Düzen Futboluna KARŞI Halkın Futbolu Bölüm: 2 YILDIZLAR VE FİGÜRANLAR

Yüzbinlerce genç, yıldız futbolcu olma hayaliyle, adına “amatör” denilen ama amatörlükle ilgisi kalmayan ticarileşmiş kurslar ve liglerde sömürülüyor. Yüzbinlerce gencin hayalleriyle oynanıyor.

Parayı verenin düdüğü çaldığı bu “endüstri” ortamında hangi “genç yetenek” bileğinin hakkıyla bir yerlere gelebilir? Sistem, sayısı 5-10’u aşmayan “yıldızlar” üretiyor, tüm gençler bunlara özendiriliyor.

Oysa kapitalizmin yasaları bu alanda da işliyor. Büyük paraların döndüğü bu pazarda, belli başlı futbolcu ve antrenörler dışında kimse doğru dürüst para alamıyor, sakatlandıklarında bir kenara atılıyorlar, “yıldızların hakim olduğu bu sistemde birer “figüran” olup işleri bitince de çöpe atılıyorlar.

Sahaları, Formalar, Kramponlar, Oyuncular, Kulüpler, Hakemler… HERŞEY ALINIP SATILABİLİR

Bugün artık futboldan sözederken, sık sık “endüstrileşmiş futbol” kavramı çıkıyor karşımıza.

Futbola zaten “endüstri” dediğiniz an, onu doğallığından uzaklaştırmışsınız demektir.   

Endüstrinin kelime anlamı “Hammaddeyi mâmul (yani satılabilir) eşya hâline getirmek”tir. Bu anlama göre futbol endüstrisi de sahaları, formaları, kramponları, oyun-cunun bedenini, sağlığını, kulübü, hakemi maç yayınlarını… Kısacası oyuncudan formasına kadar her şeyi alınıp satılır bir “mal” haline getiriyor.

Maç skorları borsadaki değerinizi belirliyor.

Futbolun tüm unsurları satılmak üzere pazara çıkarılmıştır. Pazarda rekabet edebilmenin, “para etme”nin koşulları bellidir. Her an bu sistemin çarklarını işletmeye hazır olacaksın. Para etmediğinde, örneğin sakatlandığında (ki tüm futbolcular için bu ciddi bir risktir) bir kenara atılabilirsin. Her an sponsorların, büyük tekellerin hizmetinde olacaksın.

FUTBOL ARTIK BİR ŞOV’DUR

Futbol artık ‘iyi oynayanın kazandığı’ bir oyun değil, bir “ŞOV“dur. Şov piyasa kurallarına göre düzenlenir. Takımların, kulüplerin sahibi olan tekeller herşeyi paraya dönüştürürler.

Şov’da sadece yıldızlara yer vardır. Figüranlar, futbol dünyasının emekçileri, ortada görünmezler. 

“Yıldız futbolcular” binbir gösterişle halkın ve gençliğin önüne model olarak sunulur. “Yıldız futbolcu”nun kendisi başlı başına satılacak bir maldır ve “endüstri”nin önemli bir parçasıdır.

“Benim oğlum yıldız olacak..”, “benim oğlumun sağ ayağı çok iyi, 1. Ligde oynayacak”, “şu anda kaç takım istiyor” … cümlelerini futbol “endüstrisi”nin çarkları arasında yıldız olmaya çalışan binlerce gencin anne babasından duymuşunuzdur.

Hakan Şükür ilk Avrupa macerasından dönerken tanık olduğu sistemi şöyle anlatıyordu: “Burada her şey para. Oyuncular attıkları gol başına sponsorları oldukları ayakkabı firmasından para alıyorlar. Bu nedenle doğru dürüst kimse pas atmıyor.”

Futbolun, sporun doğasının nasıl yok edildiğinin çarpıcı bir örneği. 

Ve bu “sektör” öyle ki; futbol endüstrisinin acımasızlığından yakınan aynı Hakan Şükür, 2002 Dünya Kupası’na boynunda Nike logolu kolye ile televizyonların karşısına geçti. Böylece o da şikayet ettiği sisteme uyum sağlıyordu.

Tekellerin, sponsorların kölesi olmuş futbolcular içinde bir avuç zengin, lüks içinde yaşayan futbolcu yaratılıyor. Tüm futbolcular, gençler bunlara özendiriliyor. Yüzbinlerce genç, bu gerçekleşmeyecek hayaller içinde gençliğini tüketiyor.

DOPİNG,  MAFYA, LÜKS HAYAT… VE FUTBOL!

Düzen, futbol yıldızlarını gençliğin kahramanları yapmak için çalışıyor. Onların kazandığı paralar, yaşadıkları hayat gençliğin hayalleri olsun istiyor. Böylece kolay para kazanma kültürünün yayılmasını, boş umutların sömürülmesini, gençliğin beyinlerinin ve enerjilerinin bu hayallerle oyalanmasını hedefliyor.

Yükseleme hedefi ile doping ve mafya ilişkilerine girme gençliğin gözünde meşrulaştırıyor.

Torpille işlerin döndüğü bir kültürle yoğrulup her koyun kendi bacağından asılır düşüncesine inandırılıyor. Hayallerine ulaşamayan gençler hayal kırıklığına uğruyorlar. Uyuşturucu veya başka sorunlar yaşıyorlar. Düzen futbolu, birçok genci kendi çarklarının dişlilerinde öğütüyor. 

Düzen futbolu, PROFESYONELLİK işleyişini yaratmıştır.

Profesyonellik, bu sömürü çarkının bir parçası olmaktır. Spor, milyar dolarların döndüğü transferler ve klüplerin şirketleşmesi ile, spor olmaktan çoktan çıkmış, halka yabancılaşmış bir futbol için hayatını vermektir. Futbol coşkusunun ve ruhunun ölmesidir. Futbolcunun halkına olduğu kadar kendisine de yabancılaşmasıdır.

Halkın Futbolu’nun ÇAĞRISI:

Dünya Kupası için Nike ile Brezilyalı futbolcu Ronaldo arasında bir sponsorluk anlaşması imzalanmıştı. Final maçının oynanacağı günün sabahında açıklanan kadroda Ronaldo sakatlığından dolayı yer almıyordu. Fakat ne hikmetse maça saatler kala Ronaldo’nun iyileştiği ve oynayabileceği açıklandı. Ronaldo sahaya çıksa da pek de bir dünya yıldızı gibi oynamadı. Sonrasında ise Ronaldo’nun 250 milyon dolarlık sponsorluk anlaşması yaptığı firmanın baskısıyla sahaya çıktığı anlaşıldı.

Gençler;

Futbolcu olmak istiyorsanız düzenin değil halkın futbolcusu olun.

“Endüstriyel futbol” dedikleri futbolu, bedenin dahil her şeyin alınıp satıldığı, spor yapma zevki yerine ticaretin konulduğu, mafyalaşmış futbol düzenini reddedin.

Bu düzen futbol yıldızı olma, bol para ve şöhret sahibi olma vaatleriyle gençlerimizin oyalanması sonra da bir kenara atılması üzerine kuruludur.

Gelin, biz kendi futbol anlayışımızı geliştirelim. Halkın futbolunu yaratalım. Yeryüzünde güzel ve yararlı olan her şeyi sadece halk yaratır. Halk üretendir, değer yaratandır. Biz halkın değerlerini esas alalım.

Bireysel yaratıcılığı kolektif mücadelenin bir parçası haline getiren; fanatizm ve çekişme değil dostluk ve dayanışmanın esas olduğu; paylaşmanın mutluluğunu; oyun oynamanın ve oyun kurmanın hazzını yaşadığımız; golleri halkımız ve vatanımız için attığımız; ezilenlerden yana bir futbol anlayışını yaratalım.

Sosyal ağlarda paylaşın