Bugün ölüm orucu kararını nasıl aldım diye mi merak ediyorlar? Çok kolay aldım. Hayatımın en kolay ama en esaslı kararı oldu.

Halk okulu dergisinin 131. Sayısında yayımlanan ölüm orucu direnişçisi Gökhan Yıldırım’ın Mektubunun 2. Bölümünü yayımlıyoruz.

Mahkeme kararı uyarınca AMATEM’e gitmem kararı verilmişti. Uyuşturucu Tedavi

Merkezi’ne fakat burası da sözde tedavi merkezi, kapısında torbacılar uyuşturucu satıyorlar, “ver parayı” sizin için “temiz” idrar veren birileri bulunuyor, testlerde sorun yaşamıyorsun. Yani burası da çözüm değildi. Mahkemelerde göstermelik cezalarla sorunun üstünü kapatıyorlardı. Görünüşte uyuşturucu cezasız kalmıyordu ama işin aslı öyle değildi. Askerlik sonrası düzenli bir iş bulayım “hayatımı kurayım” dedim. Eski kötü alışkanlıklarımdan kurtulmak, korunmak için önceki arkadaşlarımla ( Dersimli arkadaşlarım hariç) görüşmeme kararı almıştım kendi kendime. Sonra havalimanında işe başladım Fakat uyuşturucu başta olmak üzere bundan da kötü alışkanlıklarım peşimi bırakmıyordu. Benzer yaşamım devam ediyordu.

Ben hep bir arayış içinde oldum. Çok yanlış yaptım. Yaptığım “iyilikler” azdı. Savunulacak bir tarafı yok yaptıklarımın. Ortam, arkadaşlar yaşamımı belirleyen koşullar oldu. Yoksulluk, “gençlik” de etkili elbette. Çalışmadan kazanmak, üretmeden tüketmek istiyorduk. Bir yerlerde bir şey yerken “ ne kadar tutacak” oyun oynarken “acaba hesap bana kalır mı?” demeden edemiyorduk. Yaşamımızla yokluk, yoksunluk kaygısı hep içiçeydi.

Çocukken, gençken hep Erkan abimi örnek olarak gördüm. Hayalim onun gibi olmaktı.

Mahallemizin sözü geçen delikanlılarındandı. Kimseye başeğmedi. Ona özenip örnek alsam da

ne ona ne de ailemize yakışan işler yapıyordum. Bugün adına “yozlaşma” dediğimiz, ülkemizdeki binlerce gencin yaşadığı bataklığın içinde debelenip duruyordum. , Umutsuz, amaçsız,çözümsüz, karamsar…

Fakat tüm bunlara rağmen içinde yaptığım şeylere karşı gelen bir yan vardı. İşte bu en derindeki damarım yaptıklarımı ara ara bana fısıldıyordu, huzursuz ediyordu.

Bizim mahallemizde devrimcilerin varlığı hissediliyordu. Duvarlarda yazılamalar, afişler oluyordu. Abimin arkadaşlarının çoğu solcuydular. Biz de Deniz Gezmişleri sevmek, Che’yi tanımak onlardan geçmişti ama yoktu…

Sonra öyle bir gün oldu ki Dersimli arkadaşlarımla sohbet ederken yeni biriyle tanıştırdılar. Tanıştığım kişinin bizimle hiç alakası yoktu. Bambaşka şekilde konuşuyor, davranıyordu. Küfür bile etmiyordu. Biz edince de “yakışmıyor” diyordu. Anlamıyordum, “büyük ailenin” kültürüyle yoğrulmuştu. Onu tanıdıkça “Biz”i tanımaya, bizi tanıdıkça da önce dil ve üslup sonra da giyim kuşamım değişmeye başladı.

İlk defa derneğe gittiğimde “19 Aralık paneli” oluyordu. O günün 19 Aralık olduğunun farkında değildim. Hala kötü alışkanlıklarım devam ediyordu. Yani uyuşturucu alıp gitmiştim Duvarda bir fotoğraf görmüştüm. Ve o duvardaki kömür karası fotoğraf tüm dünyamı alt üst etmişti  Fotoğraftaki küle dönmüş beden Seyhan Doğan’dı. İnanamıyordum bir türlü. Bir insanın bir insana hem de dört duvar içinde ki bir kadına bunu yapmış olamazdı. Eve döndüğümde hala o resmi düşünüyordum. Sonra o derneğe ara ara ve bir sonra da devamlı gitmeye başladım. Çok geçmeden de devrimcilik kararı aldım. Kolay olmadı, hem de hiç kolay olmadı.

Ve bugün bir direniş içindeyim. Bugün gelene kadar devrimci mücadelede pek çok şey yaşadım. Yoldaşlığı, şehitliği, tutsaklığı, dostluğu, vefayı, acıyı, sevinci, ihaneti… Hem de en katmerlisini, yarım bırakılan sözleri gördük, geçirdik. Hayatımın en anlamlı, en değerli günlerini yaşadım, yaşamaya devam ediyorum.

Bugün ölüm orucu kararını nasıl aldım diye mi merak ediyorlar? Çok kolay aldım. Hayatımın en kolay ama en esaslı kararı oldu. Çünkü benim gibi milyonlarca genç uzatılacak bir el bekliyor. Onları o bataklıktan çıkarılacak yeni bir neden gerekiyor. Öyle bir gencin kurtuluşa olan inancı zayıf olur. Onu öyle görenlerinde “bundan adam olmaz” diye görülür. Ki zaman zaman çalıştığım mahallelerde gördüm, duydum. Onlara diyorum ki oradan kurtulmak hiç zor değil Yeter ki inancımızı kaybetmeyelim. Devrimci olana kadar öyle şeyler yaşadım, gördüm. Kimse bana “neden” diyerek onlarca yıl ”ceza” verdiler.

Sevgili Abim,

Bugün geçmişimle yüzleştirdiğim için geleceği kurmak için mücadele ediyorum. Bugün tüm inancım ve kararlığımla direniyorum. Gençlerimiz, çocuklarımız daha güzel günler istiyorum. Ben bu büyük ailenin güzelliği, emeği ile yozlaşmadan kurtuldum. Şimdi yozlaşmaya, adaletsizliğe karşı mücadele ediyorum. Mutlaka kazanacağız. Buna can-ı gönülden inanıyorum.

Sevgiyle kalın.

         Sevgilerimle

Sosyal ağlarda paylaşın