Rojava’da Devrim olduğunu ispatlamak için, yalan, karalama… Devrimlere ve Devrimci önderlere küfür

19 Kasım Çarşamba günü ANF News isimli sitede “Rojava sosyalizmin son durağı, demokratik sosyalizmin ilk adımıdır” başlığıyla bir yazı yayınladı. Rojava’da bir devrim olduğu safsatasına inandırıcılık kazandırmayı amaçlayan yazı bunu sosyalizme ve sosyalist değerlere, dünya devrimlerine ve devrim önderlerine saldırarak yapmaya çalışmış. Hiçbir bilimsel ve tarihsel dayanağı olmaksızın tamamıyla emperyalistlerden alma saldırı ve karalama diliyle kaleme alınmış yazı asıl olarak sosyalizme ve devrim önderlerine küfür mahiyetinde. Yazı baştan aşağı küfür manzumesi olduğu için detaylı alıntı yapmaya gerek yok. Bir iki alıntıyla yazının kaleme alınışının asıl amacı anlaşılıyor.

Devrimin tanımını tekrar ederek başlayalım;

LENİN’in devrim nedir sorusuna şu cevabı verir;  «Yeni üretim ilişkilerine uygun düşmeyen ve bu ilişkilerin iflasına yol açtığı eskimiş siyasal üstyapının, belli bir anda, zor yoluyla yıkılmasıdır» . Tabii ki bir çok devrim tanımı yapılabilir ve tüm bu tanımlar birbirini besleyen, asla birbiriyle çelişmeyen tanımlardır. Rojava’da devrim iddiasının bu tanımların hiç biriyle örtüşen yanı yoktur. Ortada ne yeni bir üretim ilişkisi vardır, ne de eski üretim ilişkilerinde bir değişiklik. Zor yoluyla yıkılan bir üst yapı da yoktur.  Emperyalizmin kuşatması altındaki Esad yönetiminin bir başka cephe açmamak için bölgedeki Kürt örgütlenmeleriyle anlaşarak bölgeyi terk etmesinin dışında bir şey olmamıştır. Var olan yapıya dokunmadıkları gibi uzunca bir süre merkezi yönetim ile bürokratik ilişkilerini sürdürmeye devam etmişlerdir. Öyle ki maaşlar dahi Esad yönetimi tarafından ödenmiştir.

Devrimin tanımından devam edelim: “Devrim, basit bir yönetim değişikliği değildir. Sosyal devrim, gerçekleştiği toplumu, ekonomisinden siyasal ve sosyal yapısına kadar değiştiren ve yeni baştan kuran, kurma sürecinde olan bir devrimdir. Yeni bir toplumun, yeni bir insanın yaratılmasıdır.” (Anadolu ihtilalinin yolu. Ali Osman Köse syf14) İki evresi olan devrimin birinci evresi politik devrimdir, ki bu iktidarın tüm kurumlarını yıkarak ele geçirilmesidir. İkinci evresi olan sosyal devrim ise ele geçirilen devlet aygıtı yardımıyla yukardan aşağı yeni, proletaryanın yani hayatı yaratan sınıfın sisteminin, yani daha ileri üretim biçimi olan sosyalizmin ilmek ilmek örülmesidir.

Dünya yapılmış hiçbir devrim, devrim olduğunu ispatlamak için özel bir çaba içinde olmamıştır. Devrimi yapmışlardır ve sosyalizmi inşaa etmek için işlerine bakmışlardır. Sovyet devriminden sonra kimse orada olanın bir devrim olmadığını iddia etmemiştir. Küba’da da, Çin’de de, ve diğer devrim yapabilmiş ülkelerde de yaptıkları devrimin gerçek bir devrim olduğunu anlatma ihtiyacı hasıl olmamıştır. Politik devrimlerini gerçekleştirmiş, sosyal devrim sürecini başarıyla sonuçlandırmak için tüm emekçi kesimleri harekete geçirmeye çalışmışlardır.

ABD’nin işbirlikçiliği yapmakla övünen Kürt milliyetçi hareket Rojava’da olanı devrim diye kabul ettirmek için uğraşıyor. Onlara göre Rojava’da yaşanan devrimdir: Vallaha da devrimdir, billaha da devrimdir. Aksini söyleyen, faşisttir, ırkçıdır… Her türlü karalamayı hak etmiştir(!)

Birkaç kuyrukçu yapı dışında kimseyi Rojava’da olanın devrim olduğuna inandıramayan işbirlikçi Kürt hareketi çareyi sosyalizme ve sosyalizmin değerlerine saldırmakta buluyor. Bununla da kalmayıp model sosyalizm diye Rojava’yı gösteriyor. Ekonomik yapıya, sosyal yapıya -bırakalım yıkmayı- tek bir müdahalede dahi bulunmaksızın birkaç kreş, birkaç kadın bakımevi, kütüphane vb hizmeti sosyalizm diye sunma çabası sonuç vermiyor belli ki ara ara Rojava’nın devrim olduğuna, ne kadar iyi sistem olduğuna iknayı amaç edinen yazılar kaleme alınıyor.

İnsanlığın yüzbinlerce, sömürünün on binlerce yıl süren tarihinde kısacık varlığı ile sosyalizmin kazanımları, sadece kendi halklarına değil dünya halklarına kattıkları kitaplara sığmayacak kadar çoktur. Bu konuda koca bir birikim ve ayrıca birçok belge mevcuttur. Ancak emperyalist askerlerin postalları altındaki Rojava’da dünya halklarına kazandırılmış tek bir satır dahi yoktur.

19 Kasım tarihinde Fırat Dicle ismiyle yayınlanan yazının kimi yerlerine serpiştirilerek kimi yerindeysa açıktan küfür ediliyor sosyalizme ve sosyalist önderlere. Rojava’da  “Her ne kadar eksiklikleri ve yetersizlikleri olsa da büyük kazanımların ve toplumsal uzlaşmanın…” diyerek övülen “uzlaşma”, ezen ve ezilenin, sömüren ve sömürülenin, ağayla serfin, patronla işçinin uzlaşısından başka bir şey değildir. Yazıda hem Marx-Lenin güzellemesi yapılmış -ki o da tartışılır-  hem de ML ideolojinin yasalarından biri olan uzlaşmaz çelişkilerin taraflarını uzlaştırmanın gerekli olduğunu iddia edilmiş. Rojava’da da yaptıkları buymuş.  Böyle bir uzlaşmanın mümkünü yoktur. Bu uzlaşmayı savunanın bırakalım sosyalistlikle, solculukla ilgisi kalmamıştır.  

Yazının şu kısmıysa asıl kaleme alınış sebebidir; “Bu nedenle sosyalizmde, Marksizm’de, Leninizm’de ve Maoizm’de tamamen yenilikçi düşünceler yaratılmak gerekiyor. Sosyalizmi yeniden ele almak ve toplumsallaştırmak gerekiyor. Yaşanılacak sosyalizmin, yanlış anlayışlardan ve zihniyetlerden arındırılarak toplumsallığını ortaya koymak gerekiyor. Sadece bir sınıfa ait olmayan sosyalizm anlayışını geniş bir yelpazede ele alıp topluma mal etmek gerekiyor.” Tek bir sınıfa ait olmayan ifadesine dikkat! Mazlumları, ezilenleri, kanı emilen emekçileri emperyalizmle, ağalar, beyler, patronlarla uzlaştırma projesi Rojava ellerine yüzlerine buluşmış ki, bu yazı kaleme alınıyor ve yazıda topluma mal etmek gerekiyor diyor. Yani yoksul halkı ikna etmeli sömürüyü kabullendirmeli(!).

EVET, SOSYALİZM BİR TEK SINIFA AİTTİR. SOSYALİST DEVLET TARİHİN GÖRDÜĞÜ EN DEMOKRATİK DEVLETTİR VE PROLETERYANIN DEVLETİDİR.  PROLETERYA DİKTATÖRLÜĞÜDÜR.  BURJUVAZİNİN DÜŞÜNCESİNİ, İDEOLOJİSİNİ SÖMÜRME GÜDÜSÜNÜ İNSANLIĞIN HÜCRELERİNDEN SÖKÜP ATANA KADAR VARLIĞINI SÜRDÜRECEK BİR DİKTATÖRLÜKTÜR. SOSYALİST DEVLET BURJUVA SINIFININ YAŞAM KOŞULLARINI ORTADAN KALDIRMAYI HEDEFLER. VARLIK SEBEBİ BUDUR

Yazıda sadece Rojava övgüsü yapılmıyor.  “Lenin’in Sovyetleri, Stalin’le beraber bir Sovyet faşizmine dönüşürken” diyerek Stalin’e saldırmak için emperyalistlerin gösterdiği özeni göstermeye dahi gerek duymadan pespayelik kusuluyor. Emperyalistlerin Stalin önderliğindeki Sovyet halklarından aldıkları yenilginin hazımsızlığıyla on yıllardır kara propagandalarından biri olan Hitler-Stalin eşit gösterme çabası belki de tarihin en büyük yalan ve çarpıtmasıdır. Çok büyük bir yalan ve çarpıtmadır ve zaten bu yüzden Stalin’in gerek Rusya’da ve gerek dünyada halen en fazla değer verilen önderler arasında olmasına engel olunamamıştır.  Bu gerçek ANF’de çıkan yazıda görmezden geliniyor. Stalin’in dünya halkları nezdindeki prestijine saldırarak Rojava’daki emperyalizm işbirlikçiliğine meşruluk kazandırılabileceği  sanılıyor belli ki. Emperyalistlerin on yıllardır başaramadığını başaracağını zannediyor.

Olan şudur; EMPERYALİZMİN KUŞATMASINA KARŞI ON MİLYONLARCA SOVYET HALKININ ŞEHİTLİĞİ PAHASINA YARATTIĞI BÜYÜK DİRENİŞİ SONUCU DÜNYA HALKLARINA HEDİYE ETTİĞİ ZAFER İŞBİRLİKÇİLERİ RAHATSİZ EDİYOR. ÇÜNKÜ İŞBİRLİKÇİLİKLERİNİ GÖZLER ÖNÜNE SERİYOR. Stalin önderliğinde yapılan anavatan savunması ABD işbirlikçiliklerine dayanak yaptıkları “sırtımızı ABD’ye dayamazsak bizi yok ederler” teorisinin inandırıcılığını çöpe atıyor. Sovyet halkının Stalin önderliğinde kazandığı zafere düşmanlık bu yüzden. Bir karış Gazze’yi korumak için Filistin halkının devasa silah gücüne sahip emperyalizmin beslemesi İsrail karşısında kahramanca direnmesine düşmanlık da bu yüzden. Onlara göre Emperyalizm yenilemez,  “İsrail yenilmez, ABD yenilmez, direnmek boşuna! Teslim olup onların himayesinde onların verdiği kırıntılarla yaşanmalı”.  Ancak Sovyet halkı da Filistin halkı da emperyalizmi hallaç pamuğu gibi yere çalmış ve onurunu korumuştur. Yazının ve en geniş anlamda Kürt milliyetçilerinin Sosyalizme, dünya devrim önderlerine saldırısının, yalan ve karalamalarının sebebi budur.

Rojava’da demokratik (!) sosyalizm* olduğunu söylüyor, insanlık tarihinin sosyalizm deneyimlerinin hepsini aştığını iddia ediyor yazı, ama bunun ekonomik ve politik dayanaklarını koymuyor. Koyamaz. Çünkü işbirlikçi, ABD’nin hüküm sürdüğü topraklarda sosyalizmin “s” si olamaz, buna en başta sırtlarını dayadıkları, iradelerini teslim ettikleri ABD izin vermez. Sosyalist ülkelerin yıkılması için on yıllar boyunca türlü entrikalar, sabotajlar, kirli savaşlar, katliamlar, kontrgerilla örgütlenmeleri, işgaller, ilhaklar, darbeler, kuşatmalar, ambargolar ve daha nice saldırı politikaları hayata geçiren ABD’dir. ABD varlığını sosyalizmin yok olmasına bağlamıştır. ABD’nin işbirlikçiliğinin yapıldığı, gel denince gelindiği, git denince gidildiği, tek bir sözünden çıkılmadığı yerde devrim de yoktur, demokrasi de yoktur. Sosyalizm hiç yoktur! Bu iki kere iki kadar nettir.

Sosyal ağlarda paylaşın