Tavır dergisine başvurabilir çünkü topluluğa dair her şey bu derginin arşivinde sabit. “Bir Kar Makinası”na üçüncü ve hatta dördüncü cildi eklemek elzem. Bunca ciltten söz etmişken, bir hayalimden de söz edebilirim: Neden bir “Grup Yorum Ansiklopedisi” yazılmasın? Yaptıklarıyla bunu çoktan hak eden bir topluluk bu. Kim bilir, belki bu albümler buna vesile olur, ilk maddeler böylelikle yazılır. Sonrası, tıpkı topluluğun tarihi gibi: Kolektif bir çalışmayla hızla hedefe ulaşılabilir. Sonrasında da büyük bir konser düzenlenerek kutlanır -ki yapılacak ilk Grup Yorum konserinde dev bir kalabalığın toplanacağını öngörmek yanlış değil. Seslerine ses vermeyi özledik; sesimize ses olmalarını özlediğimiz gibi.

Hayalleri bir yana bırakayım, gerçeklere döneyim… Grup Yorum, şu anda baskıların ve baskınların hedefinde. Bu, “Haziranda Ölmek Zor / Berivan” albümüyle başlayan bir süreç aslında. Bu anlamda, bu albüm, farklı bir kırılma noktası. Hikâye, albümün hazırlık sürecinde başlıyor. “Bir Kar Makinası”na bağlanayım: “Grup Yorum, devrimci gençliğin mücadelesi içinde yer alan Metin’le [Kahraman] depolitizasyon ortamına karşı üniversitelerde oluşan ilk kıpırdanmaları, akademik talepleri ve YÖK’e karşı mücadeleyi yakından takip ediyordu. Efkan [Şeşen], mücadele tarihinin en saygın sayfalarında yer alacak Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TAYAD) içinde çalışıyor; hapishanede yatan oğullarını, kızlarını ve diğer devrimci tutsakları 12 Eylül zulmüne karşı savunan anaların yeni ufuklara açılan mücadelesini de destekliyordu. Devrimci Gençlik ve TAYAD’da görevler alan üyeleriyle politikanın nabzı Grup Yorum’un içinde de atıyordu.”

Topluluk, o dönemde kimi eylemlere destek vermeye başlıyor; sesleriyle ve sazlarıyla, eylem yapanların sesini yükseltmek istiyorlar. 1987 yılının 14 Nisan günü, Laleli’den Beyazıt’a yürüyerek YÖK’ü ve üniversitelere girmeye çalışan polisi protesto eden öğrenciler, yanlarında Grup Yorum’u buluyor. Ekip, Ağustos ayında, TAYAD’lı ailelerin (tek tip elbise uygulamasına karşı) Sağmalcılar Cezaevi önünde yaptıkları oturma eylemine de ses veriyor: Solistleri Efkan Şeşen, bu eylemde ailelerle birlikte gözaltına alınınca, bir basın toplantısıyla yapılanları halka anlatıyor ve (sonrasında konserlerle de destekledikleri) bir imza kampanyası başlatıyorlar. Bu arada, topluluktan ilk kopmalar da gerçekleşiyor: Ayşegül Yordam ve Gülbahar Uluer, eylemlere katılmıyor ve Grup Yorum’dan ayrılıyorlar. Solistler eksilince, Tuncay Akdoğan, okuldan arkadaşı İlkay Akkaya’yı öneriyor; yeni üyelerden Serdar Keskin, yanında Ejder Akdeniz’i getiriyor. Böylelikle ikinci albüm kadrosu tamamlanıyor.

Çalışmalarını Ortaköy Kültür Merkezi’nde (OKM) sürdüren ekip, burayı topluluğun buluşma yeri hâline getiriyor. Sonrasında İdil Kültür Merkezi’ne evrilecek yolculuk, böyle başlıyor ve “Haziran’da Ölmek Zor / Berivan” albümünün ilk çalışmaları burada yapılıyor. Bu arada, konserler son hızıyla sürüyor ve Grup Yorum, İstanbul dışına taşıyor. Eylemler bir yana, Ankara’dan Mersin’e uzanan konserler büyük coşkuyla gerçekleşiyor. Kiminde topluluk üyeleri, kiminde dinleyiciler, kiminde organizatörler gözaltına alınıyor ama topluluk susmuyor, sesini yükselterek ilerliyor. İkinci albüm, tam da bunun üzerine geliyor ve ortalığı karıştırıyor.

“Haziran’da Ölmek Zor / Berivan”, ilk albümdeki kendiliğindenliği kıran, bizzat topluluk tarafından şekillendirilen bir çalışma. Grup Yorum’un bilinçli olarak attığı ilk büyük adım ya da başka bir deyişle, topluluğun manifestosunun ilk cümleleri… “Venseremos” ve “Çav Bella” gibi iki beynelmilel marşın da yer aldığı albümdeki diğer şarkılar kısa sürede dillere düşüyor, alanlarda söylenmeye başlıyor. Orhan Kahyaoğlu, süreci şöyle anlatıyor: “Albüm, grubun tam anlamıyla siyasal hareketliliğin içinde olduğu bir zaman diliminde ortaya çıkmıştı. Yaşadıkları, bu devrimci yaklaşıma özel önem veren grup üyelerini bir ölçüde keskinleştirip radikalleştiriyordu. ‘Örgütlü sanatçı’ fikrinin tam anlamıyla şekillenmeye başladığı bir zaman dilimiydi bu. Devrimci ve sıcak bir mücadele içinde, kolektifleştirmeye çalıştıkları sanat algısını tam anlamıyla hayata geçirme sürecine girdiler.” Bu noktada, Grup Yorum’un, albüm çıkmadan hemen önce bir deneme kaydı yaptığını ve bu kaydı cezaevindeki yoldaşlarına ve yakın çevrelerindeki insanlara dinlettiğini söyleyeyim. Albüm, gelen eleştirilerle şekilleniyor ve 1988 yılının ortalarında dinleyiciye ulaşıyor.

Grup Yorum, iki albümde de şiirlerden besleniyor. İlk albüme adını veren “Sıyrılıp Gelen”, Ahmet Telli’nin bir şiiri. Aynı albümde yer alan “Hüznün İsyan Olur” ve ikinci albümde karşımıza çıkan “Soluk Soluğa” da onun. “Haziranda Ölmek Zor / Berivan” adını, iki yüzün açılışında yer alan Hasan Hüseyin Korkmazgil şiirlerinden alıyor. “Berivan”, dizelerinden derleme; diğeri, Nâzım Hikmet’in ölümü üzerine yazdığı ağıt. “Haziran’da Ölmek Zor”un bestecisi enteresan: Sonradan Ezginin Günlüğü’nün solisti olarak tanıyacağımız, solo albümleriyle kendine özgü bir hat açacak olan Hüsnü Arkan.

Şarkıları tek tek anlatmayayım ama “Bir Kar Makinası”nda yer alan albümlere dair enteresan bir ayrıntıyı burada paylaşayım: “Müziğin dışındaki seslerden yararlanarak türkülerini daha da zenginleştiren Yorum, ‘Sıyrılıp Gelen’ kasetinde yer alan ‘Munzur’ türküsünde bir yörük kervanının yürüyüşünü çan seslerini kullanarak tanımladı. ‘Mapushane’yi volta atan ayak sesleri ve ıslıkla besledi. ‘Berivan’daki helikopter sesleri katliamları yansıtıyordu.” Bir de otosansür mevzuu var… Aktarmaya devam edeyim: “İlk kasetimizin siyasal nedenlerle engellere takılmadan bir an önce çıkmasını istiyorduk. ‘Hayat’ adlı parçamızın sonundaki ‘kızıl gelinlik’ sözcüklerini otosansür uygulayarak, tartışmalar sonucu ‘beyaz gelinlik’ olarak değiştirdik. Benzer kaygılar ‘Berivan’ kasetinde de yaşanacak, ‘Venseremos’un son kıtası ile ölüm orucunu anlatan ‘Doğacak Güneş Gibi’nin bazı dizelerini çıkaracak ya da değiştirecektik.” “Beyaz Gelinlik”, bu hâliyle de sevildi ama yıllar sonra, “Marşlarımız” albümünde “kızıl gelinlik” ifadesi şarkıya eklendi; “Venseremos”un albümdeki eksik dizeleri ise konserlerde hep bir ağızdan tamamlandı: “Geçmişe ağlamak fayda vermez / Gelecek mutlak sosyalizm / Yarını bugünden kuracaksın / O senin tarihin olacak…”

Yazının sonlarına doğru ilerlerken, plak olarak yeniden basılan iki albümün içinde yer alan metni buraya alayım. İki haftadır uzun uzun anlatmaya çalıştığım dönem, ilk ağızdan şöyle özetlenmiş: “Grup Yorum, 1985 yılında dört üniversite öğrencisi tarafından kuruldu. 12 Eylül cuntasının kanlı izlerinin sürdüğü günlerde tarih sahnesine çıkarak halkın sesi oldu. Grup Yorum’un ilk yaptığı besteler, ölüm orucundaki siyasi tutsakların ailelerinin evlatlarını sahiplenmek için hazırlayıp oynadığı tiyatro içindir. İlk albümleri 1987’de ‘Sıyrılıp Gelen’ adıyla yayınlandı. Grup Yorum, Pir Sultan Abdal’dan Karacaoğlan’a, Dadaloğlu’ndan Ruhi Su’ya, ondan ona, ondan ona sıyrılıp geldi. Dengbejlerin ağıtlarıyla sıyrılıp geldi, Grup Yorum’un müziğinin kökleri Anadolu’dur, bunun yanında kendini sürekli yeniler. Dünya halklarının kavga şarkılarını Anadolu halklarıyla buluşturur. Halktan yana sanat yaptığı için, kuruluşundan itibaren sürekli hedef hâline gelmiştir. Bu kadar çok baskı gören, konserleri yasaklanan ikinci bir müzik topluluğu büyük olasılıkla dünya üzerinde bulunmamaktadır.”

Metnin son cümlesi şöyle: “Grup Yorum efsanesi büyümeye devam ediyor”. Gerçekten öyle. Bugün konser veremiyorlar, özgürce dolaşamıyorlar belki ama ilerleyen yıllarda bayrak elden ele uzanacak ve Grup Yorum yeniden halkla buluşacak. Bugüne kadar hep böyle oldu. Yayımlanan bu iki plak, umarım, topluluğun yeniden gündeme gelmesine vesile olur ve Grup Yorum’a yapılan baskılar, bir kere daha konuşulur. Eylemlerde, yaşadığımız haksızlıklarda, uygulanan baskılarda, direnişlerimizde hep yanımızdaydılar. Bugün, biz onların yanında olmak durumundayız. Sesimize ses verenlerin sayısının giderek azaldığı ya da azaltıldığı şu günlerde, Grup Yorum’a ses olmak, seslerini yükseltmek, yapılanlara karşı çıkmak boynumuzun borcu. İkinci bir Grup Yorum yok, olmayacak. 35 yıldır hayatımızda olan topluluk nice 35 yıllarda varlığını sürdürecek. Bir dönem dilimizde dolanan meşhur sloganı unutmayalım: Türküler susmaz, halaylar sürer!

Sosyal ağlarda paylaşın