Bu yazı haftalık siyasi dergi Halk Okulu’nun 311. sayısından alınmıştır.
FAŞİZMİN BASKISINDAN KURTULMANIN TEK YOLU MEŞRULUK TEMELİNDE
HALK ÖRGÜTLENMELERİNDE BİRLEŞMEK VE MÜCADELE ETMEKTİR!
DÜZEN İÇİ OLARAK KİMSE FAŞİZMDEN KAÇAMAZ, FAŞİZMİN BASKILARINDAN VE ZULMÜNDEN KURTULAMAZ!
Faşizm bütün gücüyle saldırıyor… Devrimcilere saldırıyor, halka saldırıyor, demokratlara saldırıyor, düzen içi olan ancak kendinden olmayanlara saldırıyor.
Esas olarak devrimciliği ve halkın direnme geleneklerini, umutlarını, örgütlenmelerini yok etmeyi amaçlıyorlar. Fakat faşizmin saldırıları bununla da sınırlı kalmıyor. CHP gibi düzen içi kesimlere, Ciner gibi tekelcilere da saldırıyor. Bu saldırganlık oligarşinin güçsüzlüğünün sonucudur. Oligarşi politik ve ideolojik olarak o kadar güçsüzleşmiş durumdadır ki, düzen içi CHP’ye dahi tahammül edememektedir.
Bu saldırganlık devam edecektir. Türkiye faşizmle yönetilen bir ülkedir ve faşizm sürekli bir baskı ve zulüm demektir. Bu baskının dozu zaman zaman azalır, zaman zaman çoğalır, zaman zaman sadece devrimcileri ve halkı, zaman zaman da CHP gibi kesimleri de hedefine alır. Ancak faşizm süreklidir. Çünkü Türkiye, emperyalizmin yeni sömürgesi, çarpık kapitalist bir ülkedir. Emperyalizmin sömürüsü çelişkilerin sürekliliğine neden olurken çelişkiler sonucunda ortaya çıkan sınıf mücadeleleri karşısında yeni sömürge ülkelerde sömürge tipi faşizm emperyalizmin yönetme biçimini oluşturur.
DÜZEN İÇİLİK KİMSEYİ FAŞİZMİN BASKILARINDAN KURTARMAZ
Düzen içi sol, reformist ve sivil toplumcular, sosyal demokratlar düzen içi olduklarında kendilerini faşizmin baskısından kurtarabileceklerini düşünüyorlar. Kimi oportünist kesimler de aynı düşünceleri taşıyor. Bu düşünceleri nedeniyle faşizme karşı mücadeleden kaçınıyorlar, direnmiyorlar, devrimcilerden uzak duruyorlar, direnişlerden uzak duruyorlar. Sanıyorlar ki düzen içi olunca faşizm kendilerine dokunmaz.
Yanlış!
“Düzen içi olursam bana dokunmaz” diye düşünmek faşizmin karakterini anlamamaktır. Büyük bir saflıktır. Çünkü faşizm bir yönetim biçimidir; emperyalizmin yeni sömürge ülkelerdeki yönetim biçimidir. Bu yönetim biçimi emperyalizmin çıkarlarına göre herkese saldırabilir, herkesi, her şeyi hedef alabilir. Sadece devrimcileri ve halkı değil, günü geldiğinden kendi yanında durana dahi saldırabilir. Burada belirleyici olan emperyalizmin ve işbirlikçi oligarşinin politikaları ve çıkarlarıdır. Belirli bir süreçte politikaları gereği göz yumduğuna başka bir süreçte azgınca saldırabilir. Almanya’nın çevrecileri dahi “terörist” ilan etmesi örnektir. Latin Amerika tarihi çarpıcı bir örnektir. Faşizm, kendi yanında durmadığı için din adamlarını dahi gözünü kırpmadan katletmiştir. Şili’de Allende reformist olmasına, düzen içiliği savunmasına rağmen katledilmekten kurtulamamıştır.
Bugün oligarşi CHP’ye saldırıyor, belediye başkanlarını, milletvekillerini tutukluyor. En son Cinerlere tutuklama çıkardılar. Gazeteciler, avukatlar, profesörler…Hiçbiri faşizmin saldırılarından kaçamıyor.
Kaçamazlar da. Faşizmle yönetilen bir ülkede hiç kimse faşizmin baskı ve zulmünden kaçamaz. Zengin ol, milletvekili, doktor, belediye başkanı, parti başkanı… Ne olursan ol fark etmez. Faşizm bir gün kapını çalar.
Bilinçsiz halkın genel bir düşüncesi vardır; “Çocuğum okusun da kendini kurtarsın.” Bugün faşizmin saldırıları göstermektedir ki kimse kendisini bireysel olarak kurtaramaz; okumak, konum sahibi olmak kimseyi kurtarmıyor, kurtaramaz. Belediye başkanlarının, milletvekillerinin, gazetecilerin, avukatların, sanatçıların, doktorların zulüm gördüğü bir ülkede sıradan halk nasıl güvende olabilir, nasıl faşizmin baskısından ve zulmünden kurtulabilir?
TEK YOL HALK OLMA BİLİNCİNE VARMAK,
HALK KOMİTELERİ VE HALK MECLİSLERİNDE ÖRGÜTLENMEKTİR
Peki, kurtuluş yok mudur?
Çare, çıkar yol yok mudur?
Elimizi kolumuz bağlı mı oturacağız, bize reva görülene boyun mu eğeceğiz?
Hayır!
Elbette çaresiz değiliz, elbette çıkar yol var, elbette faşizme boyun bükmek zorunda değiliz. Ya da çözümü bu çürümüş faşist düzen içinde aramak zorunda da değiliz. Biz halkız ve milyonlarız. Çözüm yine bizde, bizim bilincimizde, örgütlülüğümüzde ve faşizme karşı mücadelemizdedir.
Örgütlenmediğimizde, milletvekili, belediye başkanı veya başka bir şey de olsak tek başımıza faşizmin dişlileri altında ezilmekten kurtulamayız. Faşizmle mücadele etmenin tek yolu örgütlü olmaktır.
Örgütlülüğün ilk adımı halk olduğumuzun bilincine varmaktır. Halk sınıfsal bir tanımdır, halk emeğiyle yaşayan, egemenler tarafından emeği sömürülerek açlığa, yoksulluğa ve zulme mahkûm edilen yoksullardır. Halkın düşmanları ise başta emperyalistler olmak üzere, onun yerli işbirlikçileri ve bunların uşaklıklarını yapanlardır. Karşımızdakiler bir avuçtur. Biz ise milyonlarız, dünya halkları olarak milyarlarız.
Biz onlardan daha güçlüyüz. Ancak bu güç yalnızca ve yalnızca birleştiğimizde, birlikte bilinçli ve örgütlü mücadeleye giriştiğimizde ortaya çıkabilir.
EMPERYALİZME VE FAŞİZME KARŞI ÖRGÜTLENMEK VE MÜCADELE ETMEK MEŞRUDUR
MEŞRULUK DÜZEN İÇİNDE DEĞİL, HALK ÖRGÜTLÜLÜKLERİNDEDİR
Halk faşizmle yüz yüze gelmekten korkuyor ve örgütlenmekten, mücadele etmekten uzak duruyor.
Korkuyu aşmanın yolu MEŞRULUKTUR.
Düzen içinde çözüm arayanlar devrimciliğin, halkın örgütlülüğünün meşruluğuna inanmayanlardır. Halka inanmadıkları için, halk iktidarını meşru görmedikleri için düzen içinde kalarak kendilerine meşruluk arıyorlar. Halkı da bu meşruluk arayışlarını güçlendirme aracı olarak görüyorlar. Bu mantıkla halka çözümün sandıkta olduğunu söylüyorlar. Halkı sandığa götürerek faşizmi meşrulaştırmaktan başka bir şey yapmıyorlar. 23 yıldır AKP iktidarını böyle meşrulaştırdılar. Sonuçta AKP saldırılarını her seçim sonrasında daha da artırdı. Kendisini meşrulaştıranlara dahi saldırmaktan kaçınmadı.
Bu durumda düzen içinde meşruluk aramanın faşizmi güçlendirmekten başka bir şeye yaramadığı ortadadır.
Halkın faşizme karşı mücadele için meşruluğa ihtiyacı vardır. Bu meşruluk sömürülmekte, zulme uğramakta olmanın yarattığı meşruluktur. Açlığa, yoksulluğa, adaletsizliğe isyan etme hakkının yarattığı meşruluktur.
Halkımız meşruluğunu seçimlerde, CHP’de değil, HALK KOMİTELERİNDE VE HALK MECLİSLERİNDE kazanacaktır. Korkularını ve kaygılarını da bu örgütlenmelerde atacak, halk olmanın bilincini, faşizme karşı mücadele etmenin haklılık bilincini bu örgütlenmelerde kazanacaktır.
Halk Komiteleri ve Halk Meclisleri, halkın kendi örgütlenmeleridir. Kendi kendini yönettiği, kendi sorunlarını tartıştığı, çözümler ürettiği, kimsenin eline bakmadığı, milletvekillerinin, partilerin ne dediğinin değil, kendisinin ne dediğinin ve ne karar aldığının temel olduğu örgütlülüklerdir.
Bugün AKP, çıkardığı yasalarla halkın malına mülküne el koyuyor, zeytinliklerini, tarlalarını, arazilerini maden şirketlerine satıyor. Yoksulluk almış başını gidiyor, evlerimize et, süt girmiyor, çocuklarımızın geleceğinin hiçbir garantisi yok. CHP, DEM Parti, TİP, TKP ve diğerleri bize çözümün seçimlerde olduğunu söylüyorlar. Biz diyoruz ki HAYIR! Çözüm faşizmin sandıklarında değil, halkın örgütlülüğündedir.
Eğer örgütlü olursak zeytinliklerimizi sökemezler.
Eğer örgütlü olursak malımıza, mülkümüze el koyamazlar.
Eğer örgütlü olursak o milletvekilinden, bu parti başkanından çare beklemeyiz.
Eğer örgütlü olursak karşılarına halk olarak dikilir, hakkımızı savunuruz, adaletsizliğin hesabını sorarız. Bizim olana sahip çıkarız.
Eğer örgütlü olursak, korkmayız çünkü tek olmadığımızı biliriz, yalnız, sahipsiz olmadığımızı biliriz.
Ve eğer örgütlü olursak kendi sınıfsal konumumuzu ve düşmanlarımızı biliriz, sorunlarımızın kaynağını ve nasıl çözeceğimizin yolunu mutlaka buluruz.
YARATAN VE ÜRETEN HALKIMIZ
Dünya ve Türkiye halkları nezdinde meşruluğunu kaybeden, yönetememe krizi yaşayan AKP faşizmi varlığını terörle sürdürüyor, korku ile yönetiyor!
İktidarını koruma, rakiplerini yok etme hesabıyla oligarşi içi çelişkileri derinleştiriyor.
Milletvekillerini tutukluyor, Belediye başkanlarını tutukluyor, parti başkanlarını tutukluyor, Onları savunan avukatları tutukluyor, bir zamanlar kol kola oldukları işadamlarını bile tutukluyor!… Burjuvazinin ahırında tepişiyorlar. Hepsini hizaya çekiyor, dize getiriyor…
AKP FAŞİZMİNİN GÜCÜNÜN YETEMEYECEĞİ TEK GÜÇ SENİN GÜCÜNDÜR!
ÇÜNKÜ 85 MİLYON HALKI TUTUKLAYARAK TESLİM ALAMAZLAR,
MİLYONLARI BİTİREMEZLER!
ÜRETEN VE YARATAN SENSİN!
TEK MEŞRU GÜÇ EMEKÇİ HALKIN GÜCÜDÜR!
HALKIN GÜCÜ KARŞISINDA BİR AVUÇ SÖMÜRÜCÜNÜN HİÇBİR HÜKMÜ YOKTUR!
FAŞİZMİN GÜCÜ HALKIN GÜCÜNDEN DAHA BÜYÜK DEĞİLDİR!
FAŞİZMİ YIKACAK TEK GÜÇ HALKIN ELLERİDİR!YENİLMEZ TEK GÜÇ
HALKIN ÖRGÜTLÜ GÜCÜDÜR!
Çünkü örgütlenmiş bir halkın olanakları ve gücü sınırsızdır.
Emperyalistlerin ve vatan hainlerinin en büyük korkusudur halkın örgütlü gücü.
Çünkü bu kuvvet dev bir kuvvettir, her güçlüğü yenebilir, her düşmanı alt edebilir.
Hiçbir ordu, hiçbir teknoloji vatanları için savaşmayı, her türlü bedeli göze almış direnen bir halkı yenemez!
Örgütlenmiş, tek bir hedefe yönelmiş, korku duvarını yenmiş bir halkın karşısında hiçbir güç duramaz.
Nereden mi biliyoruz? Tarihten biliyoruz, dünya halklarından biliyoruz.
Sömürülen dünya halklarının deneylerinden, yarattığı depremlerden biliyoruz.
Tarih göstermiştir ki, haksız olan yenilmeye mahkûmdur.
Adalet halkın ellerindedir.
Büyüktür halkın elleri,
öfkeli elleri vurur gecesini namerdin
adı olur adaletin.
Adaleti sağlayacak olan aç bırakılan, evsiz bırakılan, yozlaştırılan, katledilen halktır.
En güçlü silah, “en güvenlikli” denilen kapıları açan anahtar halktır.
Emperyalizmin hiçbir teknolojisinin engelleyemeyeceği bir güçtür halk.
Hiçbir emperyalist güç halkın Kurtuluş Savaşı’nda olduğu kadar cüretli savaşamaz.
dür. Örgütlü halkın çözemeyeceği sorun, aşamayacağı sıkıntı yoktur.
Halk onlarca çözüm yolu bulur. En karanlık zamanlarda ışığı gösterebildiğimizde halk o ışığa ulaşacak yol ve yöntemleri bulur.
“Sen bakma havanın durgunluğuna/derya dediğin uyur uyanır…” diyor Nazım Usta.
Halkın çözüm gücünün, yaratıcılığının örnekleriyle doludur tarihimiz. Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da işgale karşı direnişlerdeki güç, halkın gücüdür.
Vietnam’da emperyalistleri dize getiren de, 1 milyarlık Çin’de devrim yapan da aynı güçtür.
Mao soruyor; “Yoldaşlar! Gerçekten yıkılmaz olan kale nedir?” Yine Mao cevap veriyor; “Kitlelerdir, devrimi gerçekten ve içtenlikle destekleyen milyonlarca ve milyonlarca halktır. Ne olursa olsun hiçbir gücün ezemeyeceği gerçekten yıkılmaz kale halktır.”
Emperyalizm ve faşizm zulüm ve sömürüden vazgeçemez.
Bu nedenledir ki; faşist teröre karşı direnmek ve örgütlenmek en doğal haktır.
EMPERYALİZM VE FAŞİZM
ANCAK HALKIN ÖRGÜTLÜ SAVAŞIYLA,
HALKIN ADALETİYLE YENİLEBİLİR!
KATİLLERİN, HIRSIZLARIN, İŞBİRLİKÇİLERİN DÜZENİNDE ÖRGÜTLENMEK VE SAVAŞMAKTAN BAŞKA ÇARE YOK!
ÖRGÜTLENMEK,
DAHA ÇOK ÖRGÜTLENMEK ZORUNDAYIZ!
HALKIN SÖZ VE KARAR SAHİBİ OLDUĞU
HALK ÖRGÜTLERİNİ
DAHA ÇOK YARATMAK ZORUNDAYIZ!
HALKIN SORUNLARININ TEK ÇÖZÜMÜ
HALK ÖRGÜTLENMELERİDİR
HALK KOMİTELERİ, HALK MECLİSLERİ
HALKIN ÖZ ÖRGÜTÜDÜR!
Faşizm bir yönetim biçimidir. Bir devlet biçimidir. Faşizmin en ayırt edici özelliği tekelci burjuvaziye dayanması ve tekelci burjuvazinin açık, terörcü diktatörlüğü olmasıdır.
Faşizm yenilmeye mahkûmdur! Çünkü iki büyük zayıflığı vardır.
Bir: Çürümüş emperyalist tekellerin yönetim biçimidir.
İki: Halka karşı savaşmaktadır.
Faşizme karşı mücadele etmek meşrudur!
Haksızlığa karşı direnmek meşrudur!
Baskı ve zulmün olduğu yerde direnmek meşrudur!
Adaletin olmadığı yerde direnmek meşrudur!
Saldırının olduğu yerde savunma ve karşı saldırı da meşrudur!
Halkın kendi iktidarını kurması da meşrudur!
