Türkiye’li devrimci Şadi Özpolat;Yaşadıkları Hukuksuzluğu Anlattı

Avrupa (GHA)

Türkiye’li devrimci Şadi Özpolat, Yunanistan’da yaşadığı süreci ve bu süreçte maruz kaldığı hukuksuz uygulamaları tüm açıklığıyla dile getirdi. Özpolat, ideolojik mücadeleleri ve devrimci duruşları nedeniyle hem kendisinin hem de yoldaşlarının Yunanistan devleti tarafından sistematik baskılara ve hukuksuz gözaltılara maruz bırakıldığını vurguladı. Avrupa’da siyasi iltica başvurusunda bulunmalarına rağmen, devrimci kimliklerinden dolayı bu haklarının tanınmadığını ve emperyalizmin dayattığı politikalarla sindirilmeye çalışıldıklarını anlatan Özpolat, yaşadıkları adaletsizlikler ve hukuksuzluklara rağmen devrimci mücadeleye olan inançlarının asla sarsılmadığını belirti.

Devrimci Olduğum İçin Oturum Vermiyorlar

Özpolat; ‘Ben 2008 yılından beri Avrupa’dayım. Fransa, Almanya ve Yunanistan’da iltica başvurularım oldu. Türkiye devleti tarafından kırmızı bültenle aranan ve Türkiye’ye iade edilmek istenen bir politik mülteciyim. 2008 yılından bugüne kadar 16 yıl geçmesine rağmen, halen ilticam kabul edilmedi. Yasal bir belgem ve statüm yok. Siyasal durumum ve Türkiye’nin bana yönelik tavrı çok açık olmasına, ayrıca Avrupa yasalarına göre benim durumumda olan bir kişinin iltica hakkı elde edebilmesi gerekirken, devrimci duruşum ve devrimci olmam nedeniyle bana bu hak tanınmıyor. Kendi vermedikleri iltica kağıdını bahane ederek beni hukuksuzca hapse attılar. Bu süreçte itiraz edebildik; haftada bir imza verip belirttiğimiz bir adreste sürekli kalmamız şartıyla bizi serbest bıraktılar. Şimdi iltica sürecimizi yeniden devam ettirmeye çalışıyoruz’ şeklinde konuştı. Yunanistan’a 2007 yılında geldim ve o zamandan beri 5.5 yılını hapishanede geçirdim. Bu süre zarfında aldığım tek ceza, ilk davamızdan verilen 1.5 yıl ceza ve ertelenmiş bir cezaydı. Bunun dışında haberimiz bile olmayan, hukuksuz bir şekilde hiçbir mahkeme görmediğimiz ve itiraz hakkımızın da çiğnendiği bir davadan 3 yıl 9 ay hapis cezası aldım. Bu ceza hukuksuzdu. 5.5 yıl hapis yattım ama hakkımda bir şey yok, tamamen hukuksuz bir süreç yaşadık. Her birimize 10 bin euro yatırmak zorunda bırakıldık, ancak bu şekilde hukuki süreci tamamlayabildik. Üstelik polis nezaretinde tutulduk, bu nezaret bir karakolun bodrum katı gibi bir yerdi. Ne penceresi vardı ne de havası, yani hiçbir yaşam koşulunun olmadığı bir yer. Türkiye’deki gözaltılar gibi birkaç gün tutulabileceğimiz bir hücre değil, bir buçuk yıla kadar orada kalabiliyorsunuz. Ercan ve Hazal hâlâ orada, kağıtları olmadığı için bekletiliyorlar. İltica hakkımız var mı? Kesinlikle var, çünkü Türkiye’de bültenlerle aranıyoruz ve Türkiye’ye iade edilmemiz halinde ağır tutsaklık ve işkencelerle karşı karşıya kalacağız. Bu nedenle Türkiye’ye gönderilemiyoruz. Mahkeme kararları var, ancak hâlâ bize iltica vermemekte direniyorlar.

Bozulabilecek Davadan yıllarca Hapiste Hukuksuzca Yattık

Halkıda davası tam bir hukuksuzluk davasıdır diyen Türkiye’li devrimci Şadi Özpolat, ‘Herhangi bir sosyalist ülkede böyle bir dava olsa, insana böyle bir dava mı olur diye sorarlar. Savunma hakkı bile verilmedi bize, yani yargılanmadan cezalandırıldık. Bu uygulama sadece bize yönelik özel bir durum. Tüm Avrupa’da bu sistem oturtulmaya çalışılıyor. Seni hiç dinlemeden, mahkemeye çıkarmadan ceza verebiliyorlar. İfadelerimiz alınmadı, sadece polisler bize “size işkence yaptı, bu konuda ifade verin” dediler ve muhtemelen o ifadeleri kullandılar. Biz tatil kampındaydık ve polis geldi, “burada duramazsınız” diyerek seyahat özgürlüğümüzü engelledi. Yasal kimliklerimizle bulunduğumuz bir yerde, bizi buradan çıkartmak istediler. Bizi karakola götürüp kimlik kontrolü yapmak bahanesiyle baskı uygulamaya çalıştılar. Kimliklerimizi ve her şeyimizi daha önce almışlardı. Bizi oradan uzaklaştırmak için bahaneler aradılar. Sonrasında 20 polis tarafından işkenceye maruz kaldık ve hepimiz darp raporu aldık. Ancak ertesi gün serbest bırakıldık. Ardından, hiç bilmediğimiz bir şekilde hakkımızda dava açıldı ve devlet malına zarar vermek, çevreye gürültü yapmak gibi uydurma suçlamalarla hepimize aynı cezayı verdiler. Bize 3 yıl 9 ay ceza verip tutukladılar, ancak 33 yıl ceza vermek isterlerken direnişimiz ve açlık grevimizle karşılaştılar ve böylece bizi serbest bırakmak zorunda kaldılar. Bu dava, tutuklu olan yoldaşlarımız için rehine olarak devam ediyor. Süreç tamamlanmadan bize cezayı verdiler ve biz bu cezalara itiraz ettik. Belki bu dava bozulur, belli değil. Geçmişte ceza almadan yattığımız süreler de sayılmadı, yani 5.5 yıl hapis yattım ama karşılığında bir ceza yok. Bir insanın hayatından 5.5 yılını çalıyorlar. Bu hukuksuzluk yalnızca Yunanistan’a özgü değil, Almanya ve Fransa’da da aynı hukuksuzluk yaşanıyor.

Önceki davalarda da hukuksuzluk yaşandı. Mahkemede “bu insanları tanımıyorum” diyordum. Hukuki olarak Sinan Oktay’a silah bulundurmaktan ceza verebilirlerdi, ancak o da sadece 1.5 yıl olurdu. Diğer 10 kişi beraat etti, tabii ki bu direniş sayesinde oldu. Eğer direniş olmasaydı, hepimize ceza vereceklerdi. Üstelik dosyada hiçbir delil yoktu, rastgele yazılan suçlamalarla bizi yargılamaya çalıştılar. Direniş ile bu cezalar bozuldu. Bu tamamen siyasi faaliyetlerimizi engellemeye yönelikti.
Şimdi işin özü, emperyalizm ve faşizm ile bir savaş yürütüyoruz. Uluslararası ilişkilerimizle tüm dünyada savaşıyoruz; Yunanistan’dan Latin Amerika’ya kadar bu mücadeleyi sürdürüyoruz ve bu savaş diğer ülkeleri de etkiliyor. Bu savaşın özü ideolojik bir savaştır. Emperyalizm, ideolojik olarak teslim alamadığı bir örgütüz ve bu nedenle üzerimize yapılan baskının sebebi budur. Cepheliler olarak, hem Yunanistan’da hem de Avrupa’nın farklı ülkelerinde sürekli hapishanelere atılıyoruz. Başka bir siyasi oluşuma böyle bir baskı uygulanıyor mu? Biz görmüyoruz, çünkü birincisi teslim olmuşlar, ikincisi ideolojik açıdan yok olmuşlar.

Örneğin, Amerika Suriye’yi işgal etti ve oradaki Kürt milliyetçi hareketini işbirlikçi olarak kullandı, 28 tane üs kurdu. Türkiye solunun hepsi orası için “devrim” diye alkışladılar, sadece biz “orada devrim yok” dedik ve “emperyalizmin askeri olmayacağız” dedik. Suriye halkının emperyalizme karşı savaşını tereddütsüz destekleyen yalnızca biz vardık. Bu yüzden, ideolojik olarak bizi ezemedikleri için saldırıyorlar. Emperyalizmin ve onun işbirlikçilerine karşı direnen bir örgütüz. Emperyalizm, “yasallaşacaksınız” dedi. Ne oldu? Sonra Türkiye solu, HDP çizgisi içinde yasallaştı ve parlamenter mücadele içine girdi. Bunu tırnak içinde söylüyorum. Emperyalizm, “Türk soluna direnmeyi bırakacaksınız, sınıf mücadelesini bırakacaksınız, LGBTİ mücadelesi vereceksiniz” dedi ve Türk solu, sapkın bir cinsel faaliyetin özgürlüğünü savunur hale geldi. Bunun üzerine örgütsel tartışmalar yürüttüler, dünyaları ve gündemleri bu oldu. NATO finansmanı ile LGBTİ yayıldı ve sol bu gündeme atladı. Bu Yunanistan’da da var ve Yunanistan solunu da bu şekilde şekillendirmeye çalışıyorlar’ şeklinde konuştu.

Emperyalizm Mücadele Edenlerin Önüne LGBTİ, hayvanseverlik, çevrecilik ön plana çıkarılıyor.

Özpolat, ‘ Emperyalizm Mücadele Edenlerin Önüne LGBTİ, hayvanseverlik, çevrecilik ön plana çıkarılıyor. Yani devrimcilik yerine LGBTİ, hayvanseverlik, çevrecilik ön plana çıkarılıyor. Bu, insanların ilgilenmeyeceği konular değil, ancak sınıf mücadelesinin yerine alındığında sorun oluyor. Sınıf mücadelesi bambaşka bir şeydir, bu tür konular sınıf mücadelesinin yerini alamaz. Ne yazık ki, diğer sol gruplar sınıf mücadelesi yerine bunlara öncülük etmeye başladı. Sınıf mücadelesi bırakılıp bu sorunlarla mücadele başladığında, bir sapma meydana gelir ve bu sapmayı tüm dünyadaki sol hareketlere enjekte etmeye çalışıyorlar. Ancak biz buna karşı direniyor ve silahlı mücadeleyi savunuyoruz. Silahlı mücadele anlayışını destekliyor ve savunuyoruz. “Emperyalizmin icazeti ile mücadele edilecek” diyorlar ve bunu her yerde dayatıyorlar, ama emperyalizme karşı taş atan insanları terörist olarak yargılıyorlar. Benim davada küçük bir bıçak buldular, ondan bile ceza vermeye çalışıyorlar. Çünkü bizler, emperyalizme silahlı mücadele ile karşılık veren bir hareketiz. Bizim ideolojimiz dünya halklarını, özellikle Yunanistan solunu etkilediği için korkuyorlar. Bu yüzden, ideolojimiz karşısında emperyalizmin desteklediği ideolojileri koyuyorlar. Bu kadar hukuksuz ve keyfi bir şekilde üzerimize gelmelerinin en büyük nedeni budur. Yoksa yasal olarak bir suçumuz yok. Emperyalist ülkeler arasındaki suni kavgalar, onların devrimcilere karşı olan politikalarını değiştirmez; temelde aynıdır. Hiçbir şey değişmez. Türkiye bizi burada düşman ilan ediyor, Yunanistan da aynı kararları uyguluyor. Yani emperyalizm, aynı çatı altında, aynı doğrultuda çalışıyor. Emperyalizm, tüm ülkelerin politikalarını belirliyor’
GHA

Sosyal ağlarda paylaşın