ALMANYA’nın Duisburg kentinde 9 yaşındaki Ayşegül, okulda saldırıya uğradı.
Saldırıya uğrayan Ayşegül’ün yaşadıklarından dolayı travma yaşadığı ancak genel olarak sağlık durumunun iyiye gittiği bildirildi. Vahşi bir şekilde dövülen kız için gelen polis saldırganı bul(a)madı. Okulda kamera olmamasını bahane gösteren polisin bu tutumu üzerine saldırıya uğrayan kızın babası kendi imkanları ile çevredeki kameralara bakarak saldırgana ulaştı.
Polis, kendisinin yapmadığını ailenin kendi çabasıyla yapması üzerine teşekkür etmek bir yana, babanın yasalara aykırı iş yaptığını öne sürdü. Aileye bir dava açıp açmayacakları ise merak konusu. Olayın sıcaklığıyla, evladının uğradığı saldırı sonucu geldiği hali gören baba okulda kamera olmamasına “Çocuklarımız süper market raflarındaki ürünlerden daha mı değersiz?” diyerek tepki gösterdi.
Konunun bir kamera meselesi olmadığı bir yana baba, emperyalizmin çocuklara verdiği değeri özetlemiş. Hele söz konusu yabancı bir çocuksa marketten çalınan çikolata için sarfettikleri çabayı sarfetmezler. Evet çocuklarımızın güvenliği market reyonlarındaki ürünlerden daha az. Emperyalizmin yozlaşmayı, çürümeyi, sapıklığı, çeteleşmeyi getirdiği noktada artık çocuklarımız güvende deği. Çocuklarımızı kendi imkanlarımızla korumak zorundayız. Bunun için öncelikle örgütlü olmalıyız.
Alman devleti halkın örgütlü kesimlerine karşı tüm polis teşkilatını, istihbaratını, anayasayı koruma örgütünü seferber eder. Derneklere baskın yapar. Daha iki gün önce Stutgart Halk Kültürevi’ne sabahın şafağında saldırıp içeriyi talan etti. İnsanları tutuklamak için yasalar çıkartır. Yozlaşmaya, ırkçılığa karşı mücadele edenleri tutuklamak için tün devlet mekanizmasını işletir. Ancak gel gelelim bir çocuğa yapılan saldırının failini bulmak noktasında eli ayağı bağlıdır. Yabancılar yakılır ancak bunu önlemek, faillerini yakalamak polisin gücünü aşar… inanana…