“HALAY ÇEKMEYE BENZER HAYAT, HALAY BAŞI MİTRALYÖZ OLUR”

(Dünyanın ilk kadın ölüm orucu şehidi Ayçe İdil Erkmen’i anlatan ve Ebru Timtik tarafından yazılan aşağıdaki yazı, KURTULUŞ dergisi’nin bu ay çıkan Ağustos-2025 tarihli 16. Sayısı’ndan alınmıştır.)

Kişi devrimci ise bulunduğu her yer mücadele alanıdır.  Erişebildiği her araç devrim silahıdır. O çalıştığı alanı  değerli yapar. İşi omuzlar. Bir sıra neferidir. Kah ön sıradadurur kah sıra gerisinde.

İşte böyle akışkan bir nehirdi İdil. Hangi topraktan geçse  sular, yeşertirdi.

Bir Dev-Genç’li mücadelenin her şeyi olabilir. Çünkü  önce devrimcidir o. Sonra da gençtir. Hızla öğrenir, ayak  uydurur, değiştirir. İdil de sanat alanına ilk ayak  bastığında böyleydi işte. Alanın adı vardı ama kendi  yoktu. Daha yeni yeni inşa ediliyordu. Alanın çalışanları  alanın her şeyi idiler. Her boşluğu dolduram ama aynı  zamanda örgütleyen… Kah muhasebeci, kah temizlikçi,  kah oyuncu, kah edebi metin yazarı…

26 Temmuz günü son nefesini verirken “mitralyöz”  diyordu. Oysa o narin bedeni keman yayı tutmak için  eğitilmiştir. Bayrak benim ellerimde diyordu ama o eller  piyano tuşlarına basmayı öğrenmişti. Demek İdil piyano  ya da keman, hangisini çalsa mücadeleye çağrı marşı olacak.  Balerin olmak için eğitilen bacaklar sessizce eylem  alanından çekilmeye yarayacak.

Eylem alanınız bir klasik müzik salonu ise basıyorsanız  tetiğine piyanonun, sürüyorsanız yayı tellere,  vuruyorsanız davulun derisine, Bach’ı Mozart’ı  örgütlemişseniz siz İdilsiniz.

Bir gençlik afişini en büyük bir görevini yerine  getirdiğinden emin, düzgün ve sıralı bir şekilde  yapıştırıyor ve bunu yaparken devrime hizmet ettiğinize  inanıyorsanız siz İdilsiniz.

En zor zamanlarda bile temizliği, düzeni, ve disiplini  aksatmıyorsanız, ölüme yürürken bile boşvermiyorsanız;  mütevazılık sizin karakteriniz ise, asla yeterli  görmüyorsanız, kendiniz için değil halk için en iyisini ve  çoğunu başarmak için gözlerinizi ufka diktiyseniz siz İdilsiniz.

Halay başında duran İdil’e ayaklarımızı eş atarak,  ellerimizle adalet dağıtarak dönüyorsak oligarşinin  tepesinde, İdil olmaya adayız hepimiz de.

ÇOCUKLARIMIZ VAR YÜZLERCE İSİMLERİ İDİL

“Yaşamış sayılmaz zaten yurdu için ölmesini bilmeyen”  diyordu sahnede…

O binlerce ömür yaşamakta şimdi. Yetişkin, genç, çocuk  İdil kadınlar onu yalnız ismiyle değil yarattığı devrimci,  sanatçı, kadın, militan özellikleriyle de örnek alıyorlar.

“Yardım ederseniz yaparımdır.” çünkü onun cevabı.  “Daha önce yapmadım.” değildir. “Ben yapamam.”  değildir. Eğer görev düşüyorsa, eğer ihtiyaç varsa  kendini başarısızlıklardan korumak hesapçılıktır çünkü.

İŞ VAR, GÖREV VAR. BEN YOK, BİZ VAR.

Birçoğumuz devrimci sanatçı özelliğini  tiyatroculuğundan aldığını düşünürüz. Oysa onun  oyunculuğu bile görev düştüğü için yapılmıştır.

Ayşe Gülen 1 Mayıs eylemlerinde gözaltına alınınca rolü  boşta kalır. Bu görevi hızla benimseyerek başarabilecek  kişi İdil’dir. Hayanda ilk kez alelacele sahneye  çıkacaktır. Boşluğu doldurmak istiyor mu? İstiyor. 12  Eylül’ün yaşağı acıları yansıtmak istiyor mu? İstiyor. O  zaman İdil’i korumaya çalışmanın anlamı yoktur. Çünkü  İdil yoktur, görev vardır.

İşte bu bilinç, onu üstlendiği her görevde başarıya ulaştırdı.

Halkın adalenin mitralyözü olmak gerektiğinde son  nefesini verirken sayıklayacak kadar benimsedi görevini.  Sakince, kimselere belli etmeden, savaşçı popülizmine  kapılmadan yap. Alkış değildi beklediği. Kendini ispat  etmek için yapmıyordu. Görevdi yapılan. Yapılması gerekendi.

Mütevazıydı İdil. Çünkü kendinden emindi. Kimseye  kendini ispat etmek zorunda değildi. Herkes aynı amaç  için çalışmalıydı. Ancak o zaman büyür, çoğalırdı hareket.

İLK KADIN ÖLÜM ORUCU ŞEHİDİ

Açlıktan ölmek. Hücre hücre eriyerek, kan kusarak  ölmek. Her gün, her an yaşama içgüdüsü ile savaşarak  ölmek. Son anlarında ayak direyen kendi bilinciyle bile  savaşarak ölmek… Her kişinin harcı değil kuşkusuz.

Kadın naiftir. İnce işler için yaratılmıştır. Kadın  meslekleri vardır. Kadının sınırları vardır… İdil’e kadar  kimse kabullenemezdi bir kadının ölün orucu savaşçısı  olmasını. En tanınan ölüm orucu savaşçısı Boby Sands ve  onun örgütü IRA dahil kadınların açlıktan ölerek eylem  gerçekleştirmesine cesaret edemediler. Kadın zayıftır,  hakkıyla üstesinden gelemez düşüncesini İdil yere çaldı.  Son ana kadar güçlü ve onurlu yürüttü eylemini.

Ama naifliğinden, inceliğinden, sanatçılığından da bir  nebze eksiltmedi.

Cezmi Ersöz onun arkasından şöyle yazıyordu: “Ayçe bir  daha soluk alıp veremeyecek, oyun yazamayacak, şiir  yazamayacak, sahneye çıkamayacak.”

Oysa bugün İdil, onlarca kez basılmasına karşılık  albümler yapıyor, dünyanın en büyük konserlerini  düzenliyor, dergi çıkarıyor, oyunlar sergiliyor ve  hepsinden önemlisi yüzlerce genç devrimci sanatçı yetiştiriyor.

Evet bütün bunları İdil yapıyor. Biz olarak yaşamış, biz  olarak kalmış olan İdil. Ben olan İdil bir gün ölecek  mutlaka… Ama biz olan İdil yaşıyor… Savaşıyor…

Devam ediyor Cezmi Ersöz: “Yaşam amaçlayan bir ölüm  orucu bu. Yaşamak için öldü bu insanlar… Ben hayatımı  böyle riske edebilecek bir başkaldırıyı asla göze  alamadım. Bu insanlar bence çok önemli. Hayranlığım  belki biraz da bu yüzden. Vahşi kapitalizmin hakim  olduğu, çıkarcılığın hakim olduğu bir ülkede birileri  kalkıyor ve tüm yaşamlarını ortaya koyuyor. Bence  muhteşem bir şey…”

Muhteşem bir şeydi doğru… Aklın sınırlarını zorlayan  ama bir yandan da yapılmaz denilenin yapılabileceğini  gösteren bir şeydi. Umut taşıyordu. İnanç aşılıyordu. Bu  yüzden muhteşem geliyordu insanlara.

İdil bir direniş abidesi olarak duruyor yanı başımızda ve  bize diyor ki;

Kendinize inanın, kendinize güvenin. Kendiniz ben değil  biz olmuşsa eğer yapamayacağınız hiçbir iş yoktur.

Kendinize değil işe odaklanırsanız, “ben”e değil  görevinize odaklanırsanız başarırsınız.

Mütevazı olun. Her türden abartıdan, şaşaadan kaçının.  Böylece önünüzü görmeniz kolaylaşır.

Sevgi sizi zayıflatmaz, güçlendirir. Kadın zayıf değil, aksine güçlü bir insandır.

Ve sevgili İdil tahliyesine 11 ay kala özgür tutsaklar için  giriştiği bu eylemle yalnız devrimci sanatçıların  kılavuzu değil, kadın özgür tutsaklar olarak bizlerin de  öncüsü ve kılavuzudur. Yolumuz açık, direnişimiz İdilce olsun…

Ebru Timtik…

Sosyal ağlarda paylaşın