Ben bu bilinçle ve sorumluluk duygusuyla hareket ettim. Ve emeğimi geri alma mücadelesine emek verdikçe mücadelemi daha çok sahiplendim. Mücadelemiz bizi o güne kadar yaşamadığımız hayattan daha farklı bir şekilde yaşamaya, hayatı başka bir gözle görmeye zorluyordu. Yani artık yaşam koşullarımız da onu bağlı olarak düşünce biçimimiz de değişiyordu…
Artık bir evim bir maaşım yoktu. Sabahları kalkıp gittiğim işim, düzenli bir hayatım yoktu. Bunların yokluğunun yerine koyduğum ve her şeyimle tutunduğum mücadelem vardı. Mutsuz değildim. Elimden alınanlar için ağıt yakmıyorudum.
Çaresiz hissetmiyordum.
Mücadele ettikçe korkunun ve güvensizlik hissinin yerini daha çok güven ve iyimserlik hissi alıyordu.
Evim yoktu ama arkadaşlarımın, hatta tanımadığım, halktan insanların bile kapıları bana açıktı.
Ekmeğimi kazanamıyordum ama binlerce insanın ortak davasına emek veriyordum…
Mesleğimi ise o zamana değin, hiç olmadığı kadar hakkıyla yaptığımı hissediyordum.
Öğrencilerimden koparılmıştım fakat hem öğretmen hem öğrenci olduğum yeni bir ilişki biçiminin tarafı olmuştum. Her gün onlarca insanla sohbet ediyor, günlükler yazıyor, sosyal medya hesabımdan paylaşıyor, duygu ve düşüncelerimi birçok insana ulaştırıyordum.
Yaşadığım zorlukları, güzel duyguları, umutlarını, inancını paylaşıyor, yaralarını sarıyor ve her gün yeni bir inançla o alana yeniden çıkıyordum…
İktidar sopayı ilk gösterdiğinde evimize dönseydik, ya da bir noktada vazgeçseydik bu yargılamaların muhatabı olmayacaktık.
Fakat vazgeçmedik. Yeni yol ve yöntemler, araçlar bularak mücadelemizi sürdürdük. Çünkü mücadele ettikçe, emek verdikçe daha değerli oldu çalışma hakkımız, söz söyleme hakkımız, direnme hakkımız…
Çünkü mücadele ettikçe halkla bütünleştik, amacımız mücadelemiz daha toplumsal bir nitelik kazandı ve bizi hak bilincine sahip yurttaşlar haline getirdi.
Hak bilincine sahip olmak sadece haksızlık karşısında susmamak gerektiğini bilmek değildir. Bunu pratikte uygulamaktır.
Fakat sadece bu da değildir. Değerli Avukatım Ebru Timtik’in deyişiyle (değerli anısı önünde bir kez daha saygıyla eğiliyorum) “gocuklu celep sopasını kaldırınca salhaneye koşmayan”, yani bedel ödemekten kaçmayan, hakkını aramakta ısrar edenlerin sahip olduğu şeydir hak bilinci.
Sonunda hakkını alamayacak olsan bile talep etmeye, uğruna mücadele etmeye devam etmektir.
Hakkını talep etmenin sadece bugünle, sadece seninle ilgili olmadığını, bugün somut olarak bir kazanım elde edemezsen bile senden sonrakilerin atacağı adımı kolaylaştırdığını, bugün somut olarak bir kazanım elde edemezsen bile senden sonrakilerin atacağı adımı kolaylaştırdığını, yolu açtığını, direnme hakkını ve insanlık onurunu koruduğunu bilmektir. Hak bilincine sahip olmak hiç bir hakkın egemenler tarafından bahşedilmediğini, bugün hak olarak sahip olduğumuz ne varsa hepsinin halkların kolektif mücadelesinin bir sonucu olduğunu bilmektir…