Özgül Emre: BİZE ÇEKTİRDİĞİNİZ ZULME SON VERİN

Özgül Emre mahkemede verilen aradan sonra salona girişte seyircilere bir konuşma yaptı:
365 ırkçı dava BKA (alman kriminal dairesi) tarafından sümen altı edildi.
Biz ise 19 aydır tutuklu bulunuyoruz.

(gelen izleyicileri göstererek) Ne yaparlarsa yapsınlar, bu dayanışmanın önüne geçemezler. Çünkü direniyor yoldaşlarımız, direniyorlar…
Emperyalizme ve faşizme karşı mücadelemiz sürüyor. Ülkemiz faşizmi Filistin halkına yapılan katliamın sorumlusudur.
Kürecik Kapatılsın
İncirlik Kapatılsın.

Hakim heyetinin yaptığı okumadan sonra tutsaklar söz hakkı istedi. Önce İhsan Cibelik konuştu. Daha sonra Özgül Emre bir konuşma yaptı.

Özgül Emre yaptığı konuşmada şöyle dedi. (konuşmanın bazı bölümleri anlaşılamadığından eksik kaldı)


Bu sözleri sadece bizleri ve kamuoyunu yanıltmak üzere söylenmiş sözlerdir.
Sürekli olarak iptal edilen veya bir iki saat süren duruşmalarla ne yapılmak isteniyor.
Tebessümler eşliğinde ömürlerimiz davalar arasında eritiliyor.

19 aydır tutsaklığımızın kendisi bir yana, her günü tecrit ve işkenceyle geçen bir tutsaklık …
Biz bir yana, sevdiklerimize yaşatılanlar birden fazla kitaba konu olacak kadardır ve olacaktır da.
19 aydır gaspedilen özgürlüğümüz bir yana, bir de ertelenen duruşmalar bize ve sevdiklerimize işkenceye dönüştürülüyor.
Avusturya, Fransa, Belçika, İngiltere gibi başka ülkelerden veya Berlin gibi Almanya’nın çok uzak yerlerinden gelenler, çoluk çocuklarını, ailelerini bırakarak, işlerini güçlerini bırakarak, buraya gelip, polisin provokasyonlarının altında ve yarın sanık sandalyesinde oturma ihtimaline rağmen dayanışmaktan, yanımızda durmaktan vazgeçmiyorlar.
Ve 1-2 saatlik duruşmalarla adalet namina bir şey olmadan öyle geri gitmek zorunda kalıyorlar. Biz de her hafta aynı eziyeti çekerek geri dönüyoruz.

Ve sonuçsuz, bir sonraki duruşmanın sonucunu bekliyoruz.

Bize yapılan bu zulüm yetmezmiş gibi ailelerimize ve sevdiklerimize de aynı şey yapılıyor. Bu şekilde çektiğimiz zulüm katmerli hale geliyor.
Bize çektirdiğiniz zulme son verin!

Faşizmin elinden kurtulmuş, ülkenize yeni gelmiş, sığınmış 16 yaşında bir çocuğun ifadesinden medet umuyorsunuz.
Şişirilmiş boş dosyalarımıza bu şekilde delil yaratılmaya çalışılıyor.
Zulümden kurtulup Alman hukukuna sığınan hiç bir çocuğun artık bir garantisi bir güvenliği yoktur.
Uluslararası anlaşmalar, insan hakları, Alman yasaları, iki dakikada yok sayılıyor.
25 yıl önce faşizmin elinden kurtulup, ölümden dönüp gelmiş bir çocuğun hakime verdiği ifade bugün tutuklanması için suçlamak için kullanılıyor.

En temel demokratik haklarımız bile kriminalize edelirken sadece bu da yapılmıyor, yasal haklarımız da kullanılamaz hale getiriliyor.
Zulmün başka bir örneği de davayla ilgisi olmadığı söylenen 3 yoldaşıyla direnen zülmünüze göğüs gererek bedenini açlığa yatıra Eda Deniz Haydaroğlu’dur.
129ab’nin bu davayla ne kadar ilgisi varsa Eda Deniz Haydaroğlu’nun da bu davayla o kadar ilgisi vardır.
Bu ilgi sadece genel siyasi bir ilginin ötesindedir. Eda Deniz Haydaroğlu benim görüşçümdür. Açlık grevinde olduğu için, açlık kokan nefesimi içime çektiğim için ona görüş yasağı verildi.
Kendisiyle neredeyse 4 aydır görüşemiyoruz.
19 aydır tecrit yetmezmiş gibi bir de sevdiklerimle görüştürülmüyorum.
2 adımlık görüş kabininde 3 bazen 4 görevli ie görüş yapıyoruz. Aramızdaki cam yetmezmiş gibi ellerinde kalem kağıt görüşçülerime görüşçülerime gözdağı vermeye çalışıyorlar.
19 aydır sevdiklerimle kucaklaşmak bir yana görevlilerin arasında görüşüm işkenceye dönüşüyor.
Bu da yetmiyor görüş yasağı koyuluyor. Eda Deniz Haydaroğlu’na uygulanan görüş yasağı kaldırılsın.
Görüşçümdür. Kardeşimdir. Yoldaşım, canımdır. Canımdan da ötedir. Bugün ölüm ile yaşam arasında kıldan ince bir yolda direniş sürdürmektedir.


Ona çektirilen zulüm bana uygulanıyor…

Sevdiklerimizin eriyen bedenlerine baktırılarak bize zulüm ediliyor.

O vatanında yaşanan açlığı, zulmü burada yaşamasa da sıranın kendisine gelmesini beklemeyendir.
İnsan gibi yaşam için insani koşulların tanınması gerekiyor. Kendisi yaşamasa da ailesi bu zulme uğrayandır. Katliamla kanlı Maraş diye anılan Maraşlıdır Eda.
Ve bugün depremin değil, devletin önlem almadığı onbinlerce insanın göçük altında kaldığı Maraş’tandır. Onbinlerce insanın depremde değil göçük altında devletin müdahalesini beklerken soğuktan öldüğü yerdir Maraş.
Ölülerini gömemediği, ölülerin yabani hayvanlara yem olduğu, cenazelerin koktuğu yer oldu Maraş. Hala yerle bir olmuş, su basan çadırlarda yaşamak zorunda bırakıldı halk Maraş’ta. Zulmü bizzat yaşamasa da sevdikleri üzerinden zulme karşı mücadele eden anti faşist anti emperyalist devrimcidir Eda.Çok çok sözler söylenebilir onun hakkında, söyleniyordur da.. Ama şu aç 270 günde eriyen bedeniyle konuşan iradesiyle… ona söylenecek her şey eksik kalır..

Sevdiklerime zulmetmeye son verin. Eda Deniz Haydaroğlu’nun görüş hakkını geri verin.

Eda Deniz Haydaroğlu’nun mahkeme tarafından dinlenmesini istiyorum. Sevdikleri için adil yargılanma isteyen Eda Deniz Haydaroğlu’na kulak verilsin istiyorum.

İhsan Cibelik için savcılığın tedavi hakkının verilmemesi ile ilgili bir kaç cümle konuşmak istiyorum.
Sevgili dava ortağım, hasta tutsak İhsan Cibelik derhal serbest bırakılmalıdır.
İddia makamı tarafından, tedavisi için serbest bırakılma talebini saçma gerekçelerle red edilmesi faşizmle işbirliğinin açık ispatı olmasının dışında, devrimcilere, sosyalistlere düşmanlığın açık ifadesidir.

Bize karşı pençelerini açmış kaplan edasıyla 19 aydır tutuklu yargılanmamazı konusunda ısrarcı olan savcılık, Nazilere karşı çok merhametli ve anlayışlıdır.
Naziler söz konusu olunca soruşturma açılmaz.
Açılan soruşturmalar sümen altı edilir.
Tutuksuz yargılanırlar.
Ceza verilmez.
Ceza verilse bile her türlü ceza indiriminden yararlanması sağlanır.
52 milyon insanı katletmiş insanları gaz odalarında milyonlarla katleden nazilerden korkulmaz, tehlikeli görülmez her türlü ayrıcalık tanınır. Ancak sözkonusu biz devrimciler sosyalistler olunca her türlü zulüm reva görülür.

Almanya’da her gün 3-4 ırkçı saldırı yaşanıyor. Sürekli olarak camilere saldırılar yapılır. Buna rağmen nazilere soruşturma açılmaz, yakalanmaz aksine korunur himaye edilirler.

Anti faşistlere, emperyalizme karşı mücadele edenlere ise yasal hakları bile tanınmaz, en demokratik hakları gasbedilir.

Hanover davası çok önemli ve çarpıcı bir davadır.

Savcılar bizimle, anti faşistlerle, devrimcilerle şişirme dosyalar doldurmakla meşgulken faşist katillere karşı ilgisizdiler.
Bizimle meşguldü savcılık. Veya Erdoğan’ın ayağına gidip kahve içmekle meşguldü.

Savcılık gerçekten işini yapsaydı, Nazilerin üzerine gitseydi, bugün Hanover katliamı yaşanmazdı

Federal Savcılıktan polisa kadar tüm kurumların ihmalleri sonrasında yaşanmış bir katliamdır Hanover katliamı.
Ama yok, Almanya’da katliam olacak, Naziler bir yere sadıracak, orası kalsın, oraya yoğunlaşmaya gerek yok. Ama yabancılar örgütlenmesin, hiç bir hakkını kullanmasın diye tüm güçleriyle buna engel olmaya çalışır Alman devleti.
Almanya’da artan enflasyon, hayat pahalılığı, eğitim sorunları gibi bir çok sorundan sorumlu tutulan yabancıların, hiç bir hakkı yok mudur? Irkçılığın, nazi saldırıların hedefi olmamak için örgütlenip mücadele etmek suç değildir.

Yani iddia makamı 16 yaşında bir çocuğun 25 yıl önce verdiği ifadeyi bugün kendisine karşı kullanması, bu ifadeden medet umması, demokratik haklarını kullanmasını ve bu ifadeyi suç gibi göstermesine, İhsan Cibelik’in serbest bırakılmamasına sessiz kalmayacak konuşmaya devam edeceğim.
19 aydır bize yapılan zulme son verilmelidir.
Kanser Hastası İhsan Cibelik daha fazla zaman kabetmeden derhal serbest bırakılmalıdır.
Serkan Küpeli ve onun üzerinden eşine ve çocuğuna yapılan zulme son verilmelidir.
Bir babanın bebeğine, bebeğin babasına uygulanan zulme son verilmeli babasına kavuşması sağlanmalıdır.
Söyleyeceklerim bu kadar.

(Özgül Emre’nin konuşmasının bazı yerleri anlaşılmadığından yer veremedik.Bu kısımların eksikliği, konuşmanın tamamının içeriğinden bir şey kaybetmesine sebep olmamıştır.

Sosyal ağlarda paylaşın