Didem Akman: “150.,160. Gününde Ulaşılan Aşamaya Ben 80. Günde Geldim..”

Didem Akman ve Özgür Karakaya adalet talebiyle başladıkları ölüm orucu direnişinin 89. Günündeler. Özgür Tutsak Didem Akman hapishaneden yaptığı telefon görüşmesinde “İnsan hücrenin içerisinde hava alamıyor. Güneş alamıyor. Yeterli hareket edemiyor. Nemli ortamda kalıyor. Bununla birlikte bu 15 dakikalık kontrollerin stresinde kalmanın insan üzerinde yarattığı psikolojik etki de gün gün erimesine neden oluyor.” diyerek tecrit altında olmanın koşullarına vurgu yaptı. “Koğuşta kalan insanla ben o yemeği kestiğimiz de normalde aramızdaki erime farkı mesela 150.,160. Gününde ulaşılan aşamaya ben 80. Günde geldim.” dedi ve durumun ne kadar ciddi bir aşamada olduğunu belirtti. Telefon konuşmasında İbrahim Gökçek´in cenazesinde yapılan saldırıları ve Mustafa Koçak´ın adalet arayışını da değerlendirdi Akman “Kendi değersizlik cehenneminde yaşıyorlar. Cenazeye saldırı yani. Bunun ötesi yok. Mustafa direnişe başladığında tek başına adalet diye gerçekten muhbirleştirilmeye karşı halkın adaletini koruyor demiştik. Cenazeler üzerinden yapılan saldırılar da gerçekten bunu gösteriyor” dedi.

“Buradaki herkes gardiyanlar da, doktorlar da sürekli dile de getiriyorlar. Şunun farkındalar. Sen çok hızlı ilerliyorsun diyorlar yani kilo kaybında. Tartışmıyorum ama sonuçta görülüyor. Kemiklerim sayılıyor nihayetinde. Koğuştaki direnişçilere göre benim erimem çok daha hızlı oluyor. Bunun göstergesi iyiyim yani hücre insanı öldürüyor arkadaş. Bu bu kadar basit. Yani burada insan hücrenin içerisinde hava alamıyor. Güneş alamıyor. Yeterli hareket edemiyor. Nemli ortamda kalıyor. Bununla birlikte bu 15 dakikalık kontrollerin stresinde kalmanın insan üzerinde yarattığı psikolojik etki de gün gün erimesine neden oluyor. Yani ağırlaştırılmış müebbetin, infaz miktarı taleplerimin birinin olması tesadüf değil. Yani mühebbetlere ne diyorlar. Biz sana üç öğün yemek verelim . Sen de ölene kadar tek bir hücrede yaşa. Şimdi koğuşta kalan insanla ben o yemeği kestiğimizde normalde aramızdaki erime farkı mesela 150., 160. Gününde ulaşılan aşamaya Ben 80. Günde geldim. Hani bu hücrenin insanı nasıl erittiğinin, nasıl öldürdüğünü, nasıl yok ettiğinin göstergesi aslında. Hem idareye hem hapishane savcısına söyledim, dilekçe yazdım. Hem havalandırma süresini arttırın hem de yanıma bir refakatçi verin diye. Çünkü bütün işlerimi ben kendim yapmak zorundayım. 15-20 dakikada yapılan bir temizliği ben iki saatte yapıyorum. Bunları yapabilecek gücüm var şu anda ama her biri ayrı bir enerji sarf ediyor. Doğallığında benim kilo kaybım hızlanıyor. İkide bir geliyorlar diyorlar ki bana sen çok çabuk eridin vesaire. İdare uygun koşulları karşılamadığında açıkça şunu diyor. Sen öl yani. Hızlı bir şekilde öl. Öldürmeye teşebbüs ediyorlar düpedüz. Çok açık yani.
Kiloyu ölçmek için tartıyı bana vermediler. Ben diyorum tartıyı bana verin. Ben kendim tartılıyım. Siz öğrenmek durumunda değilsiniz . Ama Vermiyorlar. Yanına tartı vermeyiz diyorlar. Şunu yapıyorlar ama sen tartılmak istediğinde biz getireceğiz. Bizim gözümüzün önünde tartılacaksın. Kendileri de merak ettikleri için. Bu şekilde diyorlar. Ben de yanımda kalsın diyorum. Onu vermedikleri için kilo mu bilemiyoruz şu anda. S beden giyiniyorum. Ama tek başına bir bedenden anlaşılmıyor. Çünkü bazıları unisex oluyor ya. Her bir kıyafetin şeyi farklı. Kendimce ölçülerimi falan alıyorum haftalık da santim açısından. Nereden ne kadar gitmiş. Ama koğuşta kalanlara göre daha hızlı eridim zaten gözle görülen bir şey. 2 haftalık karantinaları oluyor ya gardiyanların. Iki hafta sürekli bir ekip kalıyor. Sonra gidiyorlar. Diğer ekip geliyor. Her gelen dehşetle yüzüme bakıyor “sana ne oldu?” diye. İbrahim’ in mezarıyla alakalı saldırı haberleri geliyor gazetelerden televizyonlardan. Oradaki ahlak, oradaki akıl, değer veya değersizlik yargısı aynı kaldığı sürece onlar sırf bizlik değil demek için kapatıyorlar kapısını. Kafa aynı kafa. Bu direnişinde aslında tek başına adalet değil, halkın değerlerini korumak için olduğu da açığa çıkıyor bir yandan. Mezara yapılan saldırı nedir. Cenazeye yapılan saldırı da bu düşmanlık hukukunun ötesinde bir şey ya. Hani insanlığın binlerce yıllık evrimi, değişimi bir değer yargılarıyla olan birşey. Bunu yapan adam bir de müslümanım diye ortada geziyorlar. Muhtemelen oruç tutuyorlar. Akşam da Allah için diye iftar yapıyorlar. Kendi değersizlik cehenneminde yaşıyorlar. Cenazeye saldırı yani. Bunun ötesi yok. Mustafa direnişe başladığında tek başına adalet diye gerçekten muhbirleştirilmeye karşı halkın adaletini koruyor demiştik. Cenazeler üzerinden yapılan saldırılar da gerçekten bunu gösteriyor. Yani adalet ve onur için yapılan bir direniş. Ve halkın değerlerini korumak türküleri korumakla eş zaten. Adaleti korumakla eş. Yani hepsi birbirine bağlı. Bunu da görüyor yani halk yaşanan saldırılarda. Herkese çok selam söylüyorum herkesi çok seviyorum. Direnişimiz kararlı bir şekilde gidiyor. Zaten İbrahimler’ in direnişi bittikten sonra geldiler bir hevesle “ ne oldu sen bitirmiyor musun?” diye. Ben dedim “ Avukatlarımın talepleri duruyor, benim taleplerim duruyor”. Direnişçilerimizin talepleri karşılanana kadar devam ediyoruz. Herkese sevgilerimi saygılarımı yolluyorum.”

Sosyal ağlarda paylaşın

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.